SİNAN ATEŞ OLAYI 3 - İddia makamı iddianamede neleri unuttu?

Tam 16 ayda hazırlanan iddianame, içerdiklerinden çok içermedikleriyle konuşuldu. Cinayetin şifresi de iddianamede yer almayanlarda. Peki onlar neler?

Haber Merkezi

Durdu Özer nerede, Durmuş Ali (Kaya) nerede? Onlarla aynı safta durmayın.”

Sözlerin sahibi Sinan Ateş cinayetinin azmettiricilerinden Tolgahan Demirbaş.

Demirbaş, defalarca değişen savcıların isimlerini söylüyor, ifadesini alan savcıya parmak sallayan sözlerse çekinmeden çıkıyor ağzından.

Savcıların değiştiği, cinayet şüphelilerinin el kol sallayarak gezdiği, siyasi güçlerin müdahalesinin hiç eksik olmadığı ancak hiç de isimlerinin geçmediği iddianameye sahip bir garip cinayet…

Sinan Ateş cinayetinde halı altına süpürülenler çok fazla. 

Cinayetin neden işlendiği sorusuna dahi yanıt aranmayan bir iddianameye bağlı yargılama 1 Temmuz’da başlıyor. Söz konusu iddianame, Ayhan Bora Kaplan Davası'na da bakan Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde.

145 sayfalık iddianamede 9 yerde Ülkü Ocakları’nın, 2 yerde MHP’nin adı geçiyor. Bahçeli MHP olarak davayı avukatlarıyla takip edeceklerini söylüyor. Neden meçhul.

Özetle iddianamede “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçlamasıyla Eray Özyağcı, Vedat Balkaya ve Suat Kurt ile azmettirme suçlamasıyla Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş için ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal için “iştirak halinde, tasarlayarak kasten öldürme suçuna yardım” suçlamasıyla cezalandırma talep ediliyor.

İddianameye göre Ateş yalnızca akademisyen

Cinayetten tam 16 ay sonra 22 kişi hakkında “tasarlayarak öldürme” suçundan hazırlanan 145 sayfalık iddianamede neler yok? Yargılamayla ilgili bize fikir verecek en önemli şey bu sorunun cevabında gizli. 

145 sayfalık iddianamenin 103 sayfası sanık ifadelerinden oluşuyor. Kalan 35 sayfada tape, olay yeri görüntüleri var. Delil değerlendirmesi 7 sayfa. 

İddianameye göre Sinan Ateş, yalnızca “Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nde akademisyen”. Yani eski Ülkü Ocakları Başkanı olması, iddianamede bahsedilecek kadar önem taşımıyor. Bu bile, tek başına, iddianamenin Sinan Ateş cinayetinin sebebini de, sorumluluğunu da gizlemek motivasyonuyla yazıldığının açık kanıtı. İddianamenin hiçbir yerinde Ateş’in eski görevinden bahsedilmiyor. Yalnızca ifadelerde “Sinan Ateş’i Ülkü Ocakları eski başkanı olarak tanırım” diyenler var. Onlar da olmasa, bu bilgi iddianameden öğrenebileceğimiz bir bilgi değil.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş

Ağzımızın tadı kaçmasın: Organize değil, toplu suç!

İddianamede hemen dikkat çeken bir başka fiyasko ise “toplu suç” suçlaması yapılması. Yani iddianameye göre bu cinayet organize değil, örgüt yok, organizasyon yok. Katil, azmettiren, gözetleyen, tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya getiren iki özel harekatçı polis, Ateş’in adresini veren cinayet büro amiri, tetikçiyi evinde saklayan var; ama suç “toplu suç”, organize değil.

Organize suçlar, önceden planlanmış ve uzun süreli örgütlenme gerektiren suçları kapsar, toplu suçlarsa genellikle spontane veya kısa vadeli örgütlenmelerle işlenir. Organize suçlar belirli gruplar veya örgütler tarafından işlenirken, toplu suçlar daha geniş ve heterojen gruplar veya bireyler tarafından işlenebilir.

Yani bu cinayete “toplu suç” demek; önceden planlayan yok, planı yapan belirli bir örgüt yok, bunun arkasında siyasi bir güç yok, araştırılacak daha fazla bir şey yok demek oluyor.

