Koç'un istediği oluyor: AKP'den Milli Eğitim Akademisi'yle öğretmenleri tasfiye hamlesi

Öğretmenlik Meslek Kanunu yasa taslağına göre öğretmen yetiştirmede üniversiteler tasfiye ediliyor. MEB kendi öğretmenini kendisi yetiştirecek, mevcut öğretmenleri meslekten ihraç edebilecek.

Burcu Günüşen

Koç Holding patronu Rahmi Koç’un milyonlarca kamu emekçisinin işten çıkarılması için yaptığı çağrı gerçek oluyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu taslağı öğretmen olmak için üniversitelerde verilen eğitimi yok sayarken, bir yandan da öğretmenlerin meslekten ihracına zemin hazırlayacak bir düzenleme içeriyor.

Rahmi Koç geçen yıl verdiği bir mülakatta “Diyorlar ki, devlette 5.5 milyon kişi çalışıyor. Buna askerler dahil değil. Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner” demişti.

MEB tarafından kurulacak olan Milli Eğitim Akademisi’nin kamuda öğretmen tasfiyesinin de önünü açabileceği, taslağın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki iş güvencesini ortadan kaldırdığı değerlendirmesi yapılıyor.

Taslağa göre Bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişi tarafından haklarında yapılan denetim ve inceleme sonucunda öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde görevini yerine getirmede yetersizliği tespit edilen kadrolu öğretmenler, Milli Eğitim Akademisi tarafından eğitime alınacak.

Yetersiz bulunan öğretmenlerin hizmet sınıfı değişecek

Bu eğitimin ardından yeniden değerlendirmeye alınacak öğretmenler bir kez daha yetersiz bulunursa “genel idare hizmetleri sınıfında durumlarına uygun kadrolara" atanacak.

657 sayılı kanuna göre öğretmenler “Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı”nda görev yapıyor. Genel İdare Hizmetleri Sınıfı ise “yönetim, icra, büro ve benzeri hizmetleri gören” kamu emekçilerini kapsıyor.

Yani yeni kanun taslağına göre Akademide eğitime alınıp başarısız olanlar öğretmenlikten ihraç edilecek.

Üniversite öğrenimini de geçersiz hale getiren ve öğretmen olmanın yeterli tek koşulu olmaktan çıkaran bu kanunla birlikte öğretmenler atandıktan sonra akademiye giriş yaparak daha düşük bir ücretle ve her an işten çıkarılabilmenin korkusuyla öğretmenlik mesleğine adım atmış olacak.

Kamu emekçilerine yönelik saldırının aracı olacak

Öğretmenlerin eğitilmesi, daha yüksek düzeyde formasyon kazandırılması gibi olumlu ifadelerle duyurulan Milli Eğitim Akademisi aslında kamu emekçilerine yapılacak olan yeni bir saldırının da başlangıcı olarak görülüyor.

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay “AKP’nin kendi memurunu yaratma projesi” diye nitelediği taslak için “Bence çok tehlikeli. Ben bundan sonra bütün bakanlıklarda da bunun benzeri uygulamaların geleceğini düşünüyorum” diyor.

Türkiye Derebeylikler Cumhuriyeti: MEB de üniversiteleri tanımadı, 'kendi akademimi kuracağım' dedi

Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, giderek adeta bir derebeylikler konfederasyonuna dönüşüyor. Suyun başını tutan, devletin kalanına güvenmiyor, kendi hegemonyasını kurmaya soyunuyor. Dışişleri'nin üniversitelere güvenmeyip kendi akademisini kurma adımının ardından, Eğitim Bakanlığı da aynı yola girdi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni müfredata göre kendi ihtiyaç duyduğu öğretmeni yetiştirmek için hazırladığı “Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu” taslağı eğitim fakültelerini devre dışı bırakıyor.

Öğretmen olmak için eğitim fakültesi mezunu olup KPSS’den geçmek yetmeyecek, Bakanlığın kuracağı Akademi’de içeriğini yönetmelikle belirleyeceği 2 yıllık ayrı bir hazırlık eğitiminden de geçmek gerekecek. Bu süre içinde öğretmen adaylarına yapılacak ödemeyse bugünün şartlarıyla yaklaşık 23 bin lira olacak, bu kişiler sigortalı sayılmayacak, yalnızca Genel Sağlık Sigortası primleri Bakanlıkça ödenecek.

