Zweig’ı kurtarmanın tek yolu onu örgütlemekten geçiyordu. İnsanlığın kalıcı barış içinde yaşamasının ancak yaygın bir sosyalizmde olduğu fikrine örgütlemekten.
Stefan Zweig günümüzden 82 yıl kadar önce eşiyle birlikte intihar etti.
Bu yazıda Zweig ister o dönemde, ister günümüzde “Nasıl kurtulur”a bakacağız.
Zweig zengin bir burjuva ailenin çocuğuydu. 1881’de burjuva ideolojilerini yaldızlı kağıtlara sararak sunma yeteneği kazanan Viyana’da doğdu, büyüdü.
Büyük bir edebiyat yeteneğini çalışkanlığı ile birleştirdi. Günümüzde halen bir edebiyatsever veya tarihçi onun eserlerini, özellikle biyografilerini okumadan yapamaz.
Hümanistti, Avrupa’nın medeniyetin merkezi olduğuna ve kültürel çalışmalarla sürekli olarak ilerleyerek barış içinde bir birleşik Avrupa’nın doğacağına inanıyordu.
Faşistler 1933’de Almanya’da iktidara gelip evi Naziler tarafından basılınca ülkesini terk etti. Kitapları Almanya’da meydanlarda yakıldı. Mozart’ı, Beethoven’i, Goethe’yi, Schiller’i yetiştiren Avrupa’nın kitleleri gaz odalarına gönderdiğini görünce bütün dünyası yıkıldı.
Brezilya’da 22 Şubat 1942’de eşiyle birlikte yaşadığı çöküntü sonrası canına kıymayı tercih etti. Bir yıl daha bekleseydi, Kızıl Ordu’nun faşistleri nasıl tepelediğini görecekti. Sovyetler Birliği’ni ziyaret etmişti savaştan önce, ama pek bir şey anlamadığı ziyaret notlarına bakılınca fark ediliyor.
Verdiği eserlere ve motivasyonuna bakınca gerçekten hümanizme inandığı anlaşılıyor. O zaman onu kurtaramadık, şimdi yaşasaydı kurtarabilir miydik, bakalım bir kez.
Bugün Zweig’ın ölümünden 82 yıl sonra Birinci Dünya Savaşını andıracak şekilde Avrupa’da bir cephe savaşı sürüyor. Aşağıdaki haritada uzunluğu bin km civarındaki iki tarafında üniforma giydirilmiş emekçilerin birbirini öldürdüğü cephe hattı görülebilir.
İki yıldır süren savaşın sonunda Ukrayna ordusunun savaşacak hali kalmadığı anlaşılıyor. Sayısını savaş yalanları nedeniyle bilemediğimiz kayıplar ve kazanılmaktan çok uzak savaşın getirdiği moral düşüklüğü neredeyse cepheyi çökertecek duruma geldi. Harkov’a doğru yönelen Rus ordusunu durduramıyorlar ve çözülüş daha belirgin hale geliyor. Bu adice düzenlenmiş mezbaha esas olarak topçu ateşine dayanıyor, askerler birbirini görmeden top ateşiyle ölüyorlar.
Batı emperyalizmi ve Zweig’ın hayallerini süsleyen birleşik Avrupa savaş olabildiğince uzun sürsün istiyordu. Bu nedenle cinayet makinesi kusursuz çalışsın diye sürekli cepheye füze ve top mermisi yolladılar.
Ancak bunu da sürdürecek hallerinin kalmadığı anlaşılıyor.
Avrupa ülkeleri bir savaş ekonomisine sahip değiller. Bu egemen sınıflarının barışsever olduğunu göstermiyor. Birinci Dünya Savaşı esnasında dünyadaki hemen bütün köylü halklar Avrupa’nın emperyalist devletleri tarafından sömürgeleştirilmişti ve aralarında büyük bir paylaşım rekabeti doğmuştu. Bu durum büyük orduları ve askeri sanayiyi beslemelerine neden oluyordu.
Şimdi ise Avrupa devletlerinin ve tekelci sermayelerinin böyle bir iddiası kalmadı, çünkü dünya üretiminde ağırlık noktası Asya’ya kaymış durumda.
İçlerinde hala sömürge ruhunu koruyan ve buna göre askeri olarak görece güçlü Fransa’nın nasıl eski sömürgelerinden tekme yiyerek diskalifiye olduğunu canlı olarak izliyoruz.
Yine de canlarını dişlerine takıyorlar, vekâlet savaşını uzatabilmek için zorunlu askerliği yürürlüğe koymaya çalışıyorlar, askeri bir ekonomi yaratmak için kendilerini zorluyorlar. Ama bütün bu çabalar Ukrayna’da cephenin çökmesini engellemeye yetişmeyecek gibi gözüküyor.
ABD savaşı uzatabilmek için Rusya içlerini vuracak uzun menzilli füzelerin Ukrayna ordusu tarafından kullanılması için bastırıyor. Bu adımın bütün Avrupa’ya yayılacak bir savaşı tetikleme riski taşıdığının herkes farkında. Almanya bunun korkusuyla uzun menzilli füze üretimini durduğunu açıkladı.
Savaşın niye uzun sürmesini istediklerini biliyoruz. Emperyalist hegemonya krizindeki ABD’nin esas hedefi Çin’deki sermaye birikimi. Bir Pasifik Savaşında Rusya’yı elemek veya zayıf düşürmek istiyorlar. Yoksa ne Ukraynalı gençlerin canı, ne yıllara yayılan savaşın getirdiği yıkım umurlarında, ne Ukrayna’nın toprak kaybı.
Ama olmadı, Rusya ekonomik yaptırımlara rağmen Asya ile girdiği ekonomik bütünleşme ile çaptan düşmedi. Avrupa’nın aksine yeni yayılmacı bir ülke olarak askerileşmiş bir ekonomi kurdu. Hatta Savunma Bakanlığı’na bir asker yerine bir ekonomi uzmanı getirildi.
Şimdi ne olacak?
ABD kaybedilen Ukrayna savaşında nasıl bir taktik izleyecek? Vakitleri daralıyor. Avrupa’yı kana mı bürüyecekler, Pasifik Savaşının düğmesine erken mi basacaklar? Bir de kontrolden çıkmış bir yarılmanın ürünü olan ABD Başkanlık seçimi geliyor.
Gelelim Zweig’a. 82 yıl önce veya şimdi durumu hiç ümitkar değil, yine kaybedecektik dahi edebiyatçıyı. Dekordaki Avrupa kültürünün arkasındaki tekelci sermayeyi hiç göremedi Zweig. Onun habis aklını, kanla beslenen rekabetçiliğini, tekelci sermaye dünyaya hâkim olduğu sürece savaşların bitmeyeceğini ve tekrarlanacağını göremedi.
Zweig’ı kurtarmanın tek yolu onu örgütlemekten geçiyordu. İnsanlığın kalıcı barış içinde yaşamasının ancak yaygın bir sosyalizmde olduğu fikrine örgütlemekten. Daha iyi ve güzel bir dünyanın emekçi sınıfların siyasi iktidarıyla birlikte geleceğine inanmaya ikna etmekten.