Aydınlanma seferberliği sömürüyü sürdürme, yoksulluğu kabullendirme uğruna dinsellikle, gericilikle işbirliği yapanlara karşı sömürüsüz toplum için sınıfsal savaşımın olmazsa olmazı. 

Aydınlanma seferberliği

Son haberlerden biri, soL’da Emre Alım’ın “CHP’li belediyeden ‘normalleşme’ turu: Menzil, İsmailağa, İlim Yayma Cemiyeti” manşetiyle çıktı. AKP'den CHP'ye geçen Gaziosmanpaşa Belediyesinin cemaatler ve tarikatlarla kurulan ilişkiyi bozmadığı, Belediye Başkanının cemaatlerin ayağına gidip, "hoş sohbet" ettiği anlatıldı haberde. 

“Laikliğe Karşı İşlenen Suçlar” dosya serisi her hafta yayımlanmaya devam ediyor. Yaşamın her alanına piyasacı ve gerici hamlelerle el atanlar suç işlemeye devam ediyor, hem de “normalleşme” seviciliği ve teslimiyetiyle.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” kapsamında gerici müfredat da 2024-2025 dönemi için yola çıktı.

Ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, yönetsel, kurumsal, kuralsal, sağlık, eğitim ve öğretim… Toplumsal yaşamın her alanında her anında çok yönlü, organize bir saldırıyla, ele geçirmeyle karşı karşıyayız.

1982 Anayasası “Başlangıç”ına ve onyedi maddesine dayanarak sözüyle ve özüyle laiklik ilkesini vurgularken, bu söz ve özde, özellikle de “Başlangıç”da “laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” hüküm altına alınmışken AKP, ortaklarını yanına alarak ve “normalleşmecilik”le öğünen muhalefeti AKP’lileştirerek piyasanın yanına dinselliği eklemeye, yaygınlaştırmaya devam ediyor. 

(i) Anayasa ve hukuk tanımıyorlar, ilke ve yasak tanımıyorlar. 

(ii) Din özgürlüğünü saptırarak, bir dinin bir mezhebiyle çerçeveleyerek, inanmama özgürlüğünü devre dışı bırakarak laikliğin ve diğer hak ve özgürlüklerin üstüne oturtuyorlar.

(iii) “Din kültürü ve ahlak öğretimi”nin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer almasını öngören 12 Eylül darbesinin tuzağını, bir dinin bir mezhebinin eğitim ve öğretimini zorunlu dersler arasına yerleştirerek yaygınlaştırıyorlar. 

(iv) Bir dinin eğitim ve öğretimi ancak, “kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı” olması anayasal hükümken, bu “istek” hükmüne uymayıp din eğitim ve öğretimini tüm öğrencilere uyguluyorlar; din eğitim ve öğretimini istemeyen başvuruları “Hıristiyan veya Musevi isen kabul ederiz” diyerek geri çevirebiliyorlar; bu konuda kazanılan yargı kararlarına uymuyorlar. 

(v) Zorunlu din dersi sorunu derinleşirken, bununla yetinmeyip tüm müfredatı akıl ve bilimin dışına çıkararak aydınlanmayı yok sayıyor, halkın karanlığın içinde kolayca sömürülmesi yollarını dayatıyorlar. 

(vi) Laik, ilerlemeci, aydınlanmacı cumhuriyeti yok etme yolunda her yolu geçerli sayarken çağdaş bilim ve eğitimi sermaye sınıfına bağımlı kılmakta, eğitim ve öğretimi piyasaya ve gericiliğe, sermaye sınıfına, tarikat ve cemaatlerle onların dernek ve vakıflarına teslim etmekte her yolu kullanıyorlar.

(vii) “Bireyselleşin”, “örgütlenme istiyorsanız, eğitim-öğretim istiyorsanız, dinsellik ve milliyetçilikle biz yaparız”, “ahlak da bizim işimiz” diyorlar.         

“Aydınlanma seferberliği” 21. yüzyılda şaşırılacak, yadırganacak bir başlık olmalı. İnsanlık ve uygarlık tarihini, bilim ve aydınlanma tarihini, “Evrim Teorisi”ni, “Medeniyetler Müzesi”nde görüp anladıklarımızı, tarihselci yöntemi düşünüp günümüze taşırsak şaşırtıcı, yadırgatıcı olması hafif kalır.  

AKP ve ortak siyaseti, bu siyasete sessiz kalanlar ve gözlerini yumanlar Türkiye’yi öyle bir gericiliğin içine ittiler ki “aydınlanma seferberliği” başlatılma gereği doğdu. 

“Laikliğe Karşı İşlenen Suçlar”ı okuyunca, dinselliğin siyasetle, devletle, hukukla, eğitimle ilişkilerini görünce aydınlanma seferberliğinin ne kadar yerinde olduğu anlaşılıyor. “Laiklik kalmamış ki karşıtı suçlar olsun” basitliğiyle konuyu hafife alanlar da cabası.  

Öyle kanıksattılar ki gericiliği, kendisini laik, aydın olarak tanımlayan birçok kişi Anayasanın ve laiklik ilkesinin gereğini yerine getirme konusunda adım atmadı. “Mahalle baskısı, veli baskısı, arkadaş baskısı ve ilişkileri” diye diye kayıtsız kalanlar genç beyinlerin, çocukların nasıl bir karanlık içine itildiğini de görmezden geldi. “Arkadaşları İslam dinini öğreniyor, peygamberin hayatını öğreniyor, bizimki eksik kalmasın, soyutlanmasın” diye diye gericilik kanıksatıldı.  

Kendileri laik ama çocuklarına din dersi aldırmama adımını atamayanlar bugün müfredat karanlığıyla karşı karşıya.  

Anaokulları, Kuran kursları, tarikat ve cemaat okulları, imam hatipler, ilahiyat fakülteleri, diyanet akademisi, Diyanet İşleri Başkanlığı, devlette ve siyasette dinselliğe suskunluk, bilim karşıtlığı, ekonomik güç ve sömürü sarmalında kar topu gibi büyüdü dinsellik. Bilim ve aydınlanma dışı müfredat hepsinin yansımasıdır. 

Yeni anayasa tartışmalarında dinselliğin yerini görmek için anayasal gelişme ve gerileme tezleriyle birlikte, Türkiye’de laik Cumhuriyeti yok etme girişimlerini görmek gerekir. 

Türkiye Halk Temsilciler Meclisi’nin “Aydınlanma Seferberliği” bu kapsamda anlamlı (https://halkmeclisi.org/cocuklarimiz-icin-bilimsel-egitim-istiyoruz/).

Sömürücü, baskıcı, gerici kurumlaşma ve kurallaşmayı engelleyemeyenler, normalleşme adına yeni anayasa için sıraya girenler, kapitalist ve emperyalist düzeni yaşatma uğruna emekçi halkı uzlaşmacı yapmaya çabalıyorlar. 

Aydınlanma seferberliği sömürüyü sürdürme, yoksulluğu kabullendirme uğruna dinsellikle, gericilikle işbirliği yapanlara karşı sömürüsüz toplum için sınıfsal savaşımın olmazsa olmazı.