Erdoğan: Ziraat’in Simit Sarayı’nı almasını tasvip etmiyorum

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ziraat Bankası'nın Simit Sarayı'nı almak için Rekabet Kurumu'na başvurmasına ilişkin, 'Benim bunu tasvip etmem mümkün değil' dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1. Küresel Mülteci Forumu'na katılmak üzere bulunduğu Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Erdoğan BM toplantısından, Putin ile görüşmesine, Doğu Akdeniz'den İncirlik çıkışına, "yeni" parti kurulma sürecinden Simit Sarayı'na kadar birçok soruya yanıt verdi.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

- "Birleşmiş Milletler Küresel Mülteci Forumu’na eş başkanlık yaptım ve foruma hitap ettim. Bugün dünya genelinde 260 milyona yakın göçmen, 71 milyonun üzerinde yerlerinden edilmiş kişi ve 25 milyonu aşkın mülteci var. Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkeyiz. İnsani yardımlarda da milli hasılaya göre dünyanın 1. sırada gelen ülkesiyiz."

- "Suriye kaynaklı mülteci krizinin çözümü Suriye iç savaşının sona erdirilmesine bağlıdır. Bu yüzden biz, mültecilere ev sahipliği yaparken siyasi çözüm için de yoğun çaba içerisindeyiz. Astana ve Cenevre süreçlerini etkin kılmaya ve netice odaklı hareket etmeye çalışıyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak terörün sonlandırılması ve mültecilerin evlerine gönüllü, güvenli, onurlu şekilde dönmeleri öncelikli hedefimizdir. Bunun için güvenli bölgenin kurulması da büyük önem arz ediyor."

- "Bizim, şu ana kadar 40 milyar doları aşkın bir yatırımımız var. Daha önce de söylediğim gibi, Tel Abyad-Rasulayn arasındaki 120 kilometre uzunluk ve 32 kilometre derinlikteki alan üzerinde inşallah böyle bir adımı atabiliriz. Tabii ki bu bölgede güvenliği de biz sağlayacağız. Yani böyle bir adımı attıktan sonra bunu biriyle paylaşmamızın da anlamı yok zaten. Bu konuda gerek Amerikalılarla gerekse salı günü sayın Putin ile de görüştük."

MOSKOVA'YA LİBYA İÇİN ZİYARET

- "Biz, bir görevlendirme yaptık. Bu görevlendirme kapsamında, dışişleri bakan yardımcısı, savunma bakan yardımcısı ile istihbarattan ve ulusal güvenlikten oluşan bir heyetle kısa bir zaman içerisinde arkadaşlarımız, Moskova ziyareti yapacaklar. Muhatapları ile bölgesel konuları etraflıca ele alacaklar. Bizler yapıcı ve kısa sürede netice alıcı bir görüşme olmasını Sayın Putin'den istedik ve kendileri de aynı şekilde talimatları vereceklerini söylediler. Hem Libya hem de Suriye konularını görüşmeleri konusunda mutabık kaldık."

- "Tabii ana muhalefetin zaten huyu, sınırlarımızın dışına çıkmaya bizi mecbur eden herhangi bir olay olduğu zaman, 'orada ne işimiz var?' demek. Suriye meselesinde de oradan füzeler, havan topları atılsın, biz şehitler verelim, ne olursa olsun, 'bizim orada ne işimiz var?' diyorlardı. Bunlar zaten içeride teröristler cirit attığı zaman da aynı şeyi söylüyorlardı. Sonra onların arkasında oldukları yapı ile beraber Ankara-İstanbul seyahati yaptılar, omuz omuza dirsek temasında yürüdüler."

'MUTABAKAT ADIMI KADDAFİ DÖNEMİNDE ATILDI'

- "Yunanistan Başbakanı olsun, Dışişleri Bakanı olsun, onlar Libya Mutabakatı'nın hukuka aykırı olduğunu söylüyorlar. Biz de tam aksine, 'Bu uluslararası deniz hukukuna uygundur' diyoruz. Attığımız adımın bütün hesabını, çalışmasını yaptık. Bu süreç de yeni başlamadı. Bu olayın aslında tarihi geçmişi var ve o geçmişinde, işin haritası çok daha farklıydı. Ne zaman? Kaddafi döneminde (2009'da). O süreçte bu adım atıldı ama tabii (Kaddafi'nin) ömrü vefa etmedi. Dolayısıyla çalışmalarımız şu anda bizim arşivlerimizde."

- "Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj yakın zamanda geldi ve tekrar bir görüşme yaptık. Yeni ne gibi adım atılabilir, bunları konuştuk. Türkiye-Libya arasındaki süreci daha da hızlandıracağız. İhtiyaçları olursa onlara her an yardıma hazır olduğumuzu söyledik. Askeri ve güvenlik iş birliğinden tutun da denizlerdeki hukukumuz noktasında atılan, atılacak adımlara varıncaya kadar hazırız."

'İHA'LARIN KONUMU ÖNEMLİ'

- "Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir. Bunun yanında zaten Libya kendisi bu tür ihtiyaçlarını karşılıyor. Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması aramızdaki dayanışmayı daha da güçlü kılacak. Tabii şu anda Geçitkale'ye inen İHA'ların konumu, işlevi de önemli. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz. Herhalde bundan sonra Sayın Kılıçdaroğlu, Doğu Akdeniz’de var mıyız, yok muyuz demez umarım. Bu kadar uzun bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye'nin oralarda olmaması söz konusu olabilir mi? Ama bunların hayatından, askeri güvenlik, bu tür şeyler gelmiş geçmiş değil. Onun için de ne yazık ki buna çok uzaklar ama alışacaklar." 

