Akbelen Ormanı'nda ağaç kesimi ve direniş sürüyor: 'Bu talanı ancak örgütlenmiş halk durdurabilir'

Sermayenin saldırısının Akbelen Ormanı'yla sınırlı kalmadığını belirten TKP Muğla İl Başkanı Aksüt özelleştirme politikalarının sonucu olan bu talanı örgütlü bir halkın durdurabileceğini söyledi.

Haber Merkezi

Muğla'nın Milas ilçesine bağlı İkizköy halkı Akbelen Ormanı'nda Limak ve IC İçtaş ortaklığındaki YK Enerji'nin maden sahasını genişletmek için ağaç kesimine karşı direnişini sürdürüyor. Ağaçların kesilmesini önlemeye çalışan yöre halkı günlerdir jandarmanın saldırısına uğruyor.

TKP Muğla İl Başkanı Ahmet Aksüt soL'a yaptığı açıklamada "Akbelen’de yaşananlar bugüne kadar sürdürülen özelleştirme politikalarının bir sonucudur" dedi.

Aksüt "Yeniköy Kemerköy termik santrali bölgedeki üç santralden biri. Ekonomik ömrü bitmiş olmasına rağmen, haklarında  'kapatılması gerekir' diyen kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen, yani aslında yasadışı çalışıyor olmalarına rağmen bu üç santral 2014 yılında özelleştirildi ve şimdi Akbelen’e saldıran Kemerköy santralini YK Enerji adlı şirket aldı. YK Enerji'nin iki ortağı var, biri Limak Enerji yani Nihat Özdemir, diğeri IC İçtaş enerji yani İbrahim Çeçen" diye belirtti.

Bugüne kadar santralin çevresindeki birçok köyün ya yer değiştirdiğini ya da haritadan silindiğini belirten Aksüt "2019 yılında sıra İkizköy’e ve Akbelen’e geldi. İkizköylüler diğer köylerin akıbetini yaşamamak için direnmeye karar verdiler" dedi.

İkizköylülerin Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme Derneği'ni (KARDOK) kurarak şirkete yapılan tahsislere ve kamulaştırma kararlarına karşı davalar açtığını hatırlatan Aksüt şunları söyledi:

2021'de kesimi durdurmayı başaran köylüler 2 yıldır nöbette

TKP Muğla İl Başkanı Ahmet Aksüt

"Davalar sürerken, 2021 yılında yaşanan ve bölgeyi de etkileyen orman yangınları sırasında, şirket yangından etkilenmeyen Akbelen Ormanını kesmek için harekete geçti. İkizköylüler bu kesime karşı çıktılar ve bir direniş gelişti. Kesimi durdurmayı başaran köylüler o tarihten beri yani iki yıldır orada nöbet tutuyorlar. Açılan davalarda önce yürütmenin durdurulması kararları verilmişken, yapılan keşif sonrası verilen bilirkişi raporuna dayanılarak bu yürütmeyi durdurma kararları kaldırıldı ve şirketin önü açıldı.

Keşifte köylülerin avukatına “gerizekalı” diyen bir hakim vardı mesela, bilirkişiler açıkça taraflı bir rapor düzenlediler, haklarında köylüler suç duyurusunda bulundu, suç duyurusu hâlâ Milas Cumhuriyet Savcılığı'nda uyutuluyor."

Şirket daha şiddetli bir saldırıya geçti

Yargı kararıyla önü açılan şirketin şimdi sonuç almak için daha şiddetli bir saldırıya geçtiğini belirten Aksüt "Yapılan tüm protestolara ve direnişe rağmen her gün binlerce ağaç kesiliyor, köylüler gözaltına alınıyor, desteğe gelenler gözaltına alınıyor, köylülerin vekilliğini yapan avukatlar gözaltına alınıyor. Akbelen’e yığılan güvenlik güçleri jandarması ile polisi ile halka karşı şirketin çıkarlarını korumak için acımasızca saldırıyor. Yani devlet, sermayenin yanında, halkın karşısında burada. Santralde çalışan işçilerin çoğunluğu çevre köylerden insanlar ve şirket bu işçileri ve ailelerini direnişe katılmaları halinde işten atmakla tehdit ediyor. İşsizlik ve sosyal güvenlikten yoksun kalma korkusu bu insanların İkizköylüleri yalnız bırakmasını sağlıyor" diye konuştu.

2022 Mart ayında çıkarılan ve zeytin alanlarının maden projelerine açılmasının sağlayan yönetmeliğin sonradan iptal edildiğini hatırlatan Aksüt "Bu yönetmelik iptal edilene kadar da şirket İkizköylülerin zeytin ağaçlarından sökebildiğini söktü. Köylüler yine jandarmaya direnmekten gözaltına alındı, haklarında davalar  açıldı, cezalar verildi. Bu çok yönlü baskılarla köylüler yıldırılmaya, direnmekten vazgeçirilmeye çalışıldı. Başaramadılar, direnişi kıramadılar" dedi.

'Talanın ardındaki sermayeyi görmeyen hiçbir mücadelenin başarı şansı yok'

Aksüt birçok bölgede devam eden yağma ve talanı ancak ardındaki sermayeye karşı örgütlenmiş bir halkın durdurabileceği görüşünü dile getirdi.

Aksüt şunları söyledi:

"Sermayenin bu saldırısı Akbelen'le sınırlı değil. Aynı hukuksuzlukla, aynı fütursuzlukla Yatağan Deştin’de ormanın ortasına çimento fabrikası, Bodrum’da Cennet Koyu’na, Marmaris’te Sinpaş üzerinden Kızılbük’e milli parka saldırmaya devam ediyor. Muğla coğrafyasının yaklaşık yüzde 25'inin maden ruhsatı ile ruhsatlandırıldığı göz önüne alındığında bu saldırıların durmayacağı ve bundan sonra da devam edeceği ortada. Sermaye, arkasına devlet desteğini de alarak, bağımlılaşmış yargıyı arkasına alarak yağmaya, talana devam etmek istiyor. Bu yağmayı, talanı ancak örgütlenmiş halk durdurabilir. Bu talanın ardında sermayeyi görmeyen hiçbir mücadelenin de başarı şansı yoktur."