Ne Oluyor?

Türkiye Komünist Partisi, kendisini seçimlerin en başarısız partisi ilan etti. Kongre kararı aldı. Tüm yönetici birimlerin yetkileri, Parti Konseyi’ne devredildi.

Ne oluyor?

TKP, neredeyse eylem için harekete geçirdiği kitle kadar oy almanın faturasını, siyasal hattına ya da yönetim kademesine mi kesiyor?

Hayır. Bunu böyle düşünmek, dışarıdan bakmanın ve bilindik, klasik burjuva ya da “sol” parti mekanizmalarının TKP için de geçerli olduğunu sanmanın ürünü olabilir ancak.

TKP başka bir şey yapıyor. Her bir üyesiyle, hatta çeperiyle, şöyle bir karşıdan bakıyor kendisine. Soluklanıyor. Kimilerinin sandığı gibi, bir başarısızlık paniğiyle alınmış kararlar yok karşımızda. Tam tersine, ancak ciddi partilerin göze alabileceği denli soğukkanlı bir değerlendirme ve ancak kendine güvenen bir partinin gönül ferahlığını sağlama hamlesini yapıyor TKP.

Kuşkusuz, alışılmadık bir tavır alabilmenin, bu tavrı alışıldık kavramlarla açıklama eğilimleriyle yorumlanacağının ve bu bağlamda yeterince anlaşılamayacağının da farkında.

Nitekim, bu sürece, nerede yanlış yapıldığının, kimlerin dirayetsiz kaldığının sorgusuyla yaklaşanların, olguyu kavramaktan uzaklıkları görülüyor. Genel siyasetin genetik deformasyonu, TKP’nin içine girdiği sürece yamanmak isteniyor.

Bu noktada, hani şu rivayetin muhtelif ama mananın bir olduğu mesel geliyor akla. Başkomutan ya da imparator, toplamış kurmaylarını, önünde bir dünya haritası, anlatıyormuş parmağıyla kâğıt üzerinde kavisler çize çize, “şuradan girip buraları alacağız, buraya geçip şuraları fethedeceğiz” filan, generallerden biri homurdanmış, “öyle haritada parmak gezdirmekle olsaydı bu iş…”

Parmaklar gezdiriliyor. Zamanında şöyle yapsaydıklar, artık böyle yapalımlar.

“Başarı” örnekleri, yaşandıkları zeminden ya da ilkesel duruşlardan bağımsızlaştırılıp, izlenebilir rotaya dönüştürülüyor.

Madem ki ortada bir başarısızlık var, tepeden tırnağa bir sorgulamanın başlaması normaldir, buna yol açan etmenlerin etrafından dolaşma formülleri üretilmesi normaldir, olağandışı bir duruma olağandışı yöntemlerle müdahale fikriyatı normaldir. Ve hiç tartışma götürmez, hepsinin arkasında da TKP’yi ileriye taşıma arzusu, iyi niyeti vardır.

Bu nedenle, soruna nereden ve nasıl yaklaşılırsa yaklaşılsın, bir tartışma ve öneri yağmuru, sağlıklıdır, geliştiricidir. Ama, tozdan dumandan fermanın okunamayacağı bir girdabın riski de açıktır.

Metin Çulhaoğlu’nun özellikle iki haftadır dikkat çektiği şey budur. TKP gerçeği ve omurgasının ayırt edici nitelikleri, sorgu haricidir. Sosyalizm seçeneği, sorgu haricidir. Sınıf perspektifi, sorgu haricidir.

Örneğin, yakın çevremizce de dile getirilen, “bir kuşatmayı yarma” önerilerinin, diyelim neden Sırrı Süreyya’yı TKP’nin aday yapamadığı, neden bağımsız katılımın düşünülmediği gibi şeylerin, zerrece hükmü, bu değerlendirme sürecinde zerrece masaya gelebilirliği yoktur. Bu, yukarıda söylediğimiz sorgu harici konumlarla ilgilidir.

BDP “kontenjanı”ndan Meclis’e taşınan isimler, “özgül ağırlık”larıyla seçmen açısından ne ifade ediyorlardı ki, bizim listemizde yer alsalar oy oranımıza ne etkileri olurdu ki gibi soruların üzerinden atlanması bir yana, neden TKP adayı olamazlardı sorusunu bile es geçebilen bir önermenin, hiçbir değeri yoktur. TKP, bu olamayacağı için TKP’dir.

