Euro 2024: Futbol ne kadar 'Ulusal'?

Demek ki “ulusallık” artık sermaye birikimiyle, para ile ilgiliymiş. Ne kadar zenginsen o kadar ulusal olabiliyormuşsun.

Serdal Bahçe

Avrupa Futbol Şampiyonası, Euro 2024 Almanya’da başlayalı 4 gün oldu. Bu seviyedeki her büyük turnuva kuşkusuz bir futbol festivaline, bir şenliğe dönüşüyor; hele hele bizim gibi futbol aşıkları için. Üstelik ilk dört günde yapılan maçlardan hareketle şunu söyleyebilirim futbol kalitesi olarak müthiş bir şampiyona olacak gibi. Bu satırların yazarının aklının yettiği ilk Avrupa şampiyonası 1980 yılındaki, İtalya’da yapılan ve Federal Almanya’nın (o zamanlar adı buydu) kazandığı idi. Fakat o şampiyonaya ait anıları çok silik. Anılarının daha net olduğu ilk şampiyona Euro 1984’tür. Fransa’da yapılmış ve Fransa kazanmıştı. O Fransa müthiş bir takımdı, sonra adı yolsuzlukla anılacak Michel Platini’nin takımıydı o Fransa. Ve final maçı hiç unutulmayacak bir maçtı. Finalde Fransa İspnaya’yı 2-0 yendi. Ama maçı unutulmaz kılan ilk goldü; Platini çok da sert olmayan bir şut çekti, İspanya’nın efsane kalecisi Arconada bacaklarının arasından kaçırıverdi. Büyük travmaydı, Fransa 10 kişi kalmasına rağmen kupayı aldı. 

Bir diğeri 1988 Avrupa Şampiyonası idi. Biz sosyalistler açısından önemi şuydu ki Sovyetler Birliği kendi futbol tarihindeki en iyi takımlardan biriyle gelmişti şampiyonaya (ilk Avrupa Şampiyonası’nı Sovyetler Birliği kazanmıştı. Daha sonra da iki final oynamıştı). Valeriy Lobanovsky ve ekibi makine gibi oynuyordu gerçekten. Hatta finalde yeninden karşılaşacağı Hollanda’yı (hem de Van Bastenli, Gullitli, Rijkardlı Hollanda’yı) grup maçında yenmişti. Final Sovyetler Birliği-Hollanda finaliydi. Hollanda 2-0 kazandı, Sovyetler Birliği’nin kazandığı penaltıyı Belanov kaleci Van Breukelen’in üstüne vurmuştu.  

Şampiyonanın tarihi açısından daha da ilginç olan 1992 yılındaki şampiyonaydı. İsveç’te düzenlenen şampiyonaya katılacak takımlar arasında Yugoslavya da vardı. Emperyalizmin müdahalesiyle vahşi etnik bir iç savaşa sürüklenen ülke artık birleşik bir ülke olmadığı gerekçesiyle kupanın başlamasına 10 gün kala diskalifiye edildi. Elemelerde onunla aynı grupta olan ve 2. olarak kupaya katılma hakkını kaybeden Danimarka kupaya davet edildi. Danimarka apar topar bir takım topladı, hazırlılar için sadece 9 gün vardı. Diğer takımlar birkaç haftadır kamptaydılar. O apar topar toplanan takım finalde Almanya’yı 2-0 yenerek kupayı aldı. Olağanüstüydü. Ama asıl olağanüstü olan Danimarka’nın kalecisi Peter Schmeichel idi. Finalde sayısız Alman atağının golle sonuçlanmasını bedeniyle, dirayetiyle engellemişti. Bu satırların yazarı iyi bir kalecinin ne anlama geldiğini o maçta anlamıştı. 

