Petro-dolar ile liyakatli rüyalar: Körfez gezisinin 'enerji' bakiyesi

Körfez ülkeleri ziyareti sonrası mevcut enerji kurum ve tesislerinin yanı sıra yeni yapılacak enerji yatırımlarının da yabancı şirketlere verileceği anlaşılıyor.

Turgut Yıldız

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Körfez ülkelerine ziyareti, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın 200 milyar dolarlık yatırım açıklaması ve Merkez Bankası’nın sunum şovu körfez sermayesi ve yeni özelleştirmelerle yeni dönemin başlayacağını gösteriyor. 

Körfez ziyareti ve sonrası

Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyetin körfez ülkelerine yaptıkları ziyaret sonrasında yandaş basında yatırım rakamları havalarda uçuşmaya başladı. Açıkça ülkenin varlıklarını Arap sermayesine satmaya giden Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden sonra özellikle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile imzalanan protokol basına yansıdı. 

Türkiye ve BAE heyetleri arasında 50,7 milyar dolarlık 13 anlaşma imzalandığı duyuruldu. Türkiye'ye deprem finansmanı kapsamında 8,5 milyar dolar borç da vereceği belirtilen BAE'nin Türk Eximbank'a da 3 milyar dolar büyüklükte finansman sağlanması için anlaşma imzalandığı ifade ediliyor.

BAE bu parayla ne alacak?

Anlaşmanın detayları TBMM’deki onaylanma sürecinde ortaya çıkacaktır ancak ilk elden basına yansımalarına bakıldığında enerji, ulaştırma ve gayrimenkul alanlarına odaklandığı anlaşılıyor. 

Ziyaretten önce BOTAŞ’ın satılıp satılmayacağı sorulan Cumhurbaşkanı belli varlıkların satılabileceğini ifade etmişti. Seçimden önce hem Millet hem de Cumhur İttifakı'nın satmayı vadettiği BOTAŞ, TCDD, Türk Telekom, PTT gibi kurumlar başta olmak üzere Varlık Fonu'na bağlı kurumların özelleştirileceği görünüyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: 200 milyar dolar yatırım gelecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, körfez ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada bir kısmı başlayacak, bir kısmı başlamak için hukuki altyapısı hazırlanacak yaklaşık 200 milyar dolarlık projelerin olduğunu ifade etmişti. 

Verdiği röportajdan mevcut enerji kurum ve tesislerinin yanı sıra yeni yapılacak enerji yatırımlarının da yabancı şirketlere verileceği anlaşılıyor. Bu da enerji sektöründeki özel sektör payının artması, piyasalaşmanın sürmesi ve refah değil kâr odaklı enerji sektörünün devamını işaret ediyor. 

Enerji özelleştirmeleri ne getirdi?

Enerji alanında 12 Eylül sonrasında başlayan ve AKP döneminde hızla deva eden özelleştirme ve piyasalaştırma politikaları neticesinde; 2000 yılındaki Petrol Ofisi özelleştirmesinin ardından PETKİM ve TÜPRAŞ gibi büyük özelleştirmeler yapılmış, doğalgaz şehir şebekeleri özel şirketlere açılmış, 2008 yılında elektrik dağıtım özelleştirmesinin başlaması ve TEDAŞ bölge müdürlüklerinin tamamen özelleştirilmesi ile elektrik dağıtım faaliyeti tamamen özel şirketlere bırakmıştır. Dağıtım faaliyetini takiben elektriğin perakende satışının da özelleştirilmesi ile elektrik alanında iletim dışındaki tüm faaliyetler şirketlere bırakılmıştır.

Geçtiğimiz yıllarda kamunun elinde kalan TEİAŞ, BOTAŞ ve TPAO gibi kurumların da özelleştirileceği sık sık gündeme gelmiştir. 2000’lerin başından bugüne bakıldığında özelleştirme ve piyasalaştırma kâr baskısı nedeniyle yurttaşlara yoksulluk, yoksunluk ve zamdan başka bir şey getirmemiştir. 

Kamu ne kazandı ne kaybetti

Kritik ve kârlı kamu kuruluşlarını yok pahasına satan AKP piyasanın arzuladığı sıcak parayı sağlarken kriz dönemlerinde kullanabileceği enstrümanlarını ve devletin büyük gelir kaynaklarını kaybetti. 

Bu nedenle sıkışma dönemlerinde büyük vergi kalemleri yaratılarak bu para yurttaşlardan toplandı. Sözde doğalgaz ve elektrik sübvansiyonları ile sermayenin kullandığı kaynaklar sübvanse edilirken bunların bedeli tüm yurttaşlardan alındı. 

Neticede büyük özelleştirme dalgasından geriye zamlarla birlikte çığ gibi büyüyen vergiler kaldı. 

Liyakatli özelleştirmeye karşı işçi dayanışması

Vergi ve zamların ardından televizyona çıkan Merkez Bankası Başkanı yaptığı sunum şovuyla bir liyakat algısını inşa etmeye çalışırken Merkez Bankası’na yapılan “liyakatli” atamalar yeni bir meşruiyet arayışına işaret ediyor. 

Son seçimlerde liyakatle bezeli özelleştirmelerin baş aktörü Ali Babacan’ı yutturmaya çalışan Millet ittifakı bileşenleri çoktan alkışa başlamış durumda. 

Ekonomide bir olumlu algı bulutu ile pazarlanan “yeni ve liyakatli” ekibin yaratacağı özelleştirme dalgasına karşı verimlilik, etkinlik, kârlılık diye başlayıp zam, vergi, yoksulluk diye devam eden özelleştirme hikayesinde yeni sayfaların açılmaması için ülkenin varlıklarının gerçek sahipleri olan emekçi halkın dik duruşu dışında umut veren bir şey yok.