19 Mayıs'ta gençler: 'Sadece yaşadığı sorunlarla anılan bir kuşak olmak istemiyoruz'

19 Mayıs'ta kamuoyunda en çok gündem olan gençlik konusu gençlerin yaşadığı sorunlar oluyor. Ancak gençler sadece sorunlarla anılmak istemiyor.

Özkan Öztaş

Bugün 19 Mayıs.

Bağımsız bir gelecek için emperyalizme karşı girişilen savaşta kritik bir tarihin yıl dönümü. Bağımsızlık, on yılları savaşlarda geçmiş, büyük acılar çekmiş nesillerin gençliğe verdiği bir armağandı. Ancak bugün 19 Mayıs söz konusu olduğunda kamuoyuna en çok tekrar edilen gündem gençlerin yaşadıkları sorunlar oluyor. 

Eğitimin piyasalaşması ve buna eşlik eden eğitimde gericileşme, üniversite yurtlarında yaşanan sorunlar ve asansör kazaları, öğrenci yemekhanelerindeki yemeklerden çıkan pislikler, geçinemediği için okurken çalışmak zorunda olan büyük çoğunluk ve hatta bu nedenle eğitim sürecini noktalamak zorunda kalanlar; yaşanan intiharlar, ölümler... Tüm bunlar geçtiğimiz bir yılın, söz konusu gençlik olduğunda, en çok tekrar eden konuları arasına girdi ne yazık ki. 

Ancak gençlik bugün sadece sorunlarıyla anılmak istemiyor. Hem hak etmedikleri sorunlarla baş başa kaldıklarını düşünüyorlar hem de bunca sorunun arasında gençlerin bu sorunları çözme iradesi, gelecekten beklentileri ve arayışları bu sorunların gölgesinde kalıyor. Hal böyle olunca, gençlik iradesiyle, enerjisiyle ya da cesaretiyle değil, yalnızca sorunlarıyla gündeme geliyor. 

Üniversite öğrencileriyle, yaşadıkları sorunların gölgesinde kalan gençliği soL için konuştuk.

'Birilerinin ucuz ve değersiz kaynakları değiliz'

Buse, Hacettepe Üniversitesi'nde okuyor. Gençlerin yaşadığı sorunlardan nemalananlara dikkat çekiyor öncelikle. 

"Bu durum kuşaktan bağımsız olarak bizlerin, öğrencilerin, ucuz iş gücü olarak görülmesiyle de paralellik gösteriyor, hayatlarımızın ucuz olması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Fakat bizler ceplerini dolduran patronların, sermayenin ucuz ve değersiz kaynakları değiliz, bizler geleceğin emekçileri yaşamı var eder ve değer üretiriz"  diyerek anlatıyor bunu. 

İsmail de Ankara Üniversitesi'nde. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde okuyor. Üniversiteye gelmeden önce daha çok hayale sahip olduğunu söyleyen İsmail, sorunlara mahkum olmayı değil, bu sorunlara karşı mücadele etmek istediğini ifade ediyor.

"Bir kere ben 20'li yaşlarımda bir öğrenciyim, üniversite tercihi yaparken pek çok hayale ve gelecek kurgusuna sahiptim. Ancak bu düzen gençliği her alanda o kadar sıkıştırıyor ki tek başına hayal kurmayı geçtim onun ötesinde hayata umutla bağlanmak bile çok zor. Bize diyorlar ki 'gelecek sizin eseriniz'. Ama biz ne nitelikli eğitim ne de güvenceli bir yaşam hakkına sahibiz. Hiç sahip olmadık mı? Bizim kaynaklarımız bizim için kullanılsa nasıl olur diye düşünüyorum. Düşünsenize teknolojinin geniş imkanlarına sahip dünya, ama ona erişmeye ne kadar imkanımız var. Ben sorunları mahkum olmayı değil bu karartılmaya çalışılan geleceğin nasıl kurtarılabileceğini düşünmek ve benim gibi düşünenlerle mücadele etmek istiyorum." 

'Sorunlardan ülkeyi terk ederek kaçamıyorsunuz'

Gençliğin en çok karşısına çıkan gündemlerden biri de ülkeyi terk etmek. Avrupa'da daha iyi bir yaşam, daha iyi koşullarda iş veya daha ileri bir yaşam olarak lanse edilen bu durum hemen hemen her gencin karşısına çıkıyor. 

Ve fakat ülkeyi terk ederek yeni bir yaşam kurma hayaliyle Avrupa ülkelerine giden gençlerin çok küçük bir bölüm hayal ettiği yaşam koşullarına temas edebiliyor. Bu örneklerdeki gençlerin ezici çoğunluğu ne yazık ki kendi eğitim gördüğü alanların dışında gündelik hayatlarını idame edebilecekleri işlerde çalışarak gençlik yıllarını dolduruyor. 

Buse bu süreci şu sözlerle anlatıyor.

"Burada şöyle bir durum var, içinde yaşadığımız düzen sürekli olarak krizlere giriyor, felaketlerle karşılaşıyor ve bu krizlerden, felaketlerden faydalanan küçük bir azınlık varken bizler o sorunların altında kalıyoruz. Oluşturulan algının ise bu düzenin sadece Türkiye’ye özgü olduğu ve ülkeden gidince bu sorunların altında kalmaktan kurtulunabileceği yönünde.

Ama durum öyle değil.

