SÖYLEŞİ | 'Gericiliğin olduğu bir Türkiye'de kadınlar nefes alamaz...'

'Bir kez bile kadınlar, emekçiler lehine bir karar almayan, yurttaşların ihtiyaçlarını değil sadece patronların kârını dikkate alan bu iktidara karşı kendi dayanışma ağlarımızı kuruyoruz.'

Haber Merkezi

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin dün gerçekleşen Meclis grup toplantısında bir dizi açıklamaya imza attı. Bunlardan Gezi eylemcileri için sarf ettiği "Bu teröristler, eşkıyalar bira şişeleriyle caminin içini pislemişti. Bunlar çürük, bunlar sürtük" sözleri çok tepki çekti.

Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK) Sözcüsü Gizem Batı Ayaz da, Erdoğan'ın sözlerini değerlendirdi. "Bu ve benzeri açıklamalar her seferinde öfkemizi bir kez daha artırıyor ama gericilikle mücadelenin, laikliği savunmanın ne kadar önemli ve olmazsa olmaz olduğunu toplumsal hafızaya bir kez daha hatırlatıyor" diyen Gizem Batı Ayaz, "AKP yaratmaya çalıştığı Türkiye hayalini gerçekleştirmek için bu ülkenin boyun eğmeyen, direnen, mücadele eden, laiklikten aydınlanmadan yana olan halkıyla kavga etmek zorunda" şeklinde konuştu.

'Bu dili duyan işiten kadınlara çok daha rahat şiddet uyguluyor'

Gezi direnişinin yıl dönümünden geçtiğimiz şu günlerde, Gezi'yi hedef alan bu konuşmayı izlediğinizde ne hissettiniz?

Bu ve benzeri açıklamalar her seferinde öfkemizi bir kez daha artırıyor ama gericilikle mücadelenin, laikliği savunmanın ne kadar önemli ve olmazsa olmaz olduğunu toplumsal hafızaya bir kez daha hatırlatıyor. Siyasi iktidar bir yandan yeni bir tarih yazmaya çalışıyor, bunu sadece halkın AKP Türkiyesi’ne karşı ayağa kalktığını gösterdiği Gezi Direnişinden yaratılmaya çalışılan tersine “uydurma” bir tarih anlatısında değil, aynı zamanda 15 Temmuz “destan”ında, zorla insanların getirilerek alanların doldurulmaya çalışıldığı İstanbul’un fethi, Malazgirt kutlamalarında görüyoruz. 

Ülkede her alana yansıyan yozlaşma siyasetten de azade değil elbette. Burada yaşanan şey içeriksizleştirilen, ilkesizleştirilen mahalle ağzıyla birbirine laf söyleyip “adam ne konuştu, ne güzel söyledi” den öteye geçemeyen bir siyaset dalaşından başka bir şey değil. Ümit Özdağ, Süleyman Soylu kapışmasındaki dil, ülkenin en üst yürütme organına varıncaya kadar her yere yansıyor. Bu, kadınları dışlayan, toplumsal yaşamın dışına iten bir dil. Biz bu dili kabul etmiyoruz. Bu ülkede muhalifliğin cinsiyetçi küfürler üzerinden cezalandırılmasına karşı çıkıyoruz. Bu söylemin etkisi, kendini her gün işlenen kadına karşı şiddet olaylarında da gösteriyor. Bu dili duyan işiten kadınlara çok daha rahat şiddet uyguluyor. 

'Gericiliğin olduğu bir Türkiye'de kadınlar nefes alamaz'

Gezi'de iktidarın en çok canını sıkan kesimlerden biri de kadınlar olmuştu. AKP iktidarının şimdilerde 2023 hedefinde somutladığı “Yeni Türkiye”yi yaratması için toplumda gericiliğin hızla yayılması gerekiyordu. Bunun için de buldukları en kestirme yöntem, kadınları hedef göstermekti. Çünkü karşılarına aldıkları laik yaşam tarzı en çok kentli, yüzünü aydınlığa dönmüş kadınlarda kendisini gösteriyordu. Gezi pek çok şeydi bu halk için… Laiklik, piyasacılığa ve ranta karşı duruş, zorbalıklara boyun eğmemek, cesaret, direniş, onuruna sahip çıkma… Ama belki de en çok kadınlar için kendi kararlarına, kendi yaşamlarına, kadınların nefes alması demek olan laik bir ülke idealine sahip çıkmak demekti.

