İmam bildiğini okuyacak olsa da, "maarif modeli" gibi bu taslağa da tüm yasal ve demokratik yollarla karşı çıkılması gerekiyor.
22 yıldır yasalarda, yasa maddelerinde, KHK’lerde ve de yönetmeliklerde yapılan değişiklikler, AKP’nin mevzuatla oynamayı sevdiğini gösteriyor. Ne yazık ki AKP’nin gerçekleştirdiği her mevzuat değişikliği, iktidarın keyfiliğini ve bazı hakları törpüleyip gericiliği pekiştiriyor. Şimdi de 3 Şubat 2022 tarihli ve 7354 sayılı "Öğretmenlik Meslek Kanunu"nu kavga dövüş çıkaran AKP, iki yıl üç ay sonra, bu yasayı değiştirecek "Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu Taslağı"nı gündeme getiriyor. Bu taslak da, 7354 sayılı yasadaki olumsuzlukları düzeltmek için değil, yeni olumsuzluklar yaratacak ve 4+4+4 yasası gibi gelecek için tehlikeler içeren bir taslak oluyor.
Bu taslağın ilk maddesinde, yasanın amacının öğretmenlerin seçilmesini, yetiştirilmesini, atanmalarını, haklarını, ödev ve sorumluluklarını, … Milli Eğitim Akademisi kurulmasını… düzenlemek olduğu belirtiliyor.
Eğitim kurumlarına yönetici yetiştirmek üzere "Akademi" kurulması konusu, 1947’de toplanan 3. Milli Eğitim Şurası’nda gündeme gelmiştir. ANAP, 8-9 Haziran 1989 tarihinde düzenlediği Öğretmen Yetiştirme Danışma Kurulu Toplantısı’nda da akademi kurulması konusunu gündeme getirmiştir. MEB’in "1991 yılı bütçe raporu"nda da, “… eğitim sistemimizin ihtiyaç duyduğu her alan ve kademede görev yapacak yönetici, müfettiş ve eğitim uzmanlarının yetiştirilmelerini sağlamak” amacıyla MEB’e bağlı olarak çalışacak bir Milli Eğitim Akademisi’nin kurulacağı belirtilmiştir. 1992’de çıkarılan 3797 sayılı yasanın 55. maddesinde, bağlı kuruluş olarak Milli Eğitim Akademisi’ne yer verilmiştir. Bu kurumla ilgili yasa taslağında kurumun öğretmen yetiştirmeye de el atacağı belirtilmişse de, sonradan bu konu gündemden düşmüştür. AKP ise, 2011’de 3797 sayılı yasa yerine 652 sayılı KHK’yi çıkardığında, akademi konusuna yer vermemiştir.
“Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” demeyin. AKP bu konuyu birkaç nedenle gündeme getiriyor:
- Müfredat değişikliklerine, 4+4+4 yasasına, sayıları bilmem kaça çıkan din derslerine ve gerici kuruluşlarla yapılan protokollere karşın, öğrenciler ve toplum AKP’nin istediği düzeyde gericileşmemiştir.
- Eğitim fakültelerinden mezun olanların, bir bölümü laik ve bilimsel eğitim karşıtı sendikalara üye olsa da, çoğu laik ve bilimsel eğitim anlayışına sahiptir.
- Laik ve bilimsel eğitim anlayış sahibi öğretmenler oldukça, müfredat ne olursa olsun sistemin gericileşmesi mümkün olmayacaktır.
Dolayısıyla AKP, akademiyi kurup kendi anlayışında öğretmen yetiştirmeye soyunuyor.
Taslağın 3.k maddesinde, bu yasanın ilişkili olduğu yasalara değinilirken, bu konuda en önemli yasa olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na değinilmiyor.
Atama süreçlerinde yıllardır liyakat ve kariyere hiç önem vermeyen iktidar, taslağın temel ilkelerle ilgili 4.1.b maddesinde, "öğretmen ve yöneticilerin atama, görevlendirme ve meslek içinde ilerlemelerinde liyakat ve kariyer esaslarına uyulması" ilkesine yer veriyor!
Yıllardır Anayasa’nın ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun laiklik ve bilimsellikle ilgili maddelerine aldırmayan iktidar, taslağın 5. maddesinde, “öğretmenlerin öğrencileri Anayasada ifadesini bulan temel ilkeler ile 1739 sayılı yasanın genel amaçları ile temel ilkeleri çerçevesinde yetiştirmesinden” söz ediyor! Bu maddede öğretmenlerin görevleri sıralanırken, ‘hak’ olarak yalnız, “öğretmenlerin özel durumlar dışında, meslekleriyle ilgili olmayan iş ve faaliyetlerde rızaları olmadan görevlendirilemeyecekleri” ifade ediliyor. Ancak "Yöneticilerin görev ve sorumlulukları" ile ilgili 6. maddede yöneticilerle ilgili olarak "hak" ifadesi bulunmuyor!
Öğretmenlerin nitelikleri ve seçimleriyle ilişkili 7. 2 maddesinde, öğretmen olarak istihdam edilecekler, “öğretmenlik mesleğine kaynaklık eden en az lisans düzeyinde yükseköğretim programlarından ya da denkliği kabul edilen yurtdışı programlardan mezun olan ve hazırlık eğitiminde başarılı olanlar arasından seçilir” deniyor. 3. bendinde de “öğretmenliğe kaynaklık edecek yükseköğretim programları Bakanlıkça belirlenir” deniyor. Bu madde ile eğitim fakülteleri ve eğitim yüksekokulları yok hükmünde sayılıyor. Bu kurumlarda çalışan öğretim elemanlarından, 1-2 bini akademide geçici olarak istihdam edilecek olsa bile, 10 bin küsur elemanın da tasfiye edileceği belli oluyor.
