Oltayı attılar: Erdoğan'ın çağrıları ve yeni Anayasa gündemi

TBMM 1 Ekim'de açılacak. Yeni dönemin ilk gündeminin Anayasa değişikliği olması bekleniyor. Erdoğan’ın çağrılarını ve teklifte öne çıkan başlıkları TKP PM Üyesi Ali Rıza Aydın soL'a değerlendirdi.

SERKAN DÜZ

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26 Eylül’de Beştepe'de başkanlığında düzenlenen kabine toplantısının ardından "Ülkemizi sivil ve özgürlükçü anayasaya kavuşturmak için yeni yasama döneminde çabalarımızı yoğunlaştıracağız" dedi.

Erdoğan’ın tüm partilere çağrı yaparak kapılarını çalacaklarını belirttiği yeni anayasa hazırlıklarında Cumhur İttifakı, çalışmalarını hızlandırdı. Sunulacak teklifte "başörtüsüne anayasal güvence" verilmesini öngören değişiklik en çok tartışılacak hamlelerden biri olarak görülüyor.

AKP ve MHP, geçen yasama döneminde “başörtüsü serbestisi” ile “ailenin korunması” başlıklarında anayasa değişikliği teklifini TBMM’ye sunmuş ancak 6 Şubat depremlerinin ardından TBMM Genel Kurul gündemine taşınmamıştı.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre yeni anayasa ile ilgili çalışmaların ana başlıkları da şekillenmeye başladı. Öte yandan Anayasanın ilk 4 maddesinin de değiştirilebileceğine yönelik yaklaşımların AKP ve iktidar ortağı MHP arasında gerilim konusu olduğu dile getiriliyordu.

AKP’li kurmayların ilk dört maddenin değiştirilmeyeceği yönünde görüş belirttikleri konuşulurken Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çarşamba günü Beştepe’de bir araya geldi. İkili arasında yaklaşık 45 dakika süren görüşmede 1 Ekim'de başlayacak yeni yasama döneminde TBMM'de neler yapılacağının konuşulduğu aktarıldı.

Erdoğan, Azerbaycan ziyaretinin ardından da Meclis açıldığında öncelikli gündemlerinin Anayasa olacağını belirterek şu açıklamaları yapmıştı:

“AK Parti meclis grubumuz parlamentoda grubu olan diğer partilerle görüşmek suretiyle ‘gelin bir sivil anayasayı beraber yapalım’ davetimizi iletecek. Kabul ederler etmezler, ama biz şu anda kapıları çalacağız. Bundan dolayı da herhangi bir nazlanmaya filan gerek yok. Arkadaşlarıma da gereken talimatları verdim. Türkiye artık darbe anayasası ayıbından kurtulmalıdır. Benim milletim çağın şartlarına uygun, sivil, özgürlükçü, dili ve bütünlüğü ile milleti kucaklayan bir anayasa ile yönetilmeyi sonuna kadar hak ediyor.”

Erdoğan’ın yeni anayasa çağrılarını, Anayasa değişikliği teklifinde yer alacağı belirtilen öne çıkan başlıkları ve ilk 4 madde gerilimini TKP PM Üyesi ve emekli Anayasa Mahkemesi Raportörü Ali Rıza Aydın soL’a değerlendirdi:

Erdoğan sürekli ‘Yeni anayasa’ vurgusunu yapıyor, AKP’li kurmaylar, MHP’nin 2021’de hazırladığı ve 100 maddeden oluşan yeni anayasa teklifinin de “AKP’nin hazırlayacağı teklifte değerlendirileceğini” belirtiyor. Bu kadar kapsamlı bir Anayasa değişikliği yapabilirler mi?

A.R.A.: AKP Anayasa tarihine, Anayasaya en fazla el atan siyasi parti olarak geçti. MHP’yi yanında hep tutacaktır. Ama şimdi farklı istekleri olan HÜDAPAR ve Yeniden Refah da var.  Yani önce kendi ittifakını ikna etmek zorunda. Bu ittifak Anayasa değişikliği için, 360 veya 400 kabul oyu için yetmiyor.

‘Önce kendi ittifakını ikna etmek zorunda’

Erdoğan, “nazlanmaya gerek yok” diyerek TBMM’deki partilere çağrıda bulundu. Meclis’te aradığı desteği bulabilecek mi?