İşte AKP, Gezi’de kadınların buna sahip çıkmak için nasıl ayağa kalktığını gördü. Ve anladı ki, bu ülkenin boyun eğmeyen kadınları olduğu müddetçe yaratılmaya çalışılan “Yeni Türkiye” bir hayal olmaktan öteye geçemeyecek. İşte bu yüzden 9 yıldır kadın düşmanlığını körüklüyorlar, gericilikleri asla hız kesmiyor. Seçim hesapları uğruna AKP ile sağcılık yarıştıran muhalefet, bu ülkenin emekçilerine, ama en çok da gericiliğin olduğu yerde nefes dâhi alamayan kadınlarına ihanet ediyor. Her şey sandık demek değil. AKP’nin olmadığı ama gericiliğin olduğu bir Türkiye'de de kadınlar nefes alamayacak, hedef gösterilmeye devam edecek, her gün en az bir kadın cinayeti işlenecek. Maalesef bu böyle. O yüzden biz KDK’lar sandık hesaplarına sıkışmadan aydınlık, laik, özgür bir Türkiye için mücadelemizi bugünden veriyoruz.

'Bu söylemler, hakaretler yeni değil'

Ülkemizde ortam sürekli geriliyor, terörize ediliyor. Bu durumun sürekliliğinin sağlanmasının çoğu zaman kadınlar üzerinden yapıldığına şahit oluyoruz. Kadın Dayanışma Komiteleri bu durumu nasıl değerlendiriyor?

Gezi’de “AKP Türkiyesi’ne sığmayız, bu ülkenin geleceğine sahip çıkacağız, biz de buradayız” diyen milyonların direnişi uydurma hikayelerle yeniden yazılmaya çalışıldı; o zaman kullanılan "ayyaşlar, teröristler, çapulcular" ve daha nice hakarete bugün "çürük, sürtük" sözleri eklendi. 

Cumhurbaşkanının açıklamasında kullandığı “sürtük” kelimesi belki sadece kadınlar için söylenmemiş olabilir. Ancak bu durum toplumun hafızasında bu sözcüğün ne anlama geldiği gerçeğini değiştirmiyor. Bu söz AKP'li siyasetçilerin ağzından çıkan en ağır sözcüklerden biri olsa da kadın düşmanı söylemler yeni değil. “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, ”her kürtaj bir Uludere'dir”, “kadın herkes içinde kahkaha atmayacak” açıklamaları ya da "her kadının üç çocuk yapması nasihatleri" bu söylemlerden yalnızca birkaçı. 

'Hayat pahalılığı ve yoksullaşmayla ilgili hiçbir şey söylenmiyor'

Evet, ülkemizde ortamı terörize etmek istediklerinde genelde kadınları hedef alsalar da son dönemde iktidar ve muhalefetin bunda göçmenleri de kullandıklarına şahit oluyoruz. Büyük bir krizin içinden geçiyoruz. Bu ülkenin emekçileri muazzam bir hayat pahalılığı, yoksullaşma, işsizlik, gıda krizi, açlıkla yüz yüze olduğu halde ülkenin bu en can alıcı meselesine dair hiçbir şey söylenmiyor; üstüne üstlük tüm bu yaşananların faturası göçmenlere çıkarılmaya çalışılıyor. KDK’lar olarak bulunduğumuz alanlarda çok fazla göçmen kadınla temas halindeyiz. Son dönemde KDK göçmen çalışma grubumuz üzerinden Suriye’den, İran’a farklı ülkelerden Türkiye’ye göçmen olarak gelmek durumunda kalan kadınlarla röportajlar gerçekleştirdik. Neden göç etmek zorunda kaldıklarından, ülkemizde nasıl şartlarda yaşamaya ne tür zorluklarla baş etmeye çalıştıklarına kadar farklı soruları yönelttiğimiz röportajlar, göçmen karşıtlığı üzerinden yoksulluğun faturası çıkarılmaya çalışılan göçmenlerin, ülkenin tüm kaynaklarının göçmenlere aktığı algısıyla yaratılmaya çalışılan hikaye ile örtüşmediğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

TKP 12 Haziran’da sömürüye, gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadele etmekte olan öncü göçmen işçilerin katılımıyla bir göçmen konferansı gerçekleştirecek. Dış politika, ekonomi, kültür, hukuk ve sendikal örgütlenme gibi başlıklar çerçevesinde değerlendirilip tartışılarak tebliğlerin sunulacağı konferansta KDK göçmen çalışma grubunun da katkılarıyla temas ettiğimiz alanlardaki göçmen kadınların yaşam ve çalışma koşulları, göçmen kadın emeğinin hangi sektörlerde yoğunlaştığı, toplumsal hayata ne ölçüde katılabildikleri, alandaki deneyimlerle birlikte aktarılacak.

'AKP yaratmaya çalıştığı Türkiye için aydınlanmadan yana olanlarla kavga etmek zorunda'

Kadın düşmanlığı üzerinden gündem oluşturulması ile ilgili KDK’lar ne düşünüyor, buna karşı neler yapıyor?

