Unutulan Kabalık

Kafalar genellikle ince işlere, hilenin hurdanın incelikle yapılanına takılmışsa, çok kaba saba, herkesi sersem sanan, sanan değil kabul eden, varsayan da denilebilir, bu türden üçkâgıtçılıklar büsbütün ihmal ediliyor galiba. İhmal ediliyor dediğim, kimsenin aklına gelmiyor ara sıra birilerinin aklına geldiğinde ise onların söyledikleri, gündeme getirdikleri birtakım incelikten uzak kumpaslar inandırıcı bulunmuyor. Böyle ihmallerin, kimileyin, bu tür olasılıkları gündeme getirenlerin, haklı olarak diye de ekleyelim, pek makbul sayılmayan, sözüne güvenilir bulunmayan kimseler ya da kurumlar tarafından dillendirilmesinden kaynaklandığını ileri sürmek mümkün. Bu yazının konusunu oluşturan seçmen sayısındaki şaşırtıcı, anlatılması ve anlaşılması kolay görünmeyen artışlar için de böyle bir durumun geçerli olduğu söylenebilir: Son birkaç seçimdir, yumurta kapıya geldiğinde denebilecek bir gecikmeyle bile olsa gündeme girmekle birlikte, ilk bakışta hak ettiği ilgiyi görmüyor. Gerçekten de, bu ilgisizlikte, konuyu açanların güvenilmezliğinin bir ölçüde etkili olduğunu söylemekte önemli bir sakınca yok. Bununla birlikte, birçok bakımdan, geçiştirilemeyecek bir sorunla karşı karşıya olunduğu neredeyse kesin görünüyor.

Bundan önceki genel seçim miydi yoksa yerel seçim mi, hatta geçen yılki referandum öncesinde de olabilir, bir ya da birkaç kez, bu sorun son anda gündeme gelmişti. Benim bu sorunu konu edinirken ne zaman ve nasıl olduğunu hatırlayıp yahut araştırıp şu anda olduğundan daha büyük bir kesinlikle yazmak gereğini duymayışım bile yakındığım ilgisizliğin, önemsemezliğin, umursamazlığın bir işareti olarak ileri sürülebilir.

Dünkü Cumhuriyet gazetesinde gündeme getirilen, hatta manşete çıkarılan konu, seçmen sayısındaki şaşırtıcı, şaşırtıcı derken, açıklanması kolay görünmeyen, zaten açıklanması için herhangi bir çabaya da girişilmeyen artış idi. Gün içinde çok sayıda internet sitesinde de bu habere göndermede bulunularak konu gündeme getirildi.

Bugünkü hükümet partisini, kuruluşunun hemen ardından, üçte birin birkaç puan üzerinde oya karşılık üçte iki parlamento çoğunluğuyla işbaşına getiren 2002 seçimlerinden sonra ortaya çıkan bir tuhaflıktan söz ediliyor. O zamanki, oy sayısıyla orantısız muazzam meclis çoğunluğunun, 12 Eylül askerlerinin yerleştirdiği seçim sistemiyle ilgili olduğu biliniyor. Ama o yıldan sonraki seçim dönemlerinde, ara sıra şöyle ucundan kıyısından sözü edilmekle birlikte, kimsenin ciddi ve ısrarlı biçimde üstüne gitmediği bir de seçmen sayısındaki açıklanamayan artış sorunu ortaya çıkıyor. Gazetede verilen ve Yüksek Seçim Kurulu verilerine dayandırılan sayılara göre, Kasım ayındaki 2002 genel seçiminde 41.4 milyon olan seçmen sayısı, yaklaşık 2.5 yıl sonra yapılan yerel seçimlerde 43.5 milyona çıkıyor. Buna karşılık, Temmuz 2007’deki genel seçimlerde seçmen sayısı yaklaşık 1 milyon gerileyerek 42.5 milyon oluyor daha doğrusu, öyle olduğu ilan ediliyor. Böyle bir azalış, nüfusu sürekli artan bir ülkede, nasıl açıklanabilir? İkisinden biri yanlış demektir. İlki yanlışsa, onun esas alındığı seçimlerin sonuçları hükümsüzdür yok, ikincisi yanlışsa, o genel seçim sonuçlarını geçersiz saymak gerekir.

