Demokrasi kılıfındaki 12 Eylül yasası

AKP hükümeti tarafından hazırlanan “Toplu İş İlişkileri Kanunu”, sendikal haklara yönelik 12 Eylül faşizminin getirdiği kısıtlamaları biraz makyajlayarak sürdürüyor.

AKP hükümeti yürürlükteki Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu değiştirerek, “Toplu İş İlişkileri Kanunu” adı altında birleştiriyor. Hükümet değişikliğin, AB’ye üyelik sürecinin gerektirdiği “demokratikleşme” adımlarını atmak, 12 Eylül hukukuyla yüzleşmek ve imzalanan uluslararası sözleşmelerin gereğini yapmak adına yapıldığını iddia ediyor.

Ancak hazırlanan kanun taslağı cuntanın getirdiği sendikal yasakların, örgütlenme ve grev hakkının önüne çıkarılan engellerin aynen, hatta bazı durumlarda daha da ağırlaştırılarak sürdürüldüğünü gösteriyor. Başka bir ifadeyle mevcut düzenlemeler, işçiler aleyhine ağırlaştırılarak “demokrasi” kılıfı içinde yeniden sunuluyor.

TKP İşçi Dayanışma Merkezi: “İşçi düşmanı yasaları çöpe atacağız”
Hazırlanan taslakla ilgili bugün bir basın açıklaması yapan Türkiye Komünist Partisi İşçi Dayanışma Merkezi, “işçi düşmanı yasaları çöpe atacağız” dedi. Açıklamada, hazırlanan taslağın sendikal hakların önüne çıkarttığı engeller ayrıntılı bir biçimde ele alındı.

Grev hakkının önüne çıkarılan engeller
“Toplu pazarlık ve sendikal örgütlenme özgürlüğünün sınırlarını belirleyen en önemli unsur, grev hakkının ne şekilde tanımlandığı ve bu hakkın kullanımı ile yakından ilişkilidir” diyen TKP İşçi Dayanışma Merkezi, hazırlanan taslağın darbe yönetiminin baskıcı ve yasakçı grev tanımını aynen benimsediğini vurguladı. Açıklamada “Tıpkı yürürlükteki kanunda olduğu gibi, yalnızca toplu görüşme sürecinde yaşanan tıkanmalar sonucunda ve uzun bir bürokratik süreç sonunda ‘grev hakkı’ kullanılabilmektedir. Hak grevi, genel grev, dayanışma grevi ya da siyasal grev yasadışı kabul edilmektedir” denildi. Ayrıca siyasi iktidara grev yasakları konusunda tam yetki verilmeye devam edildiği, Bakanlar Kurulu’nun grev erteleme yetkisinin sürdüğüne işaret edildi.

Pek çok işkolunda grevin yasaklandığı belirtilirken, şehir içi toplu taşıma hizmetleri ve bankacılık sektörü gibi işkollarında grev yasağının devam ettiğinin altı çizildi. Açıklamada tasarıdaki önemli noktalardan bir tanesinin de lokavt uygulamasına devam edilmesi olduğu vurgulanarak, “Gerçek anlamda sendikal özgürlüklerden yana olan bir yasal düzenlemede lokavtın bir hak olarak yer almaması gerektiği açıktır” denildi.

“İşkolu barajı” engeli
TKP İşçi Dayanışma Merkezi, hazırlanan taslakta sendikal örgütlenmeyle ilgili önemli değişikliklerin yer aldığını belirterek, bunlardan bir tanesinin de toplu iş sözleşmesi yetkisi için aranan “işkolu barajı” uygulamasına getirilen düzenleme olduğunu ifade etti. Yeni düzenlemeyle yüzde ondan yüzde üçe indirilen işkolu barajının sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmayı amaçlamadığı vurgulandı. İşkollarının birleştirilmesi nedeniyle işkollarında çalışan işçi sayısı artacağı ve yüzde üç olan barajın, çoğu işkolu için yüzde on olan barajdan daha yüksek sayıda işçi anlamına geleceği belirtildi. Açıklamada “Dolayısıyla, ülke barajının yüzde ondan yüzde üçe düşürülmesi, işçilerin toplu sözleşme yapma hakkına ulaşmasını kolaylaştırmayacaktır. Ayrıca işyeri barajı olduğu gibi varlığını korumaktadır. Bu maddelerle birlikte örgütlenme özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir” denildi.

