Beyoğlu İşçi Evi açıldı: Bizim daha örgütlü olmamız lazım, sadece bugünü kurtarmak için değil

Beyoğlu'nda TKP'nin işçi evi açılışı için Ses Tiyatrosu'nda düzenlenen etkinlikte TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuştu.

soL - İstanbul

İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Türkiye Komünist Partisi bugün işçi evini açtı. Dayanışmanın merkezi olacağı vurgulanan işçi evinin açılışı için Beyoğlu Ses Tiyatrosu'nda bir de tören düzenlendi.

Törende Tiyatro Sanatçısı Orhan Aydın ve TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuştu.

Etkinlik Beyoğlu İşçi Evi adına yapılan bir sunumla başladı.

Sunumun ardından Aydın sahneye çıkarak, geçtiğimiz aylarda yaşamını yitiren Ferhan Şensoy'un kurucusu olduğu sahneye atıfla "Bu sahneye uzun zamandır ilk kez çıkıyor olmak çok güzel" diyerek söze başladı.

Beyoğlu'na kültürel bir saldırı söz konusu

Orhan Aydın, "Partimizin mücadele tarihinde de çok önemli bir yer taşıdığına inandığım, bu sahnenin de sahibi sevgili Ferhan’ı alkışlayarak başlamak istiyorum" diyerek şöyle devam etti:

"Arkadaşım demin sunuş metninde değinmeye çalıştı, bu Beyoğlu bildiğimiz Beyoğlu değil artık, Beyoğlu AKP çürümüşlüğünün ülkemizde görülen resminin en çürümüş resmidir. Sinema salonu 20 taneydi şimdi topu topu 4 tane kaldı. Tiyatro salonu bulunduğumuz salonun dışında 2 tane kaldı, oysa ben İstanbul’a geldiğimde 25 tane tiyatro vardı burada. Beyoğlu çaput pazarına dönüşmüş durumda her yerde kebap salonları çıkıyor, bir kültürsüzlük abidesi haline geldi."

TKP’nin bürosunun daha öncesinde tarihi bir binanın 5. katında olduğunu anımsatan Aydın, "Çok uzun zaman önce değil. Her türlü haksızlığa karşı TKP vardı burada. Bütün adaletsizliğin karşısında kezzap atmak için buradaydı" dedi.

"Ben partimin Beyoğlu’na tekrar gelmesiyle bu mücadelemin tekrar bir doruğa ulaşacağına inanıyorum" diyen Tiyatro Sanatçısı Aydın, "Çünkü TKP varsa barış var, TKP varsa aşk var, TKP varsa işçi sınıfı mücadelesi var. Beyoğlu esnafı, işçi sınıfı artık yalnız değil." ifadelerini kullandı.

Aydın konuşmasını şöyle sonlandırdı:

"Ülkenin genel fotoğrafı var bu 22 mahallede. TKP bütün dostları ve gönüllüleriyle birlikte kollarını sonuna kadar sıvayacaktır. Hoş geldin TKP! Yaşasın sanat! Yaşasın hayat! Yaşasın TKP!"

Aydın'ın konuşmasını takiben Nâzım Oyun Kolektifi, Nâzım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları eserinden derledikleri bir tiyatro oyunu sergiledi.

Nâzım Oyun Kolektifi'ni takiben Yapıcılar Orkestrası da sahne aldı.

Beyoğlu İşçi Evi'nin hazırlanmasında çalışan Beyoğlulu işçilerin hazırladığı bir videonun ardındansa TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bir konuşma yaptı.

Okuyan şunları kaydetti:

Sevgili dostlar, partili yoldaşlarım,

Aslında biz Beyoğlu'nu terk etmemiştik, ama mekan olarak İstanbul'un siyasal, tarihsel, kültürel, sanatsal ve sınıfsal olarak önemli mekanlarından birine TKP geri dönüyor. Şimdi arkadaşlar, biz son dönemde Türkiye’nin bir çok yerine semt evleri açtık, köy evleri açmaya başladık ve işçi evlerimiz var. Bunlara bir yenisini ekliyoruz Beyoğlu'nda.