Erdoğan, Doğu Akdeniz'de başka adımların da söz konusu olup olmayacağına ilişkin, "Bunlar gelişmelere göre an be an olabilecek adımlardır. Özellikle Libya ile aramızdaki mutabakattan sonra çok daha hareketli ve seri şekilde gidecektir. Bu işin ağırdan alınma durumu söz konusu değildir. Bir tarafta Libya'da savaş var. Adam geliyor bir bölgeyi kuşatıyor, ateşe tutuyor. Şu anda Libya ordusu gereğini yapıyor. Mesela Ruslar Wagner'leri vermiş, bu adamlar orada. Şu anda Abu Dabi yönetiminin, Mısır yönetiminin oraya verdiği bir destek var. Kime? Hafter'e. Hafter'in uluslararası tanınırlığı var mı? Yok. Kimse kabul etmiyor, Berlin süreci bile Hafter'i kabul etmiyor aslında" diye konuştu.

KANAL İSTANBUL ELEŞTİRİLERİNE 'BİZ DAMDAN DÜŞTÜK' YANITI

Erdoğan, Kanal İstanbul konusundaki eleştiriler hakkında ise bunun Nasreddin Hoca'nın hikayesine benzediğini ileri sürerek "Nasreddin Hoca damdan düştüğünde hemen doktor çağırmışlar. O, 'Bana damdan düşeni getirin.' demiş. Biz damdan düştük" diye konuştu.

Projeye "bileşik kaplar" usulüyle bakılması gerektiğini öne süren Erdoğan "Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz'in tuz oranı nedir? Marmara'nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım. Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu, Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye'nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz'den gelirken gerek Marmara'dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti, yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı?" şeklinde konuştu.

Boğazlarda, Montrö'de Türkiye'ye tanınan bir hak olmadığını, "istedikleri gibi gelip geçtiklerini" söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Düşünün, sizin Boğaz'ınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı'nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var. Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul'u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz. Bundan inanın bunların haberi yok. Hatta, televizyonlarda da Kanal İstanbul'la ilgili görüntüler var. O görüntüler işin nihai hali değil. Onlar üzerinde de bazı çalışmalar yapılarak çok daha farklı bir noktaya gelinecek. Bize göre bu proje, İstanbul'un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak."

Erdoğan, AKP'den ayrılanların yeni parti kurma çalışmalarıyla ilgili de, "Bundan önce de bu işi yaşadık. Üstelik de grup kuracak şekilde ayrıldılar. Ben burada sorsam, kaç tanesinin ismini kaçınız hatırlarsınız? Mesele bu" dedi.

ŞEHİR HASTANELERİ: 'TELEVİZYONDA İZLEDİM, BEN BİLE HAYAL EDEMEZDİM'

Erdoğan şehir hastaneleriyle ilgili eleştirilere ise "Birileri istemiyor diye bu yatırımları durduramayız. Geçen baktım şehir hastaneleriyle ilgili de yine bir olumsuz yaklaşım sergilemişler. Neymiş? 'Yoğun bakımda ilaç, ameliyathanelerde sarf malzemesi yok' diyorlar. Sonra bir televizyonda izledim. Ankara Şehir Hastanesinin başhekimi öyle rakamlar verdi ki ben bile o rakamları hayal edemezdim. Ameliyatlar noktasında da 'Asla bir sıkıntımız söz konusu değil' diyor. Sonra ameliyat rakamlarını verdi. 3-4 tane hastane kaldırıldı. Nereye geldi onlar? Ankara Şehir Hastanesine geldi. Şehir hastanesinde tedavi olanlar memnuniyetlerini bildirirken, ana muhalefetin başındaki zat, Türk Tabipleri Birliği ideolojik yaklaşıyor" diye yanıt verdi.

SİMİT SARAYI

"Kamuoyundaki bir tartışma da Ziraat Bankası'nın, Simit Sarayı'nı almak için Rekabet Kurumu'na başvurması. Buna yönelik eleştirilere yaklaşımınız nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bunu duyduğum anda Genel Müdürümüzü aradım. Genel Müdürümüz, 'Bir ara gündeme geldi ama böyle bir şeyi şu anda düşünmüyoruz' dedi. Zaten Ziraat Bankası değil, Ziraat Bankasının girişim sermayesi şirketi. O tablo şu anda bu seyirde" diye konuştu. "Sizin tasvip etmediğiniz bir şey mi?" sorusunu ise şöyle cevapladı:

"Hayır. Benim bunu tasvip etmem mümkün değil. Geçmişte kamu bankalarının görev zararı olayları sebebiyle nasıl battığını hatırlayın. Bütün kamu bankaları görev zararı adı altında çökertilmişti. Biz geldik, önce kamu bankalarımızın tamamını görev zararlarından kurtardık. Şu anda Ziraat sadece ulusal değil uluslararası alanda önde gelen bankalardan bir tanesi. Halkbank da Vakıfbank da öyle. Vakıflar Genel Müdürlüğünün Vakıfbankta belli bir oranda hissesi var. Yeni atılan adımla Vakıflar Genel Müdürlüğü bundan sonra hizmet etmede büyük bir imkana sahip olacak. Yatırımlarını vakıf hizmetlerinde daha etkin gerçekleştirecek."