Dün Türkiye futbolunun önemli derbilerinden biri, Galatasaray-Fenerbahçe maçı vardı. Üstelik maç, doğrudan şampiyonluğu etkileyecekti.
Oysa bugün kimsenin aklında maçın ilk 11'leri, girilen pozisyonlar, kaçan goller, pas istatistikleri, duran top organizasyonları yok. Kimse futbol konuşmuyor. Konuşulanlar kavga, tehdit, rakibe gönderme yapan fotoğraf ve videolar, küfürler…
Bu tablo yalnızca bu maçın değil, 2023-2024 sezonunun özeti.
Ne yaşandı?
Dün akşam RAMS Park'ta oynanan ve yine çok tartışılan hakem kararlarının hakim olduğu derbiyi Fenerbahçe, sahada on kişiyle mücadele ederek kazandı. Bu sonuçla, Galatasaray ve Fenerbahçe'nin şampiyonluk umutları gelecek hafta oynayacakları Konyaspor ve İstanbulspor maçlarına kaldı.
Ancak maçtan sonra, eskiden “derbi klasiği” olarak bildiğimiz, şimdilerde neredeyse her hafta olan ve “Türkiye'de futbolun klasiği” dedirten olaylar yaşandı. Başkanlar sahaya indi, yumruklar konuştu, basın toplantılarında tehditler savruldu, polis müdahale etti.
Trabzon’da olmayan polis bu defa sahadaydı
Maçın son düdüğüyle Fenerbahçe takımı galibiyeti kutlamak için deplasman tribününe yöneldiği anda sahaya futbolcu ve teknik ekibin sayısının çok üzerinde polisin girip Fenerbahçelileri ablukaya alması dikkat çekti.
Bazı yorumcular, "Trabzon'da maç boyunda onca olay yaşanırken bu kadar polis yok muydu, devlet Trabzon'da neden yoktu?" gibi sorular sordular. Trabzonspor-Fenerbahçe maçında sahaya giren taraftar, Fenerbahçelilere saldırmıştı.
Ardından Fenerbahçe ve Galatasaray takımları taraftarlarını selamladıktan sonra soyunma odalarına gittiler. Yorumcuların spor kanallarında hakemi ve yanlış kararlarını tartışmaya başladıkları sırada sosyal medyaya, Fenerbahçe kaptanlarından Mert Hakan Yandaş’ın stad koridorlarında güvenlik görevlerinin önünde beklerken çekilmiş bir görüntüsü düştü. Fenerbahçeli deplasman tribünü standart bir uygulama olarak güvenlik gerekçesiyle Galatasaraylı taraftarların stadı ve çevresini terk etmesi için yerlerinde bekletilirken, Mert Hakan Yandaş'ın tekrar sahaya çıkarak taraftarla buluşmak istediği ve güvenliğin buna müsaade etmediği duyuldu.
Ardından Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un maçı RAMS Park'ta değil, başka bir yerde televizyondan izlediği ve bu olayın üzerine stada doğru yola çıktığı bilgisi geldi.
Ali Koç stadı bastı, bir kişiyi tehdit etti, bir başkasının boğazına sarıldı
Ali Koç stada geldi, takımı ve teknik heyeti arkasına aldı, sahaya çıktı. Galibiyet pozu vermek için Fenerbahçe bayrağı açıldı.
Buna müdahale etmek için bayrağa doğru hamle yapan Galatasaray'ın stat görevlisini, Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal'ın oğlu ve yardımcısı Emre Kartal’ın da aralarında olduğu kalabalık bir grup darp etti. Polis olaya güçlükle müdahale etti.
Hemen sonrasında yine Ali Koç önde, yöneticiler arkada Fenerbahçe yönetimi sahayı terk etmek üzereyken Galatasaraylı bir yönetici, Ali Koç'un üstüne yürüdü. Ali Koç, yöneticiyi "buradan çıkmazsan dayak yersin" diye tehdit etti. Bu sırada Fenerbahçeli yönetici Selahattin Baki, Galatasaraylı yöneticiye küfür edince Koç, Baki'nin boğazına sarılıp "Sus dedim sana" diye bağırdı. Görüntüler Baki'nin "bu kadar adamın içinde bana mı patlıyorsun başkan?" sorusuyla sona erdi.
Yaşanan arbedede iddiaya göre Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un elini ısırdı. Daha sonra Ali Koç konuyla ilgili önce, “Bir Galatasaraylı yönetici benim elimi ısırabilir mi ya?” diye sordu, sonra da “biri beni ısırdıysa da herhalde çok hafif ısırmış, hissetmedim” dedi.
Yöneticilerin kavgası koridorda sürdü
Fenerbahçe yönetimi stadı komple terk etmek isterken bu sefer Galatasaraylı yöneticiler koridorda bekliyordu. Çevik kuvvetin araya girip müdahale ettiği kavgada iki kulübün yöneticileri birbirlerine vurdu, küfürler savurdu.
‘Şerefsizlere, haysiyetsizlere, hırsızlara ve alçaklara gösterdik’
Bu sırada Galasaray Başkanı Dursun Özbek stadın başka bir yerinde basın mensuplarının karşısına çıktı, Ali Koç'u o an orada beklediğini söyleyerek düelloya çağırdı.
Aynı dakikalarda staddaki olaylardan sıyrlıp basına konuşan Koç ise, "Bu galibiyetle gerçek şampiyonun kim olduğunu şerefsizlere, haysiyetsizlere, hırsızlara ve alçaklara gösterdik” dedi, taraftarına “şerefsizlerle” ve “bu sistemle mücadele” sözü verdi.
