Direnmenin yanına güncel savaşım eklenmeli, sosyalist bir düzen için savaşım emekçilerin yaşamının ayrılmazı olmalıdır. Komünist belediyecilik bu savaşımın etkin alanlarından biridir.    

Üşümekten utanmak

6 Şubat’ın yıl dönümünde sabaha karşı 04.17’de Hatay’daydık. Yoğun sis altında, çamurlara batarak yaptığımız yürüyüşten sonra Asi Nehri kenarında afetle ilgili filmi izlerken yol yorgunluğunun verdiği direnç kırıklığının da etkisiyle üşümeye başlamıştık ki yoldaşlarımızla birbirimize baktık ve utandık. 

Bir yıl önce bu saatlerde onbinlerce insanımız enkaz altındaydı, üşüyordu, “sesimi duyan var mı” diye seslenenlere ne kendi sesiyle ne de yakındaki bir yere ya da bir şeye vurarak yanıt verebiliyordu. Kurtarılamayanlar donarak yaşama veda ediyordu.

Bir yıl sonra Asi Nehri, bölgenin ters akan nehri olarak karanlığı delercesine akarken el atılmayan, piyasaya terk edilen, barınma ve beslenme sorunu çözülemeyen, işsizlikle boğuşan, kaybettiği yakınlarını bulamayan Hatay halkına, tüm afet bölgesi halkına “acılarınızı unutmayın ama çaresizliği, umutsuzluğu yaşamınızın parçası yapmayın” diye haykırıyordu.

Ve bir yıl sonra Hatay’la birlikte deprem bölgesindeki tüm yerleşim yerlerinde saat 04.17’de “sesimi duyan var mı” seslenişine her an bir yanıt gelecek duygusu ve umuduyla yürüdük. 

Acı yaşanıyor. Yaşanıyor ki yıkanın, aç ve barınaksız bırakanın, yaralayanın, yaşamdan koparanın deprem olmadığı anlaşılsın, anlatılsın diye.

Acı yaşanıyor ki gerçek yıkıcı, gerçek katil iyice tanınsın diye. 

Acı yaşanıyor ki yeni acılar yaşanmasın diye.

Günün öğle saatlerinde Türkiye Komünist Partisi Defne Belediye Başkan Adayımız Hizam Hasırcı ile TKP üyeleri, dostları ve Hatay halkının katıldığı yürüyüşte, TKP Hacıbektaş Belediye Başkan Adayımız Işık Altuğ da yer aldı. Her iki adayımız da öğretmen ve sendika kökenli olarak, eğitim ve öğretimin, örgütlülüğün içinden gelerek halkı iyi tanıyor, sorunları ve çözümleri de iyi biliyor. 

Komünist belediye başkan adayları, meclis üye adayları sömürüye karşı kararlı ve ilkeliler; emekçi halkın yanında değil içindeler.

Sömürücülerin afetleri çaresiz. Onlar afeti, çürümüşlüğü piyasa fırsatı olarak görüyor. “Tabii afet”in Anayasada OHAL ilan edilecek nedenler dışında yer almaması da piyasa fırsatçılığının göstergelerinden biri. 

Afet bölgesini büyük bir pazar olarak görürken, Hatay için Hatay halkının sosyalliğinin ve kültürünün yer almayacağı biçimsel bir yerleşim tasarlıyorlar.

Yağmanın, ahlaksızlığın, tehditlerin, sömürünün karşısına devrimci disiplin ve ahlakın örgütlenme ve planlamasıyla çıkmak şart. 

Toplumsal kaynakların ve üretim araçlarının sömürücüler tarafından serbestçe, plansız ve denetimsiz kullanımı doğayı, yerleşimde yer seçimini, altyapı ve inşaatını, gayrimenkul kullanımını her şeyiyle piyasanın yapıyor. Piyasanın olan kamunun olmaktan çıkıyor. 

Yerel yönetimler “halka en yakın yönetim birimleri” tanımlamasıyla demokrasinin iyi yönlerinden biri olarak gösterilirken, kimi zaman dilimlerinde de siyasi iktidara karşı halkın yanında olan karar organlarının yerel iktidara gelmesine olanak sağlanırken aslında sözüyle ve özüyle burjuva demokrasisinin parçası olmaktan kurtulamıyor. Erdoğan’ın “bize oy vermezseniz”le başlayan tehdidi de buraya oturuyor. 

Ancak halkın, yerel yönetimlerin karar organlarının içinde olmak, içinde değilse karar organlarını izleyip etkilemek, yönlendirmek ve denetlemek gibi bir gücü var.  
Halk; 

  1. Yerel hizmetlerin yaşamın her anında ve alanında kamu yararına yürütülmesini,
  2. Fiziksel, ekonomik, sosyal planlarla yönetimi,
  3. Yereldeki planlamayla merkezi planlama bütünlüğü ve uyumunun kurulmasını,
  4. Toplumsal üretim araçlarının belirli çıkar gruplarına, gericiliğe ve insanlık dışılığa ödün vermeksizin kamucu politikalarla kullanılmasını,

Gerçekleştirecek güce sahip.  

Bu gücün kullanılmasına kapitalist sistemde izin verilmeyeceği, küçük ilerlemeci işlem ve eylemlerin yolunun çeşitli yöntemlerle kesileceği bilinmez değil. Serbestliği ödünsüz isteyen piyasa ne ulusal plan tanır ne insan ne de doğa; kamuculuğu reddeder. Sermayenin sınırsız saldırısına bireysel ya da parçacı yöntemlerle karşı çıkmak kolay değil. Hukukun ve yargının sınıfsallığı değerlendirildiğinde olanaksız da denilebilir. 

Sömürü gerçeği ilkin piyasa dışında bir hedefi olmayanlara, sömürücülere karşı direnmeyi akla getirir. Ancak direnmede kalmak bir daha enkaz altında kalmamanın, kamuculuğun, sömürülmemenin güvencesi olmaz. Direnmenin yanına güncel savaşım eklenmeli, sosyalist bir düzen için savaşım emekçilerin yaşamının ayrılmazı olmalıdır. Komünist belediyecilik bu savaşımın etkin alanlarından biridir.