Trump'lı günler: Wall Street hiç olmadığı kadar büyük ve güçlü

ABD’nin en büyük bankalarının 2016 finansal raporları çıktı. Ve sürpriz! Kârlar stratosfere kadar yükselmiş. Ve ABD Maliye Bakanlığı’nı hiç olmadığı kadar kontrolü altına alan Goldman Sachs sayesinde, Wall Street’i bundan çok daha iyi zamanlar bekliyor.

Çeviri: Eren Karaca

soL'un notu: ABD'nin "ezilen beyaz işçi sınıfının" sözcüsü olduğu iddia edilen Donald Trump'ın yeni kabinesinin en dikkat çekici tarafı, tam tamına bir "zenginler hükümeti" olmasıdır. Kabinesine tüm dünyayı sömüren Goldman Sachs'ın yöneticilerini dolduran Trump ile birlikte, bankalar üzerindeki kısıtlmaların kaldırılması ve Wall Street'in ihya olması beklenebilir. CounterPunch'tan Pete Dolack'ın 3 Şubat'ta yayımlanan "Wall Street Bigger and Badder Than Ever" başlıklı makalesinin en önemli kısımlarını soL okurlarıyla paylaşıyoruz. 


Bankacı olmak, hiç bir zaman özür dilememektir. Ya da bir sonraki milyonların nereden geleceğine dair kaygısız olmaktır.

ABD’nin en büyük bankalarının 2016 finansal raporları çıktı. Ve sürpriz! Kârlar stratosfere kadar yükselmiş. Ve ABD Maliye Bakanlığı’nı hiç olmadığı kadar kontrolü altına alan Goldman Sachs sayesinde, Wall Street’i bundan çok daha iyi zamanlar bekliyor. Geriye kalan bizlerin hikayesi ise bambaşka.

En az altı Goldman Sachs yöneticisi, Trump yönetiminin üst düzey kadroları için aday gösterildi. Başkan adaylığı kampanyası sırasında Trump, rakiplerine Goldman Sachs’a olan yakınlıkları üzerinden saldırıyordu ama bu, emlak kralı Trump’ın “bataklığı kurutacağına” safça inananlara yapılmış kötü bir şakadan ibaret. Listenin başında, OneWest Bank’in “başı” ve CEO’su olarak “haciz kralı” ünvanını elde eden ve maliye bakanı adaylığına konan Steve Mnuchin var.

Ödenemeyen mortgage borçlarını alan ve finansal kriz sırasında binlerce ev sahibini evinden eden Mnuchin, maliye bakanı olunca “Reagan’dan beri yapılmış en büyük vergi değişimi” öngördüğünü ve “birincil amacının vergi reformu olduğunu” söyleyip, yardımsever damarını önümüze koydu. Zenginlerden ve şirketlerden daha fazla vergi alınacak. Yaşasın! Daha kaç kişinin evlerini elinde tutma yetileri ellerinden alınarak bunlar olacak belli değil.

Bu arada The Guardian, “Mnuchin’in finansal krizle karşı karşıyayken varlıklar için Federal Mevduat Sigorta Kurumu’na (FDIC) ödediğinin iki katını geçen sene OneWest’i satmak için istediğini” yazdı. Kaliforniya Yeniden Yatırım Koalisyonu’nun (The California Reinvestment Coalition) hesaplarına göre Mnuchin’in bankası, yalnızca Kaliforniya içerisinde 36 binden fazla ev haczinden sorumlu ve oransız bir şekilde bu hacizleri yaşlıların evlerine yapmış. Yaşlıların ev anahtarlarını değiştirmeye kadar giden tacizler ve agresiflikler uygulamış.

“Kendini beğenmiş bir vampir” gerçekten. Bu taktikler aynı zamanda Mnuchin’in kendini başkan Trump’a sevdirme taktikleri de olsa gerek.