Noter koşulu yerine e-devlet üzerinden başvuru
Sendikal örgütlenmenin önündeki bir diğer engelin de mevcut kanunda aranan, sendika üyeliği için noter kanalıyla başvuru koşulunun yerine, üyelik ve istifa işlemlerinin e-devlet üzerinden yapılması olduğu belirtildi. TKP İşçi Dayanışma Merkezi “Daha bugünden, patronlar tarafından işe giren işçilerin e-devlet şifrelerinin işçilerden toplandığı düşünülürse, işçilerin özgür iradelerinin çoktan ipotek altına alındığı açıktır” diyerek, işçinin sendika üye formunu doldurarak üye olmasının yeterli sayılması gerektiğini savundu.

Yetki için dayatılan ikili barajın (işkolu ve işyeri barajı) birbirinden bağımsız olarak ele alınamayacağını vurgulayan TKP İşçi Dayanışma Merkezi, patronlar için sendikalara karşı en temel güvencenin işyeri barajı olduğunun bilindiğini, taslakta öngörülen birçok kısıtlama ve geciktirici prosedür nedeniyle barajların varlığının güçlendirildiğini ifade etti.

Sendika üyelik işlemlerinde noter koşulunun kaldırılmasının da “demokrasi” ve özgürlükler başlığında bir yanılsamaya yol açtığı belirtilerek, “Noter şartının sendikalar açısından önemli bir sorun olduğu tartışmasızdır. Ancak noter şartı yerine e-devlet şartının getirilmesi birçok suistimal ve tartışmaya kapı aralarken işçi ile sendika arasındaki devlet ve bakanlık vesayetini muhafaza etmektedir” denildi. TKP, gerçek bir sendikal özgürlüğün güvence altına alınması ve uzun yetki tartışmalarının engellenmesi amacıyla işçilerin iradesinin gizli oy açık sayım esasına dayalı seçimler yapılmasını savundu. Açıklamada “Birçok başlıkta ülkeyi referanduma götürmekten çekinmeyen AKP, işçilerin en temel sendikal tercihlerini işyerine konulan sandıkta ifade etmesinin yolunu açmamakta ve işçilerin iradesi üzerine ipotek koymaktadır” denildi.

Geçici maddeyle yapılan makyaj
TKP İşçi Dayanışma Merkezi, taslakta yer alan Geçici Madde 1 ile mevcut durumda yetkili olan, ancak gerek işkolu sayısının azaltılması gerekse de yüzde üç barajı nedeniyle yetkisiz kalacak olan sendikalara beş yıl süre ile toplu iş sözleşme hakkı tanıyan düzenlemenin, sendikaların taslağın yasalaşması konusunda itirazlarını zayıflatmak amacını taşıdığının altını çizdi. Açıklamada yetkinin işyerinde işçilerin oylarıyla alınması ve barajların kaldırılması gerektiği savunuldu.

12 Eylül yasalarının devamı
Yeni yasa taslağında öngörülen pek çok değişikliğe karşın, grev hakkı ve sendikal örgütlenme gibi iki temel başlıkta mevcut düzenlemeleri aynen sürdüren kanun taslağının, bir kez daha demokrasi adına yasakçı, baskıcı ve işçi düşmanı bir düzenlemeyi hayata geçirme planı olduğu vurgulanıyor.
TKP İşçi Dayanışma Merkezi açıklamasında, “AKP, kendi 12 Eylül’ünü ‘özgürlük’ diye pazarlarken, işçi sınıfına karşı düşman politikalarını uygulamaya koymaktan çekinmemektedir. Yeni rejimin en önemli özelliklerinden biri olan patronlara sağlanan açıktan destek, bu taslakta da varlığını korumaktadır” denildi.

(soL-Haber Merkezi)