'Gericilik içinde geçen onlarca yıla rağmen sosyalizme geçiş çağı içindeyiz. Her emperyalist paylaşım savaşı bütün ülkelerin emekçi sınıflarına açılmış bir savaştır.'

Emperyalizmi anlamak için laboratuvar: Ukrayna krizi

Ukrayna etrafında inşa edilen uluslararası kriz yeni boyutlar kazanarak gündemi işgal ediyor. Geçen hafta içinde Sol’da konuyu etraflıca ele alan Engin Solakoğlu ve Gözde Kök’ün önemli analizleri yayınlandı.

Bugün ayrıntıya girmeden günümüz emperyalizmini anlamak için Ukrayna krizine veya NATO-Rusya krizinin genel hatlarına bir kez bakalım.

Karmaşık toplumsal süreçlerin analizinde diyalektik materyalizmin öz-yansıma, içerik-biçim, genel-özel vb. kategorileri çok işe yarar, bize bir düşünme yöntemi sunar.

1-Ukrayna krizinin temel güdüleyicisi sarsılmış olan ABD hegemonyasının nasıl yerine konacağıdır

Günümüzde ABD emperyalizminin temel yönelimi iktisadi yöntemlerle baş edemediği Çin’in hegemonya arayışını nasıl sonlandıracağı olarak gözüküyor. Başka bir deyiş ile Batılı tekellerin açgözlülüğü sayesinde Çin’de biriken dev sermayenin nasıl değersizleştirileceği meselesi. 

Günümüz emperyalizminin çürümüşlüğü, akıl dışılığı ve emekçi halka dönük düşmanlığı bu özün yansıması olarak da kendini gösteriyor.

Daha önce bu köşede ele almıştık

Rusya dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olarak Ukrayna ve Baltık ülkelerinin komşusu olduğu gibi Japonya ve Çin’in de komşusudur ve tarihsel olarak bu koca coğrafyada aynı anda iki cephede birden savaşamamaktadır. Ya batı cephesinde yani Avrupa’da ya da doğu cephesinde, Pasifikte…

Öze bakarsak Ukrayna önemsiz bir araçtan başka bir şey değil. ABD Rusya’yı Pasifik cephesinden uzak tutulmasını sağlayacak bir bataklık yaratmaya çalışıyor. Büyük bir arzu ile bu bataklığı oluşturuyorlar. Özellikle Donbass bölgesinde Ukrayna ordusu ve faşizan milislerinin silahlandırılması, cesaretlendirilmesi, yönlendirilmesi ile başlatılacak bölgesel savaşa Rusya’nın ister istemez dâhil olacağı ve buna dayanarak ekonomik yaptırımlarla yıpratılmış Rusya’nın Çin’in yardımına gidecek, ikinci bir cephe açacak hali kalmayacağı hesaplanıyor.

ABD’nin bu batağa girmeye hiç niyeti yok, örneğin Ukrayna’ya veya Baltık ülkelerine büyük askeri birlikler göndermesi söz konusu değil. Sadece Batı cephesinde süreklileşmiş bir tehdidi Rusya üzerinde dolaştırmaya yetecek kadar asker.

Öz bu ama içeriğe bakarsanız çok zengin bir kapsamı var. Batı emperyalizmi; Rusya’nın hegemonyasında veya askeri olarak güvenlik kuşağında bulunan Belarus’tan Kafkaslara, Orta Asya’dan Moğolistan’a kadar baskınlığını kırmak, kendi tekellerinin siyasi güvence içinde dolaştığı bir coğrafya haline getirmek ister.

ABD, Avrupa’da hem siyasi hem iktisadi dengeleri bozan Rus doğal gazı yerine ABD’li şirketlerin ürettiği sıvılaştırılmış doğal gazın kullanılmasını tercih eder veya Avrupa’da sarsılan hegemonyasını bir ortak komplo etrafında yeniden örmeyi amaçlar vb.

