Yeni seferberlik yönetmeliği: MİT detayı asıl amacı ortaya koyuyor

Yeni yönetmelikle seferberlik ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanı’na geçti. Seferberlik ilanı depremde çok can kurtarabilirdi ancak yeni yönetmelik Türkiye'nin değil Erdoğan'ın bekası amacını açık ediyor.

Burcu Günüşen

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1990 tarihli Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü’nü yürürlükten kaldırdı. Bunun yerine Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği yürürlüğe girdi.

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği’ne göre kaldırılan tüzükte “Bakanlar Kurulu”nda olan seferberlik ilan etme yetkisi de Cumhurbaşkanı’na geçti.

Yeni yönetmelik Cumhurbaşkanı’na “Savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi" ve "Ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten ve/veya dıştan tehlikeye düşüren davranışların ortaya çıkması” hallerinde seferberlik ilan etme yetkisi veriyor.

Yeni yönetmeliğin zamanlaması dikkat çekiyor. İktidar içinde Ayhan Bora Kaplan, Sinan Ateş soruşturmalarıyla daha da ortaya çıkan gerilimlerde MHP kanadından gelen “darbe teşebbüsü” çıkışlarının ardından yayımlanan yönetmelik, aynı zamanda iktidarın kemer sıkma politikasında gaza basarken olası kitlesel tepkilere karşı ön alma çabalarının öne çıktığı bir döneme denk geldi.

Emekli asker, güvenlik ve savunma politikaları uzmanı Temel Ersoy’a göre aslında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin ardından bu düzenleme bir süredir beklenen ancak “savsaklanan" bir düzenlemeydi. 

Bugün Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin “apar topar”, “özensizce” hazırlanmış bir metin olduğu değerlendirmesini yapan Ersoy, metindeki yetki karmaşasına da işaret ederek bunun nihai sözün Cumhurbaşkanı’nda olduğunun vurgulanması için özellikle tercih edilmiş olabileceğini söyledi.

'En küçük bir muhalif harekette kullanmak için yapıyor olabilirler'

İktidarın hep bir darbe ve kalkışma beklentisi içinde olduğunu dile getiren Ersoy “böyle bir algı yaratıp en küçük bir muhalif harekette bunu kullanmak için yapıyor olabilirler” dedi. Ersoy “Normal koşullarda olması gereken hazırlıklar bunlar. Ama siyasi yönetim tarafından da istismar edilen bir durum var” diye ekledi.

soL’a konuşan Ersoy, 12 Eylül askeri darbesinden sonra çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmeliklerle bir silsile hazırlandığına ve TSK’nin görece özerkliğinin pekiştirildiğine dikkat çekerken bu yönetmelikle getirileniyse “yeni hükümet sistemine uygun olarak her şeyi cumhurbaşkanının iki dudağı arasında bağlayan bir sistem” olduğunu ifade etti.

Ersoy “Daha önceden istişare, danışma, öneriler olan, kuvvet komutanlıklarının ve kamu kurumlarının tekliflerinin Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşülmesi ve ondan sonra bunun hükümete bildirilmesi gibi o sistematik akışı tamamen cumhurbaşkanının kararına vermişler” dedi.

NATO planlarından ithal

Önceden Soğuk Savaş’ın ihtiyaçlarına göre planlanan ve güncelliğini yitiren personel ve lojistik seferberliğiyle ilgili iki yönetmelik de kaldırılarak bu konular bugün Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin içinde bir bölüm olarak yer aldı.

Güvenlik politikaları uzmanı, emekli asker Ersoy'a göre yönetmelikte yetki ve sorumluluklar net değil, bu "Cumhurbaşkanı ne derse o olacak" demek için bilinçli bir seçim olabilir.

Seferberlik ve savaş haline ilişkin düzenlemelerin tüm dünya ülkelerinde olduğunu, Türkiye’deki çoğu düzenlemenin de “NATO planlarından ithal” olduğunu kaydeden Ersoy şunları söyledi:

Tüm dünya ülkelerinde de yapılan bir uygulama. Savaş zamanında zaten bunların çoğu bize NATO planlarından ithal edilmedir. NATO’nun istekleri doğrultusunda yapılmış planlardır. Diyelim ki deniz kuvvetlerinin personel ya da araç taşıma ihtiyacı var. Elindeki çıkarma gemilerinin sayısı yetersizdir ama ta barış döneminden itibaren armatörlerin veya kamu kuruluşlarının satın aldığı feribotlar, roro gemileri fişlenir, bunların planları yapılır, hangi gemilere el konulacak, bunların hangileri faal, hangileri arızalı, bu plan içinde bunlar güncellenir, belirlenir, tatbikatları yapılır, alınır. Ve daha önceden olduğu gibi silahlı kuvvetlerin ihtiyacı olan ağır iş makineleri, dozerler, TIR’lar, kamyonlar için de mesela bakanlıklardan kayıtlı araçların özellikleri, tonajları... Sonra genç kurmay subaylar bunları planlar, ihtimalat planına göre hangi bölgede olacak, ona göre oraya yakın araçlara el koyacak şekilde hazırlarlar.”

