Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in devlet okullarında çalışan öğretmenlerin aldıkları ücret için “kamudan fonlanma” ifadelerini kullanmasına tepkiler sürüyor.
Memleketi Erzurum’da Cumartesi günü AKP’nin düzenlediği bayramlaşma töreninde konuşan Tekin “Sokakta gördüğünüz her 80 kişiden bir tanesi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından maaşı ödenen öğretmen statüsünde” demişti. “Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi kamu tarafından fonlandırılmıyor” ifadelerini kullanan Tekin öğretmen başına düşen öğrenci sayısının da 13-14'lere düştüğünü iddia etmişti.
Halkın vergilerinden oluşturulan MEB bütçesinden kamu emekçisi öğretmenlere ödenen ücretler için “fonlanma” ifadesini kullanan Bakan Tekin’e tepkiler sürüyor.
Tekin’i sözlerini geri almaya çağıran Eğitim-İş tarafından yapılan açıklamada “Eğer Bakan kamu kaynaklarından fonlananları görmek istiyorsa vakıf ve dernek maskesi takmış tarikat ve cemaatlerin proje adı altında okullarda yaptığı çalışmalara bakmalıdır” denildi.
THTM: Kamusal ve laik eğitime düşman bakan
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) Eğitim Komisyonu da Tekin’i istifaya çağıran bir açıklama yaptı.
Tekin’in yaptığı her açıklamada öğretmenlere, kamusal ve laik eğitime düşmanlığını açıkça dile getirdiğini kaydeden THTM Eğitim Komisyonu, “Bakanlığa bağlı devlet okullarındaki öğretmenlerin aldıkları ücret için Tekin’in ‘kamudan fonlandırılma’ ifadelerini kullanması, öğretmenleri topluma asalak gibi göstermeye çalıştığının ve yoksulluk sınırının çok altında olan maaşlarına göz diktiğinin göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Açıklamada “Biliyoruz ki kamu kaynaklarından fonlanan asalaklar ÇEDES gibi projelerle STK adı altında okullara, sınıflara kadar sokulan tarikatlardır. Bakanın yaptığı açıklamalar öğretmenleri halkın gözü önünde itibarsızlaştırmaya, eğitimi tümden piyasalaştırmaya yöneliktir” denildi.
Gelinen noktada eğitim sisteminin çöktüğü kaydedilen açıklamada “Bu çöküşün sorumlularından biri olan, öğretmenlere ve kamusal ve laik eğitime düşman bakan Tekin derhal istifa etmelidir! Öğretmen örgütlerini ve tüm halkımızı bu talep etrafında mücadele etmeye çağırıyoruz” denildi.
Tarikatlara desteğini Meclis kürsüsünden ilan etmişti
Kamusal eğitime karşı özel okulları, laik eğitime karşı tarikatları ve cemaatleri savunan Tekin geçen Aralık ayında Bakanlığının ve bağlı kuruluşlarının bütçesinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda tarikat ve cemaatlerle protokol imzalamaya devam edeceklerini açıkça söylemişti.
Sayılar gerçeği yansıtmıyor
Tekin’in Erzurum’da yaptığı konuşmada Türkiye’de öğretmen başına düşen öğrenci sayısına ilişkin verdiği sayıların gerçeği yansıtmadığı da ortaya çıkmıştı.
soL’a konuşan farklı kentlerden birçok öğretmen 13-14 kişilik sınıfları hiç görmediklerini dile getirirken, bazı okullarda sınıf mevcudiyetlerinin 50’nin üzerinde olduğunu söylediler.
Bakan Tekin’in Eylül 2023’te 68 bin öğretmen açığı olduğuna ilişkin açıklaması da zaten Tekin’in Erzurum’daki sözlerinin gerçeği yansıtmadığını gösteriyor.