Neyse lafı uzatmayalım. Şimdi 24 takım Almanya’da mücadele ediyorlar. Futbol arenası artık bir tarafta halk sınıflarının futbolu, diğer tarafta ise medya tekellerinin, kirli bahis şirketlerinin, ırkçılığın, şikenin, onu bir endüstri haline getiren sermayenin futbolu arasındaki mücadelenin arenasıdır. Ne yazık ki birincisi ikincisi lehine sürekli toprak kaybediyor. Bu süreçte pek çok şeyin anlamı ya değişiyor ya da içi boşalıyor. Örneğin bunlardan biri de ulusallık iddiası. Euro 2024’te rekabet edenler, mücadele edenler ulusal takımlar, öyle değil mi? Ama herhangi bir ülkeyi temsil eden “ulusal” takım o ülkenin “ulusal” futbolunu ne kadar temsil ediyor? 

Bu sorunun cevabı pek çok açıdan verilebilir. Ama biz sadece basit bir yol tutarak ulusal takımlarda oynayan oyuncuların ne kadarının kendi ulusal futbol liglerinde oynadıklarına bakalım dedik. Bunu yaparken de ligleri ikiye ayıralım dedik. Ve hatta bunu yaparken biraz da Dünya Sistemci bir bakış açısından faydalanarak “Merkez Ligler” ve “Çevre Ligler” ayrımına gidelim dedik (gerçi Dünya Sistemci bakış açısına göre bir de “yarı-çevre” var, ama onu sonraya bırakalım). 

“Merkez Ligler” derken Almanya’daki Bundesliga’yı, İngiltere’de Premier League’i, İspanya’daki La Liga’yı ve İtalya’daki Serie A’yı kastediyoruz. Bunları merkez olarak adlandırmamızın pek tabii ki bir ekonomik bir gerekçesi var. Bu türden analizler yapılırken sıkça başvurulan ve futbol ile ilgili parasal büyüklükler konusunda bilgi sağlayan transfermarkt.com sitesinden yararlanacağız. Bu site Avrupalı liglerin ekonomik büyüklüklerini de veriyor. 2024 yılı için hazırlanan listeye göre1 listenin tepesinde İngiliz Premier League var, toplam bedeli 11,3 milyar avro. Anlaşılan Sovyetlerin mirasını yağmalayan Rus oligarklar ile gerici Arap şeyhliklerinin taşıdıkları parayla iyice şişmiş durumda. İkinci sırada ise İspanyol La Liga var, onun ederi 5,2 milyar avro. Onu İtalyan Serie A takip ediyor 4,8 milyar avroluk hacmiyle. Alman Bundesliga’nın değeri ise 4,4 milyar avro. Futbol sermayeleştikçe sıradan sermaye birikiminin başına gelen onun da başına geliyor; merkezileşme ve yoğunlaşma. Aslında bu merkezin yanında bir de yarı-merkez ya da yarı-çevre olarak adlandırılabilecek ligler var. Burada yeri en tartışma götürecek lig Fransız Ligue 1, ederi 3,7 milyar avro gibi büyük bir meblağ; ama aşağıda bahsedilecek nedenlerden dolayı onu yarı-çevre kabul etmek gerekiyor. Keza ayı durum Hollanda, Belçika ve Portekiz ligleri için de geçerli. 

Aşağıdaki tabloda Euro 2024’e katılan takımlardan, merkez liglere sahip olanlar dışındakilerin kadrolarındaki oyuncuların hangi ülkelerde top koşturdukları verilmiştir.

Ulusal Takım Kendi ülkesinde Almanya İngiltere İspanya İtalya Diğer Kadro toplamı
İskoçya 8 14 1 3 26
Macaristan 9 6 3 2 6 26
İsviçre 2 7 3 6 8 26
Hırvatistan 6 4 2 2 4 8 26
Arnavutluk 1 2 1 10 12 26
Slovenya 3 1 1 5 16 26
Danimarka 3 11 1 3 8 26
Sırbistan 3 1 2 3 7 10 26
Polonya 3 1 3 1 9 9 26
Hollanda 6 6 7 2 4 1 26
Avusturya 7 12 1 2 4 26
Fransa 8 2 3 5 6 1 25
Belçika 3 3 9 3 2 5 25
Slovakya 3 3 2 6 12 26
Romanya 7 1 3 6 9 26
Ukrayna 14 3 4 1 4 26
Türkiye 12 1 3 1 3 6 26
Gürcistan 2 1 1 2 2 18 26
Portekiz 6 10 2 2 6 26
Çekya 16 5 2 1 2 26

