İdlib’de neler oluyor? AKP Suriye’de rotasını arıyor

Suriye krizinde önemli düğümlerden biri haline gelen İdlib dün yaşanan sıcak çatışmanın ardından bir kez daha gündemin ilk sırasına yerleşmiş durumda.

soL - Dış Haberler

ABD’nin eski IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un Haziran 2017'de ifade ettiği üzere, 11 Eylül’den beri El Kaide’nin edindiği en büyük güvenli bölge olan İdlib’de, Suriye ordusunun uzun bir süredir belirli aralıklarla ülkenin ekonomik bağımsızlığı için kritik önem teşkil eden M4 (Lazkiye-Halep) ve M5 (Halep-Şam) karayollarının kontrol altına alınmasına yönelik operasyon sürüyor.

SURİYE'DE SAVAŞ EKONOMİSİ

ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) Suriye'ye yönelik yaptırım baskısı, son dönemde başta Halep olmak üzere Lazkiye, Tartus gibi merkezi hükümetin kontrolündeki bölgelerde trajik neticeler doğurdu. Trump yönetiminin aralık ayında Ceaser Yasası’yla genişlettiği yaptırımlar ve ülkenin ana ulaşım arterlerindeki tıkanıklık, birçok Suriyelinin temel ihtiyaçlarından mahrum kalmasına yol açtı. Kuzey Suriye’de Türk lirasının kullanımının yaygınlık kazanması da bu krizin şiddetini artıran nedenler arasında bulunuyor.

Buna ek olarak, son haftalarda Tartus ve Humus’taki petrol rafinerilerini hedef alan bombalı sabotajlar da ülkeye dönük ekonomik ablukaya hizmet eden diğer faaliyetler arasında yer alıyor.

Bu faaliyetler mevcut tabloda Suriye’ye orduyu hedef alan herhangi bir saldırıdan çok daha fazla zarar veriyor.

Bu noktada M4 ve M5 karayollarının kontrolü Suriye için hayati önem arz ediyor.

Suriye ordusunun Rusya Hava Kuvvetleri’nin desteğiyle İdlib’in güneyindeki Maarrat el-Numan ilçesine yönelik son haftalarda başlattığı operasyonu başarıyla sonuçlandı ve bu operasyona güneybatı Halep’teki ilerlemeler eşlik etti. Londra Merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre geçtiğimiz hafta ele geçirilen bölge sayısı 47'ydi.

Güneybatı Halep’ten Halep merkezi hedef alan füze saldırılarının durması da, karayollarının açılması da Türkiye’nin Astana ve Soçi’de altına imza attığı yükümlülükleri arasında yer aldı. Suriye tarafı, yaklaşık 2 yıldır anlaşmalar nedeniyle İdlib’deki askeri faaliyetlerinin ivmesini düşürmüştü.

TSK İLE GERİLİM

Pazar günü TSK’nın İdlib’e intikal eden unsurlarına Serakib kasabası yakınında Suriye ordusu tarafından topçu atışları düzenlendi ve Milli Savunma Bakanlığı (MSB), 5 askerin, 3 de sivil personelin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Rusya Savunma Bakanlığı, daha sonra MSB’nin İdlib’de Suriye ordusunu hedef alan hava saldırıları düzenlendiği yönündeki iddialarını yalanlayarak, Türk askerlerinin Suriye tarafından hedef alınmasının nedenini, bölgeye intikal hakkında Rusya tarafının bilgilendirilmemiş olması olarak açıkladı.

İdlib’de Astana mutabakatı kapsamında kurulan gözlem noktalarından 3'ü şu anda Suriye ordusunun ablukasında bulunuyor; Hama’nın kuzeyindeki Morek’te ve İdlib’in güneyindeki Sirman ve Maar Hattat’ta bulunan gözlem noktalarına Suriye tarafından herhangi bir saldırı gerçekleştirilmedi. Bunun dışında Maar Hattat’taki gözlem noktası dışında diğerlerinin tahliye edilip edilmediğine dair herhangi bir bilgi de bulunmuyor.

Öte yandan TSK unsurlarının hedef alındığı bölge olan Serakib, M4 ve M5 karayollarının kavşak noktasında bulunması anlamında kritik önem teşkil ediyor.

'ILIMLILAR' CİHATÇILARDAN AYRIŞTIRILABİLİR Mİ?

Güneybatı Halep’teki operasyonlar, Halep merkezin mutlak bir sükunete erişmesiyle ve İdlib’dekiler de ulaşım hatlarının yıllar sonra yeniden açılmasıyla son bulabilir. Ilımlıların cihadistlerden ayrıştırılması maddesi ise, 2017 yılının ilk çeyreğinden itibaren vilayetin El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir’uş Şam’ın kontrolünde olduğu hesaba katılırsa, pek mümkün görünmüyor.