Öyle ki savcının bu cinayet organizasyonunda bulduğu tek şey şu:

“Maktulü öldürmek üzere azmettirici Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş’ın planlama ve tasarlama yaptıkları.”

Yani sebep belli olmaksızın, birbirini tanımayan Çep ve Demirbaş'ın aynı tetikçiyi azmettirdiği bir cinayet bu.

Kaç savcı geldi geçti?

Savcı demişken buradan devam edelim.

İddianamede nelerin olmadığıyla ilgili ayrıntılara girmeden, iddianameyi kaleme alanların başına gelenlere de bakmak gerekiyor. Zira, savcısı bol değişen bir soruşturmaydı bu. 

T24’te Asuman Aranca tarafından savcı değişimleri ve bunun dosyaya etkileri uzun ve ayrıntılı bir şekilde yazıldı. Ankara Adliyesi’nde uzlaştırma savcısı olarak görev yapan Ayhan Ay, Ankara Başsavcıvekili Durdu Özer, savcı Durmuş Ali Kaya, Başsavcıvekili Ahmet Altun ve savcı Mehmet Aykut Cihangir 16 ay boyunca hazırlanamayan iddianame süresince dosyada görevlendirilen isimlerdi. 

İlk olarak dosya, cinayet işlendiği sırada nöbette olan Ankara Adliyesi’nde uzlaştırma savcısı olarak görev yapan Ayhan Ay’a geldi. Dosyanın seyrinin değişeceği ilk günden hissedildi. Çünkü Tolgahan Demirbaş’ın, cinayetten bir gün sonra, 31 Aralık 2022 gecesi gözaltına alınması sırasında Olcay Kılavuz’un evinde yaşanan kriz, emniyet tarafından savcıya “boş dosya” gönderilmesi nedeniyle derinleşti. Savcı Ay emniyete yazı yazarak, Demirbaş’ın getirilmesini istedi; emniyet getirmedi. 

Bütün bu gelişmeler üzerine 17 Ocak 2023 tarihinde, yani cinayetten 19 gün sonra dosya milliyetçi kesime yakın olduğu bilinen Başsavcıvekili Durdu Özer’in koordinatörlüğüne verildi. Özer’in yanı sıra dosyaya Savcı Ay ile birlikte çalışmak üzere savcı Durmuş Ali Kaya da eklendi.

Genel Soruşturma Bürosu'ndan sorumlu Başsavcıvekili Durdu Özer’in dosyanın koordinatörlüğüne getirilmesi çok tartışıldı, çünkü Özer MHP’ye yakın bir isimdi. Soruşturmanın kapatılacağı yönünde endişeler oluştu ancak Özer’in dosyaya kazandırdığı deliller, yaptığı tespitler ve gerçekleşen tutuklamalar soruşturmanın seyrinin değişmesine, Özer’in ise hedef olmasına neden oldu. 

Yedi ay boyunca soruşturmayı yürüten Durdu Özer’in, MHP ve Ülkü Ocakları yöneticileri tarafından hem telefon hem de mesajla tehdit edildiği de öne sürüldü. 

Durdu Özer, dosyaya önemli kanıtlar içeren bilirkişi raporunun girmesini sağladı, rapordan önce de Demirbaş’ın telefonundaki yazışmalara ilişkin ilk tespitleri yaptı.

İddianamede isimleri dahi geçmeyen MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım gibi isimleri "şüpheli" olarak kaydetti, tetikçinin kaçırılmasında kullanılan tahsisli araçların dosyaya girmesini sağladı.

Eski MHP Milletvekili ve Ateş'ten önceki Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz

Böyle olunca da şimşekleri çekti. Durdu Özer, dosyadan alındı. 

Dosya Temmuz ayında adli tatil gerekçe gösterilerek yine MHP’ye yakın bir isim olan Başsavcıvekili Ahmet Altun’a verildi. Savcı Ayhan Ay ise sadece kâğıt üzerinde görevli görünüyordu.

Özer’in dosyaya eklediklerinin bedeli 14 Haziran Cuma günü yayımlanan HSK kararnamesinde karşısına çıktı. Özer dosyadan sonra Ankara Başsavcı Vekilliği görevinden de alınarak, tenzili rütbeyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Savcılığı'na atandı. Aynı tarihteki kararnameyle Durmuş Ali Kaya da Diyarbakır Çınar savcılığına atandı.

