Etki ajanlığı: AKP'nin yeni 'sopası' mı?

9'uncu Yargı Paketi'nde etki ajanlığına yer verileceği gündeme geldi. Peki etki ajanlığı nedir, taslak neler öngörüyor, olası tehlikeler neler? Ceza Hukukçusu Erdi Yetkin, soL'un sorularını yanıtladı.

yalçın cuğ

Geçtiğimiz günlerde AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi, yasama yılı bitmeden TBMM’ye gelecek olan 9’uncu Yargı Paketi’nde yeni tip casusluk suçları hakkında düzenlemelerin yer alacağını duyurdu.

Haberde, "Türkiye lehine gibi görünüp, aleyhte propaganda yaparak kamuoyu oluşturan etki ajanlarına mercek tutulacak" ifadelerine yer verildi. Ülkenin ekonomik, toplumsal ve kamu düzenini bozanların "etki ajanı" kapsamında değerlendirileceği ve bu kapsama giren suçlar için cezai müeyyidelerin uygulanacağı aktarıldı.

Düzenlemeye ilişkin resmi taslak henüz yayımlanmazken, kamuoyuna yansıyan taslak, haberler ve iddialar ise tartışmalara neden oldu. Özellikle AKP iktidarının hukuka yönelik müdahaleleri göz önüne alındığında, hükümete yönelik eleştirilerin "Türkiye aleyhine propaganda'' olarak tanımlanabilecileceği öne çıkan tepkiler arasında.

Düzenlemeye dair belirsizlikler güncelliğini korurken, İstanbul Gedik Üniversitesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Erdi Yetkin, soL'un konuya ilişkin sorularını yanıtladı.

Etki ajanlığı: 'Geniş anlamda politik faaliyette kullanılan kişiler'

Öncelikle etki ajanlığı nedir ve nasıl tanımlabilir?

Etki Ajanı ya da Yabancı Ajan kavramı, son birkaç yılda üzerine sıklıkla konuşulmaya başlanan yeni bir kavram ve bu çerçevede de uluslararası düzlemde genel bir kabul görmüş tanımdan yoksunuz. Buna karşın ulusal hukuk düzenlerindeki anlamı itibariyle kavram tanımlanabilir ya da en azından temel unsurları belirlenebilir.

Bu konudaki tartışmalarda öne çıkan, “Yabancı Etki Altındaki Kişilerin Faaliyetlerinin Kontrolüne İlişkin Yasa”, Rusya’da 2012 yılında yürürlüğe girdi ve 01 Aralık 2022 itibarıyla da kapsamı ve öngördüğü rejim hayli katılaştı. Bu kanunda yabancı ajan tabiri kullanılıyor ve 2022 değişikliğine dair Duma’nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre yabancı ajan şu şekilde tanımlanıyor: Bir kişi, yabancı bir devletten destek alırsa ya da yabancı etki altında ve Rusya Federasyonu’nun askeri veya askeri – teknik faaliyetleri hakkında bilgi toplamak ya da belirsiz sayıda kişi için ileti ve bilgi yaymak amacıyla Rusya’da politik faaliyette bulunursa, yabancı ajandır.  Bu tanıma uyan gerçek kişiler, tüzel kişiler ve hatta tüzel kişiliği haiz olmayan oluşumlar, yabancı ajan statüsündedir.

Tanıma boğmak istemem ama yabancı etki ve destek kavramlarından da kısaca bahsetmek gerekiyor. Rus kanununda yabancı etki, yabancı bir kaynak tarafından bir kişiye destek sağlanması ya da zorlama, ikna veya başka bir yolla bir kişinin etki altına alınması anlamına gelmektedir. Destek ise bir yabancı kaynak tarafından bir kişiye, fon veya diğer mal varlığı değerlerinin ya da organizasyonel, yöntemsel, bilimsel, teknik veya diğer tür yardımın sağlanması anlamına gelmektedir.

Rusya düzenlemesinden yola çıkarak etki ajanı kavramını şu şekilde tanımlayabiliriz: Yabancı bir oluşum tarafından (bir devlet, bir gerçek kişi, devletle bağlantılı ya da bağlantısız tüzel kişiliği olsun ya da olmasın bir yapılanma) maddi destek sağlanan ya da bir şekilde etki altına alınıp geniş anlamda politik faaliyette kullanılan kişilerdir.

'Batı Dünyası da benzer düzenlemelere sahip'

Benzer düzenlemelerin ABD, İngiltere, Avustralya, Gürcistan gibi ülkelerde yürürlüğe girdiği ya da yürürlüğe girmek üzere olduğu biliniyor. Söz konusu ülkelerdeki düzenlemelerin kapsamı nedir?