Arkadaşlarımızın kaçıp gittiği ülkelerde de emekçiler için durum çok farklı değil, sömürü her yerde sömürü. Ve fakat bu altında kalmaktan kurtulmanın tek yolu onunla hep birlikte mücadele etmek, ondan kaçmak değil. Burada kaldığın vakit ise onunla mücadele edebilecek gücü seninle aynı derdi paylaşanlardan aynı kültürü paylaşanlardan edinebilirsin. Ben kaçmayı düşünerek değil yanımdaki insanlardan güç alarak çıkabildim"

İsmail ise sorunun başka bir boyutuna dikkat çekiyor. "Yaşanan sorunlar bize ait, ülkeyi yönetenlerin böyle dertleri yok" diyen İsmail bu sorunları ve ülkeden umudu kesmeme iradesini şu sözlerle anlatıyor. 

"Ben hep şunu düşünüyorum, neden burada yaşıyorum? Çünkü yaşadığımız coğrafya siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak bir kargaşaya sahip. Bu çok açık görülüyor. Ama bu durum bizim açımızdan böyle, yani emekçiler, emekçi gençler açısından... Ama bunca sorunun aksine bu ülkenin zenginleri bu kargaşanın dışında bizi izleyen kargalara benziyorlar. Bu kargaşadan, bu pisliğin içinden kaçmak mümkün mü? Evet belki bir miktar mümkün, ama esas soru şu: Nereye kadar!

Bir şeyi güzel görmek istiyorsak önce onun güzelleşmesi için çabalamalıyız. Tabi yolda kısa vadede çözüm sunan alternatifler de var. Mesela Avrupa hayalleri. Onun da ne kadar gerçek olduğu tartışmalı. Bir kere kimse bize kucak açmış beklemiyor. Çünkü benim gibi milyonlarca insan var. 

Ben düşünüyorum, ben yazıp çiziyorum, ben üretiyorum; çalışan benim ama neden benim söz hakkım yok? İşte tam burada durup şunu demeliyiz diye düşünüyorum: Gitmiyorum ve bu memleketin her karışında emekçilerin eşit ve özgür yaşayabileceği bir dünyayı inşa etmeliyim, etmeliyiz."

'19 Mayıs mı? Bugün neyin kutlandığını dahi bilmediğimiz bir 'özel' gün var karşımızda'

Bugün, sözün yılda bir kez gençliğe geldiği 19 Mayıs'lar bağlamından koparılmış, mücadele ve geleceği kurma iradesinden arındırılmış bir "spor günü" olarak karşımızda duruyor. 

Bu konuya hem Buse hem İsmail tepki gösteriyor. 

"Tarihsel olguları bir bütünlük içinde ele almamız gerektiğini düşünüyorum. 19 Mayıs tarihsel bir mücadelenin başlangıcıdır, simgelediği şey ise bu topraklarda bir umudun olduğudur. Bu topraklardan vazgeçmeme iradesidir. Bu, sömürüye karşı bir umuttur. O günün unutturulmaya çalışılması da kimler tarafından unutturulmaya çalışıldığı sorulmadan değerlendirilemez. Ki bu da kültürel bir hegemonya kurmaya çalışan ve sermayenin kârı için, sömürenlerin kârı için atmayacağı adım olmayan iktidardan başkası değil." diyen Buse, tarihsel bağlamdan kopan etkinliklerin gençliğe herhangi bir umut ya da heyecan vermediğini ifade ediyor. 

İsmail ise "Ortada bayram falan görmüyorum" diye giriyor söze.

"Bu bayramın asli öznesi benim ama hiç de öyle bir bayram falan görmüyorum. Bugün bunun ötesinde sadece bir gelenekselleşmiş ama neyin kutlandığımızı bile bilmediğimiz bir özel gün var. Aslında cevap basit. Gençler henüz kendisini bu topraklara ait hissetmezken nasıl buraya ait bir bayramı kutlayacak. Ama bizim için 19 mayıs cumhuriyet demek, bağımsızlık demek, özgürlük demekti. Memleketi kurtaracaksa ona amasız fakatsız sahip çıkan emekçiler, yurtseverler kurtarabilir. Dolayısıyla bayramın gerçek sahipleri kutlayamadığı müddetçe umut verici bir şey de çıkmayacak ortaya"

'Yaşadığımız sorunlar yaşlı, onlara karşı mücadele etmek genç hissettiriyor'

Biraz rahatsız edici bir soru ancak yine de gençlere "Gerçekten kendinizi genç hissediyor musunuz?" diye soruyorum. Gülümseyerek biraz da öfkeyle ve tereddütsüz cevap veriyorlar. 

"Elbette kendimi genç hissediyorum. Çünkü her türlü olumsuzluğun karşısında bunu farkedip bir şeyler yapıyor olmak beni umutlandırıyor. Ama genç olmam her şeyi sadece benim gibi gençlerin yapacağı anlamına gelmiyor. Nihayetinde bu memleket genci ve yaşlısı ile bizim. Değişecekse de genci ve yaşlısıyla birlikte değişecek" diyor İsmail. 

Buse de aynı fikirde. Sorunlara karşı ördükleri direncin kendilerini genç hissettirdiğini ifade ediyor. 

"Kendimi genç mi hissediyorum. Elbette. Bu düzende yaşarken omuzlarımıza yüklenen sorumluluklar var, evet. Fakat bu sorumlulukları taşımak, dirayet göstermek ve sorunlara karşı çabalamak da gençliğimizin etkisi, büyük bir enerji katıyor. Sorunlara karşı mücadele ettikçe genç hissediyor insan kendisini. Belki de bu yaşadığımız yaştan bağımsız bir şey"

19 Mayıs'ın sadece geçmişten bir takvim yaprağı değil aynı zamanda yeni bir ülke kurmak isteyen gençler için bir ilham kaynağı olabileceğini ifade eden gençler sahip oldukları sorunların ötesinde yetenekleri, olanakları ve iradeleriyle anılmak istiyor. "Sadece yaşadığımız sorunlardan ibaret değiliz" diyen gençler aynı zamanda ülkenin yalnızca geleceğinde değil, bugününde de söz sahibi olmak istiyor.