Nedir bu işçi evleri, herhalde buradan başlamak gerekiyor.

TKP bugün Kürt sorununa ilişkin bir açıklama yaptı. Orada dedik ki, ekmek yoksa, sömürü varsa, yoksulluk varsa Kürt sorunu çözülemez. Nasıl çözülsün?

Kürt sorunu bir emek meselesidir, Kürt sorununun yükünü Kürt patron çekmiyor ki. Kürt patronlar, Türk patronlar gibi ya da başka kökenden patronlar gibi işçi sınıfını sömürmek derdinde.

Hatta Kürt patronlar Kürt sorunundan nemalanıyorlar. Onu bir kâr kaynağına, rant kapısına çevirmiş durumdalar.

Dolayısıyla biz Türkiye işçi sınıfı derken her kökenden, her dili konuşan, ana dili farklı olan, şimdi de yurtlarından edilmiş göçmenler olmak üzere tüm işçi sınıfını kastediyoruz. Biz tarafız. Türkiye'de sömürülenler olduğu sürece hiçbir sorunun çözülemeyeceğinden hareket ediyoruz.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan

Neden böyle söze girdim? Bu işçi evleri veya genel olarak TKP neye yarar?
 
Arkadaşlar, TKP’ye yönelik bir eleştiri var, ‘Ya siz her şeyi düzen değişikliğine bağlıyorsunuz’. Önce oradan başlayalım, evet düzen değişikliğine bağlıyoruz çünkü kimileri bugün yaşadığımız düzenin doğa kanunu olduğunu iddia ediyorlar, kimi Allahın emri olduğunu söylüyor ve bu düzenin devam etmesi, sanki fizik kuralıymış gibi düzen değişikliği deyince "Ya bu geleceğin meselesi" cevabını veriyor.

'Sermaye sınıfı hiç bir sorunu çözemiyor'

Yalnız Türkiye'de değil, dünyanın her bir noktasında insanlık korkunç bir umutsuzluk ve çaresizliğe mahkum olmuş durumda. Açlık, işsizlik, salgın hastalıklar, çevre felaketleri… Ne ararsanız var.

Burada düşman, sermaye sınıfı her şeye kâr gözüyle bakıyorlar ve bütün yük işçi sınıfının omuzlarına binmiş ve bu düzen devam eder diyorlar. Ve hiç bir temel meseleyi çözemiyorlar.

Hangi sorunu çözebilirler?

'İstanbul'u betona boğdular ve o 'yatırım araçları' boş boş duruyor'

Barınma sorunu, geçenlerde böyle bir soru yöneltildi, 'Barınma sorununun niye sosyalizmde çözüleceğini düşünüyorsunuz?' diye. Adlandırılması bile bir tuhaf değil mi? “Barınmak” sorunun adı, güzel bir sözcük mü?

Biz istiyoruz ki insanlar sokakta, iş yerlerinde, okullarda mutlu olsunlar. Evlerinde de mutlu olsunlar. "Barınma" sanki sığınacak yer arama. Ama bunu bile bulamayan milyonlarca kişi var. Çözemezler bu sorunu. Sadece İstanbul'da bir milyona yakın boş konut var, ama bunlar “yatırım aracı”. İstanbul'u betona boğdular ve o "yatırım araçları" boş boş duruyor.

Zamanında 1000 liraya kiralık ev mi olur deniliyordu, şimdi oturulmaz evler 3 bin liradan başlıyor. Sürekli artıyor… Konut sorununu çözemez bu sistem, Kürt sorununu çözemez, kadınlara dönük şiddeti çözemez, çocuk istismarını çözemez, eğitim sorununu çözemez, sağlık sorununu, eğitim sorununu çözemez. Hiçbir şeyi çözemez, çünkü bütün bu alanlar para kazanmak üzerine bütün sistemini kurmuş birileri tarafından kontrol ediliyor.

