10 Ekim davasının karar duruşması ertelendi: ‘Katılanların talepleri sürekli reddedildi’

Ankara Gar Katliamı davasının karar duruşması 1 Temmuz Pazartesi gününe ertelendi. Pek çok soru işaretiyle anılan davayı Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu ile konuştuk.

YEKTA ARMANC HATİPOĞLU

10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasının karar duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Karar çıkması beklenen duruşma, sanık Erman Ekici’nin avukatının sağlık raporu nedeniyle savunması alınamadığı için 1 Temmuz’a ertelendi.

Duruşma kapsamında 26 sanıktan 10’u hakkında hüküm verildi. Saldırıya ilişkin IŞİD üyesi oldukları düşünülen 16 kişi hâlâ firari durumdayken, olayda ihmali bulunduğu düşünülen kamu görevlileri için henüz soruşturma başlatılmadı.

CHP milletvekilleri, HDP temsilcileri, çeşitli STK ve sendika temsilcilerinin yanı sıra Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ile Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu da duruşmada yer aldı. Sağkan ve Köroğlu taraf avukatı olarak duruşmada bulundu.

Mahkeme savcısı 24. duruşmada mütalaasını “anayasal düzene karşı işlenen suç” kapsamında vermiş, tanık avukatları ise olayın “insanlığa karşı suç işleme” kapsamında değerlendirmesi talebinde bulunmuştu. Avukatlar ve şikâyetçiler savcının mütalaasını bu yönden eleştirdi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan “Türkiye’de yaşanmış en büyük katliamı, 104 insanımız hayatını kaybetti, yüzlerce insanın yaralandı. Yüzlerce meslektaşımızın yaşam hakkını koruması zorunlu bir unsurdur ve TBB’nin duruşma katılması zorunludur. Katliamda bir avukat olan Avukat Uygar Coşkun da hayatını kaybetti” diyerek duruşmaya TBB’nin katılması talebinde bulundu. Mahkeme, katılan sıfatıyla TBB’nin katılmasına karar verdi.

Avukat İlke Işık, “İnsanlığa karşı suç demek neden bu kadar zor?” diye sordu. Işık, kamu görevlilerinin rolüne de değindi:

“İnsanlığa karşı suç demek neden bu kadar zor, Türkiye yargısı buna neden bu kadar direniyor? IŞİD sadece Türkiye’de katliamlar yapmadı, Ezidilere, Kürtlere karşı soykırım uyguladı. Tek bir kamu görevlisine bile soruşturma açılmadı, Ankara’nın orta yerinde yapılan bir katliamla ilgili hiçbir kamu görevlisinin suçu yok diyorsunuz.”

Avukatlar alkışlarla cübbelerini bırakıp ailelerin yanına geçtikten sonra salonda “Adalet istiyoruz” sloganları atıldı. Ardından katliamda ölenlerin aileleri söz istedi. Mahkeme salonunda hoparlör olmaması tepkilere neden oldu, duruşma verilen 15 dakikadan sonra devam etti. 

Aradan sonra duruşmada ilk sözü 10 Ekim Derneği Başkanı İsa Kocabıyık aldı. Kocabıyık, adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini söyleyerek “Bizi insan olduğumuz için katlettiler. İnsanlığa karşı suç değilse ne bu, bu alacak verecek davası mı? O dönemin başbakanı 7 Haziran ile 1 Kasım arasında olanları açıklarsam yer yerinde oynar demesi bu yargılamanın konusu değil mi? Arkanızda ‘Adalet mülkün temeli’ yazıyor. Biz mülk istemiyoruz, adalet istiyoruz. Birkaç IŞİD’li katile diz çökmeyiz, biz adaletin peşindeyiz” dedi.

Kocabıyık’ın ardından aileler, EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, SES Eş Genel Başkanı Sıddık Akın, İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban söz aldı. 

Ardından duruşmaya yarım saat ara verildi. Aradan sonra sanık avukatları söz aldı. Sanıklardan Erman Ekici’nin avukatının sağlık raporu nedeniyle savunması alınamadığı ve diğer sanıkların avukatlarının mahkemede hazır bulunmaması nedeniyle duruşma 1 Temmuz Pazartesi 09.30’a ertelendi.

‘Mahkeme, katılanların taleplerini ısrarlı bir şekilde sürekli reddetti’

Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu karar duruşmasını ve süreci soL'a değerlendirdi. Sözlerine mahkemenin katılanların taleplerini ısrarlı bir şekilde reddettiğini söyleyerek başlayan Köroğlu, tepki olarak mahkemede cübbelerini çıkartarak katılanların tarafına geçtiklerini söyledi:

“Ankara Gar Katliamı davası Türkiye Cumhuriyeti topraklarında işlenmiş en büyük katliamlardan birisi. IŞİD tarafından gerçekleştirilen bu katliamın yargılama sürecinde ne yazık ki mahkeme katılanların taleplerini ısrarlı bir şekilde sürekli reddetti Gerçek sorumluların; idarenin, emniyet birimlerinin de bu katliam sürecindeki ihmallerine yönelik araştırma talepleri yok sayıldı.

