Onlar sözünü söyler, öfkesini büyütürse asgari ücrete, yoksulluğa ve bütçeye müdahale edebiliriz. Onlarla birlikte yürüyecek yolumuz ve atacak adımlarımız var. Bu yolda beş adım üzerine düşünelim.

Bu ülkede işçiler var!

Bugün ülke gündeminde asgari ücret, yoksulluk ve bütçe görüşmeleri yer alıyor. Bir yanda, bu konuları komisyon odalarında, meclis koridorlarında, müzakere masalarında tartışanlar var. Diğer yanda ise “geçinemiyoruz” diyenler, çocuklarını okula aç gönderenler, sefalet içinde yaşayanlar. Açıktır ki emekçilerin itirazları ve beklentileri siyasal alana taşınamamaktadır. Ülke gündemine ancak bu itirazları ve beklentileri anlayan, açıklayan ve örgütleyen bir sosyalist sol müdahale edebilir. Ve ancak işçi sınıfının bir parçası olabilen bir sol işçi sınıfını yeniden bir toplumsal özne olarak siyasal alana taşıyabilir. Gece vardiyasında çıkan yemeği çocuğuna götürmek için ayıranlar, asgari ücrete, yoksulluğa ve geleceğe dair söz söylemesi gerekenlerdir.
 
Siyasal alandaki tarafların bu gündemlere ilişkin duruşlarına bakalım. Siyasal iktidar için asgari ücret, yoksulluk ve bütçe görüşmeleri var olan sürecin devamı için teknik düzenlemelerdir. Seçim öncesi popülist iyileştirmeler yapılması da beklenebilir. Bu iyileştirmelerin enflasyona yem olacağı daha şimdiden bellidir. Ana muhalefet için bu başlıklar siyasetin temel meselesi bile değildir. Neoliberal siyasetin sınırları dışına çıkamayan ana muhalefet, emekçileri yoksulluk idaresi sanatının hamuru olarak görüyor. Emekçileri ortaklıklarıyla görmek yerine, birleşik sınıf hareketini zedeleyen etnik, dini, milliyetçi ayrımları kabul ediyor ve bu ayrımları seçim aritmetiğine dahil etmeyi hesaplıyor. Emek örgütleri ve sosyalist yapılar ise bazı talepleri seslendirmekle birlikte siyasette ve toplumda karşılık üretemiyor.
 
Bu ülkede işçiler var. Onlar sözünü söyler, onlar öfkesini büyütürse asgari ücrete, yoksulluğa ve bütçeye müdahale edebiliriz. Onlarla birlikte yürüyecek yolumuz ve atacak adımlarımız var. Bu yolda beş adım üzerine düşünelim. 
 
Birinci adım. Asgari ücreti, yoksulluğu ve bütçeyi nasıl anladığımız ve açıkladığımızdır. İşçiler için kabul edilebilir açıklamalar ancak işçi sınıfının bilimiyle yapılanlar olacaktır. Burjuva siyaset alanında bu meseleler teknik konular olarak ele alınıyor. Asgari ücret hesaplamaları, açlık sınırı hesaplamaları… Asgari ücret de yoksulluk da ekonomi politiğin konularıdır. Asgari ücret sömürüyle, açlık sınırı da üretimin kimin için kim tarafından ne şekilde yapıldığıyla ilgilidir. Yoksulluk bu ülkenin emekçilerinin bu ülkede neyin nasıl üretileceği ve bölüşüleceği üzerinde söz sahibi olamamasının bir sonucudur. Zenginleşmeyi konuşmadan yoksulluğu konuşmak mümkün değildir. Üretime de bölüşüme de müdahale etmeden bu konulara etkin bir şekilde dönüştürülemez. 
 
İkinci adım. Emekçilerle yan yana gelişi güçlendirecek tüm imkanları zorlamalıyız. Sol yapılar ve emek örgütleri işçi sınıfıyla mesafelenmiştir. Siyasal pratikler toplumun çekirdeğinden kopmuş yöneticileriyle ve aktivistleriyle sınırlı hale gelme eğilimindedir. Emekçiler ile gerçek bir sol söylem üzerinden geliştirilecek uzun soluklu yürüyüşler için zamanı ve mekanı yeniden örgütlemeliyiz. 

Üçüncü adım. İtirazları, beklentileri ve öfkeyi işçi sınıfıyla birlikte üretmeliyiz. Onların haberi olmadan hazırlanan itiraz ve talepler, yukarıdan edilen sözler olarak kalmaya mahkumdur. "Yoksulluğa karşı neler yapmak gerekir?" "Asgari ücret ne olmalıdır?" gibi sorulara cevaplar işyerlerinde ve mahallelerde birlikte örülmelidir. Emekçilerin neleri, nasıl talep ettiği, neleri, nasıl şikayet ettiği önemlidir. Nesne olmaktan kurtulan özne konumuna gelen işçi sınıfı birçok şeyi mümkün kılabilir. Emekçilerin konuşması, emeğin imkanlarını yükseltmenin ve parçalanan toplumsallığı koruyabilmenin tek olanağıdır.

Dördüncü adım. Siyasal ufkumuzu belirlemeliyiz. Emekçi halkla değil, siyasi iktidarla konuşma hali, kavramların ve düşünce dünyasının da o sınırlar içinde kurulmasına yol açıyor. Asgari ücret, sosyal yardımlar gibi kapitalizmin ufku içinde kalan hedefler üretiliyor. Emekçi sınıflarla birlikte güçlü, tutarlı, sade ve net bir sol siyaseti büyütmeliyiz. Bu yokluk koşullarında halk muğlak, tedirgin ve iddiasız siyaset yerine daha net bir siyaset bekliyor. Onlarla birlikte üretilecek siyasal söz ve siyasal ufuk sol bir toplum örgütlenmesini ve sol bir memleket inşasını da mümkün kılar.

Beşinci adım. Sesimizi birlikte yükseltmeliyiz. Sosyalist siyasetin "biz bunları istiyoruz!" derken arkasına alacağı güçtür belirleyici olan. İşçi sınıfının sahiplenmediği itiraz ve taleplerin siyasi iktidar nezdinde hiçbir hükmü yoktur. Mücadeleyi, "emekçiler için" değil, "emekçilerle birlikte" yüksek sesle söylemektir aslolan. Emekçilerin siyasallaştığı, taleplerini yüksek sesle dile getirdiği ve taleplerinin takipçisi olduğunu haykırdığı süreçler geleceğe dönük değişiklikler yaratabilir.

Burjuva siyasetinin yeni bir umut üretemediği ve tüm iddiasını kaybettiği bir dönemde iddia sahibi olmak hayatidir. Bu ülkede işçiler var. Onlar toplumun yalnızca kurtuluşunun değil aynı zamanda yeniden kuruluşunun da temelidir. Yürüyecek yolumuz ve atacak adımlarımız var. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bu ülkenin geleceğini eninde sonunda üretenler ve mücadele edenler belirleyecektir. Ve işçi sınıfı tekrar güneşin altındaki yerini alacaktır.