'Depremzedeler iş bulamıyor, intihar düşünen işçiler var, yüzlerine bakamıyorum'

Yıkımın yarattığı acılar bir yana deprem bölgesindeki işsizlik sorunu tahammül edilemez noktaya ulaştı. CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu yaşananları soL'a anlattı.

Özkan Öztaş

6 Şubat depremlerinin ardından bir buçuk yıl geçti. Ancak sorunlar ve depremzedelerin yaşadığı sıkıntılar hâlâ devam ediyor büyük ölçüde. 

Bunların başını da işsizlik çekiyor. 

soL'un sorularını yanıtlayan CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu, Hatay'da geçen her anın daha zor bir hal aldığından söz ediyor. Kendisinin de 6 Şubat depremini doğrudan yaşadığını ve ilk günlerde tüm depremzedelerle aynı sıkıntılarla baş başa kaldığından söz eden Mullaoğlu, eğer sorunlar böyle devam ederse tahammül edilemez bir hal almasından duyduğu endişeyi paylaşıyor. 

'Keşke depremde ben de ölseydim diyen insanlara denk geliyorum'

Depremzedeler için hayat zor koşullarda devam ediyor. Mevcut sıkıntıların sürekli tekrar etmesi tahammülü de zorluyor.  

Konu buraya geldiğinde CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu derin bir iç çekiyor. 

"Bazı sorunlar olduğu gibi devam ediyor. Bazılarında görece iyileşmeler var ama yeterli değil. Mesela bir ara Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında depremzedeler işe alınmıştı. Şimdi tekrar kapı önüne konuldular. Yani aslında yapılabilir şeyler var, yok değil ama neden yapılmadığına akıl erdirmek mümkün değil. Gerçekten böylesi zamanlarda yurttaşlarımızın yüzüne bakamıyor insan. Dertleri var ve dertlerini duyurmaktan başka bir çare gelmiyor elden. Meclis'te bunları söylemenin, duyurmanın da bir manası olmuyor. Çünkü bunlar büyük sorunlar. Altyapı gerektiren, yatırım gerektiren, öncelik gerektiren işler. Çok denk geldim biliyor musunuz, 'Depremde keşke ben de ölseydim, bıktım' diyen insanlara. Özellikle de işsizlik başlığında. Bunu en başa yazmamız gerekiyor. Çünkü devam eden sorunlarla baş edebilmesi için insanların bir işe, tutanacak bir dala ihtiyaçları var. Evine ekmek götüremiyor o insanlar. İşsizlik had safada. Böyle giderse iş bulamadığı için intihar eden insanlara rastlayacağımızdan endişe ediyorum. Depremzedeler iş bulamıyor, intihar düşünen işçiler var, yüzlerine bakamıyorum" 

Servet Mullaoğlu Hatay'dayken insanların yüzlerine baktığına önce kaygıyı gördüğünü ifade ediyor. Öyle ki Ankara'daki mesaisini bitirir bitirmez Hatay'a döndüğünü belirtiyor. Depremzedelere yakın olmak gerektiğine inanıyor bir yanıyla. 

'Deprem bölgesinde uyuşturucu kullanıma dair artış gözlemliyoruz'

Servet Mullaoğlu sorunlar listesinin başına işsizliği yazarken buna bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal çürümeden de söz ediyor. Çünkü işsizlikle birlikte depremzede yurttaşlarımızı takip eden en büyük sorun belki de umutsuzluk oluyor. Haliyle emek üretim süreçlerinden kopan ve toplumda yer edinemeyen bireyler zaman için toplumsal çürümenin parçası haline gelebiliyor. 

Mullaoğlu kendilerine gelen şikayetlerden yola çıkarak özellikle konteyner kentlerin çevresinde uyuşturu kullanımının arttığına dair izlenimlerini paylaşıyor. 

"Şimdi 6 Şubat depreminden sonrasına bakmak eksik kalır. Çünkü öncesi var. Anlıyorsunuz ki zaten birçok şey eksik yapılmış. Çok çok öncesinde eksik yapılmış bir sürü şey. Yıkımdan sonra da telafisi iyice güç bir hal almış. Yani aslında deprem, sürdürülemeyecek olan sorunları yerle bir etmiş. İnsanların yarına güvenle ve umutla bakması lazım. Sadece işsizlik de değil. Bunun haricinde birçok başlıkta belirsizlik var. Evler ne olacak? Ne zaman bitecek? Sağlam olan evim de yıkılacak mı? İnsanlar sürekli bu sorular etrafında geçiriyor zamanı. Havalar ısındı. Hatay'da yine sinekler haşereler çıktı ortaya. Yani bir yandan kronikleşen sorunlar bir yandan da hala devam eden bir belirsizlik var. Bu tür örnekler toplusal sorunları da beraberinde getiriyor. Telefonlarımıza sürekli uyuşturucu ile ilgili ihbarlar geliyor. Kaygı verici bir durum bu" 

Deprem bölgelerinde yıkılan yapılar aynı zamanda depremzedelerin iş bulamadığı bir süreci de ördü. Depremden sonra moloz kaldırma süreçlerinde işsiz kalan insanların imdadına hurdacılık yetişti. Ancak bunun da sonu geldi. Enkazın neredeyse tamamı kaldırıldı. Meyve ve sebze yetiştiriciliği ne yazık ki sağlıklı bir şekilde yönetilmiyor ve işsizlik derinleşiyor. Birçok insan şehirde kalabilmek için iş arayışına devam ediyor.

