Nil sularının paylaşımında aşılmaz gibi görülen sorunlar birleşik bir sosyalizmde ve ortaklaştırılmış bir merkezi planlamayla rahatlıkla çözülebilir.

Suyun ulusal paylaşımı sorunu ve azami program

Bu köşede sermaye sınıfının ulusal düzeydeki egemenliğinin dünyadaki sorunların aşılmasında başlıca engel haline geldiğini birçok kez tartıştık.

Brezilya'da burjuvazinin sığır yetiştireceğim ve soya fasulyesi ekeceğim diye Amazon ormanlarını büyük bir hızla kemirmesi kabul edilebilir mi?

Sera gazı üretimini kontrolsüz biçimde artıran ülkeler.

Ticaret savaşı!

Emperyalist rekabet!

Bugün bu konunun önemli bir yansıyış haline değineceğiz.

Mısır ve Etiyopya Nil sularının paylaşımı nedeniyle neredeyse savaşacaklar.

Kavganın nereden çıktığı aşağıdaki haritadan daha kolay takip edilebilir.

Haritada antik çağlardan bu yana Afrika’ya ve uygarlıklara yaşam sunmuş olan Nil nehri görülüyor.

Altı bin 500 km uzunluğundaki Nil nehrinin iki kaynağı bulunuyor. Biri Viktoria Gölü’nden gelen Beyaz Nil, diğeri ise Etiyopya’dan doğan Nil debisinin %80’inden fazlasını sağlayan Mavi Nil. Haritada Etiyopya’nın Sudan sınırının 30 km yakınına Mavi Nil üzerine inşa ettiği Büyük Etiyopya Rönesans (Nahda) Barajı’nın yeri görülüyor.

Haritada izlendiği gibi Etiyopya 2011 yılından itibaren Mavi Nil üzerine Büyük Etiyopya Rönesans Barajı’nı inşa etmeye başladı ve Afrika’nın bu en büyük barajına yakın bir tarihte yıllarca sürecek su tutma işlemine geçilecek. Etiyopya halkının %65’ine yakınının elektriksiz yaşadığı düşünülürse çok sevindirici bir gelişme. Ayrıca barajın Sudan’daki Nil taşkınlarını da önleyeceği söyleniyor.

Ama Mısır ve Etiyopya’nın ulusal çıkarları şiddetli ve dramatik bir şekilde çatışıyor. Nüfusunun %95’i Nil kenarında yaşayan Mısır önemli bir su ve elektrik kaybına uğruyor. Mısır’da barajlarda su seviyesinin düşmesi ile %40’lara varabilecek elektrik üretimi kaybı bekleniyor.

Ancak bugüne kadar çok sayıda uluslararası anlaşma emperyalizmin etkisi ile Mısır’ı kayırmış gözüküyor. Nil’e kıyısı bulunan Afrika ülkeleri içinde Etiyopya suyun ancak binde altısını kullanma hakkına sahipti yakın zamana kadar.

Belki Mısır’ın uzun bir dönem İngiliz emperyalizminin elinde olması, Etiyopya’nın 1936-1945 arası kısa süren İtalyan işgali sayılmazsa sömürgeleştirilememesi bu ayrımcılıkta rol oynamış olabilir. Feodalizmin yıkıldığı ve ülkenin sola açıldığı 1974-1990 arasını da bu haksızlığın nedenlerine dâhil edebiliriz.

Şimdi ise ağırlıklar değişmiş gözüküyor. Rönesans barajı büyük ölçüde Çin kredileri ile inşa edildi. İsrail ise askeri olarak Etiyopya’ya destek veriyor gözüküyor. Sorunun müzakeresi için ülkeler ABD arabuluculuğu ile buluşuyorlar.

Bu uluslararası çıkar çatışması emperyalizme alan açıyor.

Artık baraj inşa edildiği için en büyük gerilim barajın doldurulma hızı etrafında çıkıyor. Etiyopya barajı 6 yılda doldurmak istiyor, Mısır en az 15 yıl öneriyor. Çünkü 6 yılda dolmasının Mısır’da tarım arazilerinin %17’sinin kurumasına yol açacağı ileri sürülüyor.

Mısır bu nedenle soruna Birleşmiş Milletler müdahalesi istedi.

Sorunun nasıl boyutlanacağını izleyip göreceğiz.

Biz bu örnekten tekrar sermayenin ulusal hegemonyasına gelelim.

20. yüzyılın başında işçi sınıfı partilerinin siyasi programı asgari ve azami kısımlardan oluşuyordu. Asgari kısım feodalizmin ve bağımlılığın yenilmesine, azami kısım ise sosyalist devrim aşamasına dayanıyordu.

Artık günümüzde burjuva demokratik devrimini tamamlamaya çalışan ve daha iyi bir kapitalizm arayan programlara ancak gülüyoruz. Pandemi özellikle bu gerçeği çok daha görülür hale getirdi.

İşçi sınıfının bugün asgari programı kendini ulusal düzeyde iktidara taşıması ve sosyalizmi kurmasıdır.

Azami olansa, bütün dünyaya sosyalizmin hâkim olması.

Nil sularının paylaşımında aşılmaz gibi görülen sorunlar birleşik bir sosyalizmde ve ortaklaştırılmış bir merkezi planlamayla rahatlıkla çözülebilir.