'Büyük siyasetin' birbiriyle kanlı bıçaklı olmaya devam eden tanıklarının bile sırdaşlık hukukuyla kendilerini bağlı saydıkları bir ortamda yaşıyoruz ve dolayısıyla Baydemir’e teşekkür borçluyuz.

Baydemir’e teşekkür

Geçenlerde Osman Baydemir yakın tarihimizin kırılma momentlerinden bir kısmını içeren 2015 yılı hakkında çarpıcı bilgiler açıkladı. “Büyük siyasetin” birbiriyle kanlı bıçaklı olmaya devam eden tanıklarının bile sırdaşlık hukukuyla kendilerini bağlı saydıkları bir ortamda yaşıyoruz ve dolayısıyla Baydemir’e teşekkür borçluyuz. Yirmi yılı aşkın süre öncesinden kişisel olarak da tanıştığıma göre ek olarak Osman’a iyi dileklerimin yanında kişisel teşekkürümü de iletmek isterim… Keşke daha önce anlatsaydı diyeceğim, ama ketumluk ilkesinin gizli Anayasa maddesi yapılmış olması mümkündür.

Bazı açılardan bayağı uyuşuk bir ülke görünümü veren Türkiye, bir yandan da enformasyon fırtınalarına sahne olduğu için her şey hatırlanamayabilir. Baksanıza son üç günün resmi pandemi vakalarına göre dünya rekoru kırmışız da haberimiz yokmuş! Yani Osman’ın verdiği bilgi de, üstünden topu topu iki hafta geçmesine rağmen unutulmaya yatırılmış olabilir. 

Şu link hatırlamaya yardımcı olacaktır: https://sol.org.tr/haber/sol-bakista-bugun-7-hazirandan-bu-yana-baris-s…

Tıklamaya üşenenler için ben özetleyeyim: Baydemir 2015 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan krizde Erdoğan’a üçlü öneri götürdüklerini söylüyor. Büyük koalisyon (AKP-CHP) kurulsun, HDP dışardan destekler. AKP azınlık hükümeti kursun, HDP dışardan destekler. AKP-HDP koalisyon kursun… Yeter ki çatışmasızlık hali güvenceye alınsın! Hani geçen hafta “lanetli yıllar” diye tartıştığım 90’lar var ya (https://sol.org.tr/yazar/lanetli-yillar-19779) ; yeter ki 90’lara dönülmesin…

Hatıralar birbirini çağırıyor. Mecbur, devam edeceğiz: 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP Meclis çoğunluğunu kaybetmişti. Seçimin gerçek galibi HDP olmuştu... 5 Haziran’da Diyarbakır mitingine IŞİD’e bağlanan bombalı saldırı sonucu 5 kişinin öldüğü, 400’den fazla insanın yaralandığı HDP’den söz ediyoruz. Aynı zamanda seçim kampanyasında büyük medyanın olanaklarının o güne kadar görülmemiş biçimde önüne serildiği HDP’den de söz ediyoruz. 

Hatırlayalım. Seçimden hükümet çıkmadı. Yalanlanmadığına göre “öğrenmiş bulunuyoruz ki” diyebilirim; HDP bu dönem AKP’ye akla gelebilecek her tür yapıcı öneriyi götürmüş. Aracı da Celal Doğan’mış. Yalanlamamak yetmez gerçi, ama susmak bir hak ve tercihtir. Üstelik belli ki ketumluk düzen siyasetinin ilkesi! 

Seçimin yenileneceği 1 Kasım’a kadar ülke kana bulandı. Sonrasında ise benim geçen hafta hazzetmediğimi gerekçeleriyle anlattığım tabirle “90’lara geri” dönüldü. 90’lar 2000’lerin ilk on yılını aklamak için lanetliyor, itirazım buna… 

“Ak yılların” sonuna yaklaşıldığında Oslo’da görüşmeler başlamış... Hani Fethullahçıların ve muhtemelen başkalarının sabotajına uğrayarak akamete uğrayan MİT-PKK barış süreci… 2012’de ifşa edilince hemen vazgeçilmeyen, yerini AKP-HDP sürecine bırakan görüşmeler yani…HDP de rastlantı olmasa gerek, Ekim 2012’de kurulmuştu. 

