Depremzede kadınlar soL'a anlattı: 'En çok kadınlar için zor'

Depremzede kadınlar deprem sürecinde ve sonrasında yaşadıklarını soL'a anlattı. 'En çok bizler için zor' diyen kadınlar şartların en hızlı şekilde iyileştirilmesini talep ediyor.

Özkan Öztaş

Bugün 8 Mart. Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Ve bugün emekçi kadınlar deprem bölgelerinde zorlu bir güne başladı. Bir yandan 6 Şubat itibariyle geride bıraktıkları hayatlar bir yandan da çadırkentlerde, konteynerlarda ya da derme çatma barakalarda zorlu bir sürecin içindeler. Suların olmadığı yerlerde temizlik, gıdanın yetersiz olduğu bölgelerde beslenme ve çocukların günlük ihtiyaçlardı deprem bölgelerindeki kadınların sorumluluğunda. 

Birçoğu "Artık eskisi gibi değil" diye başlıyor cümleye. Malatya'da ve Kahramanmaraş'ta soL Haber'e konuşan emekçi kadınlar geçmişte yaşadıkları günleri özlemle hatırlıyor ve ekliyorlar: "Çocukların ihtiyaçları, evin temizliği, yemek. Daha bir sürü şey bizim sırtımızdaydı. Çok zordu. Ama öyle günler yaşadık ki depremden sonra ne su var ne elektrik ne de yeterli erzak. O eski zor günleri arar olduk bugünlerde."

'Kaç gün karların içinde bekledik'

Depremzede kadınlardan biri Göçer Hanım. Malatyalı. Kürecikli. Kendisi Malatya'nın merkez mahallelerinden Çavuşlu'da yakalanmış depreme. Bornova Belediyesi'nin getirdiği çadırların ortasında rastladık kendisine. Bir elinde koltuk değneği diğerinde de astım ilacı karşıladı bizi. Dışarıya soba kurmuşlar hem ısınmak hem de sıcak su elde etmek için. Bizi görür görmez davet etti. "Kızım bir çay ver arkadaşlara" dedi. Depremzedeler yaşadıkları onca sıkıntıya rağmen rağmen hala cömert ve misafirperverler. 

Depremden sonra günlerce karlar altında dışarıda bekledikleri ifade ediyor Göçer Hanım. Sonra soğuktan korunmak için bir barakaya girmişler. "Farelerin ortasında kaldık günlerce" diye anlatıyor. Çadırlar ise depremin 25. günü gelmiş. Her şeyimizi kaybettik diyor. "Kadınlar için çok zor" diye devam ediyor Göçer Hanım ve "Bir duş almak, tuvalete gitmek af edersin. Çok zor burada. Ha şurada bir duş alma yeri yapmışlar. Yürüyerek gitsem bir saat sürer. Arabası olmayana zor. Havalar soğuk. Zaten Malatya'da birçok insanı soğuktan kaybettik yavrum. İnsanlar donarak can verdi. Doğalgaz yok, su yok. Isınamıyoruz. Bir küçük tüpü bile 180 liraya aldım. 180 lira olur mu bir tüp" diye serzenişte bulunuyor.

'Hem evimi hem de işimi kaybettim'

Depremzedelerden bir diğeri de Ayşe Hanım. Ayşe Hanım Maraş'ın Pazarcık ilçesinde yaşıyor. Şimdi de çadırkentte. Kendisiyle karşılaştığımızda çadırının önünde bulaşık yıkıyordu. Yemeği de yeni yapmıştı. "Çocuklar artık başka şeyler yemek istiyor. Buraya gelen yemekler artık iştahımızı kapattı. Yalan yok. Allah razı olsun hepsinden ama aynı şeyleri yiye yiye yorulduk. Çocuklar bir patates kızartmasını arıyor bazen. Hiç bir şey yapmasak sobanın üzerine patates koysak bile farklı geliyor artık" diyor ve çadırında küçük tüpün üzerinde yaptığı yemeği ikram ediyor bize. 

O gün yemek dağıtım yerinde bir tartışma çıkmış görevliler arasında. Öyle olunca da yemek dağıtımı aksamış. "Dün tartıştılar diyorlar ama bize geçen gün gideceğiz diyenler de oldu. Artık neydi ne oldu bilmiyoruz. Ama sabah ve öğle yemeği çıkmadı bugün" diye ekliyor Ayşe Hanım.

Daha önceleri iki yaşlıya evde bakım hizmeti veriyormuş Ayşe Hanım. Depremden sonra işini kaybetmiş haliyle. Depremzede yaşlılar farklı illere taşınmış. Ayşe Hanım da çaresizce günlerin geçmesini bekliyor. Çadırlarında iki aile birlikte kalıyorlar. Akrabasıyla birlikte. Çocuk, çocuk, eşyalar olunca zar zor sığıyorlar çadıra. Akrabası da Gaziantep'den gelmiş Pazarcık'a. "Şimdi ne olacak? Ben mesela evimi kaybettim. Kiracıyım. Varlığı olan yine bir şeyler yapacak belki ama biz ne yapacağız? Yoksul insanlarız. Bize sahip çıkmaları lazım. Yeni bir eve nasıl gireriz? Nasıl kalkarız altından? Nasıl iş buluruz tekrar? Pazarcık'ta yüz ev varsa biri sağlam sadece. Bundan sonrası zor" diye anlatıyor yaşadıklarını.

Emekçi kadınlar gününde depremzede kadınlar dayanışmayla tutunuyorlar hayata. Ve yine dayanışmayla da yeniden örecekler yarınlarını...