Kitap | Dünyanın en güzel müziği

Her ne olursa olsun o maharetli parmaklar etraflarına ışık saçarlar. Doğanın eşsiz melodisiyle bir olur, neşeyle parlayan bir yıldıza dönüşürler...

Nişan Mesut Oyardı

Bazı sesler vardır ki kulaklarınıza çalındığı anda rengârenk bir coşkuyla doldurur içinizi. Nasıl olduğunu anlamadan kaptırırsınız bedeninizi ve benliğinizi. Bazen yeni bir yol açar, bazense dindirir zihninizdeki dalgaları.

Bir flüte üflenen ılık bir nefeste, kemanı okşayan bir yayda ya da piyanonun siyah beyaz ahenginden çıkan farklı renklerde saklı olabilir bu ses. Kalbinize dokunacak o melodiyi arama işidir biraz da hayat.

Göknur Birincioğlu “Dünyanın En Güzel Müziği” adlı kitabında bu sesin peşine düşmüş; flüte aşkla üfleyen nefesin, siyah beyaz tuşları renklendiren maharetli parmakların peşine… 

Elbette herkesin kalbine dokunan ses başkadır. Kiminin korkusu kiminin iç sesidir. Bazıları için yalnızca gürültüdür kurbağaların hep bir ağızdan vıraklaması. Oysa aşk serenadıdır kurbağanın kalbine yansıyan.

Her ne olursa olsun o maharetli parmaklar etraflarına ışık saçarlar. Doğanın eşsiz melodisiyle bir olur, neşeyle parlayan bir yıldıza dönüşürler.

İşte böyle maharetli parmaklara sahip terzi Kanaviçe ve dikiş makinesinin öyküsüdür anlatılan. Kumaşlara masalları nakış nakış işleyen, gökyüzünün gündüzünü, gecesini, dağları, vadileri en güzel elbiselere nakışlayan “düş nakışçısının” hikâyesidir bu.

Düşler kendilerini resimde, müzikte, heykelde gösterirler de kumaşta, ahşapta, taşta gösteremezler mi? İşin özü “düşü” işlemektir aşkla. 

Hiçbir şeyin aynı kalmadığı dünyamızda hikâyemiz de dönüşür. Yazarın belki de odaklanmak istediği asıl yer de bu dönüşümdür. Düş nakışçısı yıldızlara yükselince yaşlı dikiş makinesi başka bir rapsodinin parçası olarak yeniden var olur. İnce ayaklarının üzerinde dikilen masallar masaya dönüşür.

Bazen susulan, bazen şiirler dökülen ve mutlaka birleşen elleri birbirine bağlayan bir sözcük işçisidir o artık. En güzel sözcükleri birbirine nakış nakış işleyen bir masa olmuştur, gıcırdayan yıldızlı kapıyla birlikte. Düş nakışçısı Kanaviçe’nin anıları, en sevdiği mandalina ağacının altında yaşamaya devam ederler. Anılarına, geçmişine sıkı sıkı tutunan yeni bir melodi başlamıştır. 

Eşyalar, insanlar ve doğa… dönüşüm her yerde.

“İçini ısıtan o müziği” bulup “sonsuz gökyüzüne kanat açan bir kuş gibi “hissettirecek, can suyuna kavuşturacak bir hikâye çıkmış yazarın kalbinden. Mete Kaplan Eker’in çizgilerinin yarattığı sihirli dünya ise başlı başına içinizi ısıtacak melodiyi işaret ediyor.

Her “düş işçisinin” melodisini bulması dileğiyle…

Künye:  Dünyanın En Güzel Müziği, Göknur Birincioğlu, Doğan ve Egmont Yayıncılık, 2021