Parlamentoya sıkışmayan örgütlü savaşım yolları çözümü getirecek güçtedir ve bu güç anayasal toplumsal denetim yollarıyla olanaklıdır.
2023 ek motorlu taşıtlar vergisi (MTV) çok yönlü tartışmalara konu oluyor. Kanun maddesi Anayasa Mahkemesinin (AYM) gündeminde, bugün görüşülmesi bekleniyor. “İptal eder mi etmez mi”, “daha önce iptal etti”, “iptal kararı çıkarsa birinci taksiti ödeyenlerin durumu ne olacak” gibi tartışmalar sürüyor.
Önümüzde biri ret, diğeri iptalle sonuçlanan iki örnek var.
1999 yılında Marmara Bölgesi Depremi için bir defaya mahsus olmak üzere getirilen ek MTV’nin Anayasaya aykırılık savı “deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması” gerekçesiyle reddedildi. 1999 ek MTV’si Anayasaya aykırı görülmedi (E.99/51).
2003 yılında getirilen bir defalık ek MTV, “vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımını engellediği gerekçesiyle Anayasaya aykırı görülerek iptal edilirken (E.2003/48), aynı yıl içinde yeni bir yasayla tekrar getirildi, bu vergi de iptal edildi (E.2003/73). İkinci iptalde mali gücün dikkate alınmaması yinelenirken, “olağanüstü bir durum olmaksızın” ikinci kez vergi alınması suretiyle vergi yükünün araç sahipleri aleyhine ağırlaştırıldığı vurgulandı. AYM, ek vergi getirilmesindeki “ekonomik istikrarı sağlamak ve kamu borç stokunun azaltılmasını temin” amacını “olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı haklı bir neden olarak” görmedi.
Görüldüğü gibi ek MTV konusunda AYM’nin hem ret (1999) hem iptal (2003) kararı var. AYM birincisi Anayasaya uygun, ikincisi aykırı bulunan iki ek MTV kuralının getiriliş amaçları ve gerekçelerini 2023 ek MTV’si için değerlendirecek ve kararını verecek. Karar ret olarak çıkarsa birinci taksiti ödemeyenler ödemek zorunda kalacak, ikinci taksit (Kasım ayında) ödenecek.
Tartışma AYM’nin iptal kararı verirse bu kararın geriye yürüyüp yürümeyeceği üzerine yaygınlaşıyor.
Yürümez diyenler Anayasanın “iptal kararları geriye yürümez” kuralına dayandırılıyor.
Bu kural, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak kazanılmış olan hakların korunması amacını taşıyor. Kuralın yalnız söze bağlı kalınarak dar yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan güvenlik, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabilecek.
Bir kere Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Anayasayla tanınan temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesini mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
İkincisi geriye yürümezlik kuralı, Anayasa Mahkemesi kararlarının etkinliğini ortadan kaldırmamalıdır.
Bu ilkeler AYM kararlarının geriye yürümesi meşruiyetinin gerekçelerindendir. İptal edilen yasa kuralına dayanarak daha önce yapılan işlemler her ne kadar yasal gözükse de, Anayasa’ya aykırılığı saptanan bir kuralla hakları ihlal edilenler de olacaktır. Bunlar yönünden hukuksal meşruluk ve adalet, ihlal edilen hakların yerine getirilmesiyle sağlanacaktır.
Geriye yürümezlik kuralının her durumda kayıtsız ve koşulsuz kullanımı, mahkemeler tarafından bakılmakta olan davalarda uygulanan yasa kurallarının Anayasaya aykırılığı savında bulunulması halinde, Anayasa Mahkemesince yapılacak denetimin amacına ters düşer.
Anayasaya göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. İptal kararından önce açılan davalarda mahkemeler, ellerindeki davaları bekletecek ve AYM kararının verilmesinden sonra Anayasa’ya aykırı kuralı gözeterek karar verecektir. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır, yani geçmişe yürütecektir. Aynı durum, iptal edilen kurala dayanarak karar vermek zorunda kalan, ancak itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir.