Taslağa göre bu kanun, eğitim fakültelerinin de tamamen devre dışı bırakılması anlamına gelecek. Bu fakültelerden mezun olanların aldıkları pedagojik formasyon eğitimini tanımayacak olan MEB kendi değerleriyle öğretmenliğe hazırlık eğitimi verecek. Ayrıca kadrolu öğretmenler de yetersiz bulundukları takdirde Akademi'de eğitime gönderilecek.

Dört dönemlik MEB tedrisatından geçmeyen öğretmen olamayacak

Öğretmenlik mesleğini “genel kültür, özel alan eğitimi ve öğretmenlik meslek bilgisi bakımından hazırlığı gerektiren özel bir ihtisas mesleği” diye tanımlayan taslağa göre “öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve değerleri içeren öğretmenlik mesleği yeterliklerini” Bakanlık belirleyecek.

Milli Eğitim Akademisi’nin vereceği hazırlık eğitiminin süresi dört dönem olacak. Taslağa göre bu süre, öğretmen adayının mezun olduğu yükseköğretim programına göre üç dönem olarak uygulanabilecek. Hazırlık eğitimine alınacak öğretmen adayları için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak.

Taslağa göre hazırlık eğitiminin içeriği, süresi ve hazırlık eğitimine ilişkin diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek.

Akademide hazırlık eğitiminden çıkarılma şartlarının da sıralandığı taslakta “yasa dışı örgüt ve oluşumların siyasi ve ideolojik görüşleri doğrultusunda propaganda yapmak, eylem düzenlemek, düzenlenmiş eylemlere etkin biçimde katılmak; bu örgüt ve oluşumlara üye olmak, üye kaydetmek, bağışta bulunmak, para toplamak veya kişileri bağışta bulunmaya zorlamak” akademiden çıkarılmayı gerektiren davranışlar arasında sayılıyor. 

Akademide yaklaşık 2 yıllık eğitimi başarıyla tamamlayacak öğretmenlerse sözleşmeli olarak işe alınacak ve kadroya geçmek için 3 yıl daha bekleyecek. Yani mezun olduktan sonra KPSS'den geçip Akademi'ye girebilecek olan öğretmenleri 5 yıl daha "öğretmen adayı" adı altında güvencesiz çalışma bekliyor.

Akademi neyin eğitimi verecek?

Taslak Milli Eğitim Akademisi'nin kadrolarına ilişkin ayrıntılı bir bilgi vermiyor. Yalnızca YÖK Kanunu'na tabi öğretim üyelerinden sözleşmeli personel istihdam edilebileceği ifade ediliyor. Hazırlık eğitiminin içeriğine ilişkin de ayrıntının olmadığı taslakta bunun yönetmelikle belirleneceği belirtiliyor.

Halihazırda eğitim fakültelerinden mezun olup alanlarına ilişkin gerekli eğitimi ve pedagojik formasyonu almış öğretmenlerin atanması öncesinde bir de MEB tedrisatından geçecek olmaları dikkat çekiyor. 

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin konuya ilişkin daha önce Yeni Şafak’a verdiği mülakatta Milli Eğitim Akademisi’nde verecekleri eğitimin içeriğini “pedagojik formasyon” olarak nitelemişti.

Üniversitelerde verilen pedagojik formasyon eğitimini tanımayacağı anlaşılan MEB'in kendi değerlerine uygun öğretmeni yetiştirmek için bu akademiyi kurmak istediği anlaşılıyor.

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay akademiden çıkarılma ve disiplin cezalarındaki muğlak ifadelere dikkat çekerek, bunların kamuda güvenceli çalışma hakkına AKP eliyle el konulması anlamına geldiğini vurguladı.Özbay başka bakanlıkların da benzer düzenlemeler yapmasının olası olduğuna işaret etti:

Eylemlere katılmak vb. ifadelerle, öğretmenin güvenceli çalışmasına, belirli yeterlilikleri sağlamış, diplomalı kişilerin anayasayla güvence altında olan kamuda istihdam edilmesinin önüne tamamen AKP eliyle bir el koyma var aslında. Bence çok tehlikeli. Ben bundan sonra bütün bakanlıklarda da bunun benzeri uygulamaların geleceğini düşünüyorum."