CİTİGROUP DETROIT'TEKİ YIKIMI TEKRARLAMAK İSTİYOR

Bankacılıkta bu yılın özetini yaparken, JPMorgan’ın CEO’su Jamie Dimon’un yüksek öngörüsünden bahsetmeden olmaz. Dimon’u bir yıl önce, işçi sınıfı için azalan gelirlerin sorun olmadığı çünkü artık iPhone sahibi olabilme avantajıyla aslında daha iyi durumda oldukları konusunda gösterdiği ısrarcılığıyla, 2014’te de “bankaların saldırı altında olduğu” söylemiyle hatırlıyoruz. 2016’ya geri dönüp baktığımızda bizi yeniden gülünç bir teselliye boğmuş.

Nasıl oluyorsa soğukkanlı bir şekilde Bloomberg News’e “iş dünyası çok kötü insanlardan oluşuyormuş gibi yerden yere vuruluyor” demecini verirken, Detroit’i kurtaranların bankalar olduğunu söylüyordu. Şaka değil. Diyordu ki: “Detroit’te halk, sivil toplum kuruluşları, hükümet ve iş dünyası, Amerikan vatandaşlarının daha iyi yaşam koşullarına sahip olması için beraber çalıştı. Detroit’te yapılanlar ülke çapında tekrarlansa, büyük bir rönesans olur”. Ve şöyle bitiriyordu: “JPMorgan sistemi bozmadı. Krize biz neden olmadık. Sermayemiz üçe katlandı. 30 bin işi kurtardık.”

Şöyle gerçek bir kahkaha atmak için burada biraz bekleyelim. Büyük bankaların dünya üzerindeki ekonomilere ne kadar büyük zararlar verdiğini ve bu yıkımlarından dolayı ödül olarak trilyon dolarların nasıl ellerine tutuşturulduğunu anlatmaya gerek yok. Detroit’teki yıkıma da tekrar değinmenin gereği yok ancak bir şeyi hatırlamak gerekiyor. Karmaşık ve anlaması güç türev araçları, Detroit’in mali çöküşünde belirleyici rol oynadı.

Bu türevler belediyeye, faizlerde olası bir yükselişe karşı “teminat” olarak satılmıştı. Ancak faizler ve Detroit’in kredi notu düşünce, yüz milyonlarca dolar para belediye kasalarından Wall Street’in cebine çekildi. Türevleri satan bankalar da, kreditörler sıralamasının başına zıplamış oldu.  Emekli maaşları ya da kamu hizmetine para yokken, finansörler için para çoktu.

Dimon da çektiklerinin karşılığını misliyle almış görünüyor. 2015’te 27,6 milyon dolar kazanarak, bankacılık sektöründeki CEO’lar arasında en yüksek maaşlılardan oluyor. Goldman Sachs’ın Lloyd Blankfein’ı da fena sayılmaz; karşılık olarak 23,4 milyon doları cebine atmış. Başka dokuz bankacı ise 10 milyon dolarlara ulaşıyor.

HİÇ OLMADIĞI KADAR BÜYÜK VE GÜÇLÜ

Bu kabarık maaşlar, tabiri caizse, bankalar için devede kulak. ABD’nin en büyük altı bankasının kârları toplamı yine devasa – 2016 için 93 milyar dolara yakın.

İşte 2016’da üç tanesinin kârları rekor seviyeye ulaşan altı bankanın dökümü:

·      JPMorgan Chase & Company 99,1 milyar dolarlık gelirden, 24,7 milyar dolar net kâr açıkladı. Bu oran bankanın şimdiye kadar kaydettiği en yüksek kâr ve geçen sene kırılan rekoru yeniliyor. Bu devasa oran, spekülatörler için büyük bir zenginlik talih kuşu oldu ve JPMorgan kâr payı ve hisse geri satın alımı ile 15 milyar dolar dağıttı.

·      Bank of America, 83,7 milyar dolarlık gelirden 17,9 milyar dolar net kâr elde etti. Her iki oran da bir önceki yılın üzerinde ve 2014 gelirleri üçe katlandı. Spekülatörlere burada da gün doğdu. Bank of America, kâr payı ve hisse geri alımında 7,7 milyar doların hepsini kullandı ve 2017 ilk altı ayı içerisinde hisselerinin 4,3 milyar dolarını daha geri almayı planlıyor.