Buradan, AYM kararlarının geriye yürüyebilmesi için her durumda mahkemelerin AYM’ye itiraz başvuru yapması gerekir biçiminde bir sonuç çıkmayacağı gibi önceden dava açılmalıdır, dava açmayanlara AYM iptal kararı etki yapmaz gibi bir katı ve dar yorum da çıkmaz. Bu tür yorumlar hukuk devleti ilkesine uygun düşmez.
Hakları Anayasaya aykırılığı saptanan kuralla ihlal edildiği halde dava açmamış olanlar yönünden “geriye yürümezlik” sözcüklerine katı bağlılık iptalden beklenen sonucun elde edilmesini engelleyecektir. Bu durumda, iptal kararlarının, iptal davası ya da itiraz başvurusu sonucu verilmiş olmasına bakılmaksızın, etkinliğini sağlamak için önlemler alınması gerekmektedir. Bunlardan biri İdarenin hak ihlalini giderici işlem yapması, bir diğeri ise iptal kararı, başka deyişle iptal edilen kuralla ortaya çıkan yeni hukuksal durum gerekçe gösterilerek yeni dava açılmasıdır. İkincisi, yani dava yolu her durumda ekonomik olmaz ve dava açamayanlar yönünden hak ihlaline neden olur.
Anayasa Mahkemesi kararlarının, geriye yürümeyeceği hükmünün ortaya çıkaracağı sonuçlar, yapılması gereken işlemler ve alınması gereken önlemler, uygulama ile ilgili bir işlem olup, hukuk devleti olmanın gerekleri tam da bu noktada ortaya çıkar. Sorumluluk ve görev İdarenindir, dava açan açmayan gibi ayrımlar kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı düşer.
Yinelersek, önüne, arkasına, içeriğine, amacına, etki ve sonucuna bakmadan geriye yürümezlik kuralına saplanıp kalmak, çıkış yolu olarak da önceden dava açılmasını önermek hukuk devleti ilkeleriyle uyuşmaz.
İptal kararlarının ileriye yönelik “derhal” etkisi tartışmasız biçimde ortadadır. Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen bir yasanın geleceğe yönelik tüm etkilerinin kaldırılması ve iptal kararına uyulması tüm devlet kuruluşlarınca kaçınılmaz bir zorunluluktur. Hukuk devleti olmanın gereği, ileriye yönelik etkilerle birlikte geriye yönelik etkide ve hak korumada ortaya çıkar.
İptal kararları kimi durumlarda geçmişi, her durumda geleceği etkileyecektir. Kurallar, devlete ve hukuka güven ilkesinin sarsılmaması, devlet ve toplum yaşamında karmaşaya neden olunmaması için getirildiğine ve herkese eşit olarak uygulanacağına göre, devletin de geriye yürümezlik kuralına sığınmaksızın hareket etmesi, hak ve özgürlük ihlallerine yol açacak işlemlere yeltenmemesi gerekir. Kurallar için geçerli olan ilkeler anayasal denetim için de geçerlidir.
Güncel olarak önümüzde duran, milyonlarca vergi mükellefinin ödediği, milyonlarca vergi mükellefininse ödemediği 2023 ek MTV’ye, yukarıda özetlediğimiz hukuksallık ve hukuk güvenliğiyle bakmak gerekir. AYM iptal kararı verirse, Anayasaya aykırı olan bir kurala dayanarak vergisini ödeyenlere, ödedikleri vergiler dava açılıp açılmamasına bakılmaksızın geri verilmelidir. Olaya özgü çözüm önerileri elbette kimi hak ihlallerini giderebilecektir.
Vergileme örneğinden hareket edersek, vergileme yoluyla gelirin yeniden dağılımında emekçi halkın, mali gücü yetersiz olanların ağır vergi yüklerinin adaletli ve dengeli olmasının sağlanması, adaletsiz ve dengesiz vergi yükü getiren yasaların çıkarılmadan önünün kesilmesi asıl olmalıdır.
Toplumsal konuların ve sorunların parlamentoya havalesiyle yetinilemez. Parlamentoya sıkışmayan örgütlü savaşım yolları çözümü getirecek güçtedir ve bu güç anayasal toplumsal denetim yollarıyla olanaklıdır.
Tarihin her döneminde halklar devleti ve hukuku “çıkar”, “baskı” ve “sömürü” aracı yapanların karşısına hak savaşımlarıyla çıkmış, toplumlar da bu savaşımlarla ilerlemiştir.