Mesele yalnızca Rusya’dan ibaret değil. Gürcistan’da ve Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti’nde hâlihazırda yabancı etkiye karşı hazırlanmış, büyük ölçüde tartışmaya neden olan yasa tasarıları mevcut ve özellikle Gürcistan’da bu konu ciddi ölçüde bir tartışmaya sebebiyet verdi. Geçen yıl Gürcü Hükûmeti, “yabancı güçlerin çıkarlarını gözetenlere” karşı hazırlanan yasayı, bilhassa başkent Tiflis’teki protestolar nedeniyle geçiremedi, fakat bu sene belirli ölçülerde değiştirilen ancak özü itibarıyla aynı kalan bir yasa geçmek üzere.

Yabancı etkiye karşı düzenlemelere gitmek, Rusya’ya da Rusya’nın belirli ölçüde etkisindeki ülkelere de has bir özellik değil. Batı Dünyası da benzer düzenlemelere ve hatta suç tiplerine sahip. Söz gelimi Amerika Birleşik Devletleri’nde “Yabancı Ajanlar Kayıt Kanunu (Foreign Agents Registration Act – FARA)” mevcut ve yabancı etki altındaki kişilerin kamuya açık bir sicile kaydolmaları zorunlu olduğu gibi kayıt yükümlülüğüne aykırılıkla ilişkili cezai sorumluluk da öngörülmüş durumda. Birleşik Krallık’ta “Ulusal Güvenlik Kanunu 2023 (National Security Act)” ile “Yabancı Müdahale (Foreign Interference)” kavramıyla suç tipleri ihdas edildi; seçim suçlarının yabancı müdahale ile işlenmesi durumunda ceza artırıldı ve yabancı faaliyet ile yabancı etkinin sicile kaydına dair düzenlemeler getirildi. Avustralya da, Birleşik Krallık’tan önce, benzer düzenlemeleri kabul etmişti. Avrupa Birliği sathında da yabancı müdahaleye, bilhassa da seçimlere müdahale ve dış kaynaklı fonların kamuoyuna etkilerinin şeffaflaştırılmasına dair düzenlemeler yapılarak birlik içinde eşgüdümün sağlanmasına çalışılıyor.

'Meselenin iki boyutunun olduğu kanısındayım'

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde etki ajanlığı tartışmasının özünü nasıl tarif edebilirsiniz?

Hâlihazırdaki ya da yakın zamanda yasalaşması beklenen ve yukarıda özetlenen düzenlemeler çerçevesinde meselenin iki boyutunun olduğu kanısındayım:

1) Kamuya açık bir sicile yabancı ajan, yabancı çıkarları yürüten, yabancı faaliyet gösteren ya da yabancı müdahalede bulunan gibi kavramlar kapsamındaki kişi ve oluşumların kamuya açık bir sicile kayıt yükümlülüğü ile bu kavramlara dâhil olan kişi ve oluşumlara çeşitli idari yaptırımların ya da kısıtlamaların uygulanması.

2) Kayıt yükümlülüğü ile ilişkili olarak ya da yabancı ajan, yabancı çıkarları yürüten, yabancı faaliyet gösteren veya yabancı müdahalede bulunan gibi kavramların kapsamındaki kişilere doğrudan doğruya cezai yaptırımın uygulanması.

Özellikle ABD seçimlerine Rusya müdahale etti mi tartışması ile Rusya-Ukrayna savaşı, Batı ülkelerinde anti-Rusya ve fakat bununla sınırlı kalmayan Çin’i, İran’ı ve hatta Arap ülkelerini de belirli ölçüde hedefe oturtan yabancı etki ile mücadele kavramını geliştirdi. Rusya ve etkisindeki ülkelerde ise Batı dünyasının sivil toplum faaliyeti vasıtasıyla bu ülkelerde etki doğurmaya ve rejimleri değiştirmeye çalıştığı kabulü, yabancı etki altındaki kişilere karşı düzenlemelerin motivasyonunu oluşturmuşa benziyor.

İdari düzenlemeler çerçevesinde yalnızca belirli bir miktarda fon almaya bağlı olarak yabancı etki tanımlaması yapılabilir mi yoksa ayrıca belirli faaliyetlerin de mi gerçekleşmesi gerekir, ilgili düzenlemelerde meseleyi tanımlamak üzere nasıl bir kavramsallaştırmaya müracaat edilecek ve son olarak kayıt yükümlülüğünün kapsamı, kamu otoritelerinin yetkileri ve kaydın ya da kayıt ihmalinin sonunda uygulanacak yaptırımlar nasıl olacak meselelerinin öne çıktığını görüyoruz.

