Dünyayı Kurtaran Adam

Aklınıza hemen Cüneyt Arkın geliyor değil mi? Gelmesin, günahına girersiniz. Bu kez “Dünyayı Kurtaran” yılın adamı olarak “Time” dergisinin kapağını süsleyen FED Başkanı Bernanke. Time, bu seçimine gerekçe olarak (ABD Merkez Bankası olarak adlandırılan) FED’in Başkanı Bernanke’nin , 1929 bunalımından sonraki en büyük ve yıkıcı ekonomik krizden, aldığı önlemleri ve böylece “Dünyayı Kurtarmasını” öne sürüyor. Finansal oyuncuları arkalayan bu kararı, Nobel ödüllü Krugman “Korkunç, korkunç” diye niteliyor. Yerden göğe kadar haklıdır bu yargısıyla. Çünkü Bernanke dünyayı değil, aç gözlü finans oyuncularını, yeni simyacıları, içi boş fonların ticaretini yapanları, mudilerin paralarını sorumsuzca harcayan ve kendilerini “Akıllı Yatırımcılar” olarak niteleyen, bilgisayar başında iki tıkla soygunlarını tezgahlayan bankacıları, brokerleri kurtarmıştır. Time dergisi bir kez daha neo-liberalizmi aklamıştır. 1989’da uyguladığı para politikasıyla bugünkü krizin tetikleyicisi (eski FED direktörü) Alan Grenspan’ı da benzer övgülerle yılın adamı seçmiş, kapağına resmini nakşetmişti.

Çok eskiden, ilk Robin Hood filminin Türkçe versiyonu sanırım“Vatan Kurtaran Aslan” olarak sinemalarda gösterime girmişti. Robin Hood İngiltere’nin efsane yiğidi olarak zenginleri soyup fukaralara dağıtan kahraman olarak bilinir. Bernanke’de fukaradan alıp zenginler dünyasını ihya eden kurtarıcıdır. Yeşilçam’da olsa Cüneyt ağabeyimiz kendisine özgü dövüşüyle ne güzel pataklardı onları. Ne yazık ki bu kez sermaye egemenliğindeki düzenin odağında geçiyor film ve Bernanke uyguladığı şu tedbirlerle “Dünyayı Kurtarıyor”:

-FED’in borç verme faizlerini sıfıra çekti. Yani övündüğü gibi batık ya da batmanın eşiğindeki şirketlere, bankalara (kendi deyimiyle) helikopterlerle dolar yağdırdı.

-Finans sektörüne gereksindiği likiditeyi sağladı.

-800 milyarlık (dolar) uzun vadeli devlet tahvili alarak devletin elini rahatlattı.

-Ekonomik krizi tetikleyen Mortgage kredilerine dayalı 850 milyar dolarlık menkul kıymet satın aldı,

-FED bu bağlamda ihraç edilen çeşitli tahvilleri hesapsızca aldı.

Tüm bu para yağmurunun ilk adımdaki tutarı 2 trilyon doları aşıyordu. Bunlara ilave olarak yüksek oranlı vergi indirimleri, teşvikler, destekleme fonları devreye girdi. FED’in ayak izlerini takip eden İngiltere, AB, Uzakdoğu’daki OECD ülkeleri de para musluklarını sonuna kadar açtılar.
Neticede finans kumarbazlarını rahatlattı. Kesin hesabı yapılamasa da kurtarıcı önlem olarak bol keseden arz edilen likit miktarının on trilyonu aştığı söylenebilir. Ne oldu? Finans sektörü ayağa kalktı, gene bildik oyunlarını sürdürmeye başladı. Gayri menkul borsalarının kanı kaynadı. IMKB indeksi bile bir anda yirmi binlerden elli bin düzeyine çıktı. Türkiye ekonomisi %8 küçülürken 17 bankanın kârları üç yüze yakın sanayi şirketinin kârını sollamış, geçmişti.

“Dünyayı Kurtaran Adam” nâmıyla maruf Bernanke’nin icraatı paradan para kazanmaya dayanan yeni simyacılığı kurtarmış, batakçı kumarbazlık suçlamasını aklamıştır. Buna karşın dünyadaki ülke ekonomilerinin büyüme hızları düşmüş, reel ekonomileri küçülmüştür. Bunun sonucu dünya ticareti daralmış, sanayi üretimi gerilemiştir. İşsizlik önlenemeyen bir hızla büyümektedir.

Özelleştirme furyasının yarattığı tahribat bugünkü krizin etkisini daha da büyütmüştür. Bu olgunun en güzel örneği Türkiye’dir. Kamu iktisadi teşekküllerinin (sanayi, turizm, banka, ticari vb) adeta yağmalanırca elden çıkarılması devletin bağımsız ve etkin bir politika izleme olanağını sıfırlamıştır. Netice de bugün karşı karşıya kaldığı istihdam sorununu çözmek imkanını yitirmiştir. Zamanında piyasacı yaklaşımlarca çok eleştirilen kamu sektörü işsizliği önemli ölçüde mas ederdi. Savaş yıllarında, en ağır iktisadi krizlerde bu durum saptanmıştır. Neo-liberal Özal-Derviş ve Çiller çizgisi, piyasacı diğer sağ kanat liderlerinin katkısıyla bugünkü işsizler ordusunun temelleri atıldı. Gelecek açısından, bu bağlamda, ne ülkemizde ne de dünyada bir umut ışığı görülmemektedir. Bernanke ve hempaları sadece finans kesimini kurtarmaktan başka bir şey düşünmüyorlar, düşünemezler de. Bu gerçeği Kopenhag’taki İklim Konferansında konuşan Venezuela başkanı Hugo Chavez şöyle ortaya koymuştur: “İklim kapitalist bir banka olsaydı zengin ülkeler onu çoktan kurtarmışlardı.”

Dikkat: Sayılar sık sık yalan söylemek için politikacılar tarafından ustaca kullanılır bazen de, onların yalanlarını ortaya çıkartır. Yenilerde Adalet Bakanlığı cezaevlerine ilişkin istatistikleri açıkladı. Bu bilgilere göre 2005’de cezaevlerinde bulunanlar 53 901 kişi iken bu sayı dört yıl içinde iki katından daha fazla artarak (%212) 114 647 kişiye ulaşmış. En fazla artış (%519) ile sahtecilik olarak ortaya çıkıyor. Uyuşturucu suçlularının sayısı %453 artarak 21 990’a ulaşmış. Yağma ve gasp suçluları üç kat artarak 15 227, Hırsızlık %1.5 kat artarak 13 104, örgütlü suçlarda 2.3 artarak 11 119’a erişmiş.

Bu sayılar Türkiye’de yakalanabilen suçluların tehlikeli boyutta arttığını ortaya koyuyor. Açlık, fukaralık ve yoksunluk özellikle de büyük kentlerimizin sokaklarında, bol ışıklı vitrinlerinin önünde iş tutan (negatif anlamda) gaspçıları arttırırken, başta tiner olmak üzere, uyuşturucu kullanımının da artışının nüvesini oluşturmaktadır. Reuter ajansı muhabirinin İçişleri Bakanı'na sorduğu şu soru anlamlıdır. “Sayın Bakan, bırakın Anadolu’yu, Kavaklıdere’de güvenliği sağlayabiliyor musunuz?”. Suç genel sefaletin aynasıdır. Bir düşünün! Kim yalan söylüyor?