A.R.A.: AKP önce kendi ittifakını ikna etmek zorunda. Yetmiyor. Meclis içi muhalefeti ikna etmek zorunda. Bu Meclisin bileşimi bu tür pazarlıklara restini çekecek durumda değil. Bu rest Meclis içindeki birkaç milletvekiliyle de çekilemez. Nitekim, “getirsinler, bakalım” tavrını daha baştan koyarak uzlaşmaya yakın olduklarını gösterdiler. Böylece AKP ve ortaklarını, her zaman yaptıkları gibi meşrulaştırıyorlar. Muhalefetle uzlaştıkları maddeler de var, raflarda duruyor. Yani Meclis içi yeni anayasa konusunda güvenli değil. NATO üyeliği oylamasını gördük. Bir başka yönden bakıldığında AKP “Bilim Kurulu”na yazdırdığı anayasayı bile geçiremedi, parçalayarak geçirmek zorunda kaldı. Ancak aynı AKP 2010’da yargıyı paramparça eden Anayasa değişikliklerini, 2017’de de başkanlı rejimi getiren Anayasa değişikliklerini geçirme becerisini gösterdi. Bu yönden kendilerine güvenleri var.

'Emekçilerin cumhuriyeti emekçilerin Anayasasını yazacak'

Yeni anayasa konusunda söz ve karar sahibi yalnızca AKP ve düzen siyaseti de değil. Kurulu düzenin belirleyicisi ve egemeni olarak sermaye sınıfı unutulmamalı. Anayasalar yaratmaz, yansıtırlar; ekonomik ve toplumsal ilişkileri yansıtırlar. Düzen içinin anayasası, maddeler üzerinde yapılacak oynamalarla değil, bu gerçekle birlikte okunmak zorunda. Sorun yalnızca AKP değil, sorun her yönüyle çürümeye başlayan ve çürümesi hızlanan bu düzen. Ne AKP’nin ne de bu düzenin anayasa oyunları kabul edilebilir. Emekçilerin Cumhuriyeti, Emekçilerin Anayasasını yazacak ve uygulayacaktır.

’Başörtüsüne güvence’

Daha önce meclise getirilen “başörtüsüne güvence” düzenlemesi yeni anayasa teklifinde de yer alacak. Söz konusu değişiklikle sadece “başörtüsü serbestisi” değil, kılık kıyafet ile ilgili her türlü ayrımcılığı önleyici maddelerin yeni anayasa teklifinde yer alabileceği ise iktidar kurmaylarının iddiaları arasında yer alıyor. Ayrımcılığı önlemek çıkışı bir yem mi?

A.R.A.: AKP’nin önceki yasama döneminde, CHP’nin yasa önerisine karşı hazırladığı iki maddelik Anayasa değişikliği teklifi her ne kadar “türban” üzerine tartışılsa da aslında kılık kıyafet üzerinden tüm dinsel simgeleri kapsıyordu. Burada temel amaç hem devlet/kamu alanında hem de toplumsal yaşam tarzında dinselin -aslında bir dinin bir mezhebinin- serbest ve egemen duruma gelmesiydi.

'Amacı gizlenmeye çalışıldı'

Daha yerinde anlatımla, laiklik ilkesinin yok edilmesinin büyük adımlarından birinin Anayasaya yerleştirilmesiydi. Nitekim AKP önerisinin ikinci maddesindeki aile tanımlaması da çağdaş ve bilimsel yaşam tarzından kopup dinselin tanımladığı aile yapısına monte edilmenin birinci öneriyi tamamlayan biçimi olarak sunuldu. Toplumsal cinsiyet konusu tartışmalarda öne çıkarılarak bu iki önerinin laikliği yok eden, dinselliği monte eden amacı gizlenmeye çalışıldı.

‘Çözüm laiklik ilkesini ödünsüz savunmakla gelecek’

Bu önerilerin yeni anayasaya girmesi konusunda, AKP-MHP-HÜDAPAR ve diğer ortakların uyuşup uyuşmayacağı konusunda, genel seçim ve sonrasında ortaya çıkan “seküler milliyetçilik” tartışması da belirleyici olacaktır.
Ancak konu dinsellik üzerinden öne çıkarılınca seküler milliyetçilerin freni de unutulmamalı. Burada da “ayrımcılığın önlenmesi”ne sığınılacaktır ki AKP de seküler olsun, olmasın milliyetçilikle uzlaşma yolu bulacaktır. Daha genel bakılırsa düzen içi siyasetin özellikle 2010’dan sonra laiklik konusundaki suskunluğu, Anayasanın “Başlangıç” ve 2. maddesi başta olmak üzere birçok maddesinde vurgulanan “laik Cumhuriyet” ilkesine karşın bu maddelerin yok sayılması AKP’nin siyasal İslam ve anti-laik hevesini körüklemektedir.

