Kürt dili için verilen mücadelelerin aynı zamanda Kürt aydınlanma tarihinin de sayfalarına denk düşmesi tesadüf değil. Sovyetler Birliği'nden Suriye'ye kadar her yerde benzer bir durum söz konusu.
Özkan Öztaş
Her ne kadar yakın geçmişimize kadar inkar edilen yok sayılan, konuşulduğu anlarda kelime başına para cezası kesilen bir tarihi süreçten de geçse artık kimsenin Kürtçenin varlığını inkar etme şansı yok. Çünkü Kürtçe için son 100 yıllık zaman dilimde verilen mücadeleler ve elde edilen kazanımlar lehte ya da aleyhte olan herkesin malumu olmuş durumda.
Ancak yine de Kürt Dil Bayramı olarak kutlanan 15 Mayıs'a, Hawar Dergisi'ne, Celadet Ali Bedirhan'a ve bu sürecin aydınlanma meşalelerine yakından bakmak faydalı olacaktır. Sadece hatırlamak için değil aynı zamanda geleceğe yol göstermesi için.
Neden 15 Mayıs?
Kürtçe, tarih boyunca birden çok alfabe ile yaşamını sürdürdü. Hint-Avrupa dil ailesinin İrani diller kategorisinde yer alan Kürtçe, Arap ve Fars alfabelerinin yanı sıra bir dönem Kiril alfabesini de kullandı. Aynı zamanda "Masi Surati" ve "Bin u Şad" gibi sadece Kürtlere has olan çeşitli alfabelerin de kullanıldığı dönemlerden geçti tarihi boyunca. Ancak Kürtçenin Latin Harfleri ile ilgili serüveni hem bir aydınlanma mücadelesine hem de tarihteki en zorlu dönemlerine denk düşüyor.
Malum, 6 Mayıs 1916 tarihinde Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılan ve 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Bolşeviklerin dünya işçi sınıfına tüm ayrıntılarını ilan ettiği Sykes-Picot Antlaşması'na göre Kürtler İran, Irak, Suriye ve Türkiye arasında dört devlete bölünerek yaşayacak ve kendi anadillerinde eğitimden mahrum kalacaktı.
Bu süre zarfında Kürtler Türkiye'de Latin, Suriye ve Irak'ta Arap, İran'da da Arap kökenli Fars grafikli alfabelerle yazışıyor ve eğitim görüyordu. Kürt aydınlarından Celadet Ali Bedirhan ise bu sürece karşı bir mücadele başlatmış ve tüm Kürtlerin kendi arasında yazışmalarını sağlayacak alfabe arayışına girmişti. İşte, Bedirhan'ın bu arayışlarına denk düşen çalışmalarının sonucu olarak 15 Mayıs 1932 tarihinde, Şam'da Kürt tarihinin tamamı Latin harflerinden oluşan ilk dergisi olan Hawar, okuyucuyla buluşuyordu.
Hawar, yani "Feryat, İmdat" manasına gelen dergi Kürt aydınlanmasının çığlığı olmuş ve Celadet Ali Bedirhan onca tartışmanın içinde Kürt dilinin kaderini Latin harfleri üzerinden tayin etme kararı almıştı.
Zordu işi. Kaynaklar sınırlı, çalışmalara dair yaptırımlar şiddetli ve dağıtım ağları kısıtlıydı. Ancak Celadet Ali Bedirhan meşhur ifadesiyle tam bir Kürt inadıyla bu çalışmalara devam etti. Mehmet Uzun'un hayatını anlattığı Kader Kuyusu Roman'ı bu sürece ayna tutan metinlerdendir.
Bedirhan'ın işi zordu çünkü "Yarın Latin harflerine geçiyoruz" dediğinde buna eşlik eden herhangi bir kurum, aygıt ya da devlet yoktu. Ortadoğu'daki tek örneği ise Türkiye'de gerçekleşen harf inkılabıydı. Ama elbette Kürt dili için bir ön çalışma deneyimi vardı. Aydınlanma başlığında tüm Ortadoğu'ya ilham kaynağı olan 1917 Ekim Devrimi'nin aydınlanma mücadelesi Kürt dili için de çalışmalar yapıyordu.
1917 Ekim Devrimi ve Kürtler için yeni bir alfabe
1917 Ekim Devrimi'nden sonra Kürtçe için de çalışmalar başlamıştı. Kafkasya'da özel olarak da Ermenistan'da yaşayan Ezidi Kürtler için yapılan eğitim çalışmaları kapsamında derinlemesine araştırmalar yapılıyor ve Kürt dilinin geleceği için konferanslar düzenleniyordu.