'Türkiye'de yeni bir suç tipi ile karşı karşıyayız'

Peki Türkiye’deki tartışma, bu genel gelişmenin neresinde?

Türkiye’de etki ajanlığı kavramıyla mesele tartışılmaya başlandı. Adalet Bakanı’nın bir açıklaması ile bir gazete haberi çerçevesinde kamuoyunda mesele ilgi uyandırdı. Esasen anılan haberde yapılmak istenenin ne olduğu anlaşılmıyordu. Çünkü haberdeki ifadeler, ne bildiğimiz anlamda casusluk faaliyetiyle ne de yukarıda aktardığımız gelişmelerle bağlantılı idi; daha çok yeni bir propaganda suçunun ihdas edilebileceği şüphesini uyandırmıştı.

Ancak tahminim, ilgili haberde yazılanların aksine, yukarıdaki gelişmelere yakın bir suç düzenlemesi ile karşılaşacağımız şeklinde idi. Henüz resmi taslağa vâkıf değiliz ama, düzenlenmesi öngörülen bir suç tipinin taslağı internet haber sitelerine düştü. Dolayısıyla Türkiye’de bir kamuya açık sicile kayıt ile idari yaptırım uygulamasından ziyade yeni bir suç tipi ile karşı karşıyayız.

'Garip bir durum ile karşı karşıya kalacağız'

Taslak neler öngörüyor ve taslağı nasıl değerlendirirsiniz?

Ne yazık ki Türkiye’de yasama çalışmalarının kamuoyuna ulaşmasında ve kamuoyunda tartışılmasında ciddi ölçüde sorun var. Bu nedenle yinelemek gerekir ki bugün ulaştığımız taslak, gerçekten var mı ve bu şekilde mi bilmiyoruz. Dolayısıyla değerlendirmemiz bir varsayım üzerine oturmak zorunda ama haber sitelerine sızmış taslağı esas alarak bir ön değerlendirmede bulunabiliriz.

Taslağa göre “Diğer Faaliyetler” başlığı altında TCK’ya 339/A biçiminde yeni bir suç ekleniyor. Bu suç, Kanun’un casusluk suçlarının düzenlendiği kısmına eklenecek. Suçun temel halinin tanımlandığı ilk fıkranın aşağıdaki şekilde olacağı belirtilmekte:

“Madde 339/A- (1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;

a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,

b) Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin, bu bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.”

Taslakta çeşitli sorunlu hususlar mevcut. Öncelikle önemli ölçüde bir belirlilik sorunu var. Örneğin İngiliz düzenlemesinde ayrıntılı tanımlar mevcut. Türkiye’deki hüküm taslağa göre yasalaşırsa, suçun ve dolayısıyla cezai sorumluluğun esaslı hususları ancak uygulama ile belirgin hale gelecek ki bu durum belirlilik ilkesine aykırılık anlamını taşır. Devlet güvenliği, iç veya dış siyasal yararlar, TCK’nın casusluk suçlarının birçoğunda geçiyor, fakat Kanun’da tanımlanmış durumda değil. Anılan kavramların anlamları için bağlayıcı olmayan Kanun gerekçesine ve uygulamaya müracaat etmek durumundayız. Aslında madem yeni bir düzenleme isteniyor, belirlilik için elzem olan bu kavramların yasada tanımlanması da gündeme alınabilir ancak böylesi bir yasama tasarrufunun olacağını sanmıyorum.

Bu durum ise uygulamada önemli sorunlara gebe. Tek bir örnekle durum izah edilebilir: Taslağın gerekçesine göre “Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da Devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir”. Bununla birlikte TCK’da hâlihazırda tanımlı casusluk suçlarının ilki olan TCK madde 326 hükmünde de “devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına” ifadesi geçiyor ve madde gerekçesine göre “ekonomik, kültürel ve benzeri nitelikteki yararlar” devletin siyasal yararları arasında değildir. İddia edildiği şekliyle taslak ve gerekçesi yasalaşırsa, aynı kavramın farklı maddelerde, kanunda herhangi bir açıklık olmaksızın kullanılması ve bu kavramın farklı maddelerin gerekçelerinde farklı şekilde izah edilmesi gibi garip bir durum ile karşı karşıya kalacağız.

'Gazetecinin cezalandırılmasının önü açılabilir'

Taslağa göre sizce başka ne gibi sorunlar mevcut?

