İmamoğlu ve ekibinin yalanı halka pahalıya patlayacak

Kamuya ait İGDAŞ'ın hisseleri satılacak. İmamoğlu "halka arz, özelleştirme değildir" diyor. Bu bir yalan. Devlet bile ikisi aynı şey diyor. Finans uzmanları, asıl tehlikenin altını çiziyor.

EMRE ALIM

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi'nde çoğunluğu elde eden CHP grubu, şirketleşmenin gazına bastı.

30'dan fazla iştirakiyle bir belediyeden çok anonim şirketi andıran İBB'de yeni planın adı "halk arz" oldu.

Finansman Şube Müdürü Neslihan Vural, Bloomberg'e konuştu ve "sadece belediye işlerine" dönebilmek için özelleştirmeden yana olduğunu söyledi. Gaz dağıtımını, yani vatandaşın ısınma hakkını belediyenin değil şirketlerin işi olarak gördüğü anlaşılan Vural, bunun için atılacak ilk adımın da belediyenin gaz dağıtım şirketi İGDAŞ'ın halka arz edilmesi olacağını açıkladı.

Halka arz, özelleştirme midir?

Bu sözler İGDAŞ'ın özelleştirileceği şeklinde yorumlandı. Fakat İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bu yoruma karşı çıktı, "Halka arz, özelleştirme anlamına gelmez" dedi.

İki kavramın bilinen anlamlarını ters yüz eden açıklama akılları karıştırdı. Oysa sözlüklere göre benzerlik ortadaydı. 

Halka arz, "finansman sağlamak için bir şirketin hisselerinin halka satılması" şeklinde tanımlanıyor. Bu satış bazen eldeki hisselerden bazen de sermaye artırımıyla yaratılan yeni hisselerden yapılıyor. Özelleştirmeyse kamuya ait işletmelerin mülkiyeti ve yönetiminin özel sektöre devri anlamına geliyor.

İGDAŞ örneğinde bugün tümü kamuya ait olan hisselerin bir bölümü yatırımcıların mülkiyetine geçecek. Bu el değiştirme işlemi iki kavramı ortaklaştırıyor ve İmamoğlu'nun önermesini yalanlıyor.

Özelleştirme İdaresi: Halka arz bir özelleştirme yöntemi

Bu yalnızca kamudan yana, özelleştirmeye karşı olanların yorumu değil. Piyasa aktörleri de böyle düşünüyor. Bunun açık örneği TEİAŞ.

Türkiye Elektrik Üretim AŞ (TEİAŞ) iki yıl önce halka arz furyasına katılma kararı aldı. Benzer bir tartışma burada da alevlendi. Bunun üzerine bir açıklama yapan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tartışmaya şu sözlerle noktayı koydu:

“TEİAŞ halka arz yöntemiyle özelleştirilecek, çoğunluk hissesi kamuda kalacak, kamu kontrolü devam edecek, kişi veya kuruma blok satışı, işletme hakkı devri söz konusu değil”.

Böylece halka arzın bir özelleştirme yöntemi olduğu kabul edildi, ikisi arasında esasen bir ölçek farkı olduğu vurgulandı.

Şimdi İGDAŞ'ın hisseleri, borsada satışa sunulacak. İşi borsadaki hisseleri alıp satmak olan bir finans profesyoneline, halka arzı nasıl algıladığını sorduk. Portföy yöneticisinin bakışı net: 

"İmamoğlu'nun kasaba kurnazı kelime oyunlarıyla yaptığı "özelleştirme değil halka arz" yutturmacasına toplumun kanmaması gerekiyor. Çok iyi biliyoruz ki bir kez kamu mallarının yağmalanma kapısı aralandığında, sermaye o kapıyı sonuna kadar açmanın yollarını bulur."

TÜPRAŞ: AKP’nin kesip Koç’a hediye ettiği can damarı

Hisselerin birinde "halka", diğerinde "özel sektöre" sunuluyor olması "İmamoğlu'nu haklı çıkarmaz mı?" sorusuna finansçı, "Kesinlikle hayır" diyor ve Özal'lı yıllarda hayatımıza giren iki popüler kavramı hatırlatıyor: Özelleştirme ve KİT'ler yani Kamu İktisadi Teşebbüsleri.

Kamuya ait her şeyin yağmalanmaya başladığı o dönemde, tıpkı Neslihan Vural'ın dediği gibi devletin birçok hizmetinin "kamunun işi olmadığı" savunuluyor, bunların "özel şirketlere bırakılması" isteniyordu.

Örneğin TÜPRAŞ. Önce PETKUR adı altında faaliyetlerini yürüten bir kurum içerisinden çıkarılarak şirketleştirildi ve PETKUR daha sonra TPAO adında bir şirkete dönüştü. Özelleştirme idaresine bağlanan TÜPRAŞ da önce 1991 yılında yüzde 2,5 hisseyle "halka arz" edildi. Daha sonra bu oran yüzde 4'e yaklaştı.

Sonrasını portföy yöneticisinden dinleyelim:

"Bunlar özelleştirme fikrine halkı ısındırmaya yönelik adımlarken büyük adım AKP'li yıllarda atıldı. 2005 yılında Koç-Shell ortaklığına yüzde 51'i satılan TÜPRAŞ'ın bugün yüzde 46,78'i halka açık, yüzde 53,22'si ise Koç Holding ve bağlı şirketlerinin elinde."1

Arz edilen halk kimlerden oluşuyor?

Yani halka arz, özelleştirmeye giden sürecin ilk halkası. Araladığı kapıdan halktan çok sermaye sahipleri geçiyor.

Burada İGDAŞ'ı bekleyen bir tehlike de blok satışlar. Hisseler başta küçük yatırımcıya ulaşıyor gibi görünse de büyük ölçekli satışların önünde bir engel bulunmuyor. Tek şart şu: Yüzde 5 ağırlığa ulaşan yatırımcı KAP'tan duyuru yapıyor ve "benim payım şu" diyor.

Özetle borsa pastasının dağılımı, İGDAŞ'ın halktan halka arz edilmesini engelliyor.

Bugün Borsa İstanbul'da yatırımcı adına saklanan payların piyasa değeri 5,7 trilyon lira. Bu payların yüzde 72'si 10 milyon lira üzerinde yatırımı olan 18 bin 500 yerli ve 1875 yabancı yatırımcının elinde. Yani yatırımcıların binde 2'si, hisselerin yüzde 71'ine sahip.

Yatırımcıları yakından tanıyan finans profesyoneli, tabloyu şu sözlerle özetliyor:

"Her ne kadar borsada yatırımcı sayısı 8 milyonu aştı dense de gerçekte bir avuç insan her zenginlikte olduğu gibi borsada da hisselerin yüzde 80'ine sahip."

İGDAŞ borsada satıldığında hissedarlar kompozisyonun farklı olacağını düşünmek için bir neden yok. Ayrıca 1 ortak yerine 100 ya da 1000 ortak olması kamuya ait bir malın satıldığı gerçeğini değiştirmiyor.