Meclis’e giren sosyalistler olarak lanse edilen isimlerin arasında, siyasal perspektifini koruyan bir TKP’li olamayacağı için, aslında önerilen bir “taktik” de yoktur burada. BDP’nin öncülük ettiği blokta isimler, etnik yapıya verilen sınıf perspektifinden kopmuş destekle belirlenirken, böyle bir “keşke”nin anlamı, “keşke sosyalist siyasetten taviz verseydik”ten başka nedir ki? TKP’nin önünde, partisinden bağımsız aday olanlar, AKP’nin Kürt açılımından medetle manevra alanı yaratanlar nezdinde bir başarı örneği yoktur. Biat temelli bir model yoktur. TKP, bu türden ödüllendirmelerle işi olmayacağı için TKP’dir. Olası bir çatı partisinin temel kriteri bu kadar ayan beyanken, TKP için ortada bir “acaba” yoktur.

Bu tek örnekte görüleceği gibi, TKP için başarısızlık, aldığı oy sayısıdır, ama, başarı ne pahasına olursa olsun bunu aşmak değildir. TKP için başarı, sosyalizm seçeneğinin katılımcılarını, onaycılarını artırmaktır.

Böyle bakıldığında, yıllardır adım adım örülen siyasi hattındaki temel taşlarının bir teki yerinden oynatılamaz bu partinin. Tutuculuktan, inattan, görmek istememekten değil. Sınıf kantarına vurulduğunda yanlışlanamadığından. Tartışma ve sorgulama kıstası, sadece bu kantardır, buna göre yürütülür. Doğrularımız bize, taktiklerimiz dışarıya türü önermeler, ilgi haricidir. Varsa bu kantarda yanlış kefede bir yönümüz, baş göz üzerine…

Bu, yine dillere çok dolanan cumhuriyet meselesinde de böyledir, Ergenekon meselesinde de. Marksizmin prensiplerinden, sosyalizm kavramından, sınıf tutumundan taviz yönünde, bu alanlarda “esneme”, “genele benzeme” türü taktikleri bir düşünelim demek için soluklanmıyor TKP. Bunlara dönüp bakmıyor.

İyi de, Türkiye Komünist Partisi, kendisini seçimlerin en başarısız partisi ilan etti. Kongre kararı aldı. Tüm yönetici birimlerin yetkileri, Parti Konseyi’ne devredildi.

Ne oluyor peki?

TKP, sosyalizm seçeneğini yaygınlaştırma mücadelesinde nerelerde yetersiz kaldığını sorguluyor. Bunun yollarını arıyor. Bu seçeneği tartışmaya açmıyor.

Bir partinin ciddiyeti, doğrularında ısrar etmesinde, ama bu doğruları kitlelere kavratmadaki yetersizliğini görmesinde yatar. Ve burada, açıkçası, kimilerinin dediği gibi, “tartışılmazlar” koyarak yerinde saymıyor TKP, aksine, kendisine haksızlık edecek boyutta göğsünü eleştirilere açıyor.

Birçok arkadaşımın dikkat çektiği bir boyutu, bir de ben vurgulamak istedim bu yazıda. Değinmek istediğim diğer noktalardan çok daha önemli gördüğüm için. Bazı tanıklıklardan yola çıkarak.

Bu ilk an şaşkınlığı, sıcak öfke çok geçmeden durulacak, böylesine “keşke”ler nasılsa silinecek, olağandışı duruma olağandışı çözüm arayışlarının ayağı suya erecek.

O zaman, sadece sözlerimizi iletmekteki başarısızlıktan ibaret bir durumla karşı karşıya olmadığımızı, sözümüzün ve seçeneğimizin reddedildiği koşulları tartışabileceğiz, bunu aşmanın yollarını arayacağız.

O zaman, seslenme aygıtlarımızı geliştirelim tezi üzerinden üretilen aydın fantezilerinin, yeni mecra arayışlarının değerlendirmesini de yapabileceğiz. Boşlukları dolduralım, yüzbinlere seslenelim, günlük müdahelede bulunalım, kollektif örgütleyici filan gibi şu zaman diliminde revaçta olan önermelerde, “nasıl” sorusunun altını nasıl dolduracağımıza bakacağız. Öyle parmak gezdirmek gibi olsaydı bu işler… meselini anımsayarak.

Ve belki buralardan geçip, sokaktaki günlük hayata müdahale ve küçük başarı örneklerini büyütmek çizgisinin, makro siyasetlerin analizciliğinden, doğrularından çok daha ete kemiğe bürünmüş etki alanı anlamına geldiğini bir kez daha gündeme alabileceğiz.

TKP, Kongre kararı aldı. Bu toz duman durulsun diye…