Kurtulunması gereken emeği metalaştıran, halkın olanı talan eden, toplumu gericileşme içine hapseden sömürücü düzen.
DEM Parti, AKP’nin yeni anayasa çağrısına “yamalı 12 Eylül darbe anayasasını hep birlikte değiştirelim” demiş. Yamalı derken, 2 Eylül 1980 darbesinin 1982 Anayasası ve 12’si AKP döneminin ürünü olan 19 değişiklikten söz ediliyor.
Kurtulmayı isteyenlerin oranı, 1982 Anayasasına evet diyen % 91,37 kadar olmasa da hayli yüksek. Öncülüğü, varlığını 1982 Anayasasına borçlu, ekonomi politiği ve gericiliği 12 Eylül düzenine koşut ama Anayasayı istediği zaman istediği gibi kullanan ya da kullanmayan, cumhuriyetin niteliklerini değiştiren, laikliği ortadan kaldıran AKP yapıyor. Düzen içi partiler de sıraya giriyor.
Darbe anayasasından hangi toplumsal ilişkilerle kurtulunacak? Yerine hangi toplumsal ilişkileri yansıtan anayasa konulacak?
Bir metne anayasa denilebilmesi için anayasal gelişme tezleriyle olgunlaşan, eşit kullanılan hak ve özgürlükleriyle birlikte halkı merkeze oturtan, din ve soy gibi etkileri içine taşımayan, toplum içinde devleti, devlet içinde siyasal iktidarı sınırlandıran, hukuksuzluğa yol vermeyen nitelikler sıralanır. Devletin üniter veya federal durumu da anayasayla belirlenir. Egemenlik ulusa aittir ama halk bu egemenliği kullanamaz, anayasanın belirlediği yetkili organlar kullanır. Burjuvazi bunu demokratik, laik, sosyal hukuk devleti gibi ilkelerle tanımlar.
Yeni anayasa isteyenlerden bir kısmının önerileri bu genel tablo içinde oynamak, daha iddialı tavırla 21. Yüzyıla gelen anayasal gelişme tezlerinin içinde “en iyi anayasa” örneklerinden derleme yaparak anayasa yapmak. Yetmez…
Yeni dedikleri anayasanın “ekonomi politiği” değişmedikçe, ekonomi politiği sömürü olan kapitalizm ve emperyalizm, -istendiği kadar yenilensin- anayasa içinden sökülüp atılmadıkça, burjuvazinin en iyi örneklerinin derlenmesiyle yapılanlar yetmez.
“Yetmez ama evetçiler”in toplumun başına ördükleri çorap gibi anayasa değişir ya da yenilenir ama sömürüsüz toplum gelmez. Gelmez çünkü sömürüsüz toplumu anayasa getirmez, sömürüsüz toplum anayasasını getirir.
Yeni anayasa diyenlerin olası iyi niyetlerinin sınırı var: ekonomi politik…
Sömürücü düzenin içinde toplumsal üretim araçlarının özel mülkiyetini, sermayenin girişim özgürlüğünü, sözleşme serbestisini, özelleştirmeleri, -din dahil- her türlü özgürlüğü, genel anlatımla sınıflı toplumu ve sermaye sınıfının egemenliğini savunarak, burjuva demokrasisine sığınarak daha iyi bir anayasa ve hukuk getirilemez.
Sömürüyü ve gericiliği güvence altına alan söz ve özle daha iyi bir anayasa ve hukuk beklemeye yatmak düzenin en büyük tuzaklarındandır.
Anayasa konusu Türkiye Halk Temsilciler Meclisi (THTM) İkinci Genel Kurulunda değerlendirilirken, yeni/sivil anayasa girişiminin “hem halkın ilgisini hayat pahalılığı ve geçim derdinden uzaklaştırmak hem de Türkiye’de 2002’den bu yana gerçekleşen karşı devrimci dönüşümleri öz itibarıyla kalıcılaştırmak amacıyla” gündemde tutulduğu vurgulandı. Gayet öz ve açık vurgulama.
Artık yama tutmayan Anayasanın yerine yeni anayasa önerenler, iktidarı ve muhalefetiyle sömürünün derinleşmesine, cumhuriyetin ve laikliğin yok edilmesine ortaktır. Piyasacı ve gerici düzeni pekiştirmek isteyenler sömürü gerçeğini saklayarak kapitalist/emperyalist düzenin istediği ve gereksinim duyduğu düzenlemeleri yapmak, artık vazgeçilmez gördükleri başkanlı rejimi düzene uygun duruma getirmek hedefinde.
Anayasa kurgularında emekçilerin yeri: sömürü… Sömürünün ve gericiliğin egemen olduğu anayasa isteniyor.
AKP ve 28. Dönem Meclisi yeni bir anayasa hazırlama ve yapma meşruiyeti olmadığı halde toplumu sorunlarından ve gerçeklerden uzaklaştırarak kendi gerici bataklarına itiyorlar.
Düzen içi siyasetin 31 Mart seçimlerinden sonra kol kola girmeleri “barış” adı altında halkı kandırmaktan başka bir şey değil. Barış dedikleri piyasacı ve gericilerin barışı, egemen sermaye sınıfının barışı.
Göndermeyi de "Cumhuriyetin ikinci yüzyılında krizlerden çıkışın yolu 1920 ruhuyla 1921’de yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesinden geçmektedir" şeklinde yapıyorlar. Büyük tuzak… Ayrıca yazacağız.
Kurtulunması gereken Anayasa mı, bu Anayasayı ve yamalarını yansıtan siyaset ve ilişkiler mi?
Kurtulunması gereken emeği metalaştıran, halkın olanı talan eden, toplumu gericileşme içine hapseden sömürücü düzen.
Yapılması gereken açık: AKP ve düzen içi siyasetle herhangi bir anayasa tartışmasına girmemek, emekçi halkın sorunlarını gidermek amacıyla çözüm önerileri üretip yaşama geçirilmesi için devrimci savaşım vermek.
Emekçiler “anayasanın kurucu unsuru” oldukları zaman yeni, toplumcu anayasa da gelecektir.