Öğretmenlerden kayıt ücreti yanıtı: 'Kesin sesinizi, bu ülkede işçiler var'

'Söylenebilecek tek şey var. Bu ahlaksız gürültü artık yeter. Bir an önce seslerini kessinler çünkü bu ülkede işçiler var. Biz varız.'

Nihan Soycan*

Özel okullar bir süredir yeniden gündemde. MEB’in getirdiği yüzde 65 zam oranı ile özel okul kayıt ücretleri yüz binlerce liraya ulaştı. Ayrıca geçtiğimiz günlerde özel okul patronlarından oluşan Türkiye Özel Okullar Derneği, Antalya’da “Cumhuriyetin 100. Yılı ve Eğitimin Geleceği” başlıklı 11. Geleneksel Eğitim Sempozyumu düzenledi.

Sempozyumda patronların 'ekonomik sıkıntıları' konuşuldu. Öğretmen işsizliğinden 'kaygılanan' patronlar, ruhsatsız çalışan yabancı özel okullardan şikayetçi oldular. Oturuma katılan 'akademisyenler' şakalarla patronları kahkahaya boğdu. Bakanın eski şoförü olması dolayısıyla seçim öncesi son bir tur makam koltuğunun rahatlığını tadan MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü patronların kandilini kutladı.

'Açılan tek soruşturma, aralarındaki kâr kavgası sebebiyle'

Buluşmanın düzenleyicisi olan Türkiye Özel Okullar Derneği, aynı zamanda bir süre önce aralarında eski bakanın okulunun da dahil olduğu kimi özel okullarla birlikte rekabet kurulunun soruşturmasına konu oldu. Veli şikayetleri ile gündeme gelen soruşturma, okulların fiyat tespitinde birlikte hareket ederek rekabeti engellediği iddiasına dayanıyor. Kısacası patronlar hakkında açılan tek soruşturma, aralarındaki kâr kavgası sebebiyle. Yıllardır tüm usulsüzlükler dile getirilmesine rağmen patronlarla ilgili MEB, Çalışma Bakanlığı ya da SGK tarafından, öğretmenlerin durumunu gözeten soruşturmalar yürütülmüyor. Yürütülse dahi, özellikle MEB teftişlerinden patronların daha önceden haberdar olduğu ve yapılana göre kılıf uydurulduğu herkesçe biliniyor.

'Yani yine yoksullaşan biz, zenginleşen onlar'

Son 3 yılda üç binden fazla okul açan patronlar "okul kapatacağız, öğretmenleri işsiz bırakacağız" diyor. En çok onlar ekonomik sorunlardan bahsediyor. Öğretmen ücretlerini bahane ederek MEB'den teşvik dileniyorlar. 2017 yılında kamu öğretmenine ücret denkliği sağlayan maddenin ortadan kaldırılmasına sebep olan, aylarca öğretmenlere ücret vermeyen, usulsüz uygulamalarla öğretmenleri sistematik olarak yoksullaştırıp güvencesizleştiren onlar değilmiş gibi kendi ağızlarıyla öğretmen yoksulluğu ve işsizliğini bahane ediyorlar.  Devletten istenen teşvik, kredi, vergi indirimi ve benzeri destekler ise yine işçinin cebinden çıkıyor. Yani yine yoksullaşan biz, zenginleşen onlar.

'Aman notları yüksek verin, veliler kaçmasın' tembihleri havada uçuşuyor

Velilerse sosyal medyada fahiş kayıt ücretleri ile patronlardan şikayetçi oluyorlar. Patronlar kaygılı: ya müşteri okuldan kaçar da kamu okuluna giderse… Okullarının vaatlerle dolu reklamları için kayıt dönemi tonla para döküyorlar. Öğretmenlere “aman notları yüksek verin, veliler kaçmasın” tembihleri havada uçuşuyor.

Oysa çocuklarına güzel bir gelecek vaat eden aslında patronlar ve marka değeri yükseltmek için kurulan reklam cümleleri değil, öğretmenler. Patronlar buna rağmen yıl boyunca velileri "para verdiniz, tüm taleplerinizin karşılanması hakkınızdır" diyerek öğretmenlere karşı kışkırtıyor. Bu taleplerin karşılığını sürekli olarak garanti altına alıyorlar, öğretmenler buna mecbur olmadığı halde. Bu şekilde yıl boyu öğretmenler patronlara karşı hak mücadelesi verirken, velilerin susmasını ve hatta kimi zaman öğretmenin karşısında yer almasını sağlıyorlar.

