Tiranların dansı

Neo-liberalizmin küresel düzeni için demokrasi sözcüğünün hiçbir albenisi yoktur. Yığınları oyalamak ve de kandırmak için kullanılır. Düzen, isteklerini, hiç itiraz etmeden, sorgulamadan aynen uygulayan tiran’lara gereksinmektedir. Geçen yüzyılın önde gelen siyaset bilimcilerinden Maurice Duverger, ABD Başkanlık sistemini “taçsız krallar” olarak tanımlamıştı. Bugün ise Başkanlar, Başbakanlar artık taçsız Tiranlardır. Çünkü küresel kapitalist düzenin sürdürülebilir erki için başka yol kalmamıştır.

Son günlerde “Tiran” yapılanmasının çeşitli somut görüntülerine, evimizdeki TV ekranlarında tanık oluyoruz. Kazakistan Başkanı (değişmez) Nazarbayev’in yaş günü kutlamalarındaki görkemli gösterileri, açık bir şaşkınlık ve ürküntüyle seyrettim. Şehzadelerin sünnet törenlerini dillendiren Surname’lerin minyatürleri gördüklerimizin yanında hiç mesabesindedir. Soğuk savaş süresince, ABD kaynaklı film ve kitaplarda “despot” diye nitelenen Sovyet liderlerinin hangisinin böyle bir yaş günü kutladığını gördünüz. Gül ve Medvedev de dâhil olmak üzere birçok ülke lideri bu kutlamaya katılmak için Astana’daydı.

Artık birçok devletin önderi “Tiran”lık sevdasına soyunmuş durumdadır. Dünya kupasında bunun somut bir örneğine rastladık. Bilmiyorum sizler ne düşündünüz, ben gördüklerimin önünde ekrana gözlerimi diktim, nasıl bir dünyada yaşadığımızı derin derin düşündüm, irdeledim.

Yer, ırkçılık ve ayrımcılığın sultasından yeni kurtulan, Mandela’nın Güney Afrika’sı. Oynanan çeyrek final maçı, Almanya ve Arjantin arasında. Almanya takımı adeta programlanmış bir makine gibi oynuyor. Goller peş peşe geliyor. Her gol sonrası kameralar şeref tribününe çevriliyor. Alman Şansölyesi Bayan Merkel, pür sevinç eller havada bağırıyor, sistemin gücünü adeta ayağa kalkıp tüm dünyaya sergiliyor. Arjantin’i ezdikçe Merkel daha bir güçle havalarda. Çaresiz Diego Maradona, yitik bir pompa çobanı (GOŞO) gibi boynu bükük… ağlıyor. Küresel Kapitalizmin somut bir resmi bu. Abidin Dino belki mutluluğun resmini yapamadı ama Arjantin – Almanya maçı egemenle ezilenlerin görüntüsünü sergiledi. O sahne bana yıllar öncesinin Beyoğlu Şark sinemasında gösterilen bir haber filmini anımsattı. Yer, Berlin Olimpiyat stadı. Alman Führer’i Adolf Hitler, olimpiyat stadında yüzbine yakın seyirciyi Nazi selamıyla onurlandırır. Hançerelerden Almanca Varol sesleri yükseliyor. O gün, bir siyah atlet, Jesse Ovens, Hitleri kızdırsa da gösteri başarılıdır. Üstünlük (yarış hariç) tüm boyutlarıyla kanıtlanmıştır. Ezik, insan haklarına yeni kavuşmuş, vuvuzelalı Güney Afrikalı siyahların önünde bu kez Alman üstünlüğü Merkel’in havaya kalkan elleri ve çığlıklarıyla ilan ediliyor.

Nice yazımda bu acı gerçeği dillendirmeye çalıştım. Adım, adım bizlere sunulan yaşam biçimi, sisteme “bila kayd-ü sart” (yani kayıtsız şartsız) uyma zorunluluğudur. G-8’ler, G-20’ler, Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası ve nice kurumlar, kurallar bu sonucu elde etmek için kurulan düzeneklerdir.

“Yükselen Piyasa” için, egemen şirketlerin at oynattığı ortamı sağlamak zorundasın. Yıllar önce, çok sevdiğim bir iktisat asistanı (şimdi profesör) “mal satmak istiyorsan önce alacaksın” demişti. O dönemde dış ticaret hacmimiz (ithalat + ihracat) yarım milyar dolar bile değildi. Şimdi ise adım adım 400 – 500 milyara yaklaşıyor. Ne var ki dostumun söylediği gibi bir milyon dolarlık mal satmak için iki misli mal almak zorundayız. Sanayimiz büyük şirketlerin taşeronu olmuş bir başka deyimle onların yörüngesinde yaşama yolunu seçmek zorunda kalmış.

Diego Maradona sadece yenildiği için ağlamıyordu, ülkesinin can damarlarını boşaltarak yükselen kapitalizmin hakaretini simgeleyen Merkel’in sevinç yumruklarının anlamını bildiği için ağlıyordu. Bunu ona Castro öğretmişti. Onu uyuşturucunun tuzağından kurtarırken bu dersi de “Commandante” vermişti.

Türkiye Başbakanını, ABD – Gana maçını seyrettiği için, kapısında bekleten Obama’nın tavrı ile Merkel’in havaya kalkan yumrukları aynı anlamı taşımaktadır. Artık spor küresel kapitalizmin bir “egemenlik gösteri” alanı olmuştur. Tiran’lar, her alanda, gösterilerini sürdürmektedir. Böyle bir gösteri gelecek ay ülkemizde de sahne alacaktır. 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası… “Dream Team” denilen ABD takımı acaba bu turnuvada hangi rüyayı sergileyecektir. Göreceğiz. Unutmayalım, Tiranlar için her olay “Egemenlik gösterisi” için bir fırsattır. Spor sahaları, salonları “Tiranların Dansı” için bulunmaz bir nimettir.

Not: Anayasa mahkemesi verdiği kararla 12 Eylül referandumunun yolunu açtı. Bu halk oylaması bir anlamda seçmenlere olan güvensizliğin, onları küçük görmenin tipik bir örneğidir. Referandum’da otuza yakın madde birlikte oylanacak. Seçmenin sağduyusu ile maddeleri tek tek oylaması istenmedi. Sen anlamazsın, denmek istendi. Bunun etkin bir yanıtı olmalı…