Erdoğan'ı aklama ittifakı: 'Erdoğan iyi, çevresi kötü'

Ülkenin 18 yılına gericiliğin, piyasacılığın, maceracılığın ve emperyalizm taşeronluğunun damgasını birlikte vurdular ama bu da bazılarına yetmiyor.

Haber Merkezi

AKP’den klonlama Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, son zamanlarda AKP ve MHP’yi eleştiren kişilere yöneltilen şiddet eylemleri ile ilgili olarak AKP Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çevresini işaret etti. Erdoğan için “Erdoğan, şu an vesayet altında. 28 Şubat artıklarının vesayeti altında. Uyarıyorum, yakında Sayın Erdoğan da tasfiye edilecek” dedi. Davutoğlu, Erdoğan'ın saldırıya uğrayan Selçuk Özdağ'ı aradığında “Geçmiş olsun” demediğine de dikkat çekti. 

Davutoğlu’na göre bunların sebebi, Tayyip Erdoğan'ın, 28 Şubatçıların vesayeti altında olması ve Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den çekinmesi.

Bu durumda şiddeti kışkırtan kötü kim? Devlet Bahçeli. Davutoğlu da onu işaret ederek “Devlet Bahçeli, dört koalisyon teklifimi de reddetti. Bakan istedik, onu da vermedi. Tuğrul Türkeş, o zaman Bakanlık teklifimi kabul ederek Bahçeli'nin oyununu bozdu. MHP Genel Başkan Yardımcısı çok tehlikeli mesajlar veriyor. Bahçeli de kutuplaşma dilini körüklüyor. Türkiye'yi şiddet sarmalına dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu gidişat, çok endişe verici” diyor. 

Haliyle 15 Temmuz’da olduğu gibi yine Erdoğan’a darbe yapacak olan kötüler var. Bu “dış kötüler” Davutoğlu’nun yeniden Erdoğan ile birleşmesine de imkân veriyor.

Davutoğlu da bu imkana dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “Sayın Erdoğan’a benzer bir darbe teşebbüsü olsa yarın yanındaki herkes terk eder, ben orada olacağım, arkadaşlarım da orada olacak. 15 Temmuz’da Selçuk Özdağ Başbakanlık’taki Çankaya’daydı. Ama bugün yanında görünenlerin çoğu ertesi gün kuracakları dikta rejiminin hayalini kuracaklar. Sayın Erdoğan’ı uyarıyorum.”

Sıkışınca sorumlusu Erdoğan

Halbuki aynı Davutoğlu, AKP’ye rakip olacağı anlaşılınca kendisine yakın bir vakıf üniversitesine el koyulması üzerine tam tersini işaret eden bir açıklama yapmıştı. El konulan üniversite Şehir Üniversitesi’ydi. Davutoğlu AKP’nin bu kararı üzerine, “Artık ‘Cumhurbaşkanı iyi ama çevresi kötü’ aldatmacasının daha fazla savunulacak hali kalmamıştır. Türkiye’deki adaletsizliğin, hukuksuzluğun, yasakçılığın, baskının, kötü yönetimin sorumlusu bizatihi Erdoğan’dır; çünkü çevresini bu odaklarla dokuyan da bizzat kendisidir. İktidarın yolu da yol arkadaşları da ortada” demişti.

Türkiye’de siyasal söylem halkın unutkanlığı üzerine kurulu. Bu “aslında kötülükleri yapan Erdoğan değil” argümanını da sıcak tutuyor. 

“Erdoğan iyi çevresi kötü”, Erdoğan ne zaman yanlışlığı açık bir iş yapsa ortaya atılan argüman. Kürt meselesinde masayı devirince “hayır niyeti o değildi, kandırdılar onu ondan, yoksa açılım yapacaktı” diyorlar. Gazeteciler içeri atılınca Cemaatin bunu Erdoğan’ı zor durumda bırakmak için planladığını söylüyorlar. Hukuksuzluk? Yargı sistemine verilen yetkilerin kötü kullanılmasının bir sonucu.

‘FETÖ’ her kötülüğü aklıyor

“FETÖ” ile mücadeleden dış politikaya, ekonomideki başarısızlıklardan yargıdaki akıl almaz kararlara kadar izahı zor her durumda AKP'ye yakın kalemler sorunun Erdoğan'dan değil çevresinden kaynaklandığını ve Erdoğan'ın yalnız bırakıldığını savunan yazılar kaleme alıyor.

Bunun Doğu Perinçek ve Soner Yalçın gibi dış çeperdeki üreticileri de var. Soner Yalçın internet sitesinin yönetici ve yazarı Müyesser Yıldız’ın tutuklanmasının ardından yazdığı ‘Yeni elbise’ başlıklı yazıda, tutuklamaların asıl hedefinin AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu yazmıştı. Müyesser Yıldız'ı tutuklayarak Tayyip Erdoğan’ı zor duruma düşürmek istiyorlardı!

Yalçın uzun zamandır “Erdoğan iyi çevresi kötü” iddiasının şampiyonluğunu yapıyor. YSK’nin Ekrem İmamoğlu’nun 13 bin oy farkla kazandığı İstanbul seçimlerini tamamen hukuksuz şekilde gasp ettiği 6 Mayıs tarihinden hemen bir gün sonra Sözcü gazetesinde yazdığı ‘Tarihsel blok’ başlıklı yazıda Erdoğan’ın başında olacağı ‘Türkiye İttifakı’ adlı tiyatroya katılmayan solcuları seçkincilikle ve emperyalizmin oyuncağı olmakla suçlamıştı.

“Erdoğan iyi, çevresi kötücülerin” karşı cephelerden birbirlerini Erdoğan’ın çevresindeki kötüler olarak tanımladıklarını söylersek abartmış olmayız herhalde.

'FETÖ olsa böyle yapardı!'

Türkiye’de çeşitli "muhalif" odaklar antidemokratik bir saldırı ile karşı karşıya geldikleri zaman, AKP ve Reisi Erdoğan’a “FETÖ olsa böyle yapardı” mesajı gönderiyorlar. Bu da "FETÖ"den Erdoğan’ın haberi olmadığı tezine dayanıyor ve Erdoğan’ın aslında masum olduğu iddiasını içeriyor. 

Halbuki Erdoğan’ın bütün bu iddiaları çürüten demeçleri var. “Ne istediler de vermedik” dedi mesela. “Gezi’de polise emri ben verdim” dedikten sonra dediğini unutup “Gezi’yi FETÖ’cü polisler ve Osman Kavala başlattı” yalanını ortaya attı. Bunun gibi “Ergenekon davasının savcısı benim” dediğini de unuttu ve bu davanın bütünüyle "FETÖ"nün bir kumpası olduğu tezine sığındı.

Mavi Marmara gemisini İsrail’in silahlı güçleri üzerine gönderdikten sonra işler sarpa sarınca “Giderken benden mi izin aldınız” diyebilen pragmatik bir şahsiyet ile karşı karşıyayız. 

Kaldı ki Erdoğan çevresini sürekli değiştiriyor. Yola çıktığı arkadaşlarını çoktan tasfiye etti. Ama buna rağmen yanlışlıklar da kötülükler de hız kesmeden devam ediyor. 

Erdoğan’ın her yanlışını “FETÖ”ye bağlama kolaycılığının bu kadar rağbet görmesinin asıl nedeni iktidarla uzlaşma kapısını açık bırakması. İki yönlü bir manipülasyon bu. İkinci yönü de iktidarın kendisine muhalefet eden herkesi “Fetöcülük”le suçlayıp ona göre muameleye tabi tutması.