Bugünkü operasyon bölgeleri halihazırda HTŞ bileşenleri tarafından kontrol ediliyor. HTŞ, Türkiye’nin "terör listesi"nde ve Türkiye sınırlarındaki unsurları da sık sık polis operasyonlarına uğruyor.

ROTA YENİDEN HESAPLANIYOR

İdlib’deki hareketliliği takiben ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, yaptığı açıklamada ülkesinin terör listesindeki HTŞ’yi kollayan bir açıklamada bulundu:

“İdlib’de ABD ve Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü olarak kabul edilen gruplar var. Daha önce bunlara yönelik operasyonlarımız da oldu, örneğin IŞİD lideri Bağdadi’yi yakaladığımız operasyon. Çok daha büyük gruplar da var, Nusra gibi, HTŞ gibi. Bunlar doğrudan El Kaide’nin uzantıları, terör örgütü olarak kabul ediliyorlar ancak öncelikli olarak Esad rejimiyle mücadeleye odaklanmış durumdalar. Henüz biz bu iddiaları kabul etmedik ama kendileri, terörist değil vatansever muhalif savaşçılar olduklarını iddia ediyorlar. Bir süredir uluslararası bir tehdit oluşturduklarını görmedik.”

Türkiye’nin ‘İdlib’deki çabalarını desteklediklerini’ söyleyen Jeffrey, aynı zamanda bölgede kimyasal silah kullanılması halinde yanıt vereceklerinin de mesajını verdi. Dün ise Rusya Savunma Bakanlığı, Nisan 2017'de Han Şeyhun’da meydana gelen ve ABD’nin Humus yakınlarındaki Şayrat hava üssünü Tomahawk füzeleriyle vurmasına neden olan kimyasal saldırı provokasyonunun baş tertipçisinin İdlib’in güneydoğusundaki Maarat el-Artik’te yeni bir provokasyona hazırlandığını açıkladı.

Jeffrey’in açıklamasından saatler önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana platformunun sona ermekte olduğunu öne sürerek Cenevre’ye işaret etti.

Bu açıklamalar, ABD’nin Suriye’deki başat vekili olan Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) gözden çıkardığı yorumlarına neden oluyor. İdlib, ayrıca Suriye’nin ABD güçlerinin kontrolündeki doğu petrollerine odaklanmasına karşı önemli bir cephe olmasıyla öne çıkıyor. İdlib’deki ilerlemeler de Suriye’nin Şam’ın Doğu Guta bölgesi ve ülkenin güneyindeki Dera’ya hakim olmasıyla mümkün olmuştu.

MOSKOVA İDLİB VE LİBYA DOSYALARINI BİRLEŞTİRDİ

Bunun yanı sıra Ankara, Libya’da desteklediği Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) askeri yatırımını tüm hızıyla sürdürüyor. “Baykar Makina” firması tarafından üretilen Bayraktar İHA’larının, Hafter komutasındaki orduya karşı yürütülen operasyonlarda sıkça kullanıldığı çeşitli mecralarda çıkan haberlerde görülmüştü.

Son birkaç ayda ise  — Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu’na göre — Suriye’den binlerce militan gönderildi.

Bu militanlar yoğunlukla Afrin ve İdlib’den sevk ediliyor. 

Türkiye destekli ve aynı zamanda UMH’ye destek için Libya’ya militan gönderen Mutasım Taugayı Siyasi Büro Şefi Muhammed Sicari’ye göre Halep’in güneybatısı ve İdlib’deki son gerilim, Türkiye ve Rusya arasındaki durgun müzakereler ve Libya’daki anlaşmazlıktan kaynaklanıyor.

Syria Direct’e görüş bildiren Sicari, şu ifadeleri kullanıyor: “Rusya İdlib dosyasını Libya dosyasıyla birleştirdi ve Ankara’ya baskı yapmak için kullanıyor.”

Son gerilimi Moskova’nın Libya’daki ateşkes müzakerelerinde Ankara’ya karşı elini güçlendirmeye çalışmasıyla açıklayan Sicari, şunları söylüyor: “Türkiye Suriye halkına karşı yükümlülüklerinden vazgeçmeyecek. Son sözü ABD söyler, biz de elimizden geleni yapıyoruz.”

"Son sözü ABD söyler..."

21. Yüzyılın ilk on yılında çoklarınca değişmez gerçek gibi görünen bu cümlenin Orta Doğu'da uzun süredir büyük bir kuşkuyla karşılandığını hatırlatmaya gerek yok.

Bunlar, emperyalizm destekli cihatçıların "son sözleri" de olabilir.