Kemal Okuyan: Bolluk içinde kardeşçe yaşamayı hedefliyoruz, mümkün olduğunu 104 yıl önce gördük

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan 'Bolluk içinde kardeşçe yaşamayı hedefliyoruz. Bunun mümkün olduğunu 104 yıl önce gördük' dedi.

soL - İstanbul

TKP bugün Türkiye genelinde 100'ü aşkın noktada buluşmalar düzenledi.

"İnsanlık iyi şeylere layıktır ve biz mutlaka başaracağız!" başlıklı buluşmaların bir ayağı da İstanbul Kadıköy’de bulunan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Kadıköy halkının yoğun katılım gösterdiği buluşmada Yeldeğirmeni Semt Evi, Kadıköy İşçi Evi ve Kadıköy Kadın Dayanışma Komiteleri yürüttükleri çalışmaları anlatırken TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan da bir konuşma yaptı.

Ülkemizde ve dünyada mevcut düzenin durumuna ve sosyalizmin güncelliğine dair konuşan Okuyan, işsizlik, yoksulluk, barınamama ve geleceksizlik gibi sorunların bu sistemin sonuçları olduğuna dikkat çekti.

Okuyan şöyle konuştu:

"Ekim Devriminin en önemli sonucu SSCB 1990’lı yıllarda yıkıldı. Yıkılışın nedenlerini burada tartışmayacağız. Türkiye’yi konuşacağız, dünyayı konuşacağız. Çok uzatmayacağım ama Ekim Devrimi'nin insanlık açısından anlamını, önemini biraz size açmak istiyorum.

Neden? Çünkü öyle büyük yalanlar söyleniyor ki, efendim kıtlık varmış, yoksulluk varmış, tüketim maddeleri yokmuş... Göreceğiz, ben rakamlarla konuşmayı sevmem ama bazı rakamlar vereceğim.

Eğitim ve insanın entelektüel birikimi bir lüks değil temel insan hakkı

Şimdi, insanı insan yapan nedir? Burada yazıyoruz, insan en iyilerine layıktır. İnsanın vazgeçemeyeceği şeyler var. Mesela eğitim, okuma yazma. 104 yıl önce Rusya’da sosyalist devrimin öncesinde halkın sadece yüzde 26’sı okuma yazma biliyordu.

Ama o hesapta şöyle yapılıyordu, sadece kendi adını okuyabilenler. Yani okuma yazmadan şu anlaşılmalı “Kemal Okuyan” bu kadar. Bu, insanların gazete okuması, kitap okuması anlamına gelmiyor.

Ekim Devrimi’nden hemen sonra, ilk müdahalelerden biri “Cehaletle mücadele” oldu. Bunun sonucunda kısa sürede, 1926 yılında toplumun yüzde 51’i “gerçek” okuma yazma biliyordu, sadece adını okumak değil. 1939 yılına gelindiğinde yüzde 89, 1950’lere gelindiğinde yüzde 100.

Bilirsiniz normal, her gelişmiş ülke okuma yazma öğretir. E öyle mi? Şu anda ABD’de nüfusun yüzde 21’i okuma yazma bilmiyor. E örneği de ABD’den seçmek durumundayız, en güçlü emperyalist ülke. Zaten bu belli, aşılama oranlarına bakalım. Çünkü aşılamaya direnç doğal olarak bilime direnç.

ABD’de onca kampanyaya karşın aşılama yüzde 58’de takıldı.

Niye? Çünkü ABD’deki gençlerin 5’te 1’i dünyanın düz olduğunu zannediyor. Dünyanın düz olduğunu zannederseniz aşıya da ilaca da bilime de her şeye direnirsiniz. Çünkü evrim öğretilmiyor.

Bir başka örnek daha vereyim, SSCB dünyada 1970’li yıllarda basılan kitapların 4’e 1’ine sahipti. Neden bundan başladık? Çünkü eğitim, okumak, gelişmek insanın entelektüel birikimi, bu bir lüks değil, bu gayet insan hakkı. Temel insan hakkı ve temel insan hakları konusunda açık ara sosyalizm önde.