·      Citigroup Inc., 69,9 milyar dolarlık gelirin 14,9 milyar dolarını net kâr ilan etti. İkisi de geçtiğimiz yıla göre bir miktar düşük. Ancak mazlum spekülatörleri ağlatmadı, çünkü kâr payı ve hisse geri alımlarında 10,7 milyar dolar dağıttı. Beş farklı ihlal 485 milyon dolarlık para cezasına neden oldu ama ufak bir tümsek oluşturmak dışında bankanın hızını kesmedi.

·      Wells Fargo & Company, 88,3 milyarlık gelirinin 21,8 milyar dolarını net kâr olarak koydu. Hileli mortgage kredisi uygulamalarına verilen 1,2 milyar dolarlık ceza ile müşterileri adına sahte hesap açmaktan kaynaklı yasadışı uygulamanın 185 milyon dolarlık cezası sonucu, kâr oranlarında azalma var. Ama kim demiş suçun geliri olmaz diye? Spekülatörlere göre durum iyi. Wells Fargo, hesap sahibi müşterilerinden aldığı paralar sayesinde kâr payı ve hisse geri alımlarına 12,5 milyar dolar, yani neredeyse geçen seneki miktar kadar dökebilecek pozisyona geldi.

·      Goldman Sachs Group Inc., 30,6 milyar dolarının 7,4 milyar dolarını net kâr olarak duyurdu. Geçen seneden daha yüksek bir kâr ve kâr oranı demek bu. Şirket, son finansal raporuna ABD devletinden satın aldıklarına dair giderleri dökmemiş. Goldman Sachs, hisselerini geri almak için 7 milyar dolar harcadı; ayrıca yatırım bankasının gelirine milyarlar ekleyen ama bir sürü insanın işini kaybetmesine sebep olan birleşme ve satın alım işlemlerinde kendini gururla dünya birincisi ilan etti. Saf yatırımcılara toksik mortgage menkul kıymetleri satmaktan 5,1 milyar dolar ceza ödememiş olsaydı, kârı daha bile büyük olacaktı.

·      Morgan Stanley, 34,6 milyar dolarlık gelirinin 6 milyarını net kâr olarak açıkladı. Bu oran, 2015’e göre yüzde 2 daha düşük bir oran. Gelirdeki küçük düşüşe rağmen banka, nasıl olduysa 3,5 milyar değerindeki hisselerini geri alacak parayı buldu. Bu geri alım ise, geçen yılkinden yüzde 67 fazla. Morgan Stanley, yüksek riskli mortgage kredisi fiyaskosundaki rolünden dolayı 3,2 milyar dolar ceza ödemek zorunda kalmasaydı, 2016 için daha büyük kâr oranları kaydedecekti.

WALL STREET KAMÇISININ ÖTESİNDE

Büyük bankalar, yalnızca ekonominin geri kalan kısmından elde ettikleri paraları arttırmıyor, aynı zamanda her zamankinden fazla büyüyorlar. 100 milyardan fazla varlığı bulunan bankaların pazar payı, 1995’te yüzde 17 iken 2014’te yüzde 59’a ulaştı. Bu, kapitalizmin çılgın mantığı – büyü ya da yok ol. Eşitsizliği daha da kötüye götüren eğilimlerin kamçılayıcı olsa da, finans kapital de başkalarına dayattıklarına karşı bağışıklık sahibi değil. Gerçek ihtiyaçlarla neredeyse hiç alakası olmayan finansal ürünlerin kanserli gibi büyümesini gösteren ölçütlerden birini verelim: Finansal spekülatörlerin 11 iş günü içerisinde alıp sattığı araçlar ve sözleşmelerin tamamı, tüm dünya üzerinde bir yıl içerisinde üretilen ürün ve hizmetlerin değerinden daha fazla.

(...)