Bu sistemin özü bu.

Ve bize diyorlar ki "Bu düzeni değiştirmek geleceğin işidir". Yok ya! Tamam kolay olmayacak ama bu günün meselesi.

Niye, neye hazırlanmamız lazım? Bakın Bir tiyatro oyunu için hazırlık yaparsınız, çalışırsınız. Arkadaşlarımız belki de şu 10 dakikalık gösteri için çalışmışlardır saatlerdir. Bakın her şey için geçerli bu. Ama düzen değişikliği dediğimiz şey için tek bir şey lazım; örgütlü mücadele.

Belki onlarca yıl sürecek Bu ayrı, ama bizim şu anda bu değişiklik gerekir dememiz lazım ki bir an önce işe koyulalım. Bu düzen değişir arkadaşlar. Hiçbir yerde dikiş tutmayan ve işçi sınıfını, halkın büyük bir çoğunluğunu işsizliğe, açlığa yoksulluğa mahkum eden bu düzen değişmeli. TKP bunun için uğraşıyor.

Burada başka bir soru geliyor:

"Madem siz bu düzeni değiştirmeye çalışıyorsunuz, bugün ne yapıyorsunuz? O kadar semt evi açıyorsunuz, formlar dolduruyorsunuz, çok sayıda yeni üye, yeni gönüllü kazanıyorsunuz, işçi evi açıyorsunuz. Buralarda ne yapılıyor? Herhalde düzen değiştirilmiyor."

Arkadaşlar bu biraz da bir eleştiri sorusu. Sanılıyor ki bizler bugün yaşamıyoruz. Sanılıyor ki TKP üyesi insanlar kafa kafaya vermişler, gece gündüz bu düzeni nasıl değiştireceğiz diye düşünüyorlar.

Evet temel meselemiz bu düzeni değiştirmek.

Ama biz de yaşıyoruz. Türkiye'nin her bir tarafında TKP'liler, dostlarımız, fabrikalara gidiyorlar, günde 10 saat, 12 saat çalışıyorlar. Tezgah başında ter akıtıyorlar, kimisi "iş kazası" denilen ama aslında iş kazası olmayan olaylarda yaralanıyorlar.

'TKP’liler bulundukları koşulların daha fazla çürümesine izin vermemek için boyun eğmiyorlar'

Kimilerimiz hastanelerde, kimilerimiz okullarda emekçi olarak çalışıyoruz. Kimimiz bilim insanı, kültür emekçisi. TKP’liler de yaşıyorlar ve bulundukları koşulların daha fazla çürümesine, bilime, sanata, kadına düşman hale gelmesine izin vermemek için boyun eğmiyorlar.

Bunu yaparken gelecekteki toplumun, kuracağımız komünizmin en güzel değerlerini bugün hiç değilse belli ölçülerde yaşatmak için çaba gösteriyorlar. Nedir? Dayanışma.

Dayanışma çok güzel bir sözcüktür, çünkü dayanışma yardımlaşmanın çok çok üstünde bir şeydir.

Dayanışmak birbirine katmaktır, kolundan tutmaktır, yoldaş olmaktır. Bu dünyanın en keyifli şeyidir, komünist olduğunda dayanışmacı da olunur.

Başka ne yapıyoruz? Birbirimizi geliştiriyoruz, kendimizi geliştiriyoruz, birbirlerimizden öğreniyoruz. Aramızda belli konularda eğitim görmüş insanlar var, herkesin farklı yetenek ve becerileri var.

Ortak bir mücadele içindeyiz ve birbirimizden öğreniyoruz. Artı, bugün yaşadığımız için, uğradığımız haksızlıklara karşı örgütlü bir biçimde karşı durmaya çalışıyoruz, Yaşadığımız yerleri güzelleştirmeye çalışıyoruz. Bakın demin Beyoğlu İşçi Evi’nin hazırlanışı için çabalayan yoldaşlarımızın hazırlık çalışmalarından bazı fotoğrafla vardı.