“Süreç” 2015’te, bugün yaşı yetmeyecek olan çok genç okurların ve çoktan unutmuş olanların ağzını açık bırakacak bir zirveye tırmandı: 21 Mart Newroz Bayramında Diyarbakır’da kürsüde Pervin Buldan Kürtçesinden Sırrı Süreyya Önder Türkçesinden, Öcalan’ın yolladığı mesajı okudular. Türkiye düzen siyaseti, yeni bir kavramla, “Eşme ruhu” ile tanıştı. Unutkanlık deyip duruyorum ya, alt tarafı dört buçuk yıl geçmiş; kim hatırlar şimdi Eşme’yi!

Bir de bu vesileyle 2013’te yazdığım bir yazıyı hatırladım. “Haziran ve Çözüm Süreci: ‘Hiç Haberim Yokmuş’ Gibi Sürebilir Mi?” O sıralar hiç olmazsa başlıklar daha esprili olabiliyormuş. İçeriği de öyle mi; merak edip bakanlar kendileri karar verir: https://gelenek.org/haziran-ve-cozum-sureci-haberim-yokmus-gibi-surebil… 

Benim makalenin başlığındaki Haziran’ı kim unutmuş olabilir ki! O Haziran, 2013’ün büyük halk direnişidir. Milyonlarca insanın katıldığı, yürüdüğü, AKP’yi istifaya çağırdığı, Haziran başında patlak vermekle kalmayıp yaz boyu kent kent gezerek süren; talepleri uğruna gencecik kardeşlerimizin yaşamlarını verdikleri, yüzlercemizin yaralandığı, birçoğumuzun sakatlandığı benzeri görülmemiş halk direnişimiz! 

“Haberi yokmuş…” gibi… Dolmabahçe’de 28 Şubat 2015’te kamera önüne geçenlerin arasında Yalçın Akdoğan ile Sırrı Süreyya Önder de vardı. Akdoğan o günlerde Erdoğan’ın hemen sağında veya solunda duran koltuklardan birinin sahibiydi. Koltuklar sabittir, miadını dolduran gider, yenisi oturur. Önder ise, o sıralar Öcalan’ın kendi sözleriyle “kıymetlisi” idi. 
Haziran Direnişi gibi toplumsal olguların “büyüklüğünün” bir göstergesi de, aslında onu unutmayı delice arzulayanların, kendilerini üstüne oturmaya, hatta mümkünse üstünde ayağa kalkmaya mecbur hissetmeleridir! HDP’nin durumu buydu ve bu nedenle sol-liberal siyaset daha eylem günlerinde “hükümet istifa” sloganına ambargo getirmeye çalışmış, devamında bu kez sol-liberal entelijansiya Haziran’ı kimlikler şeklinde kırpıp kırpıp toplumsal hareketler fantezisine yıldız yapmak için bilgisayar başına koşmuştur. Neyse dağıtmayayım; zaten bütün bunlar unutulmaya mahkumdur…

Ama Osman Baydemir’in açıklaması unutulmamalıdır. Osman HDP’nin yapıcı tutumunu kanıtlamak amacıyla, geçtim 5 Haziran 2015’in Diyarbakır’ını, -o lafın gelişiydi; yoksa nasıl geçerim- 20 Temmuz 2015’in Suruç’unu, Haziran Direnişinden iki yıl sonra halkımızın katillerine koalisyon ve dışardan destek seçenekleriyle aracı yolladıklarını anlatıyor! 

Osman, o da bu noktada Doğan’ın yalancısı olmalıdır, Erdoğan’ın “siz göreceksiniz anlamına gelen” bir yanıt verdiğini aktarıyor. Tarih haziran sonu – temmuz başıdır. Hükümet kurulamaz ve Anayasa gereği partilerin milletvekili sayılarına göre “seçim hükümeti” kurulması gerekir. Bileşim Anayasa gereği olsa da, katılmak Anayasa emri değildir; ve nitekim CHP ile MHP’nin ret yanıtı verdiği hükümet projesine HDP, yine yapıcılığını göstermek için olsa gerek, olumlu yaklaşacaktır. Seçim hükümetinin ömrü 25 Ağustos – 24 Kasım’dır. HDP’li iki bakan yapıcılığa ancak 22 Eylül’e kadar sadık kalabildiler. 

Teşekkür diye başladık, hatırlaya hatırlaya sonuna geldik. Ben de eski Gelenek yazısından hatırlamış oldum, paylaşayım: Erdoğan 2015 Temmuz sonlarında benim o zaman “tören ve iftar turu” dediğim gezisini Kürt illerine uzatmış. Geziyi BDP memnuniyetle karşılamış… Demek ki tam o sıralar Erdoğan Celal Doğan’a “siz göreceksiniz” demiş!