Dijital iletişimi sınıf mücadelesiyle düşünmek, yeniden Lenin’i, yeniden Pravda benzeri bir iletişimi düşünmektir aslında.
Dijitalleşmeyle iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılarda ani ve köklü değişimlerin gerçekleştiği bir dönemden geçiyoruz. İşçi sınıfının yaptığı iş, yaşadığı hayat ve toplumsallaşma biçimleri değişip, dönüşüyor. Uzun bir zamandır anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz: Dijital iletişimin sınıf mücadelesi için imkan ve imkansızlıkları nelerdir?
Hem dünyada hem Türkiye’de son yıllarda yükselen muhalefet ve isyan hareketlerinde internet ve sosyal ağların oynadığı rol oldukça yoğun tartışıldı. Bu ağların demokratikleştirici ve özgürleştirici imkanları özellikle sol liberal yaklaşım tarafından epey olumlu karşılandı. Katı, dikey ve hiyerarşik modellerin karşısına günümüz mücadele tekniği olarak dijital ortamın merkezsiz, lidersiz, hiyerarşik olmayan, yatay ve katılımcı içeriği sıklıkla vurgulandı ve alkışlandı. Buna dijital ortamın yarattığı anonimlik ve şeffaflık da eklendi.
Ve buradan hareketle sol liberaller Marksizme karşı öfkelerini bastırarak sordular: “Pravda hâlâ geçerli bir model mi?” Cevap da basitti: “Yüzyıl başındaki hayalperest ve örgütsel tekniklerle eylemeye devam edemeyiz.” “Klonlanmış Pravda mı?” sorusu kesin bir dille “Hayır” diye yanıtlanıyordu. Dijital iletişimin bağımsızlar için, siyasal bir yönelime sahip olmayanlar için bir radikal özgürlük alanı teşkil etmesi gerekiyordu. Geçen yıllar gösterdi ki dijitalleşmeden beklenilen bütün özgürleşme halleri yanlış varsayımlara dayanıyordu. Sömürü hiç olmadığı kadar arttı. Sermaye daha önce görülmedik bir şekilde merkezileşti ve yoğunlaştı. Radikal özgürlük alanlarına vurgu yapanlar, sınıf mücadelesini ya görmezden gelen ya da diğer mücadelelerle aynı kılanlar, uzun soluklu bir muhalefet ve bir siyasal alternatif yaratılmasında başarısız oldular.
Bizim için soru nettir: “Yeniden Pravda mı?” Cevap da en az soru kadar nettir: “Elbette!” Dijital iletişimi sınıf mücadelesiyle düşünmek, yeniden Lenin’i, yeniden Pravda benzeri bir iletişimi düşünmektir aslında. Dönemin ihtiyaçlarını karşılayacak, kendi dar sınırlarımızı parçalayacak ve yaşamı devrimcileştirecek dijital iletişim üzerine düşünelim o zaman.
Lenin gazetenin sınıf mücadelesindeki yeri ve anlamı üzerine düşüncelerini ilk olarak 1901’de Nereden Başlamalı? adlı makalesinde kaleme alır. 1902’de Ne Yapmalı?’da süreci yeniden değerlendirir. İlk olarak, Lenin gazeteyle işçilerin eylemliliklerini, farklı yer ve zamanlarda oluşan siyasallaşmalarını genelleştirici ve sistemli kılmayı amaçlar: “En çok ihtiyaç duyduğumuz şey bir gazetedir… Bireysel eylemler, mahalli bildiriler ve gazeteler vb. biçimindeki dağınık ajitasyonu, ancak sürekli bir yayının yardımıyla yürütülebilecek genelleştirilmiş ve sistemli bir ajitasyonla güçlendirme ihtiyacı, hiçbir zaman bugünkü kadar şiddetli bir şekilde hissedilmemiştir.”
Bugün sınıfın eylemlerini, farklı yer ve zamanlarda oluşan siyasallaşmalarını genelleştirici ve sistematik kılmada dijital iletişim inanılmaz bir hız ve imkan sağlıyor. Dijitalleşme, yürütülen mücadelelere ilişkin her an yeni bilgi edinmeyi, diğerleriyle bağlantı kurmayı, bir haberin herkes tarafından görülebilmesini ve “kolektivite”nin yaratılmasını mümkün kılıyor. Farklı coğrafya, zaman ve sektörlerde süren mücadele deneyimlerinin karşılıklı ileti ağı işlevini görüyor. Sınıfın öznelliği sınıfın nesnel durumunun basit bir yansıması değildir. İster internet yoluyla ister gazeteyle gerçekleşsin iletişimin esas hedefi kendi kendisini aydınları aracılığıyla görecek olan sınıfın bütünsel dilini oluşturmaktır. Ama sınıfın bütünsel dili, bu dil üzerinden gelişecek olan öznelliği dün olduğu gibi bugün de politik eylemliliğin alanına kayıtlıdır.