İnsan evinde güzel yaşamalıdır, insanca yaşamalıdır

Köylere okuma yazma öğretmek için gidenleri karşı-devrimciler öldürüyor. Neden? Çünkü insanlar eğitildikçe gerçekleri görüyorlar. Bu yüzden ABD’nin yüzde 21’i okuma yazma bilmiyor, geri kalanınınsa çok eğitilmiş olduğu söylenemez.

Devam edelim, mesela konut. Mesela barınma diyoruz. Barınma çok itici bir kavram, insan evlerinde güzel yaşamalıdır, insanca yaşamalıdır. Diyorlar, SSCB’de evler kötüydü. Doğrudur, SSCB çok kötü bir ekonomiyi devraldı. Sonra II. Dünya Savaşı’nda ülkenin büyük bir kısmı yıkıldı. Gerçekten de SSCB’de konutlar bugün bizim standartlarımıza göre küçüktü. Ama evsiz yoktu.

Peki şimdi ABD’de resmi rakamlara göre 600 bin kişi evsiz. Evsiz derken sokakta yatıyor, öyle sığınma evlerinde falan değil. Bayağı sokakta, lastik poşetlere sarınarak. Bunlar resmi sayılar. Almanya’da bu sayı 860 bin kişi.

Bir de 'bizimkilerin' çok sevdiği 'kardeş ülke dediği' Pakistan’da 20 milyon kişi evsiz. Dünyada evsizliği sıfırlayan bugün kim var? Küba’da sıfır bu rakam. Demek ki konut sorununda açık arada sosyalizm önde.

'İnsanca bir toplumda devlet halkına elektrik sağlayacak, halkını ısıtacak'

Konut demişken elektrik ve doğalgaz...

İnsan çünkü ışıkları açmadan, elektrik olmadan, ısınmadan yaşayamaz. Dünyada şu anda 1,2 milyar kişinin elektriğe erişimi yok. Bu akıl dışı bir şey. Düşünsenize hiçbir şekilde elektrik erişimine sahip değilsiniz. Korkunç bir sistem.

Haydi elektriğe eriştirdin, rakamlar ortada. Bizde bir yılda 3 milyon 7 bin abonenin -kişinin de değil- elektriği kesilmiş. ABD’de bu rakam 800 bin. Yani elektrik var ama neden kesiliyor? Çünkü özel şirketlerin tapulu malı, bütün üretim ve dağıtım özel şirketlerin elinde. Sonuç olarak insanlığın en temel gereksinimlerinden bir tanesine erişemiyorsunuz, ödemek için canınız çıkıyor.

Peki Sovyetler Birliği nasıldı? Sovyetler Birliği 'israf ekonomisiymiş', 'ne kadar mantıksızmış', 'devlet sübvanse ediyormuş'... E tabi! İnsanca bir toplumda devlet halkına elektrik sağlayacak, halkını ısıtacak. Sovyetler Birliği’nde bedava değildi elektrik ve doğalgaz, fakat faturalara kimse bakmıyordu. Çünkü sembolik bir rakamdı. Demek ki konut, eğitim, su, doğalgaz, bunlar sağlanabiliyormuş.

Bir insanın ben üşüyeceğim deme hakkı yoktur, ben karanlıkta oturacağım deme hakkı yoktur. İnsanlar eğitilmeli, sağlığa ulaşabilmeli, yaşayabilecekleri bir evleri olmalı.

'Sosyalizm 1 kişiyi aç bırakmaz'

Gıda meselesine gelelim...