BirGün’den Ozan Gündoğdu da dünkü yazısında UNESCO’nun “Global Report on Teachers-2024” raporuna atıfla, Türkiye’nin dünyanın en çok öğretmeni olan 17’nci ülke konumunda olduğunu, bunu da Türkiye dünyanın en kalabalık 18’inci ülkesi olduğu için olağan olduğunu yazdı.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısıyla ilgiliyse Türkiye’nin ilk 20 ülke arasında bile olmadığına işaret eden Gündoğdu “OECD verilerine göre örneğin San Marino’da her 6,93 öğrenciye 1 öğretmen düşüyor. Küba’da ve Lüksemburg’da her 9 öğrenciye 1 öğretmen düşüyor” diye belirtti. Kişi başına düşen öğretmen sayısının bölgeden bölgeye değişebildiğini kaydeden Gündoğdu "Mesela, Türkiye’de köylerdeki ilkokullarda öğretmen başına 12,4 öğrenci düşerken, kentlerdeki ilkokullarda öğretmen başına 17,6 öğrenci düşüyor. İstanbul’da ise bu sayı 19,8. Buradan hareketle köylerdeki eğitim daha konforlu denilemez zira öğretmen başına düşen öğrenci sayısı sadece bir göstergedir. Bu veriden hareketle esaslı bir analiz de yapılamaz. Bu veri hem branş öğretmenleri sayısındaki artış, hem de köy okullarında öğrenci sayısındaki azalış nedeniyle manipülatiftir" ifadelerini kullandı.
Özel okul öğretmenlerini de dahil etti
Yusuf Tekin’in “her 80 kişiye 1 öğretmen düşüyor” ifadesindeki öğretmen sayısına özel okullarda çalışan öğretmenler de dahil. 2022/23 eğitim yılında toplam öğretmen sayısının yüzde 15,5’i özel okullarda çalışıyor. Yani Bakan Tekin’in “kamudan fonlanıyorlar” dediği öğretmenlerin yüzde 15’inden fazlası da gerçekte kamu kaynaklarıyla teşvik edilen özel okul patronlarına ucuz iş gücü olarak sunuluyor.
Milli Eğitim Akademisi'ni halk mı fonlayacak?
Kamusal eğitimin milli eğitimdeki payını daraltıp özel okul sektörünü genişleten AKP, kamuda öğretmen olarak çalışmanın önüne yeni bir engel olarak Milli Eğitim Akademisi’ni getirmeye hazırlanıyor. Eğitim fakültelerini devre dışı bırakarak Bakanlığın kendi kriterlerine uygun öğretmenini yetiştirmesini amaçlayan bu Akademi için MEB bütçesinden ayrılacak kaynak henüz bilinmiyor. Ancak üniversiteleri işlevsiz hale getiren bu Akademi’ye ayrılacak bütçeyle çok sayıda öğretmen açığının karşılanabileceği ortada.
AB Sayıştayı: MEB istediğimiz verileri paylaşmadı
Bakanlığına bağlı çalışan kamu emekçileri olan öğretmenlerin yoksulluk sınırı altındaki maaşlarına göz diken Bakan Tekin’in Avrupa Birliği’nden MEB’e aktarılan fonlarla ilgili usulsüzlük iddiaları da AB Sayıştayı’nca raporlanmıştı.
Avrupa Birliği Türkiye ile 2016 yılında imzaladığı Göç Anlaşması’yla Suriyeli mültecilerin Türkiye’de tutulması karşılığında Ankara’ya 6 milyar avro vermeyi taahhüt etmiş, 2021’de AB liderleri anlaşma kapsamında 3 milyar avronun daha verileceğini duyurmuştu.
AB’nin bu kapsamda Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT) çerçevesinde Ankara’ya sağladığı fonun 1 milyar avrosunun eğitim için verildiği ortaya çıkmıştı.
Sözkonusu fonların nasıl kullanıldığını denetleyen Avrupa Sayıştayı olarak da bilinen Avrupa Denetçiler Mahkemesi (ECA), Milli Eğitim Bakanlığı’nın istedikleri bazı verileri kendilerine vermeyi reddettiğini bildirmişti.
Avrupa Sayıştayı’nın geçen Nisan ayında yayımlanan raporunda Mili Eğitim Bakanlığı’nın gerekli verileri paylaşmadığı şu sözlerle ifade edilmişti:
“... eğitim sektöründe, Mali Yardım Programı'nın sağladığı finansmanın mülteci çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonu ve başarısı üzerindeki etkisini değerlendirmek mümkün olmamıştır. Okul inşaatlarının yararlanıcılar üzerindeki etkisi de değerlendirilememiştir. Bu durum, Türk Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından sağlanan verilerdeki kısıtlamalardan kaynaklanmıştır.”