Taslağı "AKP'nin kendi memurunu yaratma projesi" diye niteleyen Özbay "Seçme de demiyorum yaratma diyorum, çünkü mevcutta olanları da kontrol altına alabilmek, dönüştürebilmek, eğer olmuyorsa da eleyebilmek için kullandığı bir sistem. Yani hem mevcut öğretmenleri ilgilendiriyor hem de yeni başlayacak öğretmenleri ilgilendiriyor" dedi. Taslakta Akademide hazırlık eğitimine alınacak öğretmenler için "öğretmen adayı" denilmesine tepki gösteren Özbay "Üniversiteyi bitirmişse o öğretmendir, memur adayıdır aslında. Ama öğretmeni de yok sayıyor bu taslak, öğretmenlik mesleğinin diplomasını yok sayan bir anlayış" dedi.

Eğitim-İş Şube Başkanı Dağdelen: Bir partinin programı olan müfredatı uygulayacak öğretmen yetiştirecekler

Eğitim-İş Ankara 3 No’lu Şube Başkanı Doğan Dağdelen de öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılması sözünün tutulmadığını hatırlatarak yeni ortaya çıkan taslak için “Şimdi en beterini ortaya koymuş oldular” dedi.

Dağdelen’a göre “mülakat en azından bir seferde olup biten bir şeydi” ama şu anda öğretmen olarak atanmak “işkenceye dönüştürülmüş hale geldi”.

“Eğitim fakülteleri tamamen devre dışı kalıyor” diyen Dağdelen eğitim fakültesini bitirmiş olan bir kişinin öğretmen olduğunun altını çizerek ’Siz öğretmen olan birisine diyorsunuz ki 'Hayır sizin yetiştirildiğiniz eğitim sistemini ben beğenmiyorum. Ben kendim seni öğretmen olarak yetiştireceğim’” dedi.

Taslağa göre akademideki eğitim süresince “öğretmen adayları”nın sosyal güvenceleri olmayacak, sadece sağlıkla ilgili sosyal haklardan yararlanacaklar. Yapılması öngörülen ödemeyse bugünkü hesaplamalara göre 22 bin 800 lira tutuyor.

Dağdelen “Bu süreç içinde hem teoriden hem de uygulamadan sınava tabi tutuluyorsunuz, bu sınavın sonucunda başarılı olursanız öğretmen olarak atanmaya hak kazanıyorsunuz, yetmiyor ama yine sözleşmeli olarak başlayacaksınız. Sözleşmeli başladıktan sonra da beyefendiler takdir ederlerse öğretmen olacaksınız” diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Programı” adını verdiği yeni müfredatı hatırlatan Dağdelen, Eğitim-İş’in bu müfredata “Bu bir partinin programı” dediğini ve Bakan Tekin’in de “Ben o partinin bakanıyım. O partinin genel başkanı Cumhurbaşkanımız, onun idealleri var, onu gerçekleştirmekle sorumluyum, doğrudur” minvalinde açıklamasıyla bunu doğruladığını hatırlattı.

Dağdelen “İşte bu partinin ideolojisine uygun olarak o müfredatı uygulayacak öğretmenleri süze süze, eleye eleye kendilerine uygunlarını, biraz da orada da donatarak seçme hayallerini ortaya koymuş oluyor bu eğitim akademisi formülü” dedi.

Adalet Akademisi, MİT Akademisi gibi örneklerin verilebileceğini dile getiren Dağdelen, bunlarda halihazırda çalışan ve tüm haklarından yararlanan kamu çalışanları olduğunu ve verilen eğitimin hizmet içi eğitim sayılabileceğini ancak Milli Eğitim Akademisi’nin yeni bir fakülte gibi ortaya konduğunu söyledi.

'Yandaş devşirme modeli'

Bu akademide kimlerin görev yapacağının belli olmadığını kaydeden Dağdelen “Diyanet Akademisi’nden insanlar mı oraya getirilecek? Bu hepimizin aklına geliyor. Dini ağırlıklı bir formasyonun çıkabileceğini öngörüyoruz, bunu hep birlikte göreceğiz” dedi. Dağdelen Milli Eğitim Akademisi’ni “tamamıyla bir yandaş devşirme modeli” diye niteledi.

Dr. Somel: OECD'nin belirlediği politikalarla yönlendirilen değişiklikler

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nden Dr. Nazlı Somel ise son 40 yıldır tüm dünyada öğretmen yetiştirme ve istihdam konularında köklü değişiklikler yaşandığını, bunların da OECD'nin belirlediği öğretmen yeterlikleri ve politikalarıyla yönlendirildiğini belirtti. 