Sorunlar, belirlilik problemiyle son bulmuyor. Örneğin “yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları” şeklinde bir ifade var. Bu ifade de hayli belirsiz; zira bir yargılama olduğunu düşünelim. Herhalde bir mahkeme, yabancı bir ülke istihbarat servisine, gerçekleştiği iddia edilen faaliyet sizin stratejik çıkarlarınıza uygun mudur diye soramayacak. O halde başka bir ülkenin stratejik çıkarlarına uygunluk, Türk mahkemeleri tarafından tayin edilecektir ki böylesi bir tespitin zorluğu ortada. Maddede yer verilen talimat gibi tespit edilebilir ve örneğin anlaşma ya da görevlendirme gibi tabirlerin kullanılması gerekirdi.

Daha önemli bir sorun, araştırma yapma veya yaptırma ile suç işleme hareketlerinde bulunuyor. O da hayli belirsiz. Devletin iç veya dış siyasal yararları aleyhine ve yabancı bir devletin stratejik çıkarları doğrultusunda bir suç işleme (buna vesile suç diyelim), diğer faaliyetler suçuna neden olacaktır. Ancak vesile suç bakımından bir sınır yoktur.

Örneğin bir gazetecinin bir ifade açıklaması, propaganda suçları çerçevesinde değerlendirilse, bir de ayrıca bu suçtan gazetecinin cezalandırılmasının önü açılabilir. Araştırma yapma da gayet geniş bir ifade. Fiziki takip ile belirli kişilerin rutinini çıkarmaktan kamuya açık bilgiler üzerinden bilgi notu hazırlamaya kadar geniş bir anlam denizinden bahsediyoruz.

Suç tipine dair teknik yönden eleştirileri şu hususla kapatabiliriz. İngiliz düzenlemesinde fail, 1) yabancı bir güçle ilişkilenmeli + failin davranışı, 2) aldatma ya da zorlama gibi hukuka aykırılık vasfına sahip olmalı ve 3) kamusal bir işleve müdahale teşkil etmeye ya da bir politik veya yasal sürece, bu süreçlere katılacak kişilerin katılıp katılmamasını sağlamaya ya da bu süreçlerdeki katkının manipüle edilmesine yani özetle belirli bir etkiye ya da amaca yönelik olmalıdır. Bu şekilde bir düzenlemede dikkat çekici husus, hukuka aykırı davranışlara ve objektif kimi etkilerin öne çıkmasıdır. Sosyal uygunluğa sahip davranışlarla değil hukuka aykırı davranışlarla ve belirli etkiler esas alınarak bir suç tipinin düzenlenmesi, doğru olandır.

'Kamusal bir tartışmayı örgütlemek gerekir'

Sonuç olarak bu düzenlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve olası tehlikeler nelerdir?

Bu haliyle taslak yasalaşırsa, ciddi tartışmalar söz konusu olacaktır ve normun belirsizliği, uygulamada yeknesak bir biçimde suç tipinin uygulanmamasına sebebiyet verecektir. Biz bu durumu, yabancı müdahale düzenlemelerinin adeta kardeşi olan dezenformasyona karşı düzenlemelerin Türkiye’deki en meşhuru TCK m. 217/A bakımından da deneyimledik. Çok kötü yazılmış ve neredeyse uygulanması imkânsız bir suç tipi nedeniyle çeşitli soruşturmalar açılıyor ve bilhassa TCK madde 217/A, bir tutuklama manivelası olarak uygulanıyor. Benzer bir uygulama ile olası TCK madde 339/A ile de karşılaşabiliriz.

Dahası yabancı müdahale düzenlemelerinin en önemli sakıncası, ilgili ülkedeki sivil toplum faaliyetlerinin sekteye uğratılması olarak belirtilir. Türkiye’de de kolaylıkla kişilerin ajan ya da dış güçlerin maşası olmakla itham edilebildiği düşünüldüğünde, olası suç nedeniyle bir soruşturmanın, şüphelilerin yaftalanmasına neden olması düşük bir ihtimal değildir. Özellikle herhangi bir yabancı kuruluşla bağlantılı iş gerçekleştiren kişilerin hukuka uygun faaliyetleri üzerinde de bu suç tipinin caydırıcı bir etki doğurması ihtimali kuvvetlidir. Ancak pek çok ülkede benzeri düzenlemeler yasalaşmışken yani böyle bir furya mevcutken ve de yakın geçmişteki kamuoyu tartışmalarına rağmen yasamanın tartışmalı düzenlemelerden geri adım atmaması pratiği söz konusu iken, kanaatimce, suç tipinin yasalaşması yüksek olasılıktır. Bu nedenle olası norma dair bilinçlenmek ve kamusal bir tartışmayı örgütlemek gerekir.