AKP yaratmaya çalıştığı Türkiye hayalini gerçekleştirmek için bu ülkenin boyun eğmeyen, direnen, mücadele eden, laiklikten, aydınlanmadan yana olan halkıyla kavga etmek zorunda. Burada Gezi’de de kendi yaşamlarına, laik bir ülke mücadelesine sahip çıkarak ön saflarda duran kadınların, sürekli topun ucuna konularak kavga edilmesi, kadın düşmanlığı ile terbiye edilmeye çalışılması ve kadın düşmanlığı üzerinden gündem oluşturulması bu açıdan çok da şaşırtıcı değil. Her geçen gün artan dozla saldırı devam ediyor. Daha geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de Türk Dünyası Vakfı’na ait olan Dede Korkut parkında kadınların yoga yapmasına, önceden izin alınması gerektiği ve CİMER’e konuyla ilgili şikayet olduğu gerekçesiyle engel olunmuştu. Bu vakfın Mütevelli Heyeti Başkanı AKP Eskişehir milletvekili Nabi Avcı “Ama şimdi Türk Dünyası Vakfı Heyeti Başkanı olarak size diyorum ki, çimlere basmak da yasak değil, yoga yapmak da yasak değil. Yürümek de yasak değil. Koşmak da yasak değil. Doğum günü kutlamaları yapmak da yasak değil. Başkalarını rahatsız etmeyecek şekilde müzik dinlemek de yasak değil." dedi. O hâlde kadınları kim niye engelledi? Yine benzer şekilde, sudan gerekçelerle, “ahlak” a uygun değil denilerek Isparta’da Melek Mosso’nun sahne alması, ODTÜ’de her yıl gelenek haline gelen Devrim Şenlikleri yasaklandı. Bunlara Eskişehir’de, Kocaeli'de yasaklanan festival ve konserleri ekleyebiliriz…Hepsinin arkasından AKP’siyle vakıflarlarıyla içe içe geçip kol kola girmiş dinci gericilik çıkıyor, küçücük çocukların üzerine dinci gericilik boca edilip çocuklara tarikat yurtlarında tecavüz edilirken gün yüzüne çıkmayan “ahlak bekçileri” konserler söz konusu olunca boy gösteriyor.

'Gezi, halkındır, milyonlarındır'

İşte rövanşını almak için sürekli uğraştıkları Gezi, senelerdir yaratılmaya çalışılan bu AKP Türkiye’sine sığmayız diyerek ayağa kalkan milyonlarındır. Gezi, uydurma bir hikaye değil bir halk direnişidir. Gezi, halkındır, milyonlarındır, ne gerçek olamayan hikayelerle ne böylesi bir üslupla ne de haksız tutuklamalarla asla mahkum edilemez. Gezi direnişinin mahkum edilme çabalarının bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde tutuklanan Mücella Yapıcı’ya destek olmak için Türkiye’nin dört bir yanındaki kadın dayanışma komitelerine ve tüm kadınlara Mücella Yapıcı’ya mektup gönderme çağrısı yaptık.

'Kadınların gündeminde hayat pahalılığı var'

Kadınların gündeminde neler var? KDK’lar bu karanlıktan kurtulmak için ne öneriyor, neler yapıyor? 

Kadınların gündeminde, ülke gündeminde olan en temel şeyler yani yoksulluk, ekonomik kriz, hayat pahalılığı, ödenemeyen faturalar, çocukların eğitim masrafları var ama bunlara ek gündemde birbirinden önemli davalar var. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına 200’e yakın kadın örgütü itiraz etti, davalar danıştayda görülmeye devam ediyor. AKP, laik cumhuriyet ile olan kavgasını özellikle kadınlara ve tarihsel kazanımlarımıza saldırılar üzerinden sürdürüyor. Yine nafaka hakkına, medeni hukuka yapılan saldırılar var gündemde. Özellikle kadın sanatçıların konserlerinin türlü bahanelerle engellenmesi yasaklanması var. 

'İktidara karşı kendi dayanışma ağlarımızı kuruyoruz'

Biz her fırsatta bu kadın düşmanı, bilim, sanat ve emek düşmanı düzeni ifşa etmeye çalışıyoruz. Bir kez bile kadınlar, emekçiler lehine bir karar almayan, yurttaşların ihtiyaçlarını değil sadece patronların kârını dikkate alan bu iktidara karşı kendi dayanışma ağlarımızı kuruyoruz. Tek tek kadınların üzerindeki baskıya, kadına yönelik her türlü şiddete karşı hukuki alanda da yerelliklerde de örgütlü bir dayanışma örmeye çalışıyoruz. Biz kadınların artık bu düzende kaybedecek hiçbir şeyimiz yok; ama yan yana gelirsek kazanacağımız eşit ve aydınlık bir ülke var. O sebeple bir kez daha bu röportaj vesilesiyle kendisini yalnız hisseden, gericilik ve baskıdan bunalan, işyerlerinde türlü haksızlıklarla karşılaşan tüm kadınları Kadın Dayanışma Komitelerimizle temasa geçmeye çağırıyoruz.