Bakın o fotoğraflarda yer alan yoldaşlarımızın önemli bir bölümünü bilmiyorum, ilk defa görüyorum. TKP binalarında ortak emek veriyoruz, tıpkı mücadelemizin ortak olması gibi.

İstanbul'un belli bir noktasında Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, hepimizin gururu olan o bina, biz devraldığımızda ne haldeydi, bilenler bilir.

Orada partinin ustaları, mühendisleri, boyacıları, işçileri, mimarları ortaklaşa çok güzel bir eser çıkarttı.

'Bu düzende yaşadığımız sürece biliriz ki hiçbir zaman rahat etmeyeceğiz'

Evet hayat devam ediyor ve TKP o hayatı güzelleştirmeye, bir birimize güç vermeye, umudu çoğaltmaya devam ediyor.

Ama bir şeyi bilerek, kapitalizm sürdükçe yüzümüz gülmeyecek. Biz mücadele ederken güleriz bir birimizin elinden tuttuğumuz zaman gerçekten güleriz ve neşelendiğimizde de kahkahamız gürdür.

Ama bu düzende yaşadığımız sürece biliriz ki hiçbir zaman rahat etmeyeceğiz. O yüzden sevgili arkadaşlar, ne olur? Şimdi seçimler yaklaşıyor, yine ne diyecekler? ‘Hele hele şu dönemeci alalım’. Alalım da bu kadar sömürü ne olacak? İşçi ücretleri korkunç seviyelerde. Alım gücü düştü, hayat pahalılığı arttı.

Bu kış doğal gaz faturası inanılmaz gelecek. Belki bir odaya kapanıp diğer odaların soğuk olmasına göz yumacağız. İnsanoğlunun yaratıcı aklının daha kötü koşullarda yaşamayı becermek, buna sarf etmeyi zorlayan bu düzeni savunamazsınız.

Ne dedi ana muhalefet partisi lideri? ‘Elektriği az tüketin’... Oldu.

Daha az okuyun, daha az ısının, daha az tiyatroya gidin, daha az yemek yiyin, daha çok çalışın, trafikte daha az vakit kaybedin... Böyle bir dünya. Biz bu dünyayı kabul etmiyoruz. Büyük bir hızla çoğalmamız lazım.

'Bizim daha örgütlü, daha güçlü olmamız lâzım, başka çare yok'

Bugün Ankara’da onbinlerce faşist toplandı, gövde gösterisi yapıyorlar, bir sonraki döneme mesaj gönderiyorlar. Bizim daha örgütlü, daha güçlü olmamız lâzım, başka çare yok. Bugünü kurtarmak için değil.

Bizim yalnızca evlatlarımıza, çocuklarımıza değil, kendimize de bir borcumuz var. Ne yaşta olursak olalım, istersek 80’imizde, 90’ımızda olalım, “ben bu ülkenin kurtulduğunu, bu halkın kurtulduğunu göreceğim” dememiz lazım. Bu iddiayla hareket etmemiz lâzım.

Biz Beyoğlu’nda işçi evini açarken şu iddiayla açıyoruz, TKP iktidara taliptir, kim adına? İşçi sınıfı adına. Dolayısıyla binlerce semt evi, köy evi açıp işçi sınıfının mücadelesini her yere taşıyacağız.

Bir yandan bugün dik duracağız, bugün birbirimize enerji vereceğiz, bugün haksızlıklar karşısında boyun eğmeden tavrımızı alacağız ama asıl meselemiz bu sömürücü sınıfı tek seferde bu ülkeden sepetlemek olacak.

İşçi sınıfı işçi evlerine sığamayacak bir güçtür. İşçi sınıfına siyasi iktidar yakışır. İşçi sınıfına fabrikalara, akarsulara, madenlere Türkiye toplumunun adına el koymak yakışır!

Selam olsun Türkiye işçi sınıfına, selam olsun onun partisi Türkiye Komünist Partisi’ne!

Etkinliğin bitiminde yeni açılan İşçi Evi'ne bir yürüyüş düzenlendi.