Buna sermaye sınıfının “ılımlı/uyumlu İslam” memnuniyetini de eklersek bu konudaki önerinin yeni anayasa tartışmasının ve düzen içi siyasetin gündeminde kalması kaçınılmaz görülmektedir. Tuzak, bu iki önerinin öne çıkarılarak Anayasadaki laiklik ilkesinin budanarak esnetilmesidir. Muhalefetin laikliği koruma konusunda çözüm olamayacağına dair çok emare var. Çözüm bu tuzağa düşmeden laiklik ilkesini ödünsüz savunmakla gelecektir. Çözüm Anayasada, Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez 2. maddesinde yer aldığı halde uygulanmayan laikliğin uygulanmasının sağlanmasındadır. Dinselliğin oyununu bozacak olansa başta sosyalist ve komünistler olmak üzere laikliği “olmazsa olmazlar” arasında tutan duyarlı halktır.   

‘Her türlü ırkçılık ve nefret söyleminin suç sayılmasına yönelik bir ifade eklenecek’

Mevcut anayasanın 10. maddesinde yer alan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” düzenlemesinin korunmasıyla birlikte bu düzenlemeye “her türlü ırkçılık ve nefret söyleminin suç kapsamına alınabilmesine yönelik bir ifadenin de eklenebileceği” belirtiliyor.

A.R.A.: Bütünüyle göz boyayıcı, temel sorunları tali olmaya itecek bir düzenleme olarak gözüküyor. Bir yandan da milliyetçilere göz kırpma, pazarlık konusu yapma söz konusu.  Göç insanlarını kapitalist/emperyalist düzenden, sömürü düzeninden koparıp nefret ve ırkçılık üzerinden okumak, böylece düzen içi siyaseti bu tartışmalar içinde boğmak amaçlanıyor. Irk ayrımının gözetilmeyeceği zaten mevcut eşitlik maddesi içinde var. Uluslararası sözleşmelerde de var. Bu öneri son genel seçimde de ortaya çıkan polemiklerin uzantısından başka anlam taşımayacak.”

‘Dilekçe ile halka denetim yetkisi’

AKP’li kaynaklar yeni anayasa teklifinde yer alacak düzenlemeler ile “denge ve denetimin etkinleştirileceğini” öne sürüyor. Öncelikli hedefin “cumhurbaşkanı ve milletvekillerini seçen halkın denetimde de aktif rol almasının sağlanmasının olduğu” kaydediliyor. Halkın denetleme yetkisini TBMM Dilekçe Komisyonu aracılığı ile yapılabileceği ifade ediliyor.

A.R.A: Tam anlamıyla kandırmaca. Mevcut Anayasanın 74. maddesinde “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” zaten var. Kaldı ki bu maddenin son, geniş düzenlemesi 2010’da AKP tarafından yapıldı. Bu düzenlemede “idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri” incelemek üzere TBMM Başkanlığına bağlı “Kamu Denetçiliği Kurumu” da kuruldu ve çalışıyor. AKP burada da kandırıyor. Olan maddelerle oynamak yerine bu maddeler neden çalışmıyor, neden amacına ulaşmıyor konusunu sorgulamak gerekiyor.

Yanıt çok açık. “Kamu ile ilgili dilek ve şikayetler” demek, siyasal iktidarı ve devleti avucunun içinde tutan, parlamentoyu işlevsizleştirip önemsizleştiren, yargıyı güdümlü hale getiren AKP’yi ve tabii 2018’den bu yana da yürütme gücünü elinde tutan cumhurbaşkanını şikâyet demektir. Bu istenmediği gibi bırakalım şikâyeti, gerçekleri dile getirenler bile soruşturma, kovuşturma geçiriyor, tutuklanıyor, hüküm giyiyor. Yargı kararları, siyasal iktidarın işine gelmeyince, tanınmıyor, uygulanmıyor.