Somel'e göre sunulan çerçeve ise kabaca şöyle:

Mevcut öğretmenler yetersiz ve ancak birbiriyle yarıştırır ve ekonominin ihtiyaçlarına karşılayacak şekilde kendilerini yeniden-yeniden yetiştirmelerini sağlarsak yeterlilik sorununu çözeriz. Ancak bu yönelim öğretmen maaşlarının düşmesi, çalışma koşullarının ağırlaşması, sosyal haklarının törpülenmesiyle sonuçlandı; nitekim ABD ve merkez Avrupa ülkeleri dahil öğretmen eksiği (mesleğe ilginin azalması ve mesleği bırakma nedenleriyle) artmakta. Bu eksik, formal öğretmen yetiştiren kurumların mezunlarının yanı sıra herhangi bir akademik eğitim almış kişilerin, kısa eğitim programları ya da hiç ek eğitim almadan, mesleğe alınmalarıyla çözülmeye çalışılıyor. Öğretmenlik, genel söylem aksine olsa da, bir uzmanlık mesleği olmaktan çok, kısa programlarla edinilebilecek teknik bir meslek olarak görülüyor.”

Milli Eğitim Akademisi’nin de Türkiye'de uzun bir süredir varolan bu eğilimin kurumsallaşması anlamına geldiğini dile getiren Somel, halihazırda üniversitelerin hemen herhangi bir fakültesinden mezun olan kişinin seçmeli derslerden oluşan formasyon programıyla öğretmen olabildiğini hatırlattı. Somel, ücretli öğretmen uygulamasınınsa herhangi bir pedagojik formasyonu olmayan kişilerin öğretmenlik yapmasını mümkün kıldığını, ki bu kişilerin sayısının on binlerle ifade edildiğini anlattı.

'Herhangi bir toplumsal eyleme katılmanız durumunda elenmeniz olası'

Ancak Türkiye'de diğer OECD ülkelerinden farklı olarak, mesleğe ilginin düşük olmadığına işaret eden Somel “Aksine öğretmen olmayı isteyen yarım milyondan fazla genç var ve 80'in üstünde eğitim fakültesi kamu ve özel okul sektörünün istihdam ettiğinin üzerinde mezun vermekte. Öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklar anlamında sürekli daha azını kabul etmesinin temel kaynaklarından birisi bu” dedi.

Somel Milli Eğitim Akademisi düzenlemesinin bu sorunların katlanarak devam edeceğinin göstergesi olduğunu düşünüyor:

Öncelikle üniversite sonrası istihdamı fiilen iki yıl daha ötelemekte, sonra üç yıl sözleşmeli yani güvencesiz çalışmayı öngörmekte. Bu kademelerin her birinde elenmeniz de olasılıklar arasında, özellikle herhangi bir tür toplumsal eyleme katılmanız durumunda. Özel okul öğretmenlerinin bu projedeki yeri ise tamamen belirsiz bırakılmış durumda.”

Bakan'ın örnek verdiği ülkelerde öğretmenler üniversitelerde yetişiyor

Öğretmen yetiştirmenin Bakanlığın bünyesine alınarak eğitim fakültelerini öğretmen yetiştiren kurumlar olmaktan çıkaran bir taslakla karşı karşıya olduğumuzu ifade eden Somel şunları söyledi:

Burada ilginç olan durum, eğitim fakültelerinin programlarında, hedeflerinde henüz herhangi bir değişiklik yapılmadı. Dünyada öğretmen yetiştirmeyi lisans eğitiminin sonrasında yapan ülkeler bulunmakta, ancak bunların tamamı lisans sonrası eğitimleri yine üniversiteler bünyesinde vermekte. MEB Bakanı'nın örnek olarak verdiği İtalya, Fransa ve Belçika'da, Türkiye'de uygulanması öngörülen eğitim bakanlığına bağlı akademi tipi oluşumlar bulunmamakta. Bakan'ın ima ettiğinin tersine bu ülkelerde öğretmenler üniversitelerde yetişiyor.”

Ortada henüz bir taslak olduğunu, kesinleşmiş hali ve uygulanma biçimine ayrıca bakmak gerektiğinin altını çizen Somel, kamuoyunun vereceği güçlü bir tepkinin bu planın hayata geçmesini engelleyebileceğini ifade etti:

Eğitim fakültelerinin, öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının mesleklerine sahip çıkmaları, öğretmenlik mesleğinin ve toplumun gerçek ihtiyaçlarını ve sorunların çözümlerini MEB'ye idrak ettirebilir.”