Günlerdir Diyarbakır ve Mardin arasında meydana gelen yangınlar nedeniyle 12 yurttaşımız hayatını kaybetti. Yüzlerce hayvan da çıkan yangında can verdi.
Diyarbakır'ın Çınar ile Mardin'in Mazıdağı ilçelerinde meydana gelen yangınları ilerleyen saatlerde ve günlerde Mardin Kızıltepe, Ömerli ve Yeşilli kırsalları ile Siirt'e bağlı bazı köylerden çıkan yangınlar takip etti. Özellikle gece saatlerinde rüzgarın da etkisiyle hızla yayılan yangınlara ihtiyaç duyulan havadan müdahaleye geç kalındığı ifade ediliyor.
Şu an için hayatını kaybeden yurttaşlarımızın sayısı 12.
Sayının artmasından endişe edilirken durumu ağır olanların hastanelerdeki tedavisi devam ediyor.
Diyarbakır Valiliği çıkan yangınların "anız yakılması" nedeniyle meydana geldiğini belirtirken, İçişleri Bakanı Yardımcısı çıkan yangına dair henüz bir kesin bir sebebin bulunamadığını ifade etti. Ancak köylerde yaşayan yurttaşlarsa ilk önce bir yıldırım çaktığını düşündüklerini ancak devam eden örneklerde çıkan ışığın yıldırım düşmesinden değil elektrik tellerinden çıkan kıvılcımlar olduğunu fark ettiklerini söylüyor. Konuya dair gazeteci Medine Mamedoğlu'na konuşan bir görgü tanığı verdiği bilgilerde "Valilik anız diyor ama anızla alakası yok. Yangın elektrik tellerinden çıktı. Biz yıllardır onarım istiyoruz ama yapmıyorlar. Teller koptu düştü sonra köy yanmaya başladı. Biz defalarca DEDAŞ’a dilekçe verdik ama bir şey yapmadılar" diyor.
'Köylüler kendi çabalarıyla müdahale ederken can verdiler'
Yangından sonra köylere giden, yaşadıklarını ve temaslarını soL'a anlatan Zülküf Hatunoğlu'nun aktardığı bilgileri ise yaşanan soruna dair çarpıcı bilgiler sunuyor.
Gece çıkan yangını haber alır almaz TKP Diyarbakır İl Örgütü olarak harekete geçtiklerini ve ihtiyaç duyulacak tüm dayanışma örnekleri için bölgeyi yerinde incelmeye gittiklerini ifade eden Zülküf Hatunoğlu aynı zamanda burada yangının çıktığı köylerdeki yurttaşlarla iletişime geçerek sorunları doğrudan dinlediklerini belirtti.
"Çınar'dan Köksalan köyüne giderken yol boyunca yangının kavurduğu kuru otlar ağaçlar ve henüz yeşilliğini bir nebze de olsa koruyan ufak tefek bölümler halinde mısır tarlaları göze çarpıyordu ilkin. Köye doğru İlerledikçe tablonun giderek daha da ağırlaştığını hissediyor insan. Köye vardığımızda ağaçların ve evlerin gölgelerine sığınmış ve büyük kalabalıklar halinde oturan insanları fark ettik.
İlk rastladığım köylüye geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimizi diledikten sonra 'Burada kaç kişi yangından dolayı öldü bilgin var mı?' diye sordum. 13 kişi öldü dedi düşünmeden.
Ama resmi kaynaklar 5 diyordu o sıralarda. Henüz yangının ilk 8 saatiydi. Resmi kaynaklar ile köydeki rakam arasındaki farkı soruca sinirlenen köylü 'Neden o zaman 13 mezar kazdırdılar' dedi. Gelecek cenazeler vardı çünkü.
Yangının ilk nereden başladığını sorduk köyün Yücebağ Köyüne bakan tarafını eliyle gösterip 'ilk burada çıktı' dediler. Neyden kaynaklandığını sorduğumuzda elektrik direklerinden kaynaklandığını söylediler. Sonra on dakikada her yeri sarmış.
Kimse anızdan çıktığına inanmıyor açıkçası. Daha sonra Köksalan köyünden Yücebağa köyüne geçtik. Söylediklerine göre durum orada daha kötüydü. Binlerce dönüm alanda çıkan yangının verdiği hasarı, zararı hesaplamak çok zor. Bilemiyoruz açıkçası. Fakat her iki köyde de fark ettiğim şey yanıklar içindeki hayvanlar dışında köyde hiç hayvan görmedik neredeyse. Köylülerin söylediğine göre büyük çoğunluğu can vermiş ve ya yanıklar içinde can çekişiyordu. Vardığımızda yangın kontrol altına alındığı için havadan müdahale eden helikopter görmedik. Ancak köylüler yangının meydana geldiği saatlerde de havadan müdahale olmadığını ifade ediyor. Çok geç kalınmış.
Yangındaki can kaybının bu denli fazla olmasının asıl sebebi yangına havadan müdahaleye çok kalınması ve insanların kendi çabalarıyla yangını söndürmek zorunda kalmaları. Ölenlerin çoğunun yangını söndürmeye çalışırken öldüğü ifade ediliyor.