‘Sahteliği örtmeye yetmeyecek’

Parlamenter denetim yolları budandı, zorlaştırıldı, uygulanmıyor. Yargı denetimi uygulanmıyor. Anayasal denetimin ve bireysel başvuru yolunun kısmi olumlu kararları bile amacına ulaşmıyor.
Öte yandan halkın denetimde aktif olmasının, diğer deyişle toplumsal denetimin yol ve yöntemleri Anayasada zaten var. Dernek, vakıf, meslek kuruluşu, sendika, siyasi parti gibi örgütlenmeler; basın ve yayın organları; düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü; hak arama özgürlüğü; toplantı ve gösteri yürüyüşü; grev hakkı… Bütün bunların ve Anayasanın özünde olan “direnme hakkı”… Toplumsal denetim yolları çalıştırılıyor mu, baskı ve şiddetle önleniyor mu?

Anayasayı değiştirme konusunda olduğu gibi uygulamama, anayasal organları çalıştırmama ya da yalnızca sermaye sınıfı ve siyasal iktidar yönünde çalıştırma konularında sicili kabarık ve bozuk olan AKP’nin bırakalım yeni anayasa çağrısını, değişiklik çağrısı bile sahte. Halkın denetimi önerisi bu sahteliği örtmeye yetmeyecek.

Milletvekili dokunulmazlıkları

Düzenlemeyle, milletvekillerinin “kamu vicdanının kabul etmeyeceği her türlü bölücülük faaliyetleri” adı altında dokunulmazlık kapsamı dışında bırakılabileceği belirtiliyor.

‘Tasfiye amacıyla kullanılıyor’

A.R.A: Üzerinde oynanan maddelerden biri milletvekili dokunulmazlıkları. Kayıkçı kavgasına dönüşmüş gibi gözükse de aslında AKP’nin muhalefeti susturma ve muhalefet milletvekillerini tasfiye amacıyla kullanılıyor. “Kamu vicdanının kabul etmeyeceği her türlü bölücülük” belirsiz bir sözcük dizini. Hukuk belirsizliği kabul etmez. Bu tür belirsizlikler her durumda egemen siyasetin kullanım alanını genişletir. Ki yargının içinde bulunduğu çürüme ve yanlılık da ortada. Bunlar Türkiye’nin temel sorunları değil.

İlk 4 Madde

Öte yandan Anayasanın ilk 4 maddesinin de değiştirilebileceğine yönelik yaklaşımların AKP ve iktidar ortağı MHP arasında gerilim konusu olduğu dile getiriliyordu. Bu konuda uzlaşı sağladıkları söyleniyor. İlk 4 madde MHP’nin kırmızı çizgisi mi? AKP buraya yanaşacak mı?

A.R.A: İçinde öz olarak “cumhuriyet”in ve “nitelikleri”nin yer aldığı ilk dört madde konusu ciddi bir konu. İlerlemeci ve aydınlanmacı Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin de hedefi. AKP geçmişte çevresindeki anayasacılara, hukukçulara ilk dört maddenin değiştirilmesi konusunda onay verici açıklamalar yaptırdı. Olanaklı değil. Kurucu Meclisin görev ve yetkisinde olan yeni anayasa yapma konusu, Kurulu Meclisin konusu değil.

‘Anlaşsalar da olmaz anlaşmasalar da’

Kurulu Meclis ancak ve ancak ilk dört madde dışındaki değişiklikleri yapabilir. Tabii usulüne uygun olarak. Ancak AKP kendisini meşrulaştırmak ve Cumhuriyeti yıkıp adı cumhuriyet olan yeni bir rejim kurmak amacından vazgeçmediği için bu konuyu hep gündemde tutuyor. AKP ve MHP anlaşsalar da olmaz anlaşmasalar da… Kafaları karıştırmanın anlamı yok. Kaldı ki Cumhuriyeti yıktığı halde yenisini kuramayan siyasal iktidarın bırakalım değiştirmeyi üzerinde konuşma hakkı bile olmayan bir konu ilk dört madde.

Kaldı ki AKP 2008 yılında doğrudan olmasa bile dolaylı yoldan laik Cumhuriyet ilkesini değiştirme konusunda sicili bozuk olan bir siyasi parti. Kaldı ki AKP bu anayasa değişikliğinin de içinde olduğu birçok nedenle Anayasaya aykırı eylemleri işlediği odak haline gelen ve suçu sabit olan bir parti. Meşruiyet sorunu olan bir parti.