Bilgi Üniversitesi'nin fahiş zammına karşı öğrencilerin açtığı davada ilk kabul kararı

Bilgi Üniversitesi'nin fahiş zammına karşı hukuki süreç başlatan öğrencilerin davasında gelişme yaşandı. Açılan onlarca dava ilk derece mahkemelerinde devam ederken, bir dosyaya kabul kararı çıktı.

Haber Merkezi

Türkiye’de en çok gelir elde eden ilk 10'da bulunan İstanbul Bilgi Üniversitesi, giderlerinin düşük olması nedeniyle Türkiye’de en çok kâr elde eden üniversite konumunda. Söz konusu “mali başarıda” öğrencilerin toplam gelire katkısı yüzde 81'i bulurken, üniversite ise fahiş zam uygulamasıyla gündeme gelmişti.

Geçen kayıt döneminde halihazırda okul öğrencilerine uygulanan yüzde 100'ün üzerinde zammın ardından öğrenciler bir araya gelmiş ve hukuki süreç başlatmıştı.

Açılan onlarca dava ilk derece mahkemelerinde devam ederken, bugün bir öğrencinin dosyasında kabul kararı çıktı. Söz konusu karar ile fahiş zamlarla karşı karşıya kalan öğrenciler için fazla ödemiş oldukları eğitim ücretlerini geri alabilmesi veya sürecin en başında fahiş zamlardan kurtularak kayıt yenileyebilmesi için önem arz ediyor.

Öğrenciler bir araya geldi

İstanbul Bilgi Üniversitesi, halihazırda kayıtlı bulunan öğrencilere 2023-2024 kayıt döneminde yüzde 100’ün üzerinde fahiş zam uygulamış, öğrenciler zamlara karşı Bilgili Susmuyor Platformu aracılığı ile bir araya gelmişti.

2023 Ağustos ayında rektörlük önünde basın açıklaması yaptıktan sonra zamlara ilişkin rektörlüğe dilekçe veren öğrenciler, üniversite yönetimi geri adım atmayınca hukuki süreç başlatmıştı.

Öğrenciler zamlı ücreti kabul etmedi

Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasının ardından hukuki süreç başlatılmış ve yüzde 100’ün üzerindeki fahiş zam oranı alınan ihtiyati tedbir kararı sayesinde temmuz ayı TÜFE on iki aylık ortalaması olan yüzde 57,45’e indirilmişti.

Alınan ihtiyati tedbir kararının ardından esasa ilişkin davayı açan öğrenciler, bir yıla yakın bir süredir mücadelelerini sürdürüyordu.

İlk derece mahkemesi öğrencileri haklı buldu

Açılan onlarca dava ilk derece mahkemelerinde devam ederken, bugün bir öğrencinin dosyasında kabul kararı çıktı.

Karar uyarınca, ihtiyati tedbirde hükmedilen yüzde 57,45’lik zam oranı üzerinden eğitim sözleşmesi yenilenerek, mahkeme İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni haksız buldu.

Alınan bu karar, fahiş zamlarla karşı karşıya kalan öğrenciler için fazla ödemiş oldukları eğitim ücretlerini geri alabilmesi yahut sürecin en başında fahiş zamlardan kurtularak kayıt yenileyebilmesi için önem arz ediyor.

'Üniversiteler şirket yönetir gibi sınır tanımazlıkla hareket ediyor'

Kararı alan Platform Avukatı Av. Volkan Bora Uğur hukuki sürece dair soL'a konuştu.

Eğitimin özelleştirilmesinin sermaye tarafından normalleştirildiğini ve vakıf üniversitelerinin ticarethaneden farksız olduğunu vurgulayan Uğur, "2010’lu yıllarda katkı payı olarak alınan eğitim bedelleri YÖK tarafından belirlenirken, şimdi üniversitelerin mütevelli heyetlerinin insafına terk edilmiş durumda. Burada büyük bir kanuni boşluk ve denetleme eksikliği var. Yasa koyucu sınırlamaları kasti olarak muğlak bırakmış durumda. YÖK ise çeşitli yumuşak uyarılar ile süreci geçiştirerek öğrencileri kendi kaderleriyle baş başa bırakıyor" dedi.

Anayasa'ya göre vakıf yükseköğretim kurulunının devletin gözetim ve denetimine tabi olduğunu vurulayan Uğur, fiili uygulamanın Anayasa'ya uygun olmadığını belirterek şöyle konuştu:

"Dava kapsamında YÖK’ten İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin bilançosunu sorduğumuzda verilen cevap, 'Bu bilgi bizde yok' oldu. Anlaşılan denetlemenin esamesi okunmuyor, kim ne kadar zam yapabilirse… Anayasa gereği vakıf yükseköğretim kurumları devletin gözetim ve denetimine tâbi. Ancak ortada ne gözetim var ne de denetim, yalnızca göz yumuluyor. Üniversiteler ise mevcut ekonomik krizi bahane ederek ve kanuni boşluktan yararlanarak öğrencilerin kayıt yenileme ücretlerini belirlerken adeta şirket yönetir gibi büyük bir sınır tanımazlıkla hareket ediyor."

'İşaret fişeği görevi görecektir'

Uğur, üniversite yönetimlerinin zam oranlarına gerekçe olarak gider kalemlerinin artışını gösterdiğini ancak büyük bir gerçeğin de üzerinin örtüldüğünü belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Vakıf üniversitelerinde kampüs emekçilerinde taşeronlaşma hızla artıyor, asistanların yapması gereken işler asistanların yarı ücretine idari asistan gösterilen öğrencilere yaptırılıyor, akademisyen sayısı azaltılıyor, burs imkanları daraltılıyor ve her şeyden önemlisi eğitimin niteliği düşüyor, nitelikli eğitime ulaşmak emekçi çocukları için imkânsız hale geliyor.

Vakıf üniversiteleri öz kaynaklarını kullanmak yerine bütün ekonomik yükü öğrencilerin üzerine yıkmış durumda ve her şeyden önemlisi kâr ediyor. Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu'nun 2021 yılından itibaren yayınlanmamasının en büyük nedeni bu. Üniversitelerin reklam bütçesinin araştırma bütçesinden katbekat fazla olması, ihaleler aracılığıyla sermayenin üniversiteleri bir kazanç kapısı haline getirmesi holdinglerin eğitimi itibar ve gelir elde etmek için araçsallaştırdığının net bir göstergesi.

Tüm bu olumsuzluklara karşın aldığımız karar; kayıt ücretlerindeki ölçülülük ilkesine aykırı aşırı ifa güçlüğü yaratan hukuk tanımaz uygulamaların frenlenmesi için oldukça önem arz ediyor. Kazanımımız fahiş zamlar nedeniyle eğitim hayatına devam edemeyen birçok öğrencinin hakkını araması için bir işaret fişeği görevi görecektir."