Durdu Özer'in yerine görevlendirilen Başsavcı Vekili Ahmet Altun'un, soruşturmayı devraldıktan sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter’le gizli bir görüşme yaparak, aralarında Serdar Öktem’in de bulunduğu bazı şüphelilerin tahliyesi karşılığında Yargıtay üyeliği teklif edildiği öne sürüldü, iddialere tepki gecikmedi.

Ancak Koordinatör Başsavcıvekili Altun’un, dönemin Ankara Başsavcısı Ahmet Akça ile görüşerek Serdar Öktem dahil bazı şüpheliler için tahliye talebinde bulunacağını söylediği, tahliyelere karşı çıkması nedeniyle de Başsavcı Akça ile tartışarak izne çıktığı anlaşıldı.

Ayhan Ay'ın, ikinci kez görev aldığı soruşturmada Sinan Ateş'in konum bilgilerini ve adresini Tolgahan Demirbaş'a verdiği iddia edilen Cinayet Büro'da görevli Komiser Mustafa Ensar Aykal tutuklandı. Altun’un izinden dönmesinden sonra bu kez de Savcı Ayhan Ay’ın rapor alarak iki ay boyunca izne ayrılmasıyla kriz bir kez daha derinleşti. 

Ay’ın izne ayrıldığı ve dosyanın tamamen Ahmet Altun’a devredildiği gün Öktem'in tahliye talebinde bulunduğu ortaya çıktı. Altun’un, çok kritik bilgiler içeren bilirkişi raporunun dosyaya girmemesi için özel çaba sarf ettiği de öne sürüldü. Ay, izinden döndükten sonra dosyadan alındı. Basına yansıyan bilgilere göre, UYAP'tan dosyayı görme yetkisi kaldırıldı.

İddianameyi mart ayındaki yerel seçimlerden önce yazmayacağı söylenen Koordinatör Başsavcı Vekili Ahmet Altun, 31 Mart seçimlerinden yaklaşık bir ay sonra 26 Nisan’da iddianameyi mahkemeye sundu. Ancak Altun’un, dosyada sorumlu olmasına rağmen iddianameye imza atmaktan imtina ettiği iddia edildi. 

İddianameye, dosyada tek bir işlem dahi yapmamış olan Mehmet Aykut Cihangir imza attı. 

İddianame Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu.

Dosyası ayrılan 17 kişi: Çoğu MHP'li yönetici

39 kişiden 22'sini kapsadı iddianame, kalanlar ayrıldı. Kimdi onlar?

Haklarında yurtdışına çıkış yasağı bulunan ve aralarında Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın da olduğu 17 kişinin dosyası ayrıldı. Ayrılığın hangi kapsamda olduğu bilinmiyor.

Beş yıl önceki Ülkücü Şehitleri Anma Günü'nde Bahçeli'nin arkasında Ateş yer alırken, beş yıl sonra aynı yerde Bahçeli'nin arkasında bu kez Ahmet Yiğit Yıldırım bulundu. Bu Bahçeli tarafından verilmek istenen siyasi bir mesajdı.

İsimleri mevcut iddianamede sanık olarak yer almazken haklarında henüz ayrı bir iddianame de hazırlanmadı. 

Ankaragazetecisi’nin haberine göre 17 ismin arasında yer alanlar:

  • Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım,
  • Dönemin Mersin Milletvekili ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eski danışmanı Olcay Kılavuz,
  • Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Burak Kılıç,
  • Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı,
  • Ülkü Ocakları Ankara İl Başkan Yardımcısı Suat Yılmazobu,
  • Eski Çubuk Ülkü Ocakları Başkanı Gürsel Horat

Savcıya sorguda tehdit: ‘Onlarla aynı safta durmayın’

“Sinan Ateş’e ait adres, uçuş kayıt bilgileri ve konum bilgilerini neden Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a gönderdin?”

Savcı tarafından sorguda belki de en kritik sorulardan biri soruluyor azmettirici ve Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş’a.

Demirbaş da soruya, “Bilirkişi raporunda bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Şayet böyle bir şey var ise de bu Sinan Ateş’in ikametinin önüne pankart asma düşüncemizden dolayıdır. Aksi türlüsü mümkün değildir" cevabını veriyor.

