Minicik Bir Tarih Dersi (Giriş - Gelişme - Sonuç)

- Her durumda mazlum, hakkı yenmiş havalara girip, çevresini kendisine acındırmaya çalışanı nasıl değerlendirirsin?
- Dilenci ruhlu, riyakar, art niyetli, acıma duygularına seslenerek karşısındaki insanı aldatmaya çalışan biri olduğundan şüphelenirim.
(Giriş...)

- Sürekli olarak çevresindekilere çamur atarak, yerli yersiz her önüne geleni suçlayarak, kendisinin sütten çıkmış ak kaşık misali lekesiz ve tertemiz olduğunu ispatlamaya çabalayan birisi için ne düşünürsün?
- Asıl kendi pisliklerini, alnındaki lekeleri gizlemeye çalıştığından şüphe ederim.

(Gelişme...)

- Bir konu etrafında tartışırken karşındakinin sesini yükseltip, bağırmaya başlaması sana neyi gösterir?
- Kendi savlarının yetersizliğinden kuşku duymaya başladığını.

(Varılan nokta...)

- Konuşup, tartışmayı hepten bırakıp, seninle tekme tokat dövüşe girişmesinden ne anlarsın?
- Savlarının yetmediğini görüp, paniğe kapılarak, sorunu başka yöntemlerle kendi çıkarına çözmekten başka olanağı kalmadığını.

(Varılacak sonuç -mu?..)

Rüzgar yön değiştiriyor. Her an daha da güçlenebilir. Hâttâ, kasırgaya, tayfuna dönüşüp, gemiyi batırabilir. Mazlum ve boynu bükükken, giderek özgüvenlerini şişirip hodkâmlaşanların hiç beklemedikleri bir anda gemilerinin battığı tarihte nice kereler tekrarlanmış, yine tekrarlanabilir.

Nice iktidarlar, devletin tüm alanlarını kontrolü altına aldıklarını, hakimiyetlerinin sarsılmaz hale geldiğini yaygınlaştırarak yığınları yılgınlığa sürükleme yöntemini hep uyguladılar...

İktidarlarının tehlikeye girdiğini hissettikleri ölçüde pervasızlaşarak, söylemlerini sertleştirerek, yığınları tehdit altında bırakmayı denediler...

Bu da olmazsa, en ağır yasaları çıkararak, karşıtlarını hapsederek, işkence masalarına yatırarak, gerektiğinde katlederek oturdukları koltuklara yapışmaya çabaladılar...

Buna rağmen gittiler!

Çünkü tüm bu çabalar sırasında bir şeyi hesap edemediler: Cahil görünen, boynu bükük, her söylediklerini suskunlukla karşılayan ve hafif bir iç çekişiyle arkalarından gelen yığınların ne gibi bir gücü içinde taşıdığını ve bu gücü ne zaman ve ne şekilde dışa vuracağını hesap edemediler. Neron da böyle gitti, Hitler de, Mussolini de...

Hepsi, iktidarlarının zirvesinde sanıyorlardı kendilerini.

(Tarih dersi bitti. Şimdi bugüne bakalım...)