'Tarihte örnekleri var, sonuç iyi olmuyor' 

Tüm bunların yeni yönetmelikte de olduğunu söyleyen Ersoy’a göre yönetmelikte yeni olan bilinçli bir şekilde oluşturulan yetki karmaşasıyla her şeyin Cumhurbaşkanının kararına bırakılması:

Burada benim gördüğüm şey görev, yetki ve sorumluluklar net değil, mükerrerlikler var, kavram kargaşaları var, daha doğrusu yönetimde çok başlılığa da yol açabilir. Bu bilinçli bir tercih de olabilir. Yani Cumhurbaşkanı ne derse o olacak şeklinde. Ama tarih bunun örnekleriyle dolu. Yani savaş ve seferberlik konuları tek bir kişiye bırakıldığı zaman sonuç hiç iyi olmuyor.

6 Şubat depremi sonrasında yaşananlar, bu açıdan hâlâ örnek teşkil ediyor. Deprem öncesinde AKP hükümeti, tüm faaliyetlerin koordinasyonunu tek bir kişiye de değil, binlerce kişilik AFAD'a bırakmıştı. Sonuç tam bir karmaşa olmuş, devlet iki gün boyunca Erdoğan'ı beklediği için hareket edememiş, AFAD'ın koordinasyonu kimi örneklerde yarardan çok zarar getirmişti. Depremin yıktığı illerin girişlerinde enkaz kaldırma çalışmalarından para kazanmak isteyen şirketlerin kamyon ve iş makinaları yığılmış, ancak devlet hiçbirisine el koyup harekete geçirememişti.

'Erdoğan kendisini en iyi koruyacağına inandığı MİT'e ayrıcalıklar getiriyor'

Yeni yönetmelikte dikkat çeken bir maddeyse Milli İstihbarat Teşkilatı’yla (MİT) ilgili. Seferberlik ve savaş halinde silah altına alınacak MİT mensuplarının bu teşkilatın emrine tertip edilmesi öngörülüyor. MİT mensuplarının araçları için sefer görev emri verilmesi halinde de bu emir, yapılacak bildirim üzerine Milli Savunma Bakanlığı’nca ertelenecek. 

Ersoy, MİT’le ilgili istisnalar getirilmesini “Çok anormal değil. Bu zaten bir ruh halini de yansıtıyor" diye yorumluyor ve ekliyor:

"Sayın Cumhurbaşkanı'nın hiçbir kimseye, hiçbir kamu kuruluşuna güveni kalmadığı için -tabii çok iyi biliyor neyin ne olduğunu-, kendisini en iyi koruyacağına, kendisinin en iyi destekleneceğine inandığı MİT’e bazı ayrıcalıklar veriyor. Büyük ihtimalle daha önceden muhafız alay komutanlığının görevi olan cumhurbaşkanını ve aile fertlerini koruma görevini de MİT’in yapacağı anlaşılıyor.”

Garnizonların görevi valiliklere

Yönetmelikte seferberlik ve savaş halinde il sınırları içinde valiliklerin kamu ve özel kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarının "müştereken" karşılanması için detay protokol ve sözleşme yapabileceği de belirtiliyor.

Ersoy’a göre “teşkilatlanma açısından bunda bir sıkıntı yok”. Ancak eskiden garnizon komutanlıklarında olan yetkinin valiliklere verilmesinin net bir tercih olduğunu dile getiren Ersoy şunları belirtiyor:

Mesela bazı bölgelerde bulunan fabrikalar ve üretim tesisleri de seferberlik döneminde bazıları doğrudan silahlı kuvvetlerin kontrolüne giriyor, bazıları ikiz üretim yapıyorlar. Örneğin eskiden KİT’ler vardı, Sümerbank basma veya dokuma üretirken aynı zamanda da seferberlik emri geldiği andan itibaren işte şu kadar metre kefen bezi üretecek ya da filanca fabrika normal koşullarda havai fişek yapıyorsa kara barut üretecek falan gibi ikiz görevleri vardır. Bunların koordinesinde eskiden garnizon komutanları yetkiliydi. Ama şimdi yeni akla göre, askerin etkin olmasını istemiyorlar ya... Bütün o görevleri de valilere verdiler. Dolayısıyla valilikler de, özel sektör kuruluşu 'tamam ben kefen bezi üreteceğim ama benim de şu şu şu ihtiyacım var' dediğinde onun çözümünü bulabileceği makam olarak gösteriliyor. Burada net bir tercihle savaş halinde ve seferberlikte bile askere o yetkiyi vermiyor.”

15 Temmuz'dan sonra ihraç edilenler 'yedek er' olarak göreve çağrılabilecek

Yeni yönetmelikte bir başka dikkat çeken başlıksa OHAL KHK’leri ile TSK’den, kamu görevi veya meslekten ihraç edilenlerin “yedek er” olarak göreve çağrılması oldu. Buna göre TSK’den ihraç edilen generaller, eski hava pilotları da seferberlik ya da savaş halinde “yedek er” olarak göreve çağrılabilecek. Ersoy bu personelin eski haklarının geçerli olmayacağına işaret ediyor.