Diyarbakır’da bulunan Dicle Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’ndeki radyoterapi cihazı sık sık bozulmaya devam ediyor. Kanser hastalarının tedavi sürecinde hayati önem taşıyan ve olası bozulma riskine karşın en az iki tane bulundurulması önerilen cihazdan hastanede bir tane bulunuyor. Aynı zamanda kamuya ait olmayan radyoterapi cihazı, ihale usulüyle bir firma tarafından hastaneye sağlanıyor.
Güneydoğu Anadolu bölgesinin en büyük kanser teşhis ve tedavi hastanesi, radyoterapi cihazının sık sık bozulmasıyla gündeme gelen Dicle Üniversitesi’ne bağlı olan Onkoloji Hastanesi. Medikal Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi branşlarında, yılda 10 bin kanser hastasının tedavisinin yapıldığı söylenen hastaneyi, bölgesel konumundan dolayı Diyarbakır dışında yaşayan kanser hastaları da kullanıyor. Kanser türüne göre farklılık göstermekle beraber kimi kanser hastalarının radyoterapi cihazını her gün kullanması gerekiyor.
soL, konuyu daha önce gündeme taşımıştı. Beş günlük bozulmanın ardından tamir edildiği söylenen cihaz, tamirin ardından tekrar bozuldu. Sıklıkla bozulup tamir edildiği söylenen cihaz nedeniyle kanser hastalarının tedavileri aksıyor. Bazı hastalar tedavi için başka illere giderken, bazıları tedavilerini yarıda kesmek zorunda kalıyor.
'Bozulur mu bozulmaz mı bilmediğim bir cihazda tedaviye başlamayamadım'
Ayşe*, Diyarbakır’da yaşayan bir meme kanseri hastası. Haftada beş gün ışın tedavisi alması gereken Ayşe, tedavi için önce Dicle Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’ne gittiğini, burada kendisine cihazın bozulup bozulmayacağıyla ilgili garanti verilemeyeceğinin söylendiğini belirterek sözlerine başladı:
“Haftada beş gün ışın tedavisi almam lazım. Tedavi için ilk olarak Dicle Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’ne gittim. Bana cihazla ilgili garanti vermediler. Bozulur mu bozulmaz mı bilmediğim bir cihazda tedaviye başlamak istemedim ben de. Ne zaman, nasıl bozulacak belli değil. Doktorlar net bir şey söylemiyordu. Normalde iki cihaz bulundurulması gerekiyor ama yok, tek cihaz var. Bu cihazın da parçaları yurtdışından geliyor. Bir parça yapılıyor, başka bir parça bozuluyor. Bu parçanın gelmesi bekleniyor sürekli. Cihaz bozulursa, il dışı da denk gelebilir, başka hastanelere sevk ediyorlar. Başka bir hastaneye gittiğinde tedavi sürecine en baştan başlayabiliyorsun. Bunlar çok büyük mağduriyet nedenleri.”
‘Bir mağduriyet yumağı’
Üniversite hastanesinin ardından özel bir hastaneye, ardından Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittiğini söyleyen Ayşe, yaşananlar için “mağduriyet yumağı” dedi:
“Farklı hastanelere baktım. Özel hastaneye gittik ama bir dönem doktor yoktu orada da. Sonra Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittik. Orada da aynı şekilde tek cihaz var. Şu an orada tedaviye devam ediyorum. Diyarbakır’da yaşadığım için kendimi daha ‘şanslı’ görüyorum, bir de şehir dışından sırf tedavi olmak için gelenler var. Bizim açımızdan büyük bir mağduriyet yumağı başka bir şey değil.”
‘Bir gün ara dahi, planlanan lokal kontrol oranında düşmeye sebep oluyor’
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Sercan Özyurt, daha önce konuyla ilgili soL’a verdiği demeçte cihazın hayati öneminden şu sözlerle bahsetmişti:
“Cihaz arızası nedeniyle oluşan ‘istenmeyen tedavi araları’, tümör hücreleri kendilerini toparlamasına ve tekrar çoğalmaya başlamasına neden olur. Özellikle baş-boyun bölgesi tümörlerinde, tedavisine başlanan hastanın hiçbir bahane ile tedaviye ara vermemesi istenir. Bir gün ara dahi, planlanan lokal kontrol oranında düşmeye sebep olmaktadır.”
Özyurt, tedaviye istenmeyen nedenlerle ara verilmesi durumunda umulan başarı şansında önemli bir kayıp yaşanacağını söylemişti:
“Işın tedavisi (radyoterapi) ile kanser hücrelerinin ölmesi, çoğalmalarının ve bölünmelerinin durması ve uzak yayılım (metastaz) yeteneklerinin engellenmesi amaçlanır. Bu esnada da sağlam dokular korunur. Tedavi planında, cihaz arızası nedeni ile oluşan aralar, bu planı bozar ve tedavi sonunda elde edilmesi umulan başarı şansından önemli oranda kayıp yaşarlar.”
*: Hastanın ismi, kendi isteği doğrultusunda değiştirilmiştir.