Berrak bir zihin

Geçtiğimiz haftanın tamamını bir konferansta geçirince, haliyle gündemi çok fazla takip edemedim. O yüzden izninizle ben de bulunduğum konferansın gündeminden bahsedeceğim.

106 farklı ülkeden 5 bin'e yakın sözlü, 10 bin'e yakın poster sunumunun yapıldığı bu yılki EGU (European Geosciences Union) konferansının ana teması “Arzın Çehresi” idi. Dünya'nın da, tıpkı insan yüzü gibi çeşitli girinti-çıkıntılara ve örüntülere sahip oluşuna gönderme yapan bu ifade, aynı zamanda Avusturyalı paleontolog ve jeolog Eduard Suess'ün (1831−1914) başyapıtının ismi (Das Antlitz der Erde: 1883-1909).

2014'ün, bu büyük bilim insanının 100. ölüm yıl dönümü olması sebebiyle, bir de “Arzın Çehresi, Eduard Suess'un Mirası” isimli bir kitap yayınlandı. Konferansın tüm katılımcılarına ücretsiz dağıtılan kitabın dört seçkin yazarından biri de İstanbul Teknik Üniversitesi, Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nden Prof. Dr. A. M. Celâl Şengör'dü. Şengör aynı zamanda, Avusturya Bilimler Akademisi'nde, Suess için tertip edilen anma gecesinin de onur konuşmacısıydı. Avusturya Bilimler Akademisi'nde, Avusturyalı bir bilimcinin anma konuşmasını yapma onurunun Şengör'e verilmesi, basitçe Şengör'ün Suess denince akla ilk gelen bilimci ve bilim tarihçisi olmasından kaynaklanıyor.

Peki Suess'u bu kadar önemli bir bilimci yapan neymiş biraz da ona bakalım. Suess'un öne çıkan ilk özelliği, dönemin politik atmosferi neticesinde üniversite eğitimi alamamış olması. Ancak genç yaştan itibaren jeolojiye ilgi duyan Suess, ilk bilimsel makalesini 19 yaşındayken yazar. Çalışmaları sonucunda 30'lu yaşlarının başında, Viyana Üniversitesi'nden paleontoloji ve jeoloji profesörü ünvanlarını alır.

Suess, jeolojik birçok terimin yaratıcısı olduğu kadar (örn. Tethys : Mezozoik dönemde Gondwana ve Lavrasya kıtalarının arasında bulunan bir okyanus, ki bu antik okyanusun batı kolu bugünkü Akdeniz'in atasıdır - Tethys, Oceanus'un kız kardeşi), “biyosfer” (canlı küre) gibi ekolojik terimleri de ilk kez ortaya atan kişi olmuş. Bunların yanı sıra, bugün hala Viyana'da kullanımda olan iki hayat kurtarıcı projenin de kurucusu: Tuna nehrinin ıslahı ve şehir suyunun Alplerden getirilmesi (halkın içtiği ve kullandığı suyun, şehre gelirken mezarlıklardan geçmesi sonucu tifo vakalarının görüldüğünü keşfeden Suess, suyun Alplerden getirilmesi için belediye başkanı ve imparatorla görüşür ve projeyi hayata geçirir).

Şengör'ün konuşmasında dikkat çektiği bir diğer nokta da, Suess'un bilimsel aklı ve vizyonuyla olduğu kadar karakteriyle de dört dörtlük bir bilimci olduğu. Bu meraklı ve çalışkan insanın, egosunu hiçbir zaman bilimin önüne geçirmediğini birden fazla örnekte görmek mümkün. Meslektaşlarına büyük bir saygı ve incelikle yaklaşan Suess, yayınlarında kendi bulduğu terimler için bile, bu terimleri ilk kez kendisinin bulduğunu özellikle belirtme ihtiyacı hissetmiyor. Çünkü onu sadece insanlığa yaptığı katkı ve bilimin ilerlemesi ilgilendiriyor, kendi isminin duyulması, adının tarihe altın harflerle yazılması değil. Tüm bunlar 100. ölüm yıl dönümünde Suess'un bu şekilde anılması ve mirasının korunmasını daha da anlamlı kılıyor.

Kendisi gibi birçok değerli bilimcinin yetişmesini sağlamış, jeoloji bilimine büyük katkılar koymuş Suess, belki de bize bilimin nasıl yapılması gerektiğini tekrar hatırlatıyor. “Berrak bir zihnin izinden gitmek her zaman mutluluk verir” demiş [Suess]. İhtiyacımız olan şu günlerde, onun adımlarını az da olsa takip edebilmek bana moral verdi gerçekten, ben de bu yazıyla size biraz moral verebildimse ne mutlu.