İpin ucunu kaçırmak

Libya tam anlamıyla ilkel bir vahşet sergiledi. ABD elçiliği basıldı, elçi ve konsolosluk çalışanlarından bazıları, kızgın ve gözü dönmüş yığınlar tarafından adeta linç edildi. Bu olayı sıradan, ABD karşıtı gösteri boyutuna indirgeme hatasına düşmemeliyiz. Kuşkusuz bu duygunun da bir ölçüde payı var. Temelde bağnaz bir din duygusunun yattığını da görmezden gelemeyiz. Neden olarak ABD kaynaklı bir kısa filmin yarattığı infial olarak açıklamak da kolaya kaçmaktır.

ABD halkının zihinlerinde “El Kaide” kaynaklı 11 Eylül olayı sonrası Başkan Bush’un dile getirdiği “Haçlı seferi” betimlemesinin yarattığı bir “İslam düşmanlığı” yatmaktadır.

Bu yaklaşımın en güzel örnekleri, Digitürk kanallarında yayınlanan, Amerikan dizileridir. Bu dizilerde Müslümanlar adeta anadan sabıkalı olarak sergilenmektedir. Buna Türkiye’de dahildir. Hele “Arap Baharı” diye adlandırılan, ABD destekli özgürleştirme gösterisi işin suyunu çıkartmıştır. Vedat Günyol Hoca’nın “at gözlüklü” tanımına tıpa tıp uyan Hillary Clinton’ın “Özgürleştirdiğimiz bir ülkede bu nasıl olur” aymazlığı ise yıllarca unutulmayacak bir “aptallık” belgesidir.

“Özgürleştirme” ABD emperyalizminin bir sözcük oyunudur. Bu terimi “köleleştirmenin yeni tanımı” biçiminde anlamamız gerekir. Çok değil, daha birkaç yıl bile geçmedi üstünden, ekranlara yansıyan, şu sahneyi anımsayalım. Beyaz Saray’da Obama, Clinton ve Biden troykası, televizyonda, Fizan’a kaçmış olan Kaddafi’nin linç edilişini “waav” sesleriyle ve sevinçle izleyişlerini bir hatırlayalım. Libya’yı “Yeşil devrim” adıyla modern uygarlık düzeyine ulaştırmayı hedefleyen (iyi-kötü) bir liderin linçini sevinçle izlerken, üstelik bunu tüm dünyanın gözleri önünde yapmanın sorumluluğu ve de bir bedeli olacağı hiç mi aklınıza gelmedi?

Başbakanımızın çok sevdiği bir Arap özdeyişi vardır: “Men Dakka Dukka”… Meali şudur: “Ne yaparsan karşılığını da bulursun”.

Kuzey Afrika ülkeleri ezilmenin yaşandığı bölgelerdir. Osmanlıyı bir yana bırakalım, çünkü din birliği vardır. Ama ondan sonra gelenler İngiltere, İtalya ve Fransa bu yöre halklarına az mı çektirdiler… Hepsi adeta Haçlıların uzantısıydı şimdi meyvelerini topluyorlar.

ABD’nin özgürleştirme anlayışı yobazlığı da peşinde taşıyor. Bunun en güzel örneği günümüz Türkiye’sidir. Sovyetlere karşı gündeme getirilen “Yeşil Kuşak” politikasının meyveleri en sert yönüyle İran’da en ılımlısı da Türkiye’de gözler önündedir. İnsanın sadece vicdanını ilgilendiren dini siyasete taşırsanız, öyle bir an gelir ki yarattığınız yobazlık sizi de yutar. Doğum günü pastasını “Ya Allah Bismillah” haykırışıyla keserseniz, bir gün bedelini de karşınıza koyarlar.

Libya’daki “katliam” en çok Tayyip Erdoğan’ı şaşırttı. Ezilen bir halkın dışa vuran “vahşi” intikamı ve bunu din adına yapması onun aklının alamayacağı bir olguydu. Vakit geçirmeden kınadı. Dini duygular siyasette kullanıldığında, döner onu kullananları da vurur. Umarım ki Sayın Başbakan bunu idrak etmiştir.

AKP’nin parti olarak silkinmesi gerekir. Bize düşmez ama, kendi ayağına tabanca sıkan bir iktidarı seksen yıllık yaşamımda yeni görüyorum. Hikmet’i kendinden menkul, Türk maarif tarihinin en gerici Bakanı eğitim sistemini alt üst etmeyi başarmıştır. İmam hatip tutkusu başlarını döndürmüştür. Dindar yetiştirme amacı gerçekleştirdiğinde altında kalacakları bir ütopya’ya adamıştır.

Dindar kuşakların marifetleri Yemen, Mısır, Libya’da gözler önündedir. Biliniz ki yetiştireceğiniz o kuşakların ilk mağduru RTE'siz olacaktır. “Arap Baharı”ymış… Bahar tahammülü zor kışa dönüştü. Hillary’nin şaşkınlığını haydi bir kenara koyalım, cahilliğine verelim. Ama artık aynı saflığı, Türkiye Başbakan’ında da izlemeyelim. Dinsel inançlarla oynamak hiçbir lidere hayır getirmez. Dayatırsın, faşizmin en derinini gündeme getirirsin. Ama cürmün tarih boyunca unutulmaz. Anlıyorum. Türk halkının Mustafa Kemal çizgisini kıskanıyorsun. O halde onu silmeye değil, onun izinden yürümeye çalış…Yoksa dindar nesillerin işi nereye kadar vardırabileceğini görmüyor musun…