Şimdi bu üretim niye diye soralım? Her haneye bir-iki araba satmaya çalışmanın insanlığın refahı ve mutluluğu ile ne alakası var?

Emperyalist rekabette içerik değişikliği: Elektrikli arabalar ve kritik mineraller

Emperyalizm sadece hammadde ve enerji kaynaklarını ve dünya pazarlarını ele geçirme üzerine dayandırılabilir mi? 

Tabi ki hayır. Emperyalizm sermaye ihracının getirdiği karmaşık bağımlılık ilişkileri üretir, askerileşen rekabet nedeniyle, ekonomik değeri olmayan adalar, coğrafyalar stratejik önem kazanır vb.

Ancak son 20 yıl içinde emperyalist rekabetin içeriğinin hızla değiştiğine tanıklık ediyoruz. Yirminci yüzyılın başlarında petrol ve doğalgaz, bunlara bağlı olarak çalışan araçların üretilmesi ve pazarlanması başlıca bir rekabet unsuru haline gelmişti. Şimdiyse elektrikli arabalar ve bunların aküleri için gerekli kritik mineraller petrole dayalı rekabetin yerini alıyor.

2030 yılına kadar elektrikli araba sayısının 10 kat artacağı ve satılan arabaların %60 kadarının elektrikli olacağı söyleniyor.

Bu 7-10 yıllık tahminler doğal olarak kapitalist sistemde bir kesinti olmaması iyimserliğine dayanır, savaş, kriz ve devrimlerden azade bir kapitalizm!

Ama yine de bir gerçekliği yansıtır.

Aşağıdaki grafik bize emperyalist rekabette içerik değişikliği hakkında çok şey söylüyor. Elektrikli araba satışında Çin kökenli tekellerin pazarı nasıl ele geçirdiğini grafikten daha iyi anlıyoruz.

Grafik 2023 yılındaki dünyanın tepedeki 10 tekelinin dünya elektrikli araba pazarındaki yüzdelerini gösteriyor. BYD, SAIC Motor, Geely ve GAC’ın Çinli tekeller olduğunu belirtirsek durum anlaşılır. Sütunlardaki koyu yeşil akülü arabaların, açık yeşil hibrit (elektikli ve benzinli) araba satışlarına işaret ediyor. Dünya elektrikli araba pazarının üçte biri Çinli tekeller tarafından ele geçirilmiş.

Çinli tekeller için devlet fiyatların düşük tutulmasını sağlayan destekleyici bir büro gibi çalışıyor. Elektrikli araç üretiminde 2022’de Çin pazarının %30’unu elinde tutan BYD tekelinin adı “Rüyalarını İnşa Et” (Built Your Dreams)’den geliyor.

Çin Başkanı Şi Jinping 10 yıl kadar önce otomobil tekeli SAIC’i ziyaret ettiğinde dünya rekabeti için arabalarda yeni enerji biçimlerinin önemine vurgu yapmış. Çin devletinin dev bir şirketin CEO’su gibi davrandığı anlaşılıyor. 

Şu anda Batı emperyalizminin bütün başkentlerinde elektrikli araba piyasasında Çin’in yükselişi bir kriz başlığı olarak ele alınıyor.

Bu rekabet petrole bağımlılık üzerinden gitmiyor, elektrikli araba üretimi için gerekli metaller çok önemli hale geliyor ve emperyalist rekabet nikel, bakır, kobalt, lityum ve nadir toprak elementlerine erişimde yaşanıyor. Bu metaller akü yapımından araba aksamına kadar üretimin her aşamasında önemli bir rol oynuyor. 

Elektrikli araba üretiminde kritik önemde olan metallerin çıkarılması ve işlenmesindeki dünya paylarında önde olan ülkeler görülüyor. Çeşitli minerallerden oluşan nadir toprak minerallerinin üretiminde Çin birinciyken tümünün işlenmesinde Çin’in büyük payı izleniyor.

Yukarıdaki grafikten anlaşıldığı gibi Çinli şirketler bütün kritik metallerin elde edilmesi ve üretiminde büyük bir yer işgal ediyorlar. Ancak rekabet bununla bitmiyor. Örneğin Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyet’indeki kobalt madenlerini de işletiyor veya Endonezya nikeli üzerinde bir hâkimiyet kuruyor.

Burada fark edildiği gibi bu kritik metallere erişim ABD ve AB’de ulusal güvenlik düzeyinde alarma neden olmuş durumda.

Özellikle, sadece elektrikli arabalarda değil, cep telefonundan uzay araçlarına kadar her yerde zorunlu olarak diğer metallere karıştırılması gereken nadir toprak elementlerinde Çin adeta bir tekel oluşturmuş durumda ve gerektiğinde bunu stratejik başlıklarda kullanıyor.

Örneğin, 2010’da Japonya ile çekişmeli bir konu olan bir adanın etrafında Çinli bir balıkçı tutuklanınca Çin Japonya’ya nadir toprak minerallerinin ihracını durdurmuş ve Çinli balıkçı hemen serbest bırakılmıştı.

Batı emperyalizmini bu kadar acze düşüren unsurun Batılı emperyalist ülkelerdeki tekellerin kâr hırsı olduğu ve Çin devletinin bunu uzun vadede kullandığı söyleniyor. Örneğin, nadir toprak minerallerinin çıkarılması ve işlenmesi inanılmaz şekilde çevreyi kirletiyor. Çin’in bunu göze alması ve ucuz emek gücü sunması Batılı sermayenin Çin’e akmasına yol açmış.

Daha önce nadir toprak minerallerinin nasıl çevre sorununa yol açtığına değinmiştik.

Gerçekten emperyalist rekabetin “temiz enerji” diye pazarladığı elektrikli araç kullanımının bir çevre felaketine yol açacağı söyleniyor. Bir ton kobalt için 10 milyon ton toprağın işlenmesi gerekiyor. Sadece elektrikli araba üretimi için lityum üretiminin %2000 artması gerekiyor. 450 kg ağırlığındaki tek bir araba pilinin üretimi için dünyanın değişik yerlerinde 250 bin kg malzemenin çıkarılıp işlenmesi gerekiyor vb. Ayrıca bu mineraller diğer mineraller ile birlikte bulunuyor ve işlenmesinde büyük hacimli zehirli maddeler kullanılıyor.

Şimdi bu üretim niye diye soralım? Her haneye bir-iki araba satmaya çalışmanın insanlığın refahı ve mutluluğu ile ne alakası var?

Dünyada insanlığın bir geleceğe sahip olması için kesinlikle başka bir toplumsal tasarıma gereksinim duyuluyor.

Bu sosyalizmden başka bir şey değil.

Sosyalizmde herkesin nitelikli bir işi olur.

Bu nitelikli iş bir üretim biriminde gerçekleşir.

Her üretim biriminin ihtiyaca yetecek kadar aracı vardır. Çok gelişkin genel ulaşım mı yetmiyor, servis aracı, çocuklar pikniğe, çevre gezisine mi gidecek, otobüs, iş araziye çıkmayı mı gerektiriyor, cip, uzak mesafeler hızlı erişim mi gerekiyor, helikopter…

Ama bütün dünyanın toprak ve suyunu zehirleyecek bir rekabetin her haneyi pazar olarak görmesine son verilecek sosyalizmde.

İnsanlık önüne koyduğu her sorunu yener.

En önemli sorun emperyalizmin kendisinden kurtulmak bugün.