2-Ukrayna komplosuna rağmen ABD Avrupa’da hegemonyasını tekrar kuramıyor

Almanya’nın ve değişik derecelerde diğer Avrupa devletlerinin direnci Ukrayna komplosunun herkesi ABD’nin arkasına dizemediğini gösteriyor.

Bunun en belirgin ve en önemli örneği Almanya. Örneğin, Çekya bile 4 bin top mermisini Ukrayna’ya yollarken Almanya iyice köşeye sıkışıp bu furyaya katılmak üzere bir şey yapması gerekince asker miğferi göndermeye karar verdi. Ukrayna tarafı bunu “bari yastık yollasaydınız” diye karşıladı.

Almanya ile yakın ilişkisi olan Estonya ve Hırvatistan da benzer bir tavır gösterdiler. Hatta Hırvatistan NATO müdahale ederse askerlerini çekeceğini ilan etti. Ayrıca Fransa, İtalya, İsveç ve Macaristan’ın da çekinceleri olduğu biliniyor.

Emperyalist düzenin patronu olmak diğer emperyalist ülkelerin ortak çıkarını savunmak, onlar adına da davranmak anlamına gelir.

Bu reel sosyalizm zamanında kolaydı, sınıf düşmanlığı emperyalist ülkeleri ABD altında topluyordu. Ama şimdi Rusya ve Almanya örneğin, ücretli emeğin sömürüsü konusunda ortak paydadalar. Alman sermayesi büyük nüfusuyla bir pazar oluşturan Rusya ile kapışmayı anlamsız buluyor. Ayrıca Avrupa’nın tükettiği doğal gazın üçte birinin Rusya’dan geldiği düşünülünce bir enerji güvenliği sorunu doğabileceğini herkes kavrıyor.

Ülkelerin, hatta sınıflarının tarih içinde oluşmuş psikolojisi olur. İkinci Dünya Savaşı öncesi Alman tekelleri Versay Anlaşması’nın ve işçi sınıfı kalkışmasının (1919-23) intikamını alma isteğiyle doluydular. Şimdi ise yaşadıkları travma sonrası bir kez daha topyekûn bir savaşa ABD tarafından arkadan itilmek istemiyorlar.

3-Rusya sermaye sınıfı ne kadar masum?

ABD’nin dikte ettirdiği yalanı hep bir ağızdan söyleyen Batılı siyasilerin çürümüşlüğü ve kirli geçmişleri Rusya’daki siyasileri görece masumlaştırıyor.

Ama bir paylaşım savaşına doğru giden emperyalist rekabette kimse masum değil.

Eğer İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya 75 yıl topyekûn bir savaş görmediyse bunu işçi sınıfı siyasetlerinin geçen yüzyılda oluşturduğu siyasi atmosfere borçluyuz. Her yerde işçi sınıfının örgütlüğü ve daha iyi bir dünyanın kurulabileceği inancı emperyalist devletleri aralarında savaşa varacak bire rekabetten caydırıyordu.

Rusya sermaye sınıfı karşı devrimle bu dünyayı, bu örgütlülüğü ve inancı yıktı ve şu anda başına örülen belaya giden yolu kendi elleriyle döşedi.

4-Sosyalizme geçiş çağı içindeyiz

Ancak gericilik içinde geçen onlarca yıla rağmen sosyalizme geçiş çağı içindeyiz. Her emperyalist paylaşım savaşı bütün ülkelerin emekçi sınıflarına açılmış bir savaştır.

Hele bir deneyin, bugün şuradan şuraya sevk etmekten bahsettiğiniz askerlerin nasıl taraf değiştirdiğini ve süngülerini sermaye sınıfına çevirdiğini göreceksiniz.

Rusya’nın Ukrayna’yı bu koşullarda işgale hiç niyeti yok, ama işçi sınıfı açıkça ilan ediyor, eğer dünyayı bir savaşa sürüklerseniz, kapitalizmi işgal edeceğiz.