Bu dönem Kürtler için yeni bir alfabe çalışması da başlamıştı. Buradaki temel esas Latif grafikli bir alfabe oluşturmaktı. Bu sayede hem Kürtler arasındaki iletişimi ve etkileşimi arttırmak hem de modern dünyanın yazınsal üretimi ile temas kurmak kolaylaşacaktı. Hedef yine Latin harfleriydi.
Sovyet kadroları hemen işe koyuldu ve İsahak Maragulov ve ilk Kürtçe romanın yazarı olan Erebê Şemo sorumluluğunda yeni bir alfabe hazırlandı. Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin aldığı kararla 1928 yılında hazırlanan Alfabe bugün kullandığımız Latin grafikli Kürtçe alfabeye en yakın alfabedir.
Fabrikalarda ve maden ocaklarında çalışan Kürt emekçilerin dili
Bu sürece eşlik eden temel tartışma ise Kürtçenin hangi diyalektinin baz alınacağı sorusuydu. Bu soru Sovyet topraklarındaki tartışmalar için çok önemliydi çünkü Sovyetler Birliği'nde yaşayan Kürtler, Kürt tarihinin ve Kürdistan'ın ana bölmesini, kültürünün tarihsel olarak belirleyeni değildi.
Önce arşiv çalışmaları başladı. Sonra da Kürt tarihinde üretilmiş temel belgelere bakıldı. Mem û Zin, halk söylenceleri, tarihi elçilik kayıtları ve mektuplar. Ve Sovyetler Birliği'nde yapılan Kürdoloji konferanslarındaki Kürtler bir sonuca ulaşmıştı: Kürtler için üretilecek tüm materyallerin Kürtçe biçimini, fabrikalardaki ve maden ocaklarındaki çalışan Kürt emekçilerin günlük hayatta kullandıkları Kürtçe diyalekti belirleyecekti.
Bu alfabe ile SSCB'de binlerce kitap, dergi, gazete ve broşür hayata geçirildi. Özellikle de 1930 yılında yayına başlayan ve 2000'li yılların başına kadar yayın hayatına devam eden Riya Teze gazetesi, hazırlanan bu yeni alfabe ile üretilmişti. Gazetenin ilk sayısının başlığı bu konuyu işlemiş ve yeni bir alfabe ile Ekim devrimi arasındaki bağı ele almıştı.
Bir okul, bir ekol ve mücadele alanı: Hawar Dergisi
Hawar'ın 15 Mayıs 1932 yılında Latif grafikleriyle yayınlana ilk sayısı SSCB'deki örneklerinden farklı olarak tamamı Latin grafiklerinden oluşan ve bugün günümüzde kullandığımız Kürtçenin Latin harfleriyle kullanılan haliyle birebir uyumlu olan biçimde yayınlanmıştı.
Celadet Ali Bedirhan'ın düşüncesinin, bugünden bakıldığında çok makul ve mantıklı gelse de dönemin şartlarıyla ele alındığında epey zor bir başlık olduğu hemen fark ediliyor.
Aydınlanma mücadelesinin olmazsa olmazı olarak düşünülen Latin harflerine geçmeyi ve tüm üretimlerin bu şekilde ilerlemesi gerektiğini saptar öncelikle Celadet Ali. Sovyetler Birliği'nin hazırladığı alfabeyi elden geçirir ve küçük eksiklerini tamamlar. Yaklaşık on tane ses için modern Latin harflerindeki karşılıkları günceller ve 15 Mayıs 1932 tarihinde, tarihin tamamı Latin harflerinden oluşan ilk Kürtçe üretimi olan Hawar dergisini okuyucuya ulaştırır.
Toplamda 57 sayı çıkan ve 1943 yılına kadar devam eden dergi hem Fransızca hem de Kürtçe olarak yayınlanır. İlk 23 sayısında okuyucuya ulaşmak ve derdini anlatmak için yarısı Latin yarısı da Arap alfabesi ile çıkar. Bir dergi ile, evet sadece bir dergi ile tüm Kürtlerin Latin harflerine geçmesi için mücadele eden Celadet Ali Bedirhan'ın yayınladığı dergide Osman Sabri, Nurettin Zaza, Cegerxwîn gibi isimler de yer alıyordu.
Bugün ve her 15 Mayıs'ta Kürt Dili Bayramını kutlarken sadece Kürtçenin varlığını ve geleceğini değil aynı zamanda onun aydınlanma tarihinde verdiği mücadeleleri ve kat ettiği yolu da yeniden hatırlıyoruz. Fabrikalarda ve maden ocaklarındaki Kürt emekçilerinin diyalektine göre baz alınan modern Kürtçe çalışmalarının Sovyetlerdeki izlerinden Şam'da mum ışığında yazılan Hawar dergisine uzanan zahmetli ve bir o kadar kıymetli uzun bir yol.
Bu yol aynı zamanda Kürtçenin geleceğine de ışık tutuyor.