O kadarla da kalmıyor. Yukarıda sözünü ettiğimiz en son tarihten yaklaşık 2 yıl sonra yapılan Mart 2009 yerel seçimlerinde seçmen sayısı, bu kez, 3 milyonun üzerinde bir artışla 42.5 milyondan 48.6 milyona yükseliyor. Geçen yılın anayasa referandumunda ötekilere göre daha “makul” görünen bir artışla 49.4 milyona yükselen seçmen sayısı, 12 Haziran’da yapılacak genel seçimde, 2 yıl öncesine göre 4.1 milyon artış gösterirken, 9 ay öncesine göre ise iyiden iyiye çıldırarak 3.3 milyonluk bir artışla 52.7 milyona ulaşıyor. Şu sayılara bakın: 26 ayda 4.1 milyonluk artış gösteren seçmen sayısı, bu artışın 3.3 milyonunu son 9 ayda gerçekleştirmiş. Epeydir ithalatın, özellikle tüketim malı ithalatının, o arada örneğin otomobil ithalatının çılgınca denilirse abartma sayılamayacak bir artış gösterdiği biliniyor da, acaba diyor insan, seçmen ithalatı da başlatılıp böyle rekorlara mı koşuluyor?

Böylesi seçmen sayısı artışlarına bir zamandır kafayı taktığımdan olacak, son üçbeş seçim öncesinde kendi mahallemde, kendi başıma bir amatör istatistik çalışması yapıyorum, herkesin çeşit çeşit tuhaflıkları var işte… O dönemlerde sık sık muhtara uğruyorum ve her gidişimde başı bağlı bir büyüğünün refakatinde seçmen kütüğüne kayda getirilmiş birden çok başı bağlı kız çocuğumuza rastlıyorum. Bu rastlantıyı aktardığım birçok dostumdan da farklı mahallelerdeki benzer görüntülere ilişkin gözlemler alıyorum. Bu şaşırtıcı rastlantıya herhangi bir fesatlığı ima ederek değiniyor değilim elbette daha doğrusu, birincil amacım bu değil. Birincil olarak, o yurttaşlarımızın yaptıklarını, ne kadar demokrasiye bağlı olduklarını vurgulayarak, övgüyle anabiliriz. Bununla birlikte, bu tür tanıklıkların ortaya koyduğu tablonun sadece övgü konusu yapılması, kuşkusuz, kabul edilebilir sayılamayacak bir alıklık olur. Böyle bir saptamayı, topluca bir hamlenin yasal, itiraz edilemez görüntüleri olarak dile getirmekle birlikte, aynı zamanda, o hamlenin başka birtakım uzantıları barındıran azçok bütünlüklü bir planlamanın ürünü olduğunu düşünmemek için çocuk olmak yetmez o yüzden, alıklık diyorum.

Seçmen kütüklerinin oluşturulması doğrudan hükümete bağlı kuruluşların işi durumuna getirildikten sonra, bu işin yansız bir biçimde ve nesnellikle yapıldığına ilişkin iddiaların kâğıt üzerinde bile kabul edilebilirliği kalmamıştır. Zaten ilan edilen sayılar da bunu ortaya koyuyor. Bir ülkedeki seçmen sayılarının, iki yılda bir, hatta bir yıldan bile kısa sürelerde, şaşırtıcı orandaki artışlar bir yana, bu kadar dalgalanması nasıl açıklanabilir? Bir manipülasyonun varlığı açıkça sezilebilmekte ayrıca, bu işin çok da titizlenmeden, önü arkası fazla hesap edilmeden, hem acemilik hem fütursuzluk anlamlarını çağrıştıran bir tavırla kotarıldığı akla gelmektedir.

Kısaca ve açıkça söylenirse, şudur: Düzenin ideolojik aygıtları türünden anlatılarda dile getirilen inceltilmiş saldırıların yanı sıra, seçim ve siyasi partiler yasaları başta olmak üzere çeşitli “yasal” düzenlemelerle sağlanan haksız ve adaletsiz kural ve uygulamalar da yeterli görülmemekte, var olan yasalarla bile bağdaşması mümkün olmayan kaba saba müdahaleler eksik edilmemektedir.

Ancak, yanlış anlaşılmasın, bunları gündeme getirirken böyle demokrasi olur mu ya da demokrasi bu mudur, demek istemiyorum.

Tam tersine, demokrasi budur.