Gıda meselesinde ülkemizde 16 milyon açlık sınırına gelen insanların sayısı, 50 milyon da yoksulluk sınırı. Gelişmiş kapitalist ülkelerde de açlık, yoksulluk ciddi bir sorun haline geliyor. Peki bu çözülür mü? Çözülür tabii. Ha şu olmaz, binlerce çeşit bisküvi... Sovyetler Birliği bu yüzden eleştiriliyor. Efendim 'devlet 3 çeşit dondurma üretiyormuş', '5 çeşit çikolata üretiyormuş'... Bunun ne önemi var? Önce açlığı çözeceksiniz, aç insan bırakmayacaksınız. Efendim “muz yiyemiyorlar”. Üzüm yiyorlardı, elma yiyorlardı. Dünyada her gün açlıktan, hastalıklardan 100 binlerce kişi ölüyor, bize masal anlatmasınlar.

'Devlet gıda işini üstelenemezmiş'! Türkiye kapitalist bir ülke olmasına rağmen et balık kurumu kötü müydü? Türkiye’nin en güzel gıda maddeleri üniversitelerin üretim tesislerinde yapılıyordu. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi hâlâ onca engellemeye rağmen üretiyor. Kâr amacı da gütmüyor.

Toplumu beslersiniz. Sosyalizm 1 kişiyi aç bırakmaz. Tabii 'israf ekonomisi'...

'Kapıcıların bile arabası var' diyen Erdoğan'a cevap

Geçenlerde ne dedi Erdoğan? 'Kapıcıların bile arabası var....' Arkadaşlar, apartman görevlilerinin bazılarının arabası var. Apartman görevlileri çok zor koşullarda çalışıyor. Çoğu apartman görevlisi kömürlükten bozma evlerde hava almayan koşullarda yaşıyor. Deli gibi çalışırlar apartmanın bütün hizmetlerine koşarlar. Araba alanlar olur. Bunun propaganda edilmesinin nasıl bir şeyi var?

Otomobil bizim çok meraklı olduğumuz bir şey değil. Toplu taşımaya odaklanırız bir.

Gelelim diyorlar ki 'Sovyetler birliğinde insanların arabası yoktu....' ona da bakalım. Sovyetler çok kötü bir ekonomi devraldı. Sonra 1930’larda araç üretmeye başladıklarında ilk önce traktör üreteceksiniz, otobüs üreteceksiniz toplu taşıma, için tren üreteceksiniz her tarafa demiryoluyla ulaşmak için, uçak üreteceksiniz.

Traktör üreteceksiniz, tarımınızı makineleştireceksiniz, araba sonra üreteceksiniz.

Efendim, 'Sovyet işçisinin araba alması çok zordu'. Biraz bekliyorsunuz, 4 yıl. Başvurduktan sonra ortalama bekleme süresi otomobil almak için 4 yıldı. Peki ne kadar? Ortalama bir Sovyet işçisinin 10 maaşıyla yeni araba alıyorsunuz.

Peki siz hesaplayın bakalım Türkiye’deki asgari ücretle, 10 tane asgari ücretle araba alabiliyor musunuz?

Neydi? Sovyetler Birliği’nde 'lüks araba yoktu'... Toplu ulaşım neredeyse bedava, her yere trenler var, uçak var. Lüksünüz batsın. Türkiye’de sanki herkesin altında son model araba var.

'Bu ülkede milyonlar yoksul, açlık kapıda ve herkes mutsuz'

Niye bunları anlattım? Çünkü, bu yalanlarla komünizmi karalamaya çalışıyorlar. 'Yoksulluğun paylaşılmasıdır'... Hayır, eşitliğin paylaşılmasıdır. Ve adım adım bir refah toplumuna gidilmesidir. Şu anda Türkiye’nin alt yapısı 1917’deki Rusya’dan, 1917’deki Anadolu’dan çok daha iyi. Ama bu ülkede milyonlar yoksul, açlık kapıda ve herkes mutsuz.

Gençlerimizin umudu yok, 'okusam neye yarayacak' diyorlar. En korkunç yıkım burada, insanın geleceksizliği, geleceğe karşı duyarsız olması. Oysa insan dediğin geleceğe yönelik düş kurandır.

Bu düşü elimizden aldılar. Kapitalizm böyle alçak bir sistem. yalnız Türkiye’de değil, her yerde.

