Görüldüğü gibi ABD’ye doğru koşar adım yaklaşma sadece kuzeyde Rusya ile kapışma riskini değil aynı zamanda Hint Denizi’nde Çin ile karşı karşıya gelmeyi de getiriyor.
Yarın yerel seçimler için oy vermeye gideceğiz.
TKP’ye verilen oylar sadece yerel yönetimlerin rant-komisyon-piyasa çarkından sıyrılması için verilmeyecek, gericiliğe, piyasaya, karanlığa karşı bir umut yaratmak için de olmayacak sadece.
Ancak halkımızın kendine ait olmayan macera ve savaşlara sürüklenmesine karşı örgütlü bir halk direnci oluşturulmasına da verilecek.
Türkiye’de egemen sınıf özellikle AKP döneminde yağmaya dayalı bir rejim ile önemli bir sermaye birikimi sağladı. Dünyada yükselen emperyalist rekabet içinde kendi çıkarları için yayılmacı bir tutum aldı. Bununla birlikte yakın zamana kadar NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ve Çin ile husumet yaratıcı işlere girmiyor, çıkarları peşinden giderek olabildiğince dengeli bir yaklaşım sergiliyordu.
Ancak AKP yönetiminin son aylar içinde adeta koşarak ABD dümenine girdiğini fark ediyoruz. Bu köşede bu kadar hızlı bir şekilde gelişen süreci izlemeye çalıştık. Son 15 yılda kazandığı uluslararası yetenek ve mevzileri ABD’ye sunduğunu ve aslında zaten başlamış olan emperyalist paylaşım savaşında taraflaştığını görüyoruz.
Bugün inceleyeceğimiz Afrika Boynuzu’ndaki gerilim konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacak.
Somali yıllardır içine düştüğü toplumsal kargaşadan kurtulamıyor, terör ve şiddetin kol gezdiği bir ülke görünümü veriyor. Muhtemelen bu nedenle Afrika’nın paylaşımında sermaye grupları Somali’yi tercih etmediler ve Somali Türkiye sermayesine kaldı. Oysa Hint Okyanusu’na açılan geniş kıyıları ve dünya ticaretinde kritik rol oynayan Kızıldeniz girişine yakınlığı ile çok stratejik bir yerde bulunuyordu.
Türkiye sermayesi güç koşullara rağmen kendisine kalan Somali’ye yatırım yaptı, limanlarını işletmeye, ordusunu eğitmeye başladı, donanma Somali açıklarında korsanlara karşı vaziyet aldı vb.. Somali ordusunun üçte birinin Somali’deki Türkiye üslerinde eğitim aldığı, seçkin komando birliğinin özellikle bu süreçte yetiştiği biliniyor. Bu komando birlikleri El-Kaide’nin uzantısı olan Eş-Şebab ile mücadelede kullanılıyor.
Türkiye İdlip’te El Kaide’nin devamı olan şeriatçı çetelerin hamiliğini yapabilir ama Somali’de bunlara karşı savaşabilir, ne gam! Sermayenin çıkarlarından başka ilkesi olmadığı biliyoruz.
Şimdi yeni olan 8 Şubat’ta Somali ile imzalanan askeri anlaşma. Bu anlaşmaya göre Türkiye 10 yıl boyunca Somali karasularını donanması ile koruyacak ve Somali donanmasını geliştirecek. Bunun karşılığında petrol olduğu bilinen Somali karasularında sondaj yapma hakkı kazanacak ve çıkarılan petrolden %30 civarında pay alacak.
Tabii ki Türkiyeli emekçiler kendi vergileri ve çocukları ile ayakta duran bir ordunun başka bir ülkeyi korumak için kullanılmasını hoş karşılamazlar. Türkiye işçi sınıfı da başka bir ülke halkına ait zenginliklere bu şekilde el koymayı ilkesel bulmaz.
Ancak olay bu kadarla kalmıyor. Çünkü Afrika Boynuzu büyük bir hızla emperyalist rekabetin gerilimi içine düştü. Şimdi bahsedeceklerimizi izleyebilmek için aşağıdaki haritayı kullanabilirsiniz:
Afrika büyük bir kıta ve her devletin deniz ile bağlantısı yok. Eğer kıyı şeridi yoksa ekonomik açıdan büyük bir kayba uğramış oluyorsunuz. Afrika’nın ikinci büyük nüfusuna sahip Etiyopya Eritre’nin bağımsızlığını kazanmasından sonra deniz ile bağlantısını kaybetti.
Son dönemde Etiyopya’yı bu köşede ele aldık. Çin kredisi ile Nil üzerinde inşa edilen Rönesans Barajı’nın Mısır ile aralarında nasıl büyük bir sorun haline geldiğine değinmiştik. Ayrıca Etiyopya ve Mısır birlikte 2024 başında BRICS üyesi oldu. Sonuçta Etiyopya sermayesinin Afrika içinde bir iddia sahibi olduğunu anlıyoruz.
Yeni olan şey, Etiyopya’nın Somali’den 30 sene kadar önce ayrılan ve henüz hiçbir devletin tanımadığı Somaliland ile imzaladığı denize erişim anlaşması. Somaliland Etiyopya’ya okyanus kıyısında 25 km’lik bir alanı ticaret yapması ve donanma kurması için sağlıyor.
Kıyamet de buradan koptu. Böylece Somaliland fiili olarak tanınmış oluyor ve Hint Okyanusu’nda Etiyopya bir rakip güç olarak doğuyor.
Ancak olay sadece Afrika ulusları içinde bir rekabet ve çıkar kavgası olarak alınamaz. Çünkü Etiyopya Afrika’da Çin’in en önemli ittifak unsurlarından biri olarak belirdi. Yüksek ticaret oranı ve altyapı yatırımlarının yanında Çin Etiyopya’nın silah sağlayıcısı haline de geldi.
ABD stratejik önemdeki bölgede hegemonyasını yitirdiğini fark edince Somali’ye yüklendi. Somali’de beş askeri üs kurmak için anlaşma yapmışlar. Mısır da Etiyopya ile olan rekabeti nedeniyle Somali ile askeri anlaşma yaptı. Geniş Somali karasuları ise Türkiye donanmasına bırakıldı.
Çok hızlı böyle bir taraflaşma oldu. Bir tarafta Çin, Etiyopya, Somaliland, diğer tarafta ABD, Mısır, Türkiye ve Somali.
Türkiye-Somali Deniz anlaşması hemen Etiyopya ve Somaliland anlaşmasından sonra buna tepki olarak gündeme geldi. Olay Somali açıklarında korsan avından çıktı. Örneğin, Çin balıkçı gemilerinin kovalanması da görev listesinde.
Görüldüğü gibi ABD’ye doğru koşar adım yaklaşma sadece kuzeyde Rusya ile kapışma riskini değil aynı zamanda Hint Denizi’nde Çin ile karşı karşıya gelmeyi de getiriyor.
NATO’nun genişlemesinde bütün düzen partilerinin meclisteki tavrı aklımızdan gitmiyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınmasına o kadar çok sevindiler ki neredeyse fener alayı düzenleyeceklerdi.
Şimdi haksız mıyız TKP’ye oy istemekte? Halkımızı haksız, kirli ve kanlı bir paylaşım savaşından koruyabilecek tek özne TKP çünkü.