A101'deki cinayetin ardından: 'Parayı basıp işçinin canını, hayatını satın al; olan bu...'

'Parayla bu ülkede işler nasıl halloluyorsa öyle tabii. Bas parayı, işçinin canını, hayatını satın al. Bizim ülkede olan bu.'

Sancak Yıldız

Geçtiğimiz günlerde, Esenler’de, 26 yaşındaki Muhammet Ali Yaşar’ın mağazanın deposunda çıkan yangın sonucu boğularak hayatını kaybetmesi, marketlerde çalışan emekçilerin çalışma koşullarını ve özlük haklarını tekrar gündeme getirdi.

Pandemiyle birlikte hak gaspları artan, fazla çalışma saatleri çığrından emekçilerin durumu o günden bugüne daha da kötü gidiyor.

İktidarın tercihleri patronlara kar, işçilere hak gaspları getirdi

Sokağa çıkma yasakları ve sonrasında gelen kademeli normalleşme dönemlerinde gerek hukuki gerek sosyal haklar başlığında market emekçileri oldukça ağır bir sermaye-iktidar saldırısı ile karşı karşıya kalmış oldu.

Migros, Carfeour, BİM, ŞOK, A101 başta olmak üzere sektördeki sermaye grupları oldukça yüksek karlar açıklarken, aynı marketlerde işçiler, her gün biraz daha kötüleşen çalışma koşullarına maruz bırakıldı.

Pandemiyle birlikte girilen yolda market emekçilerinin çalışma süreleri ortalama 1 ila 3 saat arttı.

Fazla çalışmadaki bu artışı daha fazla iş kazası ve iş cinayeti takip etti.

Bu tabloyla birlikte düşünüldüğünde Esenler A101 mağazasında sayım için gittiği marketin deposunda, elektrik kontağından çıkan yangın sonrası hayatını kaybeden Muhammet Ali Yaşar’ın çalıştığı marketteki işçilerin koşulları çok şeyi anlatır türden.

Yaşanan iş cinayeti sonrası ulaştığımız, iş cinayetinin yaşandığı lokasyona yakın bölgedeki A101 emekçisinin anlattıkları, Muhammet Ali Yaşar’ın ölümündeki suçluların adresini önümüze koymaya yetiyor.

'Depoda ölen adam, bize üç kuruşu reva gören şirketin umrunda mı?'

Sizin gibi A101’de çalışan genç bir market emekçisi, market deposunda hayatını kaybetti. Olaya dair bilginiz ya da sizinle paylaşılan bir durum oldu mu?

Çok şube var A101’de, o yüzden tanımıyordum. Ama çok üzüldüm. Kim bilir neden uyuyakalmıştır, çok tahminim var da neyse, insan daha da sinirleniyor.

Aklınıza gelip sizi sinirlendiren şey nedir peki, rica etsem paylaşır mısınız?

Şöyle düşünün. Ben burada, o oldu , bu oldu, mal geldi, mal gidiyor diye diye bu kadar sürede belki de çalıştığıma yakın da mesai yapmışımdır. Tamam, isteyen mesai yapsın, ama marketlerde yöneticiler, çalışanları yarış atı gibi kullanmaya kalkıyor. Bunu market çalışanlarının neredeyse hepsi söyler. Biri çıksın yalan desin diyebiliyorsa.

Karşılığında aldığımız para ne biliyor musun?

Asgari ücret ve düşük miktarlarda yol-yemek yardımları diye biliyorum genel olarak...

Evet, yazıklar olsun ki böyle işte. Benim en son aldığım para, her şey içinde 5450 lira. Bunun bir kısmı da yol-yemek sözde.

Rahmetli olan genç çocuk da üç aşağı beş yukarı bu parayı alıyordu, öyle düşün.

'Akşam eve gittiğimde çocuğumu parka çıkaracak kadar halim olmuyor, ne yükselmesi, başarısı…'

Bu parayı veriyorlar, sonra diyorlar ki; ‘gel daha hırslı ve fazla çalış, heba et kendini. Böylece hem mağaza yöneticisi olma şansın olsun hem de ücretin artsın.

Ben akşam eve gittiğimde çocuğumu parka çıkaracak kadar halim olmuyor, ne yükselmesi, başarısı

Hayatını kaybeden Muhammet’in de yorgunluktan uyuyakaldığı söyleniyor. Anlattıklarınız ile birlikte düşününce suçluyu işaret ediyor bana. Yanılıyor muyum?

Günaha girmem. Ama bir şeyi söylesem günah olmaz, yetti artık çünkü.

Marketlerde çalışanlarına asgari ücreti, açlığı reva gören patronların, genç yaşta yorgunluktan depoda ölmüş işçi aklına gelir mi, üzülür mü; sen söyle.

Geçenlerde mağaza depodan yük asansörüne mal yüklemiş yine buralarda bir markette. Şimdi isim vermeyeyim, ne olur ne olmaz.

Asansörle yük çıkarıyorlar, o sırada asansör halatı kopuyor. Allah’tan ilk katta kopuyor. Tonla yük var, bir de iki eleman. Meğer asansörün bakımı vs. hak getire, kaç senedir yapılmamış. Üstünü hemen kapatmışlar olayın sonra. Nasıl kapattılar orasını hesap edersin herhalde.

'Bas parayı, işçinin canını, hayatını satın al; bizim ülkede olan bu'

Nasıl?

Parayla bu ülkede işler nasıl halloluyorsa öyle tabii. Bas parayı, işçinin canını, hayatını satın al. Bizim ülkede olan bu.

Bu ölümün suçlusu patronlardır dediğimizde itiraz edenler de oluyor. ‘Gelip patron mu uyu dedi’ türünden şeyler söyleyenler, böyle düşünenler...

Marketlerde alayımız bel fıtığı, rahatsızlık, bir sürü şey yaşıyoruz. Ben yıllarca tekstil fabrikalarında çalıştım ve hakkını hep arayan bir işçiyim yapım gereği. Ama marketlerde gördüm ki; bu kadar baskı, bu kadar yoğun tempo çalışan insanın sağlıklı, başına iş gelmeden yaşama şansı olmaz.

Hiçbir şey olmasa o yoğunluktan kafayı yer, psikolojisi bozulur. Zaten ülkede herkesin bozuk, bizim burada da yüzü gülen kimse yok. Kasiyer başka şeye dertli ben mesela başka.

Çözüm getiren var mı, yok. Çözüm herhalde 4253 lira maaş vermek, bu kadar.

Patronların para için yapmayacağı şey yok, daha da bir şey söylemeyeyim.’’

Gıda perakende sektörünün büyük oranda bağlı olduğu 10 nolu hizmet/ticaret- büro iş kolunda faaliyet gösteren Birlik Sendikası adına genel başkan Zehra Güner Karaoğlu ile Esenler A101’deki iş cinayeti sonrasında, market emekçilerinin koşulları, sorunları ve çözüm yollarını konuştuk. Yarın soL okurları ile paylaşacağız.