8. maddeye göre, 3-4 dönem sürecek hazırlık eğitimi Milli Eğitim Akademisi tarafından ve bakanlığın belirlediği program ve süreçler çerçevesinde verilecektir. Günümüzün TRT’sine, rektörlerine ve diğer devlet kurumlarının durumuna bakınca bu Akademinin AKP’lilerden oluşacağı belli oluyor.
Hazırlık eğitimine alınacak kişiler, yasal engeli olmayanlar arasından ÖSYM’nin yapacağı sınavda alınan puanla belirleniyor (m. 9).
Taslağın 10. maddesine göre, başarılı olunamayan kuramsal derslerde adaya bir ek sınav hakkı veriliyor. Ek sınavda başarısız olanın akademiyle ilişkisi kesiliyor. İktidar, birkaç kez Fetöcülere kapı açması gibi yaptığı yanlışlar için özür dileyip iktidarına devam ediyor; ancak aday bir kez tökezlerse hemen atılıyor; taslağın ilahi adaleti böyle oluyor. Bu maddeye göre uygulamalı dersleri (AKP’lilerden oluşacak) üç heyet değerlendiriyor. Bu değerlendirmelerden geçerli not alamayan aday akademiden atılıyor. Bu heyetlerin nasıl not verecekleri, yıllardır yapılan mülakatlardan biliniyor. 11. maddede ise akademiden atmak için en kolay yola başvuruluyor: Demoklesin kılıcı gibi "disiplin cezası" yetiyor. 12. maddede de hangi suçlara ne cezası verileceği belirtiliyor: Özetle “AKP’ye yan bakana, acımayız deniyor.”
14. maddeye göre, herhalde taslağı sempatik göstermek için, öğretmen adaylarına maaş bağlanacağı belirtiliyor. 15. maddeye göre hazırlık eğitimini başarıyla bitiren aday, üç yıl için sözleşmeli olarak istihdam ediliyor. Bu sözleşme durumu ise bir başka "Demoklesin kılıcı" oluyor.
İktidarın ‘Kös dinlediği’ ve “Nuh deyip peygamber demediği” belli oluyor. Geçmişte Anayasa Mahkemesi iptal etmiş olsa da, öğretmen örgütleri ve eğitimciler karşı çıksa da, bu taslağın 20. maddesi ile öğretmenlik mesleği, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç basamağa ayırılıyor. Öğretmenler arasına bir bakıma nifak sokulmaya çalışılıyor.
Taslağın 26. maddesine göre bakanlığa bağlı olarak "Milli Eğitim Akademisi" kuruluyor. 27. maddede bu akademinin görevleri sıralanıyor. Akademi için belirtilen sonuncu görev "Bakan tarafından verilecek diğer görevleri yapmak" oluyor! Bu madde akademinin bakanlıkta bir ‘akademik’ birim değil de bir şube müdürlüğü niteliğinde işlev göreceğini gösteriyor. Ayrıca bu madde ile YÖK ve de özellikle Anayasa’nın 131. maddesi bypass ediliyor.
Taslağın 28. maddesi ile "Akademi İzleme ve Yönlendirme Kurulu" oluşturuluyor! Bakanın ya da bakan yardımcısının başkanlığındaki bu kurulda, Akademi Başkanı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı, Personel Genel Müdürü, bir YÖK üyesi, Bakan tarafından üniversiteler ile farklı kuruluşlardan belirlenecek üç temsilci bulunuyor. Bu kurulun birebir yandaşlardan oluşturulmasıyla, Akademide yetişecek öğretmenin ‘ya AKP’li ya da AKP’li’ olması güvence altına alınıyor.
Taslağın 29.4 maddesi "Akademik Kurula Akademi Başkanı başkanlık eder. Akademik Kurul bir başkan ve on kurul üyesinden oluşur" dese de, 10 kurul üyesinin nasıl belirleneceği açıklanmıyor!
"Akademide görevlendirme" ile ilgili 31.1 maddesinde, "Akademide, yükseköğretim kurumlarıyla iş birliği yapılarak 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesi hükümlerine göre geçici olarak öğretim elemanı görevlendirilebilir" deniyor. Taslakta akademide görevlendirme konusunda başka bir bilgi olmadığına göre, akademinin geçici görevlendirmelerle yürütüleceği anlaşılıyor! Bu durum da iktidarın akademide istediği gibi at koşturacak olmasını kolaylaştırıyor.
Taslakta yer alan bu tür belirsizlikler ile iktidarın 22 yıldır uymadığı liyakat ve kariyer ile Anayasa’da yer alan temel ilkelere yer verilmesi, 1) toplumun ciddiye alınmadığını, 2) taslağın aceleye getirildiğini ve 3) zaten, maarif modelinde görüldüğü gibi, "imamın bildiğini okuyacağını" gösteriyor. AKP’lilerin yöneteceği bu akademi, öğretmen/eğitimci yetiştirmek değil, çocukların AKP’lileşmesini sağlayacak kişileri yetiştirmek için kuruluyor. İmam bildiğini okuyacak olsa da, "maarif modeli" gibi bu taslağa da tüm yasal ve demokratik yollarla karşı çıkılması gerekiyor.