Köyden ayrıldıktan sonra sanırım aklıma gelen ilk şey şu oldu, burada ne devlet var ne de bir devlet aklı.
Devlet dediğimiz yapı örgütlü, disiplinli, ne yaptığını bilen ve koordineli bir şekilde işleyen bir yapıdır. Böyle olmasını beklersiniz. Bu ortadan kalkmış durumda. Yaşanan her felakette bunu bir kez daha anlıyorsunuz. Burada yaşayan halkın değil de bir avuç asalağın ihtiyaçlarını ve sorunlarını çözmek için hareket ediyorlar."
'55 bin dekar alan etkilendi, çoğu tarım alanı'
Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu'nun yayınladığı rapor ise yaşanan sorunun boyutlarını tekrar gözler önüne seriyor.
Hem canlıların hem de ekolojinin büyük ölçüde zarar gördüğü belirtilen raporda, “Diyarbakır ili Çınar ilçesi Köksalan Kırsal Mahallesi’nde fırtına ve rüzgarın şiddetiyle Yazçiçeği, Bağrık ve Ağaçsever mahallelerini etkileyen yangın, Mardin ili Mazıdağı ilçesi Yücebağ, Şenyuva ve Yetkinler mahallelerindeki ormanlık ve yerleşim alanlarını önemli ölçüde etkiledi. Kamuoyuna yansıyan haberler üzerine, yangının sebepleri ve yarattığı tahribatı tespit etmek için platformumuz bileşenlerinden alanında uzman kişi ve kurumlardan oluşan bir heyetle yerinde inceleme ve tespitlerde bulunuldu. Yerinde yapılan incelemelerde, 55 bin dekar alanın etkilendiği, bunun 20 bin dekardan fazlasının ekili tarım alanı olduğu, 13 insanın yaşamını yitirdiği, 5'i ağır olmak üzere çok sayıda yaralının bulunduğu, 504 hayvanın can verdiği, 214'ünün kesime yönlendirildiği, 100’ün üzerinde tedavisi devam eden hayvanın bulunduğu tespit edilmiştir. Yangınının 55 bin dekar alanda etkili olduğu göz önüne alındığında, tahribatın, ekolojik yıkım boyutunun çok büyük olduğu ve yangın alanında bulunan insan dışı varlıklar için bir yok oluş gerçekleştiği açıktır” ifadelerine yer verildi.
Yetkililerin cezalandırılması ve yangından etkilenen bölgenin Afet Bölgesi ilan edilmesi gerektiği ifade edilen raporda, "Köy sakinleriyle yapılan görüşmelerde, elektrik direklerinin 1987 yılında kurulduğu, 37 yıllık süreç içerisinde bakım ve onarım çalışmasının yapılmadığı, olağan dışı durumlar karşısında oluşabilecek zararlara dair gerekli önlemlerin alınmadığı, afet süreçleriyle ilgili herhangi bir bilgilendirme ve hazırlık çalışmasının yapılmadığı bildirilmiştir. Coğrafi koşullar itibariyle bölgenin tepelerden oluşmasından kaynaklı karadan müdahalenin zor olması gözetildiğinde, havadan müdahalenin acil bir şekilde gerçekleşmesi gerekirken geç kalındığından oluşan zararın etkilerinin ağırlaşmasına sebebiyet verildiği görülmüştür. Kent Koruma ve Dayanışma Platformu olarak yerinde tespit ve incelemeler neticesinde, ayrıntılar raporumuzu ilerleyen süreçte kamuoyuyla paylaşacağız” denildi.
Diyarbakır Barosu'ndan ırkçı paylaşımlar hakkında suç duyurusu
Yaşanan çevre felaketinin ardından kamuoyuna yansıyan bir diğer ayrıntı da yapılan ırkçı paylaşımlar oldu.
Ankara Barosu'na kayıtlı bir avukat olduğu iddia edilen Servet Batuhan Bilgin isimli şahsın, sosyal medya hesabından yangın haberlerini alıntılayarak "Beter olun. Ateş harlansın, hepiniz geberin" demesi tepkilere neden oldu. Yaşanan olay üzerine harekete geçen Diyarbakır Barosu başta Servet Batuhan Bilgin isimli avukat olduğu belirtilen şahıs olmak üzere benzer içerik paylaşımlarını savcılığa taşıdı.
Diyarbakır Barosu yaptığı açıklamada "Kamuoyuna yansıyan haberlerden sonra, bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından yangından etkilenen yurttaşlara ilişkin hakaret içerir paylaşımlarda bulunulmuştur. Paylaşım içerikleri incelendiğinde, yangından zarar gören yurttaşlara yönelik nefret ve hakaret içerdiği, Kürt kimliğine yönelik düşmanca bir tavır takınıldığı, ötekileştirici söylemlerde bulunulduğu görülmektedir. Kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hal” olarak açıklanabilir. ‘Kin ve düşmanlık’ ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece ‘şiddet içeren ya da şiddet tavsiye eden tahrikler’ madde kapsamında değerlendirilebilecektir" ifadelerine yer verdi.