Peki şimdi kendimizce üç gösterge oluşturalım. Bunlardan “Ulusallık” kadronun içindeki kendi ülkesinde top koşturan futbolcuların oranını göstersin. “Merkez Ligler” de dört büyük ligde oynayan futbolcuların oranını versin. “Çevre kardeşliği “ise dışarıda top koşturan ancak merkez liglerde oynamayanların oranını göstersin. Aşağıdaki tablo “Ulusallık” göstergesi için büyükten küçüğe doğru sıralanmış bir şekilde vermektedir ülkeleri.

Ulusal Takım Ulusallık (%) Merkez Ligler (%) Çevre kardeşliği (%)
Çekya 61,5 30,8 7,7
Ukrayna 53,8 30,8 15,4
Türkiye 46,2 30,8 23,1
Macaristan 34,6 42,3 23,1
Fransa 32,0 64,0 4,0
İskoçya 30,8 57,7 11,5
Avusturya 26,9 57,7 15,4
Romanya 26,9 38,5 34,6
Hırvatistan 23,1 46,2 30,8
Hollanda 23,1 73,1 3,8
Portekiz  23,1 53,8 23,1
Belçika 12,0 68,0 20,0
Slovenya 11,5 26,9 61,5
Sırbistan 11,5 50,0 38,5
Polonya 11,5 53,8 34,6
Slovakya 11,5 42,3 46,2
İsviçre 7,7 61,5 30,8
Gürcistan 7,7 23,1 69,2
Arnavutluk 0 53,8 46,2
Danimarka 0 69,2 30,8

Tabloya göre ulusal takımı en “ulusal” olan Çekya, onu Ukrayna takip ediyor. Türkiye ise üçüncü sırada. Arnavutluk ve Danimarka ise övünebilirler, kendi ulusal takımlarında kendi ulusal liglerinde top koşturan bir tek futbolcu bile yok. Anlaşılan ulusalcılıktan kurtarmışlar yakalarını. Diğer taraftan büyük merkez liglere teslimiyet babında en büyük oranlar Fransa, Belçika, İsviçre ve Danimarka’ya aittir. Fransa kendi ulusal takımını ağırlıklı olarak dört büyüklerden birinde forma giyenlerden kurmuş. Bu nedenle yarı-çevreleşmiş durumdadır. 

Peki bir de merkez ülkelere bakalım. Aşağıdaki tablo merkez ülke ulusal takımlarında oynayan futbolcuların hangi ülkelerde oynadıklarını göstermektedir. 

Futbolcuların Oynadıkları Ülkeler
Almanya İngiltere İspanya İtalya Diğer
Almanya 20 2 4
İngiltere 1 24 1
İspanya 2 3 19 2
İtalya 2 23 1

Her şey açık değil mi? Alman milli takımındaki 26 kişiden 20’si, İngiltere ulusal takımındaki 26 futbolcudan 24’ü, İspanya'nın kadrosundaki 26 kişiden 19’u ve İtalya milli takımındaki 26 topçudan 23’ü kendi ülkelerinde top koşturuyorlarmış. Demek ki “ulusallık” artık sermaye birikimiyle, para ile ilgiliymiş. Ne kadar zenginsen o kadar ulusal olabiliyormuşsun. Aksi takdirde lejyonerlerden oluşan bir garip ulusal takım kurmak zorunda kalıyorsun işte. 

Bu arada sermayenin yoğunlaşarak büyüttüğü bu dört büyük lig ile ilgili son bir not: Turnuvada 626 futbolcu forma giyiyor. Bunların yaklaşık yüzde 57’si bu dört büyük ligde oynuyorlar. Ne güzel değil mi? Aslında ulusal takımlar arasında bir şampiyona; ama gel gör ulusal takımlar kendi ulusal futbollarını ne kadar temsil ediyorlar bilemiyoruz. 

  • 1. European leagues & cups (Detailed view) | Transfermarkt