B Yüzü’nün yayınladığı görüntülerde Demirbaş kendisini sorgulayan savcıya gözdağı vermekten de çekinmiyor: 

“Bu olay siyasi mecraya çekilmek isteniyor. Lütfen buna alet olmayın, bu günaha ortak olmayın sayın savcım. Durdu Özer nerede, Durmuş Ali (Kaya) nerede? Onlarla aynı safta durmayın. Onların tehdit siyaseti hesaplaşmadır. Siz onlarla işbirliği içinde olmayın.”

SİNAN ATEŞ DAVASI - Azmettirici Demirbaş'a konum... | Rudaw.net

SEGBİS sorgu görüntülerinde Demirbaş.

Savcının verdiği yanıt ise şu şekilde: 

“Tavsiyelerini kendine sakla. Ben siyasetle alakası olan bir savcı değilim. İspat edilirse de istifa ederim. Yorum yapmak yerine benim söylediklerime cevap ver.”

İnişli çıkışlı bir soruşturma süreci yaşayan söz konusu iddianamede nelerin olmadığına bakarak devam edelim.

1) “Cinayet neden işlendi?” sorusunun yanıtı iddianamede yok

İddianameye göre azmettirici Gülsuyu Çetesi lideri 2013’teki Hasan Ferit Gedik cinayetinin hükümlüsü Dodo lakaplı Doğukan Çep ve Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş, Ateş’i öldürmek için plan yapıyor.

Cinayet büro komiseri Aykal, Demirbaş’a Ateş’in ev adresini veriyor. Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, Ateş’in avukatı Ali Yücel’in araç plakasını sorgulatılmasını istiyor, Aykal’dan bu bilgileri alan Demirbaş bunları Yüksel’e atıyor. Tetikçi Ero lakaplı Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya iki özel harekat polisi “pavyona gitmek için giderken” götürüyor. Tetikçiyi olay yerine getiren ve kaçıranlar Vedat Balkaya ve Suat Kurt.

Peki Ateş neden hedef alındı? Neden takip edildi? Neden öldürülmek istendi?

Eray Özyağcı.

İddianamenin bu sorulara tek verebildiği yanıt Eray Özyağcı’nın ifadesindeki şu beyanda saklı:

“Sinan ATEŞ isimli şahsı 3-4 yıldır tanırım, kendisini tanıdığımda Ülkü Ocakları Başkanı idi. Kendisine gösterdiğim vefaya karşılık vermediği için aramızda kişisel bir husumet oluştu ve kendisini yaralamak amacıyla birtakım planlamalar ve ayarlamalar yaptım, hiç kimseden yardım talep etmedim, her şeyi kendi imkânlarımla yaptım, Yukarıda bahsettiğim gibi birkaç sene öncesinde tanırım, aramızdaki sorun tamamen kişisel bir mesele idi.”

Yani, bu kadar kişi yalnızca Özyağcı’nın neden olduğu dahi anlaşılmayan “husumeti” için cinayet planlamış. Hatta kimse yardım etmemiş, gösterdiği vefaya verilmeyen karşılığın ne olduğu sorusunun dahi yanıtı aranmamış.

Katili ayarlayan, özel harekatçılarla Ankara’ya götüren, onlardan önce Sinan Ateş’i gözetlemesi için Ankara’ya gözcü gönderen, cinayetten sonra kaçanları saklayan Doğukan Çep’in tüm bunları neden yaptığının yanıtını da iddianamede bulamıyoruz. 

Suat Kurt’un ifadesine göre Çep'in Sinan Ateş’le bir sorunu var ve bu sebeple de Ateş’i “dövdürüp ayaklarından yaralamak” istiyor.

Çep’in hapishane arkadaşı ve cinayete yardımla suçlanan sanıklardan biri Ufuk Köktürk.

Köktürk kim? 

MHP İstanbul İl Başkanlığı’nda yönetim kurulu üyesi.

Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi Dodo'nun MHP yöneticisi Ufuk Köktürk  ile fotoğrafı ortaya çıktı

Doğukan Çep (solda), Ufuk Köktürk (sağda) 

Bir diğer azmettirici, Tolgahan Demirbaş da Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticisi. Ancak iddianamede Demirbaş’ın Ülkü Ocakları’yla bir bağı ortaya konmamış. Yani savcı “senin işin gücün nedir?” diye sormamış.

İddianameye göre Demirbaş Ateş’in evinin önüne pankart asmak için önce eski MİT’çiden sonra da Ankara Emniyeti Cinayet Büro Komiseri'nden Ateş’in ev adresini istemiş. 