'Sermayedarların vergi borcu silineceğine, depremzedeye ev yapılabilirdi'

Hatay'da ve diğer deprem bölgelerinde devam eden sorunlardan bir tanesi de barınma sorunu. Depremzedeler, ne kadar borçlanacağını, nasıl ödeyeceğini, ödeyemezse neyle karşılaşacağını, evinin ne zaman teslim edileceğini ya da hasarsız binasının yıkılıp yıkılmayacağına dair soru işaretleriyle günlük hayatlarına devam etmeye çalışıyor.

"Mesela şimdi Armutlu mahallesi ya da Elektrik mahallesi. Tek bir tane dahi ev kalmadı. Hepsi yıkıldı. Düşünebiliyor musunuz? Tek bir ev dahi kalmadı. Şimdi buraların rezerv alan ilan edilmesi haliyle mantıklı. Ama her yer böyle değil ki. Yıkılmayan, testlerde sağlam raporu almış evler, binalar, yapılar da var. Bunlar neden yıkılarak devletin sırtına ek bir maliyet oluşturuluyor ki? Sağlamların ayakta kaldığı, yıkılanların da devlet tarafından doğrudan yapılabildiği, taşeronlara verilmediği örneklerle yapılabilirdi birçok şey."

Gülümsüyor sonra, azıcık da öfkeli bir hal alıyor yüzü ve devam ediyor "O kadar işsiz depremzede ve gönüllü yurttaşlarla el ele verilip yapılabilirdi o evler. Hatay halkı yardımsever, dayanışmacı bir halk. Elinden geleni yapardı. Ama bunu yapmak yerine borçlandırılarak belirsiz bir geleceğe devredildi sorunlar. Büyük sermaye sahiplerinden 650 milyarlık vergi borcu silineceğine depremzedelere evler yapılabilirdi. Tercih etmediler." 

Hatay'da rezerv alan ilan edilen birçok bölgede yıkılmayan ve ayakta kalan sağlam binalar yer alıyor. Proje kapsamında bunlar da yıkılacak. Üstelik önemli bir kısmı mahkemelik. İtirazlar ise çoğu zaman reddediliyor. Deprem bölgelerinde "Yıkmayın mahkemelik, yıkmayın davalık" yazılı binalara rast gelmek gündelik hayatın bir rutini haline gelmiş durumda. 

'Bu şehri terk etmeyen insanlar umut veriyor'

CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu depremin ilk gününden bu yana hükümetin bıraktığı ciddi boşlukların ve hataların olduğunu ifade ediyor. "Umarım devam etmez" diye de iç çekiyor.

Depremin ilk anlarındaki yaşadıklarını anlatırken o günlere tekrar dönüyor. 

"O an dünyaya bir şey çarptığını falan düşündüm gerçekten. Akıl alır gibi bir şey değildi o an yaşadıklarımız. İlk günler yakınlarımızın, komşularımızın sağlam olan, ayakta kalan evlerine gittik. Ama oralar da kalabalıklaştıkça kalabalıklaştı. Zira kendini kurtarabilen, azıcık daha yükselerde yıkılmayan köylere akın ediyordu adeta. Depremin ilk günlerinde kalacak yer bulamadığımız için ahırda kalmak zorunda kaldık. Bunu çekilen sıkıntılar açısından söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Bunu bulabilenlerimiz görece şanslı sayılıyordu o günlerde diye söylüyorum. Çok zordu gerçekten."

Servet Mullaoğlu haftanın birkaç günü dışında zamanının tamamını Hatay'da geçirdiğini söylüyor. 

"Dayanamadığınız anlar oluyor değil mi?" diye soruyorum. 

Susuyor. Kafasını evet diye sallıyor ama bir şey diyemiyor ve yutkunuyor. "İnsan nasıl göğüs geriyor o kadar acıya ve soruna" deyince yüzü değişiyor bir anda. 

"Mesela şimdi gidiyorum ya Hatay'a. Böyle bir tanıdık geliyor. Sarılıyorsun selamlaşıyorsun ya. İşte o zaman tüm dertler unutuluyor diyebilirim. Onca acı içinde paylaşılan bir ekmek, içilen bir Hatay kahvesi umudunu büyütüyor insanın. Şimdi garip gelebilir ama Hatay'da azıcık araçla sıkışan trafiği görünce dahi seviniyorum. Devam eden sorunlar bir yana. Bunca sorunun içinde bu şehri terk etmeyen insanlar çok umut verici."

Sohbetimiz haliyle Hatay'a geliyor. "Hatay sadece depremzedelerin değil, orayı bir kez olsun görmüş, orayı seven herkesin derdi, muradı oldu. Bu da bizim için kıymetli bir şey" diyor Servet Mullaoğlu ve sözlerini tamamlıyor:

"Biliyor musunuz? Hâlâ Hatay deyince aklıma enkazın fotoğrafı gelmiyor. Kabul edemiyor insan. Hâlâ Asi Nehir etrafında tarihi evleriyle, sokaklarında insanların neşesiyle bir şehir geliyor aklıma. Hiç yıkılmamış gibi. Bu şehri sevenler ellerinden geleni yapacaktır. İnanıyorum"