Raporda verilerin sağlanmaması konusunda “Bu durum, örneklenen FRIT eğitim projelerinin etkisi hakkında bir sonuca varamayacağımız anlamına geldiğinden, denetimimiz için önemli bir kısıtlama teşkil etmektedir” eleştirisinde bulunulmuştu.
Avrupa Sayıştayı üyesi Bettina Jacobsen gazetecilere yaptığı açıklamada “Avrupa vatandaşlarının AB’nin fonladığı çeşitli kalkınma ve insani projelerden elde edilen sonuçları görmek isteyeceklerinden oldukça eminim” demişti.
Avrupa Komisyonu’na göre Türkiye’deki mültecilerin eğitimine destek için en az 530 milyon avro gönderildi. Bu paranın öğretmenlerin maaşları, eğitim ekipmanının sağlanması, Türkçe eğitimi ve öğretmen eğitiminde kullanılması gerekiyordu.
Denetçiler AB desteği alan okulların, bu okullara giden mülteci çocukların listesinin yanısıra eğitim dışındaki çocukların okul sistemine yeniden entegre edilip edilmediğini, bu çocukların Türk öğrencilerle karşılaştırmalı sınav geçme oranlarına ilişkin bilgi istedi.
Jacobsen bu veriler olmadan AB’nin eğitim projelerinin etkisini ve sürdürülebilirliğini ölçemeyeceklerini dile getirdi.
Associated Press’in konuştuğu, adı açıklanmayan bir AB denetçisi ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendilerine bu bilgileri vermemesini “Sadece ellerinde bu verilerin olmadığını iddia ettiler” diye açıklamıştı. “Biz bu verilerin normalde varolması gerektiğini biliyoruz” diyen aynı denetçi MEB’in bu verileri neden vermek istemediğini tahmin edemeyeceklerini ifade etmişti.
AB’den paralar kesilmesin diye okula gelmeyen mülteci öğrencilere gıyaplarında karne
Geçen hafta soL’da Yekta Armanc Hatipoğlu imzalı haberimizde zorunlu eğitim çağındaki yüz binlerce mülteci çocuğun tek bir gün okula gitmediği halde MEB tarafından okullara kayıtlı gösterildiği ve gıyaplarında karne hazırlandığını duyurmuş, MEB’in amacının AB’den gelen destek için bu öğrencilerin sayısını yüksek göstermek olduğu değerlendirmesine yer vermiştik.
İstanbul Kadıköy’deki Mehmet Bayazıt Anadolu Lisesi’nde 12. sınıf öğrencisi 12 Iraklı mülteci öğrencinin bir eğitim-öğretim yılı boyunca okula gitmediğini ortaya çıkaran Eğitim-İş İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Kadir Toruş, soL’a yaptığı açıklamada şunları söylemişti:
“Türkiye’deki Suriye, Irak, Afganistan, İran gibi ülkelerden göçle gelen mülteci öğrenci sayısı 1,4 milyona çıktı. Zorunlu eğitim çağında olmalarına rağmen yüz binlercesi okula gelmiyor. Evlilik, çocuk işçilik gibi nedenlerle okulu terk ettiler. MEB buna rağmen mülteci öğrencileri e-okul üzerinde ‘okula gidiyormuş’ gibi kaydetti. Okulda fiilen olmayan ama e-okulda olan mültecilere özel bu gölge sınıflar için sınıf öğretmeni de görevlendirildi. Ortada ne bir sınıf ne öğrenci ne derslik var. Okula devam eden mülteci öğrenci sayısını yüksek gösterip, AB’den destek almak için MEB’in böyle sınıflar oluşturduğunu düşünüyoruz. Okulun bahçesine adım atmayan, sınıfının yerini bilmeyen, bu eğitim yılında bir tek derse bile girmeyen mülteci öğrencilere, AB’den gelen paralar kesilmesin diye MEB gıyabında karne verecek.”