Demirbaş’ın ifadesinde geçen şu vurgu önemli:

Mersin’de vuku bulan saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak Sinan ATEŞ’in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim.”

Cinayetin sebebiyle ilgili azmettiricinin en net konuştuğu yer aslında burası. Ancak irdelenmemiş. “Hangi camia? Mersin’deki olay ne? Bunların tarihleri ne?” soruları sorulmamış, Demirbaş bu konuda konuşturulmamış.

İddianamede, Demirbaş ve Çep’in neden Ateş cinayetini azmettirdikleri, işbirliklerinin kapsamının en olduğuna dair bir bilgi, bulgu, değerlendirme yer almıyor.

2) İfadede bariz çelişki: Mersin saldırısı olmadan Ateş’in adresi istenmiş

İddianamede Tolgahan Demirbaş ile olay tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amiri olarak görev yapan Mustafa Ensar Aykal arasında 10/03/2022 tarihinde geçen yazışma yer alıyor.

Mesajlaşma şöyle:

Tolgahan DEMİRBAŞ: “Amirim bizim GB (Genel Başkan) istedi de” “0505 529 20 59 telefon numarası bu”, “adres lazım bize”, “sana zahmet olmazsa”
Mustafa AYKAL: “Est bakalım reis”
Mustafa AYKAL: “Reis önceki gbye çıkıyor bu numara”
Tolgahan DEMİRBAŞ: “aynen”, “reis”, “onun ipini çekmişler”
Mustafa AYKAL: “birazdan arıyorum reis” 

Bu konuşmada Demirbaş, Aykal’dan Ateş’in ev adresini istiyor.

İddianamede yer alan savcılık ifadesinde Demirbaş şunları söylüyor:

“Ben Sinan Ateş’i olay öncesi şahsen tanımazdım. Mersin’de vuku bulan saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak Sinan Ateş’in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim.”

"Mersin’de vuku bulan saldırı” 15 Mart 2022 tarihinde gerçekleşiyor.

Demirbaş’ın “Mersin’de vuku bulan saldırı” sebebiyle ben Aykal’a adresini sordum, pankart asacaktık ifadesi boşa düşüyor.

Çünkü Demirbaş “Mersin’de vuku bulan saldırı” gerçekleşmeden 5 gün önce yani 10 Mart 2022’de Aykal’a adres soruyor.

3) Ayşe Ateş’in 17 sayfalık ifadesinden yalnızca 3 cümle var

Ayşe Ateş’in savcılığa sunduğu belgelerde 11 kez MHP, 91 kez Ülkü Ocakları, 12 kez Ahmet Yiğit Yıldırım, 23 kez de Olcay Kılavuz ifadeleri geçmesine rağmen savcılık konuya ilişkin bir inceleme talep etmemiş.

Hem bunlar hem de Ayşe Ateş’in dönemin MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ve dönemin Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın ilişkisinin aydınlatılması talebi iddianamede yer almıyor.

Ateş, eşinin Ülkü Ocakları genel başkanlığı görevinin ardından sürekli ‘FETÖ’ suçlamasıyla hedef alındığını kaydediyor.

Eşinin, dönemin Ülkü Ocakları başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından manipülatif haberlerle hedef alındığını belirten Ateş, bunun üzerine Ülkü Ocakları’nın yönetiminde yer alan kişilerin tehditlere başladığını söylüyor.

Ateş tehdit mesajı atan onlarca MHP ve Ülkü Ocakları yöneticilerinin isimlerini vermekten de geri durmuyor.

Sinan Ateş’in arkadaşı Çağrı Ünel’e Mersin’de düzenlenen saldırıya ilişkin de konuşan Ayşe Ateş şunları anlatıyor:

“Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısı olan Ömer Şanlı isimli şahıs Çağrı Ünel’i arayarak eşime destek olmamasını, yaptığı paylaşımları kaldırmasını istemiş. Çağrı Ünel de paylaşımlarını kaldırmayacağını, rahmetli eşimin arkadaşı olduğunu, kendisinin de artık Ocak Başkanı olmadığını ve kendisine talimat veremeyeceklerini söylemiş. Ömer Şanlı da ‘O halde bunun sonuçlarına katlanırsınız’ şeklinde Ünel’i tehdit etmiş. Bu konuşmayı Ünel, rahmetli eşimi benim yanımda olduğu sırada telefonla arayarak kendisine bu şekilde iletmişti. Eşim de ‘Bunlar iyice azıttılar, dur durak bilmiyorlar, aman kardeşim kendinize dikkat edin, Allah korusun’ seklinde uyararak kendisine dikkat etmesini tembihlemişti.”

Ateş döneminde Mersin Ülkü Ocakları İl Başkanı olan Çağrı Ünel ve Sinan Ateş

Bu konuşmadan kısa süre sonra Ünel’e saldırı olduğunu belirten Ateş şunları da söyledi:

“Rahmetli eşim ve Ünel arasında geçen bu konuşmalar ve Ünel’e Ülkü Ocakları Genel Merkezi yöneticileri tarafından eşim hakkında yapılan baskı ve tehditlerin ayrıntıları hususunda Ünel’in ifadesine başvurulmasını istiyorum. Ünel’e yapılan bu saldırının Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatı ile yapıldığı aşikardır.”

Ateş, Yıldırım bu olay sonrasındaki açıklamada eşinin alenen tehdit edildiğini söyledi.

Ateş, eşinin arkadaşı Ömer Çağrı Özdemir’e saldırıdan sonra attığı şu mesajı da savcılıkla paylaşmış:

“Beni öldürmeye karar vermiş arkadaşlar Ömer abi, sürekli geriyorlar ortamı, sağa sola haber yolluyorlar, arıyorlar bilmem ne. Havlamasını bilmeyen köpek sürüye kurt getiriyor, yeni insanlar ölsün istiyorlar. Orası öyle, Reis 18-19 yaşında çocukları gaza getiriyorlar, Cahit’e de ekip yollamışlar, Mersin’de olan Bursa’da olursa, Allah korusun.”

Sinan Ateş'in WhatsApp Mesajları Yayınlandı! "Beni Öldürmeye Karar Vermiş  Arkadaşlar Ömer Abi" - Kocaeli Haberdar: Kocaeli Son Dakika Haberleri

Ateş, iddianamede azmettirici olarak belirtilen Tolgahan Demirbaş’ın, Sinan Ateş’in arkadaşı Haluk Türk’e giderek kendisinin Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz tarafından elçi olarak gönderildiğini söylediğini aktardı:

“Bu şahıs eşimin arkadaşına ‘Sinan Ateş’in yanında durma abi, Ocak onun kalemini kırdı, sen de zarar görme’ demiş. Haluk Türk bunu eşime söylemiş, eşim de bana söylemişti.”

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş'in savcılığa 17 sayfalık verdiği bu ifade ve diğer birçok ayrıntı iddianameye eklenmemiş.

İddianamede Ateş'in 17 sayfalık ifadesinden yalnızca 3 cümleye yer verilmiş, onlar da şu cümleler:

“Olay tarihinde öldürülen Sinan Ateş’in eşi olduğu, olayın bütün yönleriyle araştırılmasını talep ettiği, eşinin öldürülmesi olayını gerçekleştiren tüm şüphelilerden davacı ve şikayetçi olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.”

4) Ahmet Keçik’in ifadesi yok

Ateş’in öldürüldüğü saldırıda yara almadan kurtulan ancak saldırganların hedef aldığı isimlerden olan Ahmet Keçik’in tanık sıfatıyla verdiği ifadesi de iddianamede yer almıyor.

Keçik, kendisi de kurşunlara hedef olmasına rağmen iddianamede müşteki değil hatta tanık bile yapılmamış.

Keçik'in adı, saldırı gerçekleştiği sırada Ateş’in yanında olan bir diğer isim ve müşteki olan Selman Bozkurt’un ifadelerinde ve görüntü kayıtlarında geçiyor yalnızca.

5) Olcay Kılavuz bu işin neresinde?

Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi olduğu belirtilen Tolgahan Demirbaş, ilk kez dönemin MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’a ait olduğu iddia edilen bir evde gözaltına alınmıştı.

Kılavuz’un eve gelen polislere tepki gösterdiği iddiası da vardı. Tartışma sonrası Demirbaş’ın söz konusu adresten alındığına ilişkin tutanağın kaybolduğu, dosyaya ise Demirbaş’ın dışarıda yürürken alındığına dair bir başka bir tutanak girdiği öne sürülmüştü.

Olcay Kılavuz'un cinayetten 4 gün önce de Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu ziyaret ettiği ortaya çıkmıştı.

Ayşe Ateş’in şikâyeti sonrası Kılavuz’la ilgili işlem yapıldığı, Kılavuz’un olay tarihinde milletvekili olduğu gerekçesiyle dosyanın parlamenter soruşturma bürosuna iletildiği de belirtiliyor. Kılavuz, yakın zamanda Bahçeli’nin danışmanlığı görevinden alındı.

Sinan Ateş cinayeti | İsmail Saymaz, Demirbaş'ın yakalama tutanağını  paylaştı: Neden Olcay Kılavuz'dan bahsedilmiyor?

Tolgahan Demirbaş (solda), Olcay Kılavuz (sağda)

Konuya ilişkin Demirbaş’ın şu ifadesi iddianamede yer alıyor ama Kılavuz’un adı dahi geçmiyor: 

“Ben Milliyetçi Hareket Partisinin üyesi değilim, partide resmi veya özel hiçbir görevim yoktur. Herhangi bir organik, doğrudan veya dolaylı bağım bulunmamaktadır. Bu süre zarfında sosyal medyada ve bazı görsel basında ifade edildiği gibi bir milletvekilinin evinde de yakalanmadım.”

6) Ülkü Ocakları Başkanı’nın ismi neden yok: Siyah Audi Yıldırım’a tahsisli

Yine Asuman Aranca’nın bir başka haberinde, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından kullanılan ve iddianameye siyah Audi olarak giren, plakası yer almayan aracın, tetikçi Özyağcı'nın Yunanistan'a kaçmaya çalıştığı dönemde de sınıra yakın bölgede olduğu bilgisi yer almıştı.

06 AT 5021 plakalı siyah Audi aracın Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'a tahsisli olduğu da sonra ortaya çıktı.

Tetikçinin kaçırıldığı, Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli çakarlı araç

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, Sözcü yazarı İsmail Saymaz’a konuşmuş, Ateş’in ölümünden eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ı suçlamıştı. Ayşe Ateş, "Eşim, 'Olcay ve Ahmet beni öldürmek için kiralık katil arıyor' demişti" açıklaması yapmıştı.

Tolgahan Demirbaş’ın yazışmalarına ilişkin bilirkişi raporu, Sinan Ateş’in, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatıyla cinayetten dokuz ay önce takip edilmeye başlandığını ortaya koydu.

7) Bilirkişi raporu iddianamede gözardı edildi: Bu deliller ne olacak?

Bilirkişi raporunda, özellikle eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un Ankara’da kullandığı evde yakalandığı ortaya çıkan Tolgahan Demirbaş’a ait yazışmalar dikkati çekiyor. Demirbaş’ın sildiği, ancak özel bir program sayesinde verileri kurtarılan telefondan, Ateş suikastının aylar önce planlandığını ortaya koyan bilgiler var.

Demirbaş’ın yazışmalarında en dikkat çekici boyutlardan biri de, Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ile gerçekleşen konuşmalar. Eski MİT mensubu olduğu iddia edilen Çağlar Zorlu’dan gelen bilgileri Tolgahan Demirbaş,  Yıldırım’a “Araştırmalarım devam ediyor efendim, az önce böyle bilgi aldım, arz ederim” diyerek iletiyor.

Bir başka yazışmada Yıldırım, Demirbaş’a, Sinan Ateş’in Türkiye’ye giriş yapıp yapmadığını soruyor. “Hemen baktırıyorum” diyen Demirbaş, bir gün sonra “Türkiye’ye dönmüş şu an ülkede” yanıtını veriyor.

Ayşe Ateş: "Sinan bana 'Olcay ve Ahmet beni öldürmek için kapı kapı kiralık  katil arıyor' dedi" - Serbestiyet

Eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ile Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım.

Ateş bu iddianameye inanmıyor

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş'in iddianameye inanmadığını ilan eden bir paylaşımı var. 17 sayfalık ifadesinden yalnızca 3 cümleye yer verilen Ateş, “Böyle bir suikastı birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz?” sorusunu soruyor.

Ateş’in paylaşımı şöyle:

“İddianame burada. Peki, azmettiriciler nerede? Böyle bir suikastı birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz? Sırf bu iddianameyi hazırlamak için kamuoyunu neden bir buçuk yıl beklettiniz?”