Özbek'in düello daveti sorulduğunda, "kendisinin uykusunu daha fazla kaçırmayalım, haftaiçi herhangi bir gün istediği kanalda canlı yayında buluşalım" cevabını verdi.
'Futbolun normali' kabul edilen bu noktaya nasıl gelindi?
Dikkat edildiğinde, dün akşamın özeti çıkarılırken olayların hiçbirinde tribünler, taraftarlar merkezde değil. Bu sezon yaşanan olayların çoğunun merkezinde kulüp başkanları, yöneticiler ve siyasiler var.
İçinde bulunduğumuz 2023-2024 sezonunun sonuna yaklaşırken, sadece bu sezon yaşananlara şöyle bir göz atmak yeterli. Deplasman yasağı genel olarak kalktı ama bu sezon Trabzonspor-Fenerbahçe maçında olanları saymazsak çıkan olayların neredeyse tamamı kulüp yöneticileri ve ekiplerinin başrolünde olduğu olaylardı. Ankaragücü başkanının sahaya atlayıp hakeme saldırması hâlâ hafızalarda.
“Futbolun sadece futbol olmadığı” sözünün giderek futbol dışındaki her şeyi daha çok kast eder olduğu bu günlere, iktidar partisinin doğrudan sahaya müdahil olmasıyla gelindi.
İlk akla gelen, 2011 yılında AKP’nin iktidar ortağı olan Gülen cemaatinin, büyük bir pazar ve etki alanına sahip olan futbolu ele geçirmek için adına “şike operasyonu” denilen operasyonu başlatması, devlet eliyle kulüplere doğrudan saldırıp kulüp başkanlarına kadar önlerine geleni hapse atması. Yıllardır Amedspor'un herhangi bir maçında yaşananlar ve sonucunda verilen cezalar, iktidarın o dönemki siyasi pozisyonu ve tercihleriyle paralel ilerliyor. Türkiye'nin ayağa kalktığı Gezi Direnişi döneminde tribünlere getirilen slogan yasakları ve cezalar, iktidarın kendisini koruma refleksiydi.
Sonuçta iktidar PassoLig, deplasman yasakları, seyircisiz maç yasakları gibi çeşitli yöntemlerle insanları futboldan uzaklaştırmanın yollarını aradı. Yıllar içinde futbol, taraftarın giderek daha az içinde olduğu, başkanların, sponsorların ve siyasilerin arasında oynanan ve bizlerin televizyon karşısında utanarak izlediğimiz bir şeye dönüştü.
‘Koca Koç ailesi mensubu’ Aziz Yıldırım’la rekabet için mi bunları yaptı?
Dün yaşananlar, akıllara geçen hafta Fenerbahçe başkanlığına adaylığı açıklayan eski başkan Aziz Yıldırım'ın çıkışlarını getirdi.
Ülkenin en büyük sermaye gruplarından biri olan Koç ailesinin bir üyesinin, kollarını sıvamış bir şekilde RAMS Park'ın çimlerinde sağa sola tehditler savurup boğaz sıkacağı kimin aklına gelirdi? Ya da Koç gibi, işlerini başkalarına yaptırmaya alışkın diğer büyük sermaye gruplarının önde gelen isimlerinin bu tür olaylarla gündeme geleceğini kim düşünürdü? Önceden bunlar tribünlerde olunca ‘holiganlık’ olarak görüp ayıplayanlar, bunları yapanlar başkan olunca neden sessizleşti?
Yorumlara göre Ali Koç, dün sahada Galatasaray'ı yendi ama Aziz Yıldırım'ı da yenmeliydi.
Ali Koç, "bu galibiyeti şerefsizlere ve sisteme karşı aldık" derken, kimi “şerefsizlikle” suçluyor bilinmese de “sistemden” kastının Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) olduğunu biliyoruz. Zira konuşmasının devamında TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin, kulüplerin neredeyse tamamının istifa çağrısı yapmasına rağmen istifa etmediğini vurguladı.
Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe Başkanlığı'na adaylığını açıklayan Aziz Yıldırım'ın kamuoyuna yansıyan açıklamalarına göre, “sistemle mücadele” sözü veren Ali Koç, “Büyükekşi’nin istifa etmeyişinin sebebinin Erdoğan olduğunu” biliyor ancak “bu noktada mücadelesini veremiyor”.
Kendisinin bu mücadeleyi daha önce FETÖ'ye de, iktidara karşı da verdiğini söyleyen Yıldırım'ın, ünlü teknik direktör Mourinho'yu takımın başına getirmek dışındaki en büyük vaatlerinden biri de bu. İfadelerine göre Yıldırım, “Galatasaray'ın iktidar tarafından kollandığı” bu ortamda, “Fenerbahçe'nin hakkını yiyen herkesle, sonuna kadar mücadele” edecek.
Ali Koç, Aziz Yıldırım'ın adaylığının gündeme düştüğü bu haftada, takımının aldığı derbi galibiyetini stadyum basarak, tehditler savurup boğaz sıkarak bir şova dönüştürdükten sonra, "şerefsizlerle ve sistemle mücadele" sözü verdi.
Durum, Aziz Yıldırım’ın “mafyavari” yöntemlerini eleştirerek Fenerbahçe’de ve Türkiye futbolunda yeni bir sayfa açacağı vaadiyle koltuğunu elinden alan biri için biraz iddialı ve çelişkili hareketler değil mi?
Kapanmak üzere olan futbol sezonu, neresinden bakılırsa bakılsın, ağızlarda kötü bir tat bırakacak. Futboldaki tatsızlıklar sık sık taraftarın suçu olarak gösterilmek istendi. Bu sezon, esas sorunun taraftar değil, sistem olduğunu açıkça ortaya koyuyor.