İkinci olarak, Lenin gazeteyi siyasal mücadelenin kürsüsü kılmayı önerir. Ülke çapında Çarlık hükümetini teşhir edecek bir kürsü. Bu kürsü sınıfı, yapısal olarak onunla çelişen pozisyonları ona tanıtarak, karşıtıyla çelişkisini ortaya koyarak hareketlendirmelidir. İşçi sınıfının var olma ve bilgilenme isteği bir siyasal talepken, gazete çıkarmak da bir gerekliliktir. Pravda budur.
Dijital kürsüler bugün hayal edebileceğimizin çok ötesinde imkanlara sahip ama bu imkanlar başlı başına değil yukarıda bahsedilen taleple bağlantı içinde değerlidir. İşçi sınıfının kendi bilgisini ilk elden üretme, paylaşma çabaları ve bu çabaların ürünü olarak kendi iletişim kürsülerini inşa etmesi bu yüzden önemlidir. Dijital kürsüler, işçi sınıfının yeni koşullar altındaki sömürüsüne yol açan pozisyonları dolduranları ve bunların eylemlerini teşhir ederek, emekçi cumhuriyetine açılacak değerleri tartışarak anlamlı olabilir.
Üçüncü olarak, gazete Lenin için kolektif örgütleyicidir. “Ne var ki bir gazetenin rolü, yalnızca fikirlerin yayılması, siyasi eğitim ve siyasi müttefiklerin kazanılmasıyla sınırlı değildir. Bir gazete sadece kolektif bir propagandacı ve kolektif bir ajitatör değil, aynı zamanda kolektif bir örgütleyicidir” der.
Dijital iletişim bugün emekten yana örgütlere, partilere ve sendikalara örgütlenme alanları açabiliyor. Örgütlenmede en temel gereksinim olan haberleşmenin kolaylaşması, hızlanması ve “öncü işçiler”e ulaşılması gibi konularda dijital iletişim önemli açılımlara sahip. Ama bunlar örgütlenmenin kendisini teşkil etmez. Örgütlenme imkanı örgütlenmenin kendisini ikame etmez yani. Örgütlenmenin sermaye birikimiyle olduğu kadar toplumun özellikleriyle, emekçilerin endişe ve beklentileriyle ve benzeri bir dolu hususla ilişkili olduğunu biliyoruz. Gerisi işçi sınıfıyla girişilecek ilişkiyi nasıl yürüttüğünüze, Pravdanızın sayfalarını nasıl dolduracağınıza kalmıştır.
Dördüncü olarak, gazete Lenin için sınıf mücadelesi kurulurken bir iskeledir. Kolektif örgütleyicinin kendi örgütlenmesinin iskelesidir. Lenin bu metaforu şöyle tanımlar: “Bu bakımdan gazete, inşa halinde bir binanın çevresine kurulan iskeleye benzetilebilir; bu iskele yapının sınırlarını belirler, inşaat işçileri arasındaki bağlantıyı kolaylaştırır ve böylelikle onların yapacakları işleri dağıtmalarını ve örgütlü çalışmalardan çıkardıkları ortak sonuçları görmelerini sağlar.”
Sınıf hareketini sağlam tutacak bir iskele olarak dijital iletişim, işçi sınıfı örgütünün kendisiyle ve sınıfla gireceği ilişkiyi temellendireceği bir alan olarak düşünülebilir. İskele hem sınıf siyasetinin oluşması için bilgi, belge, rapor, belgesel, film ve haber paylaşımıdır hem de örgütsel faaliyet yürütmedir.
Sömürünün hiç olmadığı kadar kesifleştiği bugün yeniden Pravda demek, karşıtlıkları içerisinde dönüşen sınıfın karşıtlarını ifşa etmek demektir. Sınıfın örgütlenmesine ve örgütleyenlerin örgütlenmesine müdahale demektir. Lenin ve Pravda devrim sözcüğünün ve fikrinin ayak bağı haline geldiği bir zamanda devrim fikrinin canlı tutulmasıdır.
Yeniden Lenin! Yeniden Pravda!
Not: Lenin’den alıntılar, Ne Yapmalı?’dan (çev. M. Erdost, Sol Yayınları, 1977)