'Siyaset profesyonellerin işi değildir, profesyonellerin işi olduğunda para konuşur'

Nasıl bir düzen, insanlar iyi şeylere layıktır. Neye layıktır?

Mesela hep birlikte yöneteceğiz. Nasıl olacak toplanıp tartışacak mıyız? Hayır örgütlü olacağız. Bakın burada kaç kişiyiz? Yüzü aşıyor. Bir işçi iktidarı örgütlü toplumdur. İşçiyseniz iş yerinde örgütleneceksiniz, sendikanız olacak. Askerseniz örgütlü olacaksınız. Öğretmenseniz örgütlü, gençlik örgütü, kadın örgütü... Bir toplumda örgütsüz bir kişi kalmayacak, tartışacaklar, temsilcilerini seçecekler. Siyaset böyle bir şey, siyaset profesyonellerin işi değil ki. Profesyonellerin işi olduğunda böyle olur.  Profesyonellerin işi olduğunda para konuşur.

Örgütlü toplum aşağıdan yukarıya temsilcilerini seçerken meclise gelenler hiçbir ayrıcalığa sahip olmayacak Bir işçi meclise giriyorsa sorumluluğu devam edecek. Öğrenci meclise giriyorsa okuluna devam edecek, yabancılaşmayacak. Halk meclisinin üstünde hiçbir güç olmayacak, hiçbir güç!

'Korkunç bir israf, bütün kaynaklar bir avuç insanın zenginleşmesi için heba ediliyor'

Sonra ekonomi... İnsanın insanı sömürmesi yasaktır, ortadan kaldırılamaz, kimse bunu değiştiremez, değiştirilmesini öneremez. Sonra planlı ekonomiye geçilecek. Her şey toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendirilecek. Efendim 'bu verimsizlik getirir'miş! Öyle mi? Şimdi verimsiz değil mi? Korkunç bir israf, bütün kaynaklar bir avuç insanın zenginleşmesi için heba ediliyor. E 'Sosyalizm verimsiz'... Nasıl alçak bir yalan?

İşsizliğe gelelim. Sosyalizmde hayat pahalılığı, ve işsizlik sıfırlanabilir diyoruz. E olur mu? E oldu. Sosyalizmde oldu. Sosyalizmde enflasyonda indi, işsizlik de kalktı. E nasıl olacak bu? Hiç kimsenin fabrikası olmayacak, benim illa fabrikam olacak, orada işçileri sömüreceğim diyenler akıl hastanesine kaldırılacak. Çünkü onlar için de zararlı. Ahlaki bir problemden kurtaracağız onları. Madenler, deniz kıyıları, ormanlar bütün topluma ait olacak.

Eğitim ve sağlık eşit ve parasız olacak.

Sosyalizmde din ve dış politika nasıl olacak?

Din; insanların inançları, ibadetleri kendine, herkes istediğine inanmakta özgür olacak ama devlet, din işlerine gram karışmayacak. Toplumsal yaşam bilimsel kurallara dayanacak. Eğitim sistemi tamamen bilimsel temeller üzerine kurulacak.

Dış politika; Bağımsız bir ülke istiyoruz, NATO’duri AB’dir geçin. Bu ülkede tek bir yabancı asker istemiyoruz, ama kendi askerimizi de başka bir ülkenin topraklarında görmek istemiyoruz.  

'Biz daha iyisini, yıkılmayacak olanı kuracağız'

Biz kendi ülkemizi, devrimlerimizi ve kazanımlarımızı savunuruz, örgütlülüğü savunuruz.

Bolluk içinde kardeşçe yaşamayı hedefliyoruz. Bunun mümkün olduğunu 104 yıl önce gördük.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının nedeni sosyalizmin hatası değildi. Sosyalizmin kendisini koruyamamasının sonucuydu. Biz daha iyisini, yıkılmayacak olanı kuracağız.

Örgütsüz kimse kalmasın. Türkiye Komünist Partisi bizim partimizdir."