Veliler patron ve öğretmen arasından çekilmeli, öğretmenlerle omuz omuza girmeliler

Bir de dürüst olmalı. Sene boyunca öğretmenlere yönelik bitmek bilmez taleplerin, öğretmeni bakıcı yerine koymanın, talepler gerçekleşmediğinde ise işten attırma tehdidinde bulunmanın sebebi biraz da velilerden kaynaklanıyor. Veliler, çocuklarına ve kendi ceplerine değmeyen hiçbir konuda kıllarını kıpırdatmıyorlar. Patrona yönelik itirazları, bir müşteri pazarlığından öteye gitmiyor. Biricik çocuklarına layık görmedikleri davranışlar öğretmene sergilendiğinde suskunlar. Bir örnek vereyim. Sosyal medyada kayıt ücretlerinin yanında alınan yüksek yemek ve kitap ücretlerinden bahseden veliler, kötü ve küçük porsiyonlu yemeklerin fotoğrafını paylaşmış. Öğretmenler, çocuklarına layık görmedikleri o yemekleri her gün yiyor ve daha insana yakışır yemek talebi ile bütün yıl mücadele ediyor. Bu fotoğraf neden bir veli tarafından senenin sonunda gündeme getiriliyor?

Sınıfsal bir tahlil maksadı gütmeden ve sıkça kullanılan tabirle ifade etmek gerekirse orta sınıf davranış kalıplarından bir türlü çıkamıyorlar. Oysa ne çocuklar biricik, ne öğretmen her talebi karşılamak veya kayıt ücretlerinde tavır göstermek zorunda. Birbirimizden beklentimizi net tarif etmeliyiz. Kayıt ücretlerinin ne kadar olacağı bizi alakadar etmiyor. Biz, verdiğimiz emeğin karşılığını patron hangi kayıt ücreti alırsa alsın talep edeceğiz. Çalıştığımız ve hakkımız olduğu için… Ne veliyle ne de devletle patron arasında bir pazarlık unsuru değiliz. Veliler ise eğer gerçekten patronlara karşı mücadele etmek istiyorlarsa saflarını belli etmeli ve yıl boyunca yaşananlara göz yummamalı, patronların öğretmen üzerinde kurduğu baskıya alet olmamalı, patron ve öğretmen arasından çekilmeli, öğretmenlerle omuz omuza girmeliler.

Sonuç olarak iş pazarlığa gelince patron ve MEB, patron ve veli pazarlıklarının en gözde unsuruyuz. Ancak ne yıl boyunca, ne kayıt ücretleri tartışmasında Türkiye’de başka herhangi bir konuda olduğu gibi bir tek işçinin adı yok! Sürekli öğretmenler dışında herkesin mağduriyet ve istekleri konuşuluyor.

Öyleyse şimdi söz sırası bizde.

Patronlar oturduğu yerde para kazanırken gece gündüz çalışan ve bol kazançlı okulları var eden biziz. Onlar milyonlarca lira ciro elde ederken asgari ücretin altında çalışıp elden para alışverişine zorlanan biziz. Ruhsatsız okulların duvarlarına asılan kiralık diplomalar bizim.  Sayısız kurs ve okulda patronların SGK’sız çalıştırdığı biziz. Binlerce yeni okul açılıyorken patronların “batıyoruz” yalanıyla ve işsizlikle korkuttuğu, bu sırada, örneğin pandemide, eksik gün göstererek kısa çalışma ödeneğine geçirilen biziz.  Şimdi yine aynı bahane ile daha ucuza çalışmaya boyun eğdirmek istedikleri biziz. Ek derslerimizi, nöbet ücretlerini, başka alacakları ödemeyerek patronların çaldığı ücretler bizim. Ödenen düşük ücretler sebebiyle kabaran faturalar, market fişleri, kredi borçları, çocuklarımızın okul masrafları, ödenmeyen kiralar bizim. Daha kârlı sektörlere geçmek için patronların keyiflerine göre ve usulsüzce kapatılan okullarda çalışan, aniden işsiz kalan ama alacakları ile ilgili soruları yanıtsız kalan biziz. Patronların öğrenci önünde hakaret ve küfür ettiği biziz. Tatillerde çalıştırılan, mesai sonrası iş beklenen biziz. Hakkımızı aradığımızda işsiz bırakmakla tehdit edilen biziz.

Tüm bu kabarık suçları işleyen ise patronlar.

Birlik Sendikası'nda bir araya gelmeye çağırıyoruz

Şimdi utanmadan ücretlerde öğretmene iyilik yapacağınızı söylüyor, yıl boyunca hiçe sayılan "öğretmen" adını geçirerek veliden ve devletten daha fazla para istiyorlar.

Söylenebilecek tek şey var. Bu ahlaksız gürültü artık yeter. Bir an önce seslerini kessinler çünkü bu ülkede işçiler var. Biz varız.

Artık bizim sorunlarımız konuşulmalı. Biz bu sorunları konuşmak için de bir kavga veriyoruz. Bizim sesimiz yükselmeli. Bu sorunlar çözülmeli. Patronlara karşı verdiğimiz mücadelede de velileri, akademisyenleri, basın emekçilerini ve diğer herkesi bizlerle omuz omuza görmek istiyoruz.

Özel kurumlarda çalışan tüm öğretmenleri okullarda Birlik Sendikası'nda bir araya gelmeye, patronların bu yağmasına karşı mücadeleyi ve dayanışmayı büyütmeye davet ediyoruz.

Birlik Sendikası öğretmen temsilcisi*