Bu yüzden bugün duruşmada meslektaşlarla beraber cübbelerimizi çıkartarak tepki olarak katılanların tarafına geçtikten sonra tek tek katılanlar adına söz aldık. Ankara Barosu adına söz alarak özellikle bu davanın iddianamesinin insanlığa karşı suç kabul edilerek hazırlanmasına rağmen gelinen aşamada savcılığın esas hakkındaki mütalaasında insanlığa karşı suç olmadığı yönündeki değerlendirmesinin yanlış olduğunu ifade ettik.” 

‘Etik yargılama yapılması gerektiği halde bundan kaçınılıyor’

Köroğlu, iddianamenin “insanlığa karşı suç” olarak hazırlanmasının doğru olacağını ancak savcılığın buna karşı çıktığını söyledi. “İnsanlığa karşı işlenen suç” tanımına değinen Köroğlu, mahkemenin etik yargılama yapması gerektiğini belirtti: 

“İnsanlığa karşı suç tanımı aslında bizim ülkemizde çok eski bir geçmişe sahip olmasa da 1474 yılından bu yana dünyanın bildiği, o tarihte Alman kralının Roma-Cermen mahkemelerinde yargılanarak ceza almasına gerekçe gösterilen bir husustur.

Nitekim daha sonraki yıllarda Birinci Dünya Savaşı’nda, sonraki süreçte de tartışılan ama İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Nürnberg Mahkemesi şartıyla kabul edilen, birçok uluslararası ceza mahkemesinin kuruluş sözleşmelerinde yer alan bir kavram ve yakın bir tarihte bizim yasalarımıza da girdi.

O yüzden mahkemenin ne olursa olsun insanların kaderini ilgilendiren kararda etik yargılama yapması gerekir. Yargıç olmanın vicdanlı karar vermenin ötesinde bir insan olarak değerlere sahip olup, adalet duygusunu göz ardı etmeden ve ne olursa olsun bu davanın insanlığa karşı bir suç olarak kabul edilmesi konusunda asla bir beis görmeden karar vermesi gerekir. Biz de bunu ifade ettik.” 

Duruşmanın 1 Temmuz Pazartesi gününe ertelendiğini söyleyen Köroğlu, sorumluların yargılanarak cezalandırılması için ısrarcı ve inatçı olduklarını söyleyerek sözlerini noktaladı:

“Bu davanın ve bu katliamın sorumlularının yargılanarak cezalandırılması için hukuki takibimizi yapmakta sonuna kadar ısrarcı ve inatçıyız.” 

10 Ekim 2015: Ne olmuştu, soru işaretleri neler?

10 Ekim 2015’te Ankara’da DİSK, KESK, TTB, TMMOB gibi pek çok sivil toplum örgütü ve siyasi partinin katılımıyla AKP’nin Türkiye’yi Suriye’deki savaşa dahil etmesine karşı çıkmak amacıyla Barış Mitingi düzenlendi. Yürüyüş alanına kortejler hâlinde ilerleyen grupların bulunduğu Tren Garı kavşağında, 3 saniye arayla 2 patlama gerçekleşti. IŞİD tarafından düzenlenen saldırıda 103 yurttaş yaşamını yitirdi, 391 yurttaş da yaralandı. Patlamanın ardından alana ambulanslardan önce çevik kuvvet polisleri girerek hayati tehlikesi olan ağır yaralı insanlara müdahale eden sağlıkçılara, yaralılara ve ölülere biber gazıyla saldırdı.

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında “Ankara saldırılarının ardından yapılan bir anket ve sonuçları var mı?” şeklindeki soruya “Şimdi Ankara’daki terör saldırısı sonrasında anket yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz oylarımızda bir yükseliş trendi var. Birçok anket var. Saldırıdan sonra da yüzde 44 bandına doğru yükselme trendi devam ediyor” diye cevap verdi, bu sözler tepki çekti.

Saldırı, arkasında pek çok soru işareti de bıraktı. Canlı bombaları Ankara’ya taşıyan Yakup Şahin’in katliamdan 11 gün önce, 30 Eylül 2015’te, Gaziantep'in Nizip ilçesindeki bir gübre bayisinden amonyum nitrat almaya çalışması Emniyet’e ihbar edilmişti 7 Ekim’de Şahin’in telefonlarıyla ilgili dinleme kararı alındı. Ancak Yakup Şahin hakkında herhangi bir gözaltı kararı çıkarılmadı. Şahin, canlı bombaları Ankara’ya taşırken polis çevirmesine dahi girdi, burada GBT işlemi yapıldı ancak hakkında yakalama kararı olmadığı için yola devem etti.

10 Ekim öncesi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından IŞİD’in canlı bomba saldırısı düzenleyeceğine yönelik pek çok istihbarat alındı. İçişleri Bakanlığının katliamdaki ihmallere ilişkin yürüttüğü idari soruşturmada Emniyet ve MİT’in IŞİD’in terör saldırısı düzenleyeceğine ilişkin 62 ayrı istihbarat notu geçtiği tespit edildi. Ancak bu